Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
#n — BSıyiı SON POSTA Yer altınd ( 18 | a 45 sene Kömürlerin arasından fesli iskeletler çıkardı x& * * Göçükte kalanın feryatlarına dayanamadım, kulaklarımı tıkadım. Se- si gittikçe hafifledi ve artık işitilmez oldu. Dışardan ocak içine bir ho ca getirdiler. O dualar okudu: «Merhumu nasıl bilirsin'z?» diye ölüyü bizden tezkiye etti ve sonra hepimizi dağıtarak yüz metre toprak al- tında ayağını yere vurarak telkine başladı. Yazan : Kilimli ocaklarınma başçavuş gitti - ğim hafta madencilik hayatımın en netameli günleri oldu. Üstüste üç lâ- ğam kazası, bir insanı diri diri göçük altında bırakmak faciası hep bu haf - tanın yedi günü içine sığdı. Bu, benim ayağımdaki uğgursuzluktan mı böyle oldu; ihtimal veremiyorum. Çünkü, bir ocaktan diğer bir ocağa geçişim - de acılarla değil, sevinclerle karşılaş- mış bir adamım. Tecrübem bunu güs“ terdi. Ereğli şirketinin ayağının şeame tile meşhur bir başmühendisi — vardı: Mösyâ Jiro Girand. Sonradan gene bu şirketten gelen aynmi isimdeki genc - den ayırdedilmek için «Sakallı Jiro> diye anılan bu zatın, bir çok defa tec- rübe edilmiş şom bir ayağı vardı. Tef- tiş için geldiği ocakta mutlaka bir ö- lüm, en hafif bir yaralanma kazası o- burdu. İşte o sakallı mühendisin Kilimli o- caklarına gelmesini takib eden iki gün içinde üç lâfam kazasmda sekiz kur - ban birden verdik. Bir İtalyan lâ - ğamcı, lâğamlarını doldururken dina- mit kapsolüna iyi birleşmiyen fitili dişlerile sıkıştirirken Hâğam ateş al - mış ve zavallı lâğamemin, sanki bir ip takıp zorla koparılmış gibi. kafasımı gövdesinden ayırmıştı. Ayni gün bir başka bacada bir |lâ.- ğam vakitsiz patlamış ve altı kişiden mürekkeb lâğamcı takımım havaya uçurmuştu. Hiç unutmam, direk baf- | larından, paslı boru sırtlarından, yan duvarlardan toplanan altı kişinin vü- cud parçaları, küçük bir sepetin için- de tolanıvermişti. Garib değil mi? Ertesi gün de gene bir dinamit kazası oldu; ustasına di - namit götüren bir lâğamcı amelesinin koynuna doldurduğu dinamit ve kap- sollar masılsa ateş aldı ve o çocuktan, bir dizkapağından başka eser bulun- madı. Ben maden işçiliği hayatımda bir çok şeyler gördüm. Üç defa ayak al - ma işinde çalışırken ve baca sürerken karşımıza kömür yığınları arasından iskeletler çıktı. Vaktile, göçükte ka - lan amelelerden — kurtarılamıyanlar bulunduğunu ve bunların oldukları yerlerde terkedildiklerini — işitmiştim. Bu iskeletlerden ikisinin üstünde kül haline gelen elbiseleri ve başlarında fesleri bile vardı. Bir tanesini öyle bir Â. Nalim vasız kömür tabakaları onu tıpkı bir konserve halinde muhafaza etmişti. zavallı kazmasına sarılmış, iki büklüm vaziyetini bile bozmamıştı. Ve.. Fakat, nasıl akla gelirdi ki, bir yabancı şirketin elile Havzaya fen (!) girdiği bir zamanda, gene eski, fensiz devirlerde olduğu gibi hareket ede - lim ve bir adamı göçük altında bırak- mak mecburiyetinde kalalım ve o a- dam da bizim gözümüzün önünde, ba- ğıra, çağıra «alın beni'» diye inliyerek -Lölsün, diri diri gömüldüğü mezardan bir daha çıkmasın. Bizim Divriklilerden bir çocuk gö- çükte kalmıştı. Ne yaptıksa, kurtar - mak için ne gibi tedbire baş vurduksa “'hepsi «fos» çıktı. Onu almak için uğ- raşan yirmi kişi de birbiri ardından iki defa, ciddi bir ölüm tehlikesi ge - çirdi Uğraştık, didindik, çabaladık, alamadık vesselâm! Ben göçük takımında çalışiyordum. Fakat imkânsızlık başgösterince, gö - çükte kalanın bağırmasına, inlemesi - ne dayanamadım; kulaklarımı tıka dım ve kaçtım. Gittikçe hafifliyen ba- Bğırmalarının durduğunu, — sözlerinin artık anlaşılmaz hale geldiğini ve büs- bütün sustuğunu bir gün sonra haber aldım; gittim, «acaba yaşıyor mu?» di- ye direklere, borulara vurduk, ses a - lamadık, Bu kadar yıllık madenci hayatım - da o zamana kadar bir eşini daha gör- mediğimi bir vakıaya şahid oldum ve bir o kadar daha yaşıma girdim. Dışarıdan ocak içine bir hoca getir- kaç «âşir» ci ve ıskaitçı yanık yanık o- kudular, el açtılar, dua ettiler. Haoaca; «merhumu nasıl bilirsiniz?» diye ö - lüyü bizden tezkiye etti ve sonra he-! pimize dağılmamızı işaret ederek üç yüz metro toprak altında, ayağını ye- re vura, vuüra talkına başladı. Orasını bir duvar örerek kapadık. Kapadık amma, ameleyi de oralarda iki ay kadar çalıştırmak kabil olmadı. Altı çocuklulara ikramiye Biga (Hususi) — Şehrimizde ve köylerde mevcud altı çocuklu ailelere ellişer lira ikramiye dağıtılmağa başlan- mıştır. İkramiyeler, aynı ana ve haha- dan olan ve bugün hayatta bulunan ço- cukların: ailelerine verilmektedir. halde bulmuştuk ki;, içine sıkıştığı ha- - CÖNÜL İSLERİ . Genç kız kendisine Nasıl koca bulamaz? Kurtuluşta oturan Bayan B. D. kendi kullardığı kelime ile benden bir «öğüt» istiyor. Söylediği şu: Bir kaç yıl önce bir gençle tanış - mıştım. Altı ay kadar gayet ciddi ko- nuştuk. Fakat bir gün ortada hiç bir şey yokken bozuştuk. Altı ay da dar. gın durduk. Sorira bu genç bir bay- ram günü beni gördü; özür diledi: — Bensiz olamıyacağını, söyledi, ben de onu tecrübe için nişanlanmak üzere alduğumu söyledim. Mütees - sir göründü. Fakat başka bir şey ilâ- istedim, almadı. Şimdi yekdiğerimi- ze tesadüf ettikçe konuşuyoruz, ve ben kendi kendime soruyorum: Hakikati söyliyeyim mi, barışmı - ya çalışayım mı? Yoksa bu genel ü- nutmak mı müreccahtır? * Bü oküyüucüm tanıştiığiı — gençle birinde izdivaca kadar götürmek ü- bil alacağınız cevap, benim tahmin fikrini sorunuz, tesadüfen müsbet bir şey söylerse işi zamarnla birakma- dan derhal hallediniz. Buna muka- gençle alâkayı derhal keser, bu de - kendisinin söylediği gibi gayet cid- di konuşmamıştır. Resim alıp ver - miye kadar giden münasebette cid- diyet kalmaz. Bu münasebeti günün SA midi de olamaz. Bir erkek kendisine resim veren bir genç kizı zevce ola- rak almaz, imkânımı bulursa metres |? yapar; sonra bir kenara atarak geçip gider.. Hareket tarzı sakattır. Fakat madem ki bir defa yapılmıştır, şim- di hakikati söylemekte mahzur gör- müyorum. Münasip bir muhitte mü- nasip bir Hsanla amlatınız. Açıkçâ ettiğim gibi menfi çıkacak olursa bu fa da maziden ders alarak tanışa - cağınız gençlere resim — vermez, ciddi görünür, içlerindön bir tanesi- ni kendinize eş yapmanın imkânla- rini ararsınız. : TEYZE hi diler. Hoca “ve beraberinde gelen bir - | | Sihhi Bahisler —| Kahve ve çaydan vazgöçmeliyiz Fakat bunların yerine ikamesi teklif edilen Hkör de mahzurludur Yazan : Dr. İbrahim Zatl Öğet Bundanı birkaç gün evvel bir sabah ga zetesinde Hakkı Suha Gezgin imzalı bir yazı çıktı. Bu yazıda yılda yirmi mik- yon İfraya yakm paramızın kahve için harice aktığından acı acı bahsolunu- yordu. Bazı mülâhazalardan sonra bay Gezgin kahve yerine evlerde likör ik- ram edilmesini tavsiye ediyordu. Muharririn esas itibatile hakkı var. Kahve ve çay cümlei asabiye zehirle- rindendir. Ancak çok yorgunluk za- manlarında pek muvakkat bir zaman için Excitaut yani münebbih gibi bir te- sir yapar, Yorgunluğu veyahut uykusuz hağu giderir. Yegâne faydası da budur. Buna mukabil bir çok zararları da vardır. Hele bir çoklarının günde beş rüyoruz. Bu kat'iyyen doğru değildir. Kahvenin terki fikrine iştirâkle be- raber yerine lkörün ikamesine itiraz edeceğim. Yağmurdan kaçarken dolu- ya tutulmıyalım. Evlerde çoluk çocuk ve gençler önünde likörleri serbesiçe bulundurmak muvafık mıdır? On iki on beş yaşlarındaki bu çocuklar istek- leri kadar likörleri bol bol bulurlar ve buüne kulla mağa alışırlarsa, çok taze olan bünye v, sinirlerini alkolün tah- Kahveye yılda yirmi milyon veriyoruz tibatına maruz: bırakmış: olmazlar mı? Ve bu yavaş yavaş onlarda bir nevi li- kör, yani alkol iptilâsı. tevlit etmez imi? Sonra ikram edilecek şeyin mutla- ka mayi halinde mi olması şarttır.? Doğrudan doğruya akide şekeri ve yahut lokum niçin ikram etmiyelim? Veyalınt findik, cevizi” büdten'nidlü vermiyelim? Eğer mutlaka mayi ha- ilinde bir şey vermek lâzımsa gıda ve vitamin kudretini bol bol haiz olan pörtakal şerbeti veyahut limonata tev- İzi edemez miyiz? Bence bunların en iyisi tahammur etmemiş üzüm suyu ikram etmektir. Buradaki üzüm sı- yundan maksadım şira değildir. Şira da tahammur etmiş bir üzüm suyu- idur: Bir kaç sene evvel Parise seyahat ettiğim vakit orada — beynelmilel içki düşmanları merkezinin - tıpkı benzeyen alkolsüz bir sofra içkisi ihzar ettiklerini görmüştüm: Bana da. bun- idan: bir iki şişe verdiler. Bu şişelerin 'birisi elyevm İstanbul Hıfzıssıhha mü- 'zesi içki düşmanlığı kısmında mevcut- tur. Biz de buna benzer bir şey ihzar Herhalde lıılıw ve çaya olan' ifrat 'sıhhi bir çok faydaları mucip: olacak- tır. Doktor İbrahim Zati Öget Kaşta Rasiti kaplan caddesi Kaş'dan bildirildiğine göre beledi - yenin yaptırdığı güzel bir caddeye An- ktalya saylavı Rasih Kaplanın ismi ve- rilmiştir. Antalya C, H. P. idare he - Bu para ile bu ctadde üzerinde modern bir parti binası yapilacaktır. H İ ilâ on kahve içmekte olduklarını gö-| S bin 300 tonilâto ağırlığında, 110 metrel, L Denlz ve denizcilik : korkunç bir Denizaltı Bugün artık «30,5n santimetrelik mileri yapılmıştır. Bir gün «denizaltı hattı harp ? Büyük harbin do * * * deniz ”| ( .R gemil I "”c e| « top taşıyacak K, Fransanın ve dünyanın en büyük deniz 2880 tonluk Bu hafta siz okuyucularıma zamanı- mızın en korkunç deniz silâhından, de- | harp nizaltı gemilerinden bahsedeceğim: Burada denizaltı gemisinin tarihin - den bahsederek birtakım muhteri isim | leri, ihtira tarihleri sayarak beyhude | yere başınızı şişirmek istemem. Şunu söyliyeyim ki Cihan harbine kadar de- nizaltı gemisi düşmandan ziyade ken- di mürettebatı için tehlikeli bir silâhtı. İnsanlar, denizaltında, tıpkı su üs - tünde imişler gibi, gezip dolaşmayı a- sırlarca arzulamışlardır. Bu arzü an - cak yirminci asırda tahakkuk etmiş, cihan harbi de denizaltı gemisinin ne korkunç bir silâh olduğunu isbat ey- Jemiştir. Denilebilir ki zamanenin hattı harp zırhlısının iki büyük düşmanı var dır: Biri düşmanın elindeki kendi ben- zeri; yani düşman hattı harp zırhlısı, ikincisi de denizaltı gemisi... - Denizaltı gemisi de başlarıgıçta tor- pidobet gibi mini mini bir tekne olarak ortaya atılmış, sonra yavaş yavaş te- > rakki ve tekâmül ederek bugünkü şek lini almıştır. - Cihan harbinden evvel en kuvvetli ve mütekâmil denizaltı gemilerinin 'Fransız donanmasında bulunduğu zan nolunuyordu. Halbuki harp gösterdi ki Alman bahriyesi gizliden gizliye çalı- şarak denizaltı gemiciliğinde dünyanın nizaltı gemiciliğinin koca İngiliz do - nanmasını bile nasıl sindirmiş olduğu 'bugün elân hatırlarda olsa gerektir. Bugünün denizaltı gemileri Her deniz silâhı gibi bugünün deniz- altı gemisi de çok terakki etmiş, tekâ- Daha cihan harbi devam ederken Al manların meşhur Doyçland ticaret de- nizaltı gemisi Almanyadan kalkıp tâ -Amerikaya kadar sefer etmiş, bu yeni silâhın istikbalinin çok ümitli olduğu- lecek olursa gelecekte deniz filolarının yalmız denizaltı gemilerinden teşekkül edeceğini söyleyen bir kısım denizcile- re, ilk bakışta, hak vermek lâzım ge- lir. Su üzerinde 2880, daldığı zaman * uzunluğunda ve iki tane 20 santimet - bile mevcuttur. [ Suyun üstüne çıkıp icabırıda bir düş iİman kruvazörile topcu muharebesini kabul'ederek harbe tutuşacak bir kabi- _hyette olan bu denizaltı gemisinin, bu 'nevi deniz silâhının taraftarı olanları (çok büyük ümitlere düşürmesini tabif « Büyük Britanya bahriyesinde <Mi vardır ki'burlar ilk yapıldıkları za - man 30,5 santimetrelik top taşıyorlar- dL * Lâkin Vaşingtan kongresinin 203 |santimetrelikten daha büyük çaptaki topları hattı harp gemilerine tahsis et- mesi üzerine bu büyük çaplı toplar de- nizaltı gemilerinden çıkarılmıştır. Lâkin bir harp vukuunda çıkarılan bu topları yeniden yerlerine yerleştir mek İngilizler için çocuk oyuncağı ka- ibi'linden bir iştir. , sınıfın ortaya çıktığına şahit olursak - vıııııı.coıııııuııeuıl" en ileri milleti olmuştur. Ve Alman de- |. relik top taşıyan denizaltı kruvazörleri|, sınıfı diye amılan üç denizaltı gemisi| altı gemisi, 110 Wf Sureouf , | Demek oluy0f * emuerınl’ tıme-trelı'k top * gesamette ı:lerujını ikündür ve bıZ Iîn mesele ile u Vâkıa 305 denizaltı geçirmiş bir gıü ğır toplu bir den hangi bir hatti çüşebileceğini nikbinlik ohlf o Fakat bu gibi zın bir dnşmll İy mileri kafılesı - çıkıp ta, taşıdığ! mermilerile O W y%e ,lerini perişan * PJ şına bir tehlik& maldir. Muhtelif b Bu-gun dengu en ileride olan sız bahriyesidir. * gi denizaltı ımwe*"’i 46 j 82 5h Tane Ö’ İtalyanların mıridan kuwfe'—ıerf derecededir! 9 Tane M 28 p B!r#'d 30 » 3'"' 67 Tane M Japon bahri mikdarını da * 34 Tane : 380 » İk“'d 64 Tane Almanlar jinşasina başlar Dostumuz VE * İttihadı bab | inşasında çok İ 'İngiliz bahrı?e Gelecek rınlıenınl sile bir dalmiâ lindirler tâmir © imir t.ılunaı':&lık“lı