2 Şubat 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

GKL TUE - - 4 ee . -— T SK — — —Z - —e& HK — E. — b Hd -—SON POSTA zi Si LA 5 A e eeei LAT e e Kt ü Ka a — | < N aei e İ A İ0 7 2 VUi üÜ LAĞT A AD AD AA ( —.. D —_.. " x Hersün Son haft;la;ıf—ı_ Siyasi düellosu Yazan: Muhittin Birşgen —« iz Hatay meselesile meşguj olur ken dünyada birçok şeyler cere yan etti. Bilhassa, İngiliz Hariciye Na- zırı ile Fransız Başvekili bir taraftan, Göring ile Adolf Hitler arasında nâzik kelimelerle, tatlı tatlı, fakat, gayet sı- kı bir söz düellosu vukua gedi. Bu me- seleye dair gelen haberleri gazeteler, sırasile yazdılar, hattâ bazan tafsilâtını da verdiler. Fakat, bu meseleyi bir de hülâsa etmek lâzımdır. İş şudur: Almanya, dünyaya karşı, ya kolay kölay barışmaz bir dargınlık- Ja dargındır; yahut ta, öyle görünmeği siyaset olarak kabul etmiş bulunuyor. İtalya da öyledir. Bu noktada çok iyi birleşen iki memleket, el ele vermişler, ya barışmak için büyük hediyeler al- mak istiyorlar, yahut ta kendilerini is- tikbalde yapılacak «mühim işlere» ha- zırlıyorlar. Maksatları ne olursa olsun, Avrupanmın huzursuzluğu devam edi - yor ve bu huzursuzluk ta dünyanın dü zelmesine mâni oluüyör. Bu hale bir nihayet vermek lâzım- dır. Bu lüzuma kani olan demokratik memleketler, İngiltere ile Fransa, Âl- ? manyanın ve İtalyanın bugün içinde bulundukları fevkalâde müşkül iktısa- 'di vaziyetten istifade ederek onları sü- Lkünete çekmek istiyorlar; «anlaşalım!» diyorlar. * b Anlaşalım... Fakat, n?sıl? - Ötekiler de böyle söylüyorlar. İngiltere, Alman yaya dönerek «size istediğiniz kadar iptidat madde verelim, fiyatı da bizim fiyatlar olsun.» diyor. Fransa da diyor ki : «Size para verelim. İstediğiniz ka- dar kredi açalım. Yalnız bize şunu te- min ediniz ki alacağınız paraları silâ- ha tahvil edip bizim aleyhimize kul- lanmıyacaksınız!'» Bilhassa M, Blum, bu mevzu üzerinde Liyon radyosundan Almanyaya hitap eden nutku söylediği zaman dünyanın en güzel kelimelerini, en hisli ve heyecanlı bir talâkat içinde toplamağa gayret etti ve Almanları dostluğa, anlaşmaya, insanların ekime ğini ve refahını arttıracak bir iş ve el birliğine çağırdı. Bütün bu gayret, Her Göringin Al; manyanın tereyağına değil, topa müh- taç olduğunu söyliyen nutkuna cevap idi. Hem bir cevap, hem de bir hücum, bir hamle, Garbi Avrupa ve Şimali A- merika arasında tertip edilen bir de- mokrasi har'eketinin yeni hamlelerin - den biri... Almanya ve İtalyanın fev- kalâde sıkışık bir iktısat vaziyetinde bulunduğunu gören bu memleketler, bir yandan ellerini ceplerine sokarak paranın ucunu gösteriyorlar, bir yan- dan da «Para Mi istiyorsunuz? O halde gelin bizimle beraber olun!» diyorlar. Adolf Hitler, geçen gün bu hamleye mukabele etti. Çehresinin dargın ifa- desi değişmemiştir. Fakat, karşı taraf o kadar tatlı ve dostane söyledi ki Füh rer, ilk defa olarak o ateşli ifadesini bırakarak yumuşak kelimelerle muka- beleye mecbur oldu. «Anlaşalım... Fa- kat müstemleke isterim. Bolşevizm teh likesini bertaraf edelim.» dedi. Sonra da Fransızlara karşı bir sürü dostluk lâfı sarfederek «artık emri vâkiler dev ri geçti» diye teminat verdi. Yapılacak emri vâki kalmadıktan ve muzafferler muahedesinin her maddesi hükümden düştükten sonra verilen bu teminatın kıymeti büyük bir mâna ifade etme - mekle beraber gene bunu iyi karşıla- - yanların mikdarı çoktur. ğir Bu düelloda ilk savletleri yapanların maksadı, iktısadi vaziyetleri çok düş- kün olan iki memlekette müşterek bir siyaset takip eden iki insanı mânen tec ride çalışmaktı. Tecrit edemezlerse bi- le onların ellerindeki mânevi silâhları jalmak, kendilerini hiç olmazsa bu ba- kımdan silâhsız bırakmaktı. Günün bi- rinde toplarına «ateşi» emrini verecek olan bir memleket, dünya karşısında sade topunun, tüfeğinin, tayyaresinin sayısını hesap etmiyecek, mânevi kuv- vetini, mânevf silâhlarını da ölçecek- tir. İşte Eden, ve Blum bilhassa Alman yanın bu nevi silâhlarını almaya çalış- tılar. Bunun içindir ki Hitler, dütelloda müdafaada kalmayı tercih etti, (Devamı 9 tmcu sayfada) | KA 20 nci asrın adamı FA : S 7 V Yapacağınız bir iş hakkında dost- larınızın mütalealarını almak isterse niz fikrine müracaat edeceğiniz adam ları tâb'an bedbin veya tab'an nik- bin olanlardan müsavi nisbette seçi- niz. Tab'an bedbin olanlar insanın üze rinde mânevi bir firen tesiri yapar- lar. Tab'an nikbin oalnlar ise insanı yokuş üzerinde fireni kırılmış bir ©- tomobile benzetirler, 20 mci asrın adamı mütemadi fi- ren altında hareketsiz kalır, kıymet- ten düşer, firensiz olarak alabildiği- ne koşunca da uçuruma yuvarlanır. Hesabınızda nikbinliğe de, bedbinli- ğe de müsamahalı derecede yer ve- Sek Arnavut Kralı nişan Tazırlığı ile meşgul Arnavuüt kralı Ahmet Zogonun Kontes Hanna Mikeş ile evleneceği şa- yi olmuştu. Bu haber tahakkuk etmek üzeredir. Kral Zogo şimdi nişan hazır- lıkları ile meşguldür. Yukarıdaki resim Kral — Zogoyu hemşirelerinin ortasında ve milli Ar- navut kıyafetile göstermektedir. Köşedeki resim nişanlısı — Kontes Hanna Mikes'tir. Eski zaman kadınları süslenmek için nelere katlanırlardı Bugün gerek pomadlar gerek ıtrı- yat bakımından dünya piyasası fevka- lâde zengindir, ve kadınlar her istedik- leri şeyi kolayca bulabilmektedirler. Fakat bundan yüz sene evvel hiç de böyle değildi. Meselâ, saçların par- lak olması ve dolaşmaması için, başla- ra Hint yağı sürülürdü. Kadınlar bukleleri bozulmasın diye, ayva çekirdeğini, balmumunu, ve zey- tin yağını kaynatırlar ve bu acayip ha- litayı saçlarına sürerlerdi. ' Yüzlerine sürdükleri pomadlar, kuyruk, domuz ve ayı yağından ma- mul bir halita idi. Tayyareler artık yanmıyacak Bazı fenni İngiliz gazetelerinde o- kunduğuna göre Hava Nezareti tay- yarelere mahsus yeni bir icadı resmen tasdik etmiştir. Bu tertibat, sakatlanıp düşen tayyarelerden yangın tehlikesi- ni ertadan kaldırmaktadır. Tayyare- nin yere çarpmasile otomatik olarak RİRAS | HERGÜN BİR FIKRA | Ne derler Adliye nazırı Abdürrahman Paşa çocuklarını sünnet ettiriyormuş. Abdürrezzakla Hamdi de orta oyu- nu oynuyorlarmış. Oyunda Abdi, — Koyunun bulunmadığı yerde keçiye ne derler? Hamdi şŞaşırmış: — Abdürrahman Çelebi — derler dese olmıyacak, Cevap vermemiş. Bu sefer Ahdi ikinci sefer sualini tekrarlamış: — Koyunun bulunmadığı yerde keçiye ne derler? Hamdi yakasını kurtaramıyaca - gını anlamış, kestirme bir cevapn vermiş: — Koyunun bulunmadığı yerde de keçiye gene keçi derler. Oyundan sonra Ahbhdürrahman 'Pasa İkisini de çağırtmış: — Söyleyin bakayım, koyunun bulunmadığı yerde keçiye ne der - ler? Bu sefer Abdürrezzak cevap ver- — Burada gene keçi diyorlar am- ma, başka yerlerde Abdürrahman Çelebi derlermiş. a Kendisini 300 liraya Satan adam Amerikada Bostonda John Ander- son isminde bir adam hayatından bık- mış ve kendisini 300 İngiliz lrası mu- kabilinde satılığa çıkarmıştır.. Adam şu teklifte bulunmaktadır: «Beni sa- tın alan herhangi bir kimsenin şoförü, makinisti veya her ne suretle olursa ol- sun yardımcısı olarak hizmet edecek ve yalnız bakılmak şartile hiç bir üc- ret istemiyeceğim. Eğer isteyen olursa fen adamlarından biri tecrübeler yap- mak hususunda da beni kullanabilir.» a çalışan bu âlet kimyevi bir mayii ben- zin deposuna bir boru ile akıtmakta ve iştialin önünü almaktadır. Bu âna kadar sukut eden bütün tayyarelerde yangın çıkarak muhak- hak bir felâkete sebep olduğu düşü- nülürse bu âletin gerek askeri ve ge- rekse sivil tayyarecilikte halka itimad telkin etmesi itibatile ne kadar yük- INDA Musolini kış Sporlarına merak sardı Musolini kış sporlarını fevkalâde sevmektedir. İtalyan Başvekili 60 yaşına yaklaş- mış olduğu halde bir genç kadar çevik ve zinde görünmektedir. Resimde kendisini karların üzerin- de çıplak olarak spor yaparken görü- yorsunuz. Yeni bir reklâm usulü Amerikalıların reklâm hususunda çok ileri gittikleri malümdur. Gün geç- miyor ki Avrupa gazetelerinin birin- de yeni bir reklâm garabeti ile karşı- laşmıyalım. Fransada bir mecmua A- merika tramvaylarında geçen bir rek- lâmcılık hâdisesini şöyle anlatmakta- dır: «Nevyorkun en kalabalık bir zama- nında bir ihtiyar baba bir kız ve bir de genç otobüslerden birine bindiler. İhti- yar kulağında taşıdığı bir âlet ile sağır olduğunu gösteriyordu. — Yanındaki kız, birden onun kulağına eğildi, bağı- rarak : — Y... hardalını alalım büyük baba, dedi. Y... hardalı bütün hardalların fev kindedir. Ve her yerde satılır. İhtiyar söylenen sözleri bir türlü i- şitmiyor: — Ne söylüyorsun? diye soruyor, ve her defasında kız çocuğu daha faz- la bağırarak: — Y... hardalı diyorum, diyor, her tarafta satılıyor. Tabit bu muhavereyi herkes i- şittikten sonra, üçüncü reklâmcı eline bir mikrafon alıyor: — Y... Hardalı yiyiniz diyor, ve ü- çü birden otobüsten atlayıp gidiyor- sek değeri olduğu anlaşılır. ;%m% lar. İstasyonda başka bir otobüs ken- dilerini bekliyor.» tin önüne bir türlü geçilemez. Bir arkadaşımızın anlattığına bakılırsa bir müessese - nin sahibi kapısının önüne şöyle bir levha asmıştır: İSTER İNAN İSTER İNANMA! Resmi veya hususi dairelerde ziyaretçilerin çokluğun- dan daima şikâyet edilir, filhakika işimizin en çok ve acele bir zamanında bir misafirimiz gelir, bunu bir diğeri, bir üçüncüsü, bir dördüncüsü takip eder, gecikiriz, işleri- miz de aksar, fakat her gün şikâyet ettiğimiz bu vaziye - 4 — Bugün işim recede azalmıştır. İSTER İNAN İSTER İNANMA! ! — Hava hakkında sizinle ayni fikirdeyim: 2 — Sıhhatim tamamen yerindedir. 3 — Gazeteleri okudum. Gene arkadaşımızın anlattığına göre bu levha sayesin- de müesseseye gelen misafirlerin sayısı hissedilecek de - çok fazla ve müstaceldir. | kadaştık. Hepimiz de haşarılıkta | zaman karşımıza çıkıp ta: Sozün Kısası Teyzenin bahçesi T eyzeyi tanımamıştım. Kimin tej zesi olduğunu bilmîyordui“'-_* sasen bunları merak ta etmemiş” Yalnız bahçesinin yerini bildirdim. © zim evimizden elli adım kadar uzaF ağaçlarının bir kısmı kurumuş, duv larının ötesi berisi çökmüş bir bah di. Mahallede ayni yaşta altı yedi D birimize taş çıkarırdık. Çelik çomak, hut ta top oynayacağımız zaman yer göslerirlerdi: — Haydi teyzenin bahçesine. *Kendi bahçemizde yapamadığım” herşeyi teyzenin bahçesinde yap izinli idik.. Teyzenin bahçesini is ğimiz gibi kazar, altını üstüne geti dik... İstersek ağaçları kırardık. Ha jstersek duvarları bile yıkardık. Çün$ ismi olup cismi olmıyan teyze hiç — Ne yapıyorsunuz, bahçemi ne hö'| le koydunuz demezdi. Annemiz, babamız da bu işten melif nundular. Teyzenin bahçesi bozuluy ama kendi bahçelerimize birşey olmü' yordu. i * Çok zaman geçti, «teyzenin bahçesi?| ni tamamile unutmuştum, Ve hiç akli'| ma gelmiyecekti. Fakat İspanya hâdiseleri teyzenili bahçesini hatırlamama sebep oldu. — | Gazeteleri okurken: — Devletler de nihayet bir teyzenifl bahçesi buldular, diyorum, haşarı çö' cuklarını top tüfekle oynatmak için ©* raya gönderiyorlar. İsmet Hulüsi .. Biliyor musunuz ? | — Eski bir memleket olan Lidyâ neresi idi ve merkezi hükümeti bugül hangi şehrin yakınmdadır?.. ç 2 — Kumarhanelerile meşhur olari| Monte Karlo şehrinde bugün kaç bili insan yaşar? ' 3 — . İngiltereyi Fransadan — ayırall Manş denizindeki Padökale boğazıniıf uzunluğu ne kadardır? . (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları: | — Japonyanın payitahtı olan Tok* Yyonun nüfusu 2,173,000 dir. 2 — Sulh ve harp, Ânna Karenin e * serleri meşhur Rus romancısı Tols * toyundur. 3 — İran tarihinde Şapor ismile 3 hükümdar gelmiştir. Birinci Şaper 240 dan 261 & kadar, ikinci Şapor 311 deri 381 e kadar, üçüncü Şapor da 385 den 390 a kadar hükümran olmuştur. Roma imparatoru Jülien ile harbeden üçün- cü Şapordur. - İngilterede taç giyme merasimi için hazırlıklar Yeni İngiltere Kralı altıncı Corjun 12 mayıstaki taç giyme merasimi için hazırlıklara büyük bir faaliyetle de- vam edilmektedir. Güzergâhtaki mey- danlar ve geniş caddeler tamamile ma- rangozların istilâsına uğramıştır. Bir çok tribünler yapılmış ve yapılmakta- dır. Yerler için şimdiden 5 şiline bilet- ler kesilmektedir. Bazı mutena mevki«- lerde bilet kıymetleri 26 liraya kadar, yükselmiştir ki bugünkü piyasaya gö“ re bu fiat İĞİ Türk lirası eder. Acen- telerin 1500 liradan aşağıya satış yap- tıkları yoktur. : Alayın geçeceği 12 - kilometrelik yol üzerinde G0 doktor, 500 zabitş! 5000 küçük zabit, 165 sıhhiye memu- ru ve 14100 hemşire vazife görecektir., 60 ilk yardım istasyonu ve 35 sargi mahalli bulunacaktır. Her sargı mas« hallinde bir imdat atomobili hazır olas — cak ve bunların sür'atle hareket ve | sevklerini temin için tertibat alına<

Bu sayıdan diğer sayfalar: