x—ı İttihad ve Terakkide on sene N .— On birinci kısım TİHAD ve TERAKKİ DEVRİNDE FİKİR HAREKETLERİ T l0. 8 $ Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Ziya Gökalp yeni bir devlet kuruyor, fakat bunun iktısadi temelleri hakkında hiç bir şey sö ylemiyardu. Dî.ğ" taraftan MemduhrŞevket ile Kör Ali İhsanda mesleki temsil nazariyesini | ileri sürüyorlar, asri me İt v“ymıgı iktısadi fikirleri, onu dev- : temiyet müesseselerinde bir dere T inki, lar materiyalizme götüren fik- mekl işafı, eserlerini 918 den sonra ver e başladığı, «iş bölümü» unvanlı © sonra neşredilmiş bulunduğu için etrafında — neşr — ve İtti- Terakkiye — kabul ettirdiği arasında — iktısadi — mese- Müyohu. O, Türkiyede — yeni let esaslarına — göre — bir dev- üh.hd_k“myar. fakat, bunün Yord » temellerini düşünmü- hip - Halbuki, Türkiye, © zaman ti iktısadi bir temelden mahram a Nüyordu. Asıl kurulması lâzım " şey de bu idi . Ş Ziyanın eseri 'Yanın tasavvur ettiği yenileşmeği, v& - r: bariz kfııklui ile, ifade etmek üze- Ü kagu söylemek Tâzımdır: O, bir in- PG olmaktan ziyade bir - tamirci, Yenileştirici idi. İmparatorluk bina- "L Sürümüş — kısımlarını — yıkıyor, Ta yenilerini ilâve ediyordu. h V Elkitler kler z Binı Dili Tür Te dok kçeleştiriyor, fakat, harfle- unmu,"dll. l4 oğulları ailesinin çürüdü- * fakat, padişahlık ve hilâ- Bi ' ede, lessesesine dokunmiya — cesaret Üünü biliyi u. K*dlm mesleğe sokuyor, fakat, onu n :"' 'en açına fikrini açıkça neşrede- z Tod.ı' bunu zamana bırakıyordu. diyoçaricen o da kendiliğinden olur » u, ske bir devletin bütün ptensipleri- %Ğıyog. fakat, «iftan ile ukazar Siireğil esini bizzat şeriat ilimlerinden di. k, icap ederse «kadın olan pa- Bözi 'a halife ünvanını vermeği bile NE' alıyordu. K Payet, devlete demokratik bir şe- veçiYor, fakat, Türkiyenin istilâ tleri kalmamış olduğunu dü ,;'f"- yıkılıp viran olacak, D,-M" büyüyüp Turan olacak! devkie Memleketi — emperyalizme ı:fdlhniu. v “â-. Ziya, Türkiyeyi yenileştiri- * fakat, her şeyi yıkarak yeniden A“npılı bir cemiyet yapmıya ce- edemiyerek onu şarklı bir cemi- ""dn 'ak muhafazaya lüzum görü - “Cıı':l;' Bundan dolayı, Türkiyeyi biraz eli Si gibir bir şey yapmak istedi: Mlkim' hayalci, hisle dolu bir âlem! k'ürdn.ı 'Ğ!_—'vıiııin. hayatı nasıl, maddi- hayapı'dini, maddi - kuvvetlerin his ve keli, t_ııııl tahakküm ettiğini ve, bir tt ile, bu asırda milletin nasıl ik- '“hdu-b" teşkilât küllünden ibaret bu- Aküğ RuııuhZiyı anlamamıştı. Bunlar- h er şeyi anlamış, yalnız bu 'Oktada lkum::ğ, ŞUĞ Münevverlerin faaliyeti üi 'ınkbu tarafına aid fikirle ve bu fi- büsler beraber giden bir takım teşeb- den :e İstanbul heyeti merkeziyesin- i :l! tı. Fakat, oradan çıkan fikirler, i:'"'l.nuırî etüdlerinden değil, ,.'imk*ıhx kaç münevver insanın, bi hayatın ilhamlarile tarih hâdi- l"dı::: tetkik ve mütalcalarından çı- Yotdu TI nazariyeler üzerine kurulu- keziı Bunlar da, İstanbul heyeti mer- hayli * Szasından ve «iaşecileri» diye İ İıılh ân ve teşniye uğramış olan dip, Adan, İKi zâttan çıkıyordu: Bi: “gün Kâbil sefiri olan Memduh Yaret (a hayranlıkla baktığım bu iki insanın -|ketten benim vasıtamla haberdar oldu- İ Memduh Şevekt Şevket, diğeri hâlen Beylerbeyinin 18- sız bir tepesinde kendi başına ferdi bir hayat yaşıyan, Ali İhsandır, ki gözleri- nin, çok zayıf olmasından dolayi öte - denberi uKör Ali» diye yâdedilir. Has yati ve tarihi mütalea kuvvetlerine dai- müşterek eserleri olmak lâzım gelen fikirleri, bence Türkiyede o tarihe ka- dar görülmemiş bir şey, bütün inşa malzemesi yerli olan, tamamen oriji- nal bir sistem vücuda getirmiştir. Bu sistemin onlardan hangisinin malı ol- duğu Adeta belli dahi değildir; biri di- ğerine, öteki de ona atfeder. İşin en dik kate lâyık olan tarafı da şudur ki bu iki insanın kafalarında yeni bir devlet sistemi hakkında yeni fikirler doğdu- ğu ve bunlar vâzih şekiller aldığı tarih te, Avrupada da bu yolda geniş bir f- kir hareketi ve büyük bir edebiyat mey dana gelmiş bulunduğu halde bunların | © edebiyattan, zaruri dahi olsa, hiç| haberleri yoktu. Bu edebiyatı, bilâhara kısmen ben buldum ve kismen buldür- dum. Onlar da Avrupadaki bu hare - lar Memduh Şevket ile Ali İhsanın fikirleri Onların vücuda getirdikleri fikir sis. İtemini etrafile ve ilmi izahlarile anlat- mak uzun sürer. Kısaca ifade etmek i- çin söyliyeyim ki, Musolini ve Hitler | rejimlerinin devlet esası olmak üzere | tasavvur edilen porporatizm ne ise, bu hususa dair Avrupada mevcud olan fi-| kir hareketlerinden tamamen habersiz bulunan bu zâtların, bizim tarikimiz- den çıkardıkları neticeler de budur, | Onlar, bu sistemlerine «mesleki tem- | sil» dediler. Bilahara benim de iştirak ettiğim ve muhtelif zamanlarda ilmi izahile meşgul olduğum bu fikir hare-| ketinin esası, parlâmento usulünü de- ğiştirmek, bilhassa siyast fırkaların faaliyeti üzerine kurulan parlâmento- culuğa muhalif olmaktır. Devletin iş- lerini kontrol etmek hakkı, cemiyet içinde muayyen bir iş gören, daha doğ- rusu, istihlâkten gayri muayyen bir iktısadi fonksiyon sahibi olan insan -! lara aittir. Sosyalizm prenıipkıine' muhalif olan bu mesleğe göre, cemiyet içinde hattâ irat sahibi olârak yaşayan bir insanın da ifa ettiği bir iktısadi fonksiyon vardır ve bunların da bir meslek sayılarak buna mensup olan- İara devleti kontrol hakkı vermek lâ- zımdır. Siyeset bir meslek değildir; on- lara devlet içinde kontrol hakkı veril - sJek teşekküllerinin doğmasını lüzumlu görüyorlardi gil, her insanın mensup olduğu meslek teşkilâtının kendi sahası içinde müna- sip gördüğü bir veya birden ziyade fertlere tevdi edeceği bir vazifedir. Bu suretle, parlâmentoda, muhtelif meslek cemiyetlerinin deleğelerinden mürek- kep bir kongre mahiyeti alır. Bu fikre taraftar olanlar, bilhassa o zamanlar müthiş ve yıkıcı bir fırtma halinde dünyayı istilâ tehditleri gösteren bok şevizm ihtilâline karşı bu sistemin ga- yet kuvvetli bir müdafaa teşkilâtı ola- cağına kani bulunuyorlardı. Mesleki temsil nazariyesi Türkiyedeki 'mesleki — temsilcileri Hitler ve Musolini hareketlerinden a- yıran nokta, yalnız şurada idi: Onlar, bu işi, günden güne artan bir sosya - lizmin tehdidi karşısında, hayata ta - hakküm ederek ve diktatörlük yolile yapmak istiyorlar, bizimkiler ise, mem- lekette böyle bir tehlike mevcut olmadı ğı için, fikrin zamanla yürümesini is- tiyorlar ve modern meslek hayatının doğmamış olduğu bir muhitte her şey- den evvel, bir takım asri meslek teşek- külleri vücude gelerek bunların inki - şaf edip şuurlanmalarını beklemek lü- zumuna kani bulunuyorlardı. Bunun haricinde, Hitlern ve Musolininin temsil ettikleri ve hayata geçirmekle meşgul bülundukları fkirlerle bizim mesleki temsilcilerin fikirleri arasında hiç bir fark yoktur. Yalnız, teşkilât şe- killerinde, memleket farklarına göre, şekil ve farkları vardır. (Arkası var) Allahın yarattığı tabii ve saf day, irmik, patates, mıusır, arpa, çavdar, türlü, badem. HASAN Özlü Unlarile mzı besleyiniz ve büyü- tünüz. Vitamini ve kalorisi bol o- lan bu özlü unlardan istedikle- rini ve sevdiklerini bıktırmıya- rak değiştire değiştire yediriniz. Çabuk büyürler, çabuk diş çıkarır- lar. Hasan markasına dikkat. Başka marka verirlerse almayınız. ve al. danmayınız. — Bütün eczaneler ve- bakkallarda bulunur. Hasan deposu, İstşnbul, Ankara, Beyoğ- Tu, Beşiklaş, Eskişehir, çocukları! memelidir. Meb'usluk, bir meslek de-|! — Bir delinin detlerinden — Üç hafta evvel otamobilimle ihtiyar | bir kadın ezdim. Kadınların va: kıymetini herkes bilir. Fakat ailesi kaybettikleri şeyle telif kabul etmiye cek tazminat istediği için, bu ceset is - tismarcılarına karşı kendimi müdafaa ettirmem icap etti ve iyi bir avukata baş vurmak mecburiyetinde kaldım. Avukat Francis Malgaz ilk bakışta insana, efendi kıyafetine girmiş haydut hissini verir. Fakat kendi konuşulurca, dolgun kafalı, ince fikir-|ların y li bir adam olduğu anlaşılır. Adalet hakkında düşündüklerini dün akşam bana şöyle anlattı: «Bugün tatbik etmekte olduğumuz sistem hem mantıksız, hem karışıktır. Bir suç eeczalandırılabilir mi? Madem t işlenmiştir, tamir dilemez. Yalnız bir şey mümkü K ka suç işlemesinin önüne geçmek için, kapatmaktır. Filânın üç sene, sekiz ay ve yirmi yedi gün hapse mahüm o) - duğuna dair bir ilâm gördüğüm vakit, bu bana, baştan başa pazarlık kokar gibi gelir. Sanki hâkimler, santimine kadar gözüken bir fiat eli muci - bince, suçluya işlediği ff mek İs - terler, Suçlu bu kadar sene, ay Ve gü- nü ödeyince borçlunun eskisi gibi te- miz olacağını sanmak bir hatadır. Bir süç tamir edile - mez; — binaena * ley ödeneme « diği, gibi - ma « dem ki — suçtan zarar görene kaybettiği — hu - zür veya hayatı iade edilemiyor - cezası da çekilemez demektir. b «Öbür taraftan bir hâkim işin derin- liklerine kadar gidince — suçlunun, - mizacı, fikirleri, ihtiyaçları, ihtiras ları bakımından - işlediği saçtan baş - ka bir şey yapamıyacağını gözür. Ru-| hiyat esas ittihaz edilirse, her suçlu be- Yarınki nusham raet etmeli; siyasaj) korunma göz önün- de tutulursa, her suçlu her zaman için cezalandırılmalıdır. Binaenaleyh, bü - yük bir ihtimamla hazırlanmış olan bu ceza mikyasları hem mantıksız, hem d2 pek geri hesaplardır, muhakemeler bence yok yere uğraşmaktan başka bir iş yapmıyorlar. «Mühim olan iş, boşboşuna ince ta- rayıp sık dokumadan ve büyük mas - raflara katlanmadan, suçluları ortadan kaldırmaktır. Bana kalırsa, ben suçları üçe ayırırım; büyük, orta, küçük; bu derecelerin her biri için de bir tek ce- za gösteririm. Davalar, suç mektebi, hapishaneler de suç yuvasıdır. İyi bir zabıta teşkilâtı her şeye kâlidir. «Bununla beraber muhakemeler ta> mâamen ortadan kaldırılmaz, Kimden dava etmeli, biliyor musunuz? Sözde masumlardan. Suçluların davasını gör- mek için masraf kapısı açan bir buda- “Kocnoli Asllyeo Hukuk Mah- | kemesinden : İzmitte Tümen 2 inci şube müdürü Yarbay İhsan - Deşen tarafından; — evlendikleri larih - olan 926 senesinde başlıyan geçimsizlik 928 yılına kadar devam ederek bu tarihte İstanbula giden karısı ile ara- larında maddi hiç bir rabıta kalmadı- gı ve 982 yılı İstanbul 8 üncü hukuk mahkemesine açtığı boşanma davası 988 yılında boşanma kararile netice- Jenmiş ise de İlâmı alınmadiğından kesbi kat'iyet etmediği ve sonradan müracaat edilmişse de evrakın Adli- ye yangınında yandığını anladığı - ve doküz senedir. hayat ve mematını öğrenemediği ve dnima kendisinden uzak kalmağı tetcih eden karısından boşanmasına dair eskiden İstanbul Beyoğlu Tozkoparan Hayim ve Ko- hen apartımanı No. 4 de oturan ka- rısı General Küzünm kızı Eatma Mes' adet aleyhine açılan davada: Müddei İaleyhaya tebliğ edilmek üzere yollanan dava arzuhali bulnnamadığından ve bilen olmadığından bilâtebliğ iade edilmiş ve bu guretle ikametglhının meçbul bulunduğu anlaşılmış ve mah- kemeco ilânen tebliğat iorasına karar werilmiş olmakla düruşma günü ola- rak tayin edilen 2. 3. 937 Salı günü Kocacli Asliye Hukuk mahkemesine müddei aley Fatna , Mes'adetin gel- mesi, gelmediği takdirde muhakemeye giyaben pakılasağı — imüddei aleyhe davetiye makamına kalın olmak üzere ilân olunur. ee aai üzel kasadar kız. Çeviren: Faik Bercmen —— Çeviren: F. Varal masumları muha müdrik bir dev'e ifedir. Bir suç alazası zarar n kılamaz ve bun- ları silemez. Halbuki, eğer «ke rini tecavüzi masun>» zanned: sözde «namuslu» lar nezaret uhakemeye çekilseler, işlenecek suç- n önüne geçilebi «Her tarafta maruf serseriler, gelir- siz işsizler, hiddetli, demevi, müsrif, müteassıp ve ha kimseler — vardır. Bunları herkes böyle bilir ve bun'arın yüzde otuzunun günün birinde fena yola sapacağı tahmin edilir. Bu adam bir sabit fikre mi saplanmış? Şu kimse her mevsimde meslek mi değiştirir? O insan malihülyaya, şüpheye, veya ifrat derecede lükse meyyal mi? Bunların er geç caniyane fililde bulunacaklı dan emin olabilirsiniz. Bu adı muhakemeye çekmek faydalı di zemdir; zira zehirlerini dökmüş 4 ların davasını görmek yersiz ise, zehiz- lerini dökmekle amade suçluların da - valarını görmek hem yerinde ve hem de çok faydalıdır.» «Asabi, çapkın, tembel ve hasisleri hâkimin hu runa — çıkarsın lar, bunlara ih tarda — bülu sunlar ve ic: ceza — veril sin. —Bu bi «önleme- da- vaları vazi! ka- nunun ve hâkimin zaferi olüut. Ahlâk ve sosyetenin salâhı, suç - lulara açılan boş ve masraflı davalarla değil, fakat durmadan masumlara kal- şı ikame edilen davalarla temin edile - bilir. Suçların ekserisi, bir saat evvel masum olan ve kanun bakımımdan © zamana kadar masum sayılan ki: tarafımdan işlenir. Sözde masu yavaş yavaş en alçak şerirleri o atacak depolar teşkil ederler. Muay - yen bir ruhf hâletin basit neticeleri o- lan harici fiilleri görmekten vaz geç - meli, bilâkis bütün vatandaşların tavır ve hareketine, fikirlerine, yaşayış tarz- larına, hislerine ve itibarlarına dikkat etmeliyiz. Dışarıdan olduğu gibi içeti- den de tetkik edilirse, dünya hiç kimsenin masum olmadığı görülür. Bir sözde masumu sigaya çekmek ek- seriya, onu ve bizi, yarın İşliyebileceği suçtan kurtarmak demektir.» Avukat Malgazın sistemi bana her şeyi pek basit gören ve suiistimale pek müsait gibi gelmekle beraber, bu siste- min az çok mantık ve aklı selim cilü - sından mahrum olmadığı teslim edil- melidir. Fakat yüz davayı ortadan kal- dırmak için en aşağı iki bin tanesini açmak lâzım gelmiyecek midir? Sıhhi bahisler (Baştarafı 9 uncu sayfada) talıkları gibi, en büyük istinatgâhımız süttür. Bu hastalıklar ise malümdur ki uzun aylar ve yıllar sürer. Bunlar- dan maada tifo, zâtüreeden başlayıp apandisite kadar giden bütün hâd ve ateşli hastalıklarda da ilk müracaat edeceğimiz zararsız gıda gene süttür Süt meselesinin çocuk ölümleri noktai nazarından hâiz olduğu ehemmiyet i- tibarile memleketin nüfus işile de şid: detle alâkadardır. Süt içindeki; fosfat ve kalsyum maddeleri sebebile kemik- lerin, dişlerin, sinirlerin neşvüneması- na en çok hizmet eden bir gıdadır. A- merikada çürüyen dişlerin vücudda kalsyum metabolezmasının azalmasın- dan ileri geldiği anlaşıldıktan sonra şimdi bütün diş koruma mücsseseleri herkese âzâmt mikdarda süt içmesini tavsiye etmoktedirler. Bu kadar hayati ehemmiyeti olan bu nefis gıdadan herkesin lâyıkile is- tifade etmesi için bütün bel leri: izin âzâmi itina göstermesini dile * riz, ızda : ilemez ki bazı şehirlerimiz- ye nazaran bit i fennin bütün teknik ica:, e esaslı bir surette Hallet « affak olan bir. belbölie verk fesini ikmât etmiş ' wddede-