ni ia d Ki KA İ ün açı lan Şehif Meclisinde bir saat KB Serden geçip huzur hakkından geçmeyenler - Kadın azalar niçin konuşmazlar? - En şişman aza - Yaş rekoru kimde? - Mecliste zayıflık timsalı « En şık âza Şehir Meclisi toplantılarından bir ıntiba — Dideler Ruşen ! b Dün, kısa bir ayrılıktan sonra, biri- dirlerile yeniden karşılaşan Şehir Mec: Si azalarının biribirlerine söyledik'e Ti İlk söz bu oluyordu. bataların ait oldukları encümen l;re havalesinde çabukluk - gösterdiler, © Çabukça da dağıldılar. |Ben aralarına katılıp çıkarken dü - #ündüm ki, çoğunuz, şehrimizin muhte Tem mümessillerini yakından tanımaz- Binız. O toplantıların ve oraya topla- Çıpların hususiyetlerini - bilmezsiniz. € meselâ onların biribirlerine: — Dideler Ruşen! diyişlerinin hikme hmin edemezsiniz. Vükıa Şehir lisinin başardığı bütün işlere be - Nim aklım da ermez. Eğer lâtifeli, hoş- SA bir sohbete vaktiniz varsa, size, bir | :fı"hı:ldu hayli seyrettiğim meclisi, Tei döndüğü kadar anlatmaya yel- m&*mı Fakat eğer kulunuzun kötülü iz izin verin de, suya Ssa| buna dökunmayayım. b * uSehu Meclisimize eskiden <MeclisiVi Yet» derlerdi. Basitliğe uymak için dakındı ama, gene tamamen öz iliçe Teşemedi, / FT ıaııdişnıı gibi, mevsimi gelince, p başevsimi gelen meyveler gibi - fakat şkaları tarafından değil, kendi kendi Ne toplanır, Mecliste toplananlar içinde <Adalı» toyta Mevcuttur, Modalısı da. Mecliste _'Llî_lııırgınıır içinde hem egalip», hem _ı;k",Var» olapfar bilirim. İçlerinde: > um diye Gdolaşanlar vardır ki | Ü tadan çıkmazlar. İçlerinde «nemli» Vardır, fakat «sulu» lar yoktur, İ- g:do bulunanların en yaşlısı «koca - lürz" fakat en gençlerinin beli bükük kepçe olup «Şehir Meclisi» ner İçinde bulunanlar arasında «serden Beçtir ler vardır amma, huzur hakkın- Beçenler yoktur. & de, ezeli ve mühim bir tevatürü &Zip eden, ve dünyanın hiç bir ye - ;'"de görülemiyen şayanı hayret bir 'al vardır: Çünkü Şehir Meclisimizde adınlar çok konuşmazlar. Hattâ o ka- dar konuşmazlar ki, başka yerlerde bül nlul kesildiklerini görmemiş, bilmemiş Sanız, dilsizliklerine hükmedersniz. ,Hattâ o kadar konuşmazlar ki Mecli Sin erkeklerinden birisine, kendisini en Sök güldüren hâdiseyi sormuştum da, Na şu cevabı vermişti: — Bir toplantımızda, tavuk, piliç, ve imurta yetiştirmek mevzuu etrafında Münakaşa ediliyordu. Lâkırdıya Bayan efika Hulüsi Behçet te karıştı! Zin verin de, size bifaz da o Meclisin €n mMeşhur simalarını tanıtayım: d'—v Mieclisin en şişman âzası kim mi- İr? Şu karşıya baksanıza? Vâkia ilk Bakışta orada, bir araya gelmiş dört Jisan var sanacaksınız. Fakat biraz dik bf" edin canım! Göreceksiniz ki, arada İf tek kişi vardır: Meclisin en şişman #zası Abdülkadir! Beşiktaşın sevimli si Ması Abdü'kadir... Bereket ki o, çok sevdiği semtinin ta Sasına düşmüştür. Her toplantıda, Be - $iktaşın bir başka derdine çare kopar- Mak için bütün muzip muterizlerine !â hırd: yetiştirir. Ve bu yüzden her irkaç kilo kaybeder. Yoksa eğer üs - d, Beşiktaşın kahrını da çekmese, bu Meeclisin daracık kapısından sığmak 'm kânını kaybeder, ve dosilarını kendi sinden mahrum bırakırdı. | Tabii, Meclisin en kalender azası ol- duğunu da kestirmişsinizdir. | — Nereden? mi? Canım g0: göz kılavuz ister mi? Baksanıza? Üstad ka hp kıyafet işinde ihmalkâr davranmak ta neredeyse benimle yarışa çıkacak! * İşte Kavalalı Hüse, e, Nemli zade Mitat... Onlar da kıymetli bankacımız | Yusuf Ziy i, hakkı huzura metelik vermiyenlerden, Fakat sakın o on ! yı almayışlarının sebebini sadece dün- yalıklarının bol oluşunda aramayın Baksanıza — Tevfik Al lah ziyaâde — etsin © bakımından buradakilerin h çıkarır. Fakat buna tağmen, zurl Âmire. r da; mez, Bunun böyle olduğuna bir misul terseniz, bizim Selâmi İzzet landa. Hakkı huzura en fazla hti kumandasını - verseniz davranır. Meclisin yaş rekoru Tevfik Âmirde- dir: O, Meclisin en genç azasına baba | olabilecek yaştadır. Fakat kat'iyyen «kocamaz!».. * | Meclisin yaş rekoru Tevfik Âmirde- | dir: O, Meclisin en genç azasına baba| olabilecek yaştadır. Fakat kat'iyy n | «kocamaz!e * Meeclisin en zayıf azası Selâmi İz zet... Yani Babıâliden çıktığını anla - mak için, adını soruşlurmaya Jlüzum yok. Kendine bakarsanız, Meclisin en| genci de o, Fakat Refik Ahmet g: ta peydahlanır peydahlanmaz, İzzet, bu iddiasını derhal örtbas ediy rir! en| * Naci Âliyi tanırsınız in damadı, Şehir o Prens dö Galidir. İpek gibi par pardesüsünün içini baştan başa kapla- yan nefis kürkü güörseniz, anu bir ünü tersine çevirip sırtına g Maamafil ik bahsinde Nemli de Mitat, ona hayli zorlu bir rakip! Eğer biraz daha gayrete gelir de, lecek toplanlılarda, Meclisin Prens Galliğini ele geçirebilirse, haberi gene benden alın! za * Mecliste Tevfik Sağlamın, Ziya Mol lanın yoklukları belli, İ Vâkta Faruk Debreli, Halil Hilmi hayli cerbezeli avukatlar. Fakat hita- bet krajtiğının, Ziya Molladan, Tevfik Sağlamdan inhilâl eden tahtımı doldu- ramıyorlar. O taht hâlâ boş. Adalı Avniye sorarsanız, hitabet tah tının varisi kendis ç ©O sorduğunuz da Manyasi Feridun- dur. Ruhsat verin de sizi onunla tanış- taırmıyayım. Vâkıa sizinle hüsnü nfyetle ko - Herimde hâ Ley $ aş Me -| olacak |beni zivareti her seferinde .| küllenen &! |tekrar beni İki bir terzi idi. Bütün gün işi, eline ge| -| mekte istical ediyordum. Kar, tipi, hiç SON POSTA alil, okunan ithamnameyi sükü- | H netle dinledikten sonra karşı- | sındaki heyeti hâkimeye baktı. — Onunla tam altı sene beraber ya- şadık - diye söze başladı - Aramızda ni kâh filân yoktu; bidayette biribirimizi seviyorduk. Aramızda altı senelik bir yaş farkı olmasına rağmen o benim göz â genç, hâlâ taze idi, Birkaç yi geçindik, biribirimizi kırmadık, darıltmadık. Fakat sonra aramıza, evvelâ bir şüp- he ve onu takiben de bir kıskançlık gir dt. Ondan sonra hayat benim için bir zehir olmaya başlı Mahallı çerken herkes hiribirine beni göstere - lay ediyorlardı. Bir gün bana ka- fa tuttu. Benimle yaşamaktan bıktığı: söyledi. O zaman irademi kaybet - frada elime geçirdiğim bıçağı ka onun vücudüne iki keree daldı: çıkardım! Beni bir müddet müşahede altında tan sonra tımarhaneye yolladı - la günlerim, hep onu dü: kle geçti. Onun da bana kırşı ki, keni yaralamama rağ -| rada sırada Bakırköyüne kadar ek beni yokluyordu. Ondan uzak benim için hakikaten bir n düşüncem yalnı viygnuno penceresiz rü; tim oy | Güzlerim hep anun kalbimde İ yeni baştan eşeliyor ve sizliğe sakuyordu. Bu- radaki hayatım, tam mahasile bir ce - hennemdi. Koğuş arkadaşımın biri es- çirdiği bir patiska parçası: rgüleri- | ni birer birer sökmek ve sonra bu İp- likleri biribirine tina ile eklemek ve ni hayet bunları bir makaraya sarmaktı. Koğuş şımın diğeri, eski bir mek tep hocası idi; fakat kendis'ni burada banka direktörü addediyordu. Bu iki| 1 adamın çıldır. -| itekim bir gün doktora yalvardım: «Beni bu- radan çıkarın, beni buradan kurtarın!» dedim. Maksadım onu görmek, bir an evvel ona kavuşmaktı. Onunla aramızda yaş farkı olmakla beraber kafa farkı da vardı. O, pespa | ye, hoyrat, kaba, yarı cahil bir kadı dı. Ben biraz okumuş bir adamım. le olduğu halde bu iki zid unsur n birleşmişti? Benim gibi bir adam böyle bir kadı- nı nasıl seviyordu? İşin en çapraşık ta- rafı burada idi. Tımarhaneden çıktıklan sonra İlk i- şim acele adımlarla eve koşmak oldu. Havanın fenalığına bakmıyarak eve git |birşey beni yolumdan alıkoymuyordu. |Lâpa jâpa yağan karlar Üzerinde der İizler bırakarak yürüyordum. Bülün yol imtidadınca düşünüyordum: Eve | Varır varmaz, ilk işim onu göğsüme bas | maktı. Sonra birkaç para alarak ken- disine sobayı iyice yakmasını tenbih e- decek, ve doğruca çarşıdan bir binlik gsaranla biraz yiyecek alacaktım. Eve döndükten sonra karımla karşılıklı, lâ- pa lâpa yağan karlari seyrederek başla rımızı dumanlayacaklık. Sokağın köşesini dönerken heyecan- | dan nefesimin - tıkandığını nuşur. Fakat eğer Mecliste ğu gibi, hüsnü niyetine rağmen sinirlenirse, di üerlerile tanışmanın şerefi burnunuz - dan gelir. Bu itibarla hele bu günlük kelâmı tat bya bağlayalım da, bir eşref saatini bu lursam, diğerlerile beraber size onu da takdim ederim! Naci Sadullah |evine dönmi W. e % © -Karakol kapısında karısını bıçakla öldüren adam H.A SŞ —oaeşaz— — / Sayfa $ Katil, şahide “ Sen de ben'm gibi uyuyormuş sun ! , diye bağırdı. Bu sözler halkı güldürmüştü. Yüzünü onlara çevirdi ve zehir gibi bir bakışla ilâve etti : Güleriz ağlanacak halimize! , şıki komşudan büyük faclayı bütün taf silâtile öğrendim: Karım bir aydan be- Sirazlı bir tüccarın metresi olarak şıyormuş. ı işittiğim zaman bir an gözleri ve derin bir boşluğa t ğ sandım. Darbenin büy ğüne rağmen, itidalimi tekrar elde et- 'e komşuların yardımiyle bahçe ından atlayarak eve girmeğe mu 'ak oldum. Her taraf darma dağınık tı, her tarafta onun hayali, onun hâtı- rası vardı. Kendimi minderin üstüne attım. Ve bir an öyle sessiz ve hareket siz durdum. Ne yapacaktım, nasıl ha- rekeş edecektim? Bunları tayin edermi- yordum. Evimin geceki hali daha müt- hişti. Kendimi güçlükle sokağa atma- ğa muvaffak oldum. Kar altında avare ve perişan yürümeğe başladım. Niha- t bir meyhaneye girdim. Sonra evi Mme dönmüşüm, bunu iyi bilmiyorun Sabâhleyin uyandığım zaman başım ağ rıyordu. Düşündükçe onsuz ya: yacağıma karşı olan kanaatim «! du. Kendisine bir mektup gönderer ini yazdım. Cevap bile inci mektup. Gene ce- vermedi. vap yok. Nihay h z dim, Onun bulunduğu evi gözetlemeye wk:ııur wverdim. Bir akşam üstü kapıdan çıkarken onunla karşılaştım.Bu, bir faci a ile karşılaşış kadar müthişti.O, birden iekildi, «ne istiyorsun?» diye kaşlarını çatarak huüşünetle sordu: «<Eve dönme- ni!» dedim. «Seni tanımıyorum!» diye mukabele etmekle beraber biraz ileri deki karakola doğru koştu. Arkasından yetiştim. «Yıkıl karşımdan, işte sana boynuz taktırdım. Ne yapacaksın ba- kayım!» diye bağırıyordu. Bundan sonra ne oldu bilmiyorum. Yalnız ellerimin sıcak bir kanla ıslarıdı ğını farkettim. Polisler kolumdan ya- kalayana kadar olan olmuş, iş işten geç mişti.» Katil sustu, ve dibine yıldırım düş müş bir gibi olduğu yere oturdu. Samlin, davayı alâka ile dinliyordu. Reis muhtelif sualler sordu. Fakat maz nun, onun müteakıp suallerini vehlei ulâda işitmiyor: — Ne yapalım, çekilecek çilemiz var iştel. diyordu. Artık o, harici âlemi unutmuştu. Kendi dahili âlemi ile başbaşa idi. NI- hayet bir polis şahit olarak dinlendi. Maznunun yolda karısına yalvardığını, «gel barışalım» dediğini işittiğini söy- leyince katil gayı tiyari yerinden fır ladı. Ve yüzünü polis memuruna çevi- rerek : e? — Şahit efendi!. diye bağırdı.. Sen ayet, ne olursa olsun, de-| yı | dum. Zile uzün uzun basmama rağmen | hiç birşey duymamışsın, meğer, sen de |kapı bir türlü açılmadı. Ve nihayet kar benim gibi uyuyormuşsun!.. Bu sözler halkı güldürmüştü. O za- man maznun başını, bu gülen halka çe virdi; ve zehir gibi bir bakışla başın! sallayarak mırıldandı. Güleriz ağlanacak hal Güleriz ağlanacak halimiz | Hergün Son haftaların Siyasi düellosu Yazan: Muhittin Birgen (Baştarafı 2 inci sayfada) Fakat, bu halin sonu ne olacak? Ya- hut, bu yeni düello, senelerden beri de- vam eden mücadele üzerinde ne gibi |bir tesir yapacak? Bizce, bütün mesai -|baştur: Ne Hitler, ne de Musolini, tut- -| tukları yoldan geri dönemezler. Bunlar 1 surette memnun Ve tatmin edil- bu karışık dünya içinde suih çicidir. Bunun böyle olduğunu Hi için de Fransa yardım vadeder, |fakat, vadini öyle şartlara bi öte taraf bunu kabul etmez. Son, ret halinde kabul etse bile tut şüphelidir. İşte, içinden çıkılamıyan £ sit daire de buradadır! * Dmek oluyor ki bütün gaile, dünya- nın huzursuzlük ve emniyetsizlik gal- lesi öylece, olduğu gibi, duruyor. Me- seleleri esasından halletmek bir be'â, halletmemek ikinci bir belâ. Bu bel rin içinden Avrupanın bugünkü insan- larının çıkmaya muvaffak olabilecek * lerini zannetmiyoruz. Milletler arasın: da hayat mücadelesi O kadar kesbetmiştir ki <iş olacağına v yip vukuatı beklemekten başka bir ça re yoktur. Şimdilik muhakkak olan şu- duür: Son haftalardaki bütün gayretlere rağmen, Avrupa sulh yolunda ciddi o- larak bir adım bile atmış değild Muhittin Birgen Balkan kupası maçları Atina, | (Hususi) — Atleti; zetesi 1937 Balkan kupası m: Atinada yapılmasına karar var çazıyor. Diskçi Sillas 60,48 ile yeni bir rekor tesis etmiştir.: ğini