Böylesini hiç görmemiştim) , SON POSTA Deniz ve denizcilik : Osman Cemal Kaygılının başına | İstikbalin deniz harbi korkulu gelen çok garip bir macera Bu da bir başka türlüsü! Vükıa, müba reklerin içinde tanımadığım çeşidi kal- mamıştı; fakat, böylesi ile o gece ilk defa teşerrüf ettim. O gün, sahahtan öğleye kadar başka işlerle uğraşmış, öğleden sonra da Beyoğlundaki tenha- ca kahvelerin birinde hiç durmadan fam elli beş sayfa yazı yazmış ve saat dokuzda kafam tam anlamiyle bir ka- zan olduğu halde evime gitmek için Aşıklar mezarlığından aşağı doğru Ka- sımpaşanın yolunu tutmuştum. Yol hem karanlık, hem çamur oldu- ğu için ağır ağır iniyordum. Bu eski mezarlık yolundan eli adım kadar ya almış, ya almamıştım ki önümde yü- rüyen biri, ben kendisine yaklaşınca birden geriye dönüp bana iltifat Jğurlar olsun Bay birader? Bay yoldaş, sana da sofraya kuru- eceğin! yiye- lacak, kemali âfi eeksin değil mi? — Evet ! — Peki yemekten sonra ne yapacak- sın? Gene henüz ben cevap vermeden o, biraz daha yanıma sokularak: — Yemekten sonra da güzelce kah veni içecek, sonra, çoluk çe nla de- reden, tepeden biraz muhabbet edecek sin değil mi? — Öyle! — Bak, ben, mi, nasıl da bil la dereden, tepi ten sonra ne ya — Ondan sgonrta da. Bu sefer de sözür cında ktırarak. — Ondan sonra da elbet, uykun ge- lecek, yatağına uzanacak, sabaha ka- nası? biliyorum değil rum, Çoluk çocuğun len biraz muhabbet- m bakalım? daha başlangı- lere Osman Cemal Kaygılı cak şeyleri, nasıl da biliyorum! Derken sen gene orada bugünkü gibi, bu vakit kadar çalışacak, yorulacak, kafa acak ve gene bu vakit olunca şem siyeni, çantanı yakalayıp bu karanlık, çamurlu yola düzülecek, tekrar evinin yolunu tutacaksın değil mi? — Ha, şunu bileydin! — Sonra gene yarın akşam evine gi- decek, soyunacak, dökünecek... — Hayır, buraya kadar herşeyi iyi bildin ama burada yanıldın azizim? — Niçin ? — Çünkü ben, yarın akşam işten çık tıktan sonra evime gitmiyeceğim! reye gideceksin ya? — Doktor Mazhar Ozmana misafir- — Hâaaa!.... Bak, mesele değişti şim- di ! — Ne gibi değişti? — Madem ki yarın akşam sen, Dr. Mazhar Osmana misafirliğe gidecek - in, o halde sen benim şimdi nereye gittüiğimi, gittiğim yernde neler yapâ- cağımı, geceyi nasıl rın tekrar nereye döneceğimi bij baka- geçireceğimi, ya leyse sen şimdi sadece böyle dar horul horul uyuyacaksın değil mi?| nereye gittiğini bana söyle, alt tarafını — Evet ! | birer birer ben sana sayıp dökeyim! — Ve şayet gece yarisı, yahut saba- ha karşı uykun kaçarsa, malüm ya, ge- celer çok uzun, o zaman da yataktan fırlayıp, tekrar bir kahve ya bir çay, birkaç cigara,.. Biraz gazete, kitap fi-| lân okuma... Derken arkasından gene tomba yatak değil mi? — Öyle! — Bak, ben bunları nası) da biliyo- rum, nasıl da biliyorum; görü - yorsun ya! Daha sonra, sa - bah olup ta yataktan tekrar kalkınca haydi kavaltımın başına... Arkasın - Gan da... — Elbiselerimi g — Dur, birader, sözümü kesme, rica ederim, arkasından da elbiselerini gi- Yİp, şemsiyeni, çantanı yakalayınca haydi gene işbaşına! — Tamam ! — İş başına eğer vaktinde yetişebil- dinse ne âlâ! Yetişemedinse âmirler den, ustalarından bir alay tekdir değil mi? Şayet iş başımna biraz geç kalıp ta âmirlerin, ustaların seni tekdire kalkı- şacak olurlarsa sana tekdir yollu neler söylerler bakayım?.. — Şeyi meyi bırak şimdi, onlar sana «nerede kaldın be adam, bak bir kere| N& ne dese beğenirsiniz? Hemen kolu: ma girip te: — Gel birader, sen buraların yaban- cısına benziyorsun, o deliyi birlikte a- rayalım! saat kaça geldi, iş güç sahibine böyle şeyler yakışır mi?» diye çıkışacaklar Ve o zaman sen onlara ne cevap vere- ceksin bakayım? — Ben de onlara... — Sen de onlara «ne yapayım ba- yım, uyuya kalmışım» yahut — «biraz rahatsızdım», yahut «vapuru kaçırdım» — Ben şimdi ava gidiyorum ava! — Teşrif muhakkak sinek svına! — Bilemedin! — Torik avına! — Bilemedin! — Fare avma! — Yazık sana cahil, nadan yazık! Ben ki senin bütün zihninde ve kal- bindeki düşüncelerini, tasavvurlarını bileyim de sen benimkilerin bir tane- sini bile bilme! Sen ne de kara cahil, hattâ eçhel bir adammışsın be! Peki, sen söyle bakalım ne avına iğini? — Ben şimdi Kasımpaşaya, deniz ke narına dalga avma gidiyorum, dalga! — Ocooh, Allah yol ve kâr açıklığı versin, Allah mübarek etsin! — Teşekkür ederim; sen ne iş yapar sın bakayım Bay birader? Gittikçe daha yanıma sokulmakta o- |lan perişan kılıkh herifin kulağına eğil dim, usulca; — Ben, dedim, gardiyanım gardiyan! — Hapishane gardiyanı mı? — Hayor, Bakırköy hastanesinin gar d:yzm! Bazı geceler buralarda dolaşan Şey... bir deli varmış, onu arıyorum! Herif, bunun üzerine ne yapsa ve ba Diye beni aşağıya doğru sürükleme ğe kalkışmasın mı? Bereket versin, hız la silkinip herifin kolundan kurtuldum ve ondan önce soluğu Kasımpaşa is- B kelesinde aldım. filân gibi martavalları a&lmaya çalışa- caksın değil mi? aç Osman Cemal Kaygılı — Likin... a — Lâkin, onlar kaçın kur'ası, hiç böy| — Ziraat bankası Gönende le şeyleri yütarlar mı acaba? İster yut sunlar, ister yulmasınlar, sen sı.k.’.—m püklüm tekrar işinin başına çökecek, yeni baştan işine başlıyacaksın deği mi? — Evet! — Bak ben nasıl da biliyorum, ola- köylüye para dağıtıyor Gönen (Hususi) — Bu yıl doludan zarar gören ve mahsul alamıyan köy - lüye Ziraat Bankası n bu yardımı köy- iştir. İzzitim. Bu haftaki “ para dağıtmıya Geçen hafta harp gemilerinin bugün- kü mütekâmil hale gelebilmeleri — için geçirmiş — oldukları muhtelif terakki devrelerinden bah - müsahabemde — en © yeni ve en kuüvvetli © — hattı harp gemileri — hakkında tafsilât ve recek ve onları bi- * ribirlerile muükaye -" ney ve Nelson sapir dritnotları, ve Hood muharebe kruvaz: rTü. Birleşik Amerika nın Kolorado Bınıfı sapir dritnotu. Japonların Mücü ve Nogato sapir drit notları, — Fransızların Dün kerk, — Strasbourg, Jan - Bart ve Rişli- yö muharebe kruva zörleri, Almanların — cep zırhlısı denilen Do- yçland sınıfı küçük zırhlıları. İtalyanların Otuz beş bin tonluk yeni vahidi harpleri, Bunlardan Ameri ikan ve Japon gemi- leri büyük ve 4014 santimetrelik topla mücehhez kudretli gemilerse de inşa ta bir rüyaya benziyor mesafeye savuracak kabiliyette olan yeni harp gemileri düşmanı daha görünmeden mermi sağnağı altında ezebilir Yazan: A. Cemaleddin Saraçoğlu ları İngiliz arkadaş- larınki kadar kalın değilse de saatte 30 mile varan sür'atle- ri ve daha ince ol« makla beraber bu zırh kuşakların ge- minin tâ başından kıçına kadar imti- dat etmesi bu dört gemiyi İngiliz Nel « sonları için çok kor kunç ve tehlikeli bir rakip haline ge- tirmektedir. Yeni Fransız zırh hlarının ağır topla- rının dörder, dörder iki tarete yerleştis rifmiş — olduklarıni söylemiştim. Şurasi nı da ilâve edeyim ki, dörder top taşıs yan bu taretler or- talarından gayet kü n zırh levhalarlâ ayrılmıştır. O kadar ki taretin bir tarafi na bir isabet vâki olup ta ©o taraftaki iki top muattal bir hâle gelseler bile bu bölme sayesinde diğer iki top ve bun Tarın numara efradi üteçe devam edebile ceklerdir. Yalnız İngiliz de niz mahafilinin salâ hiyettar erkânı şu ; fikirdedir ki dört tö pü ayni tarete tabl ye etmek pek doğrü bir şey değildir. Zi- Ta isabet tacetill dönme tertibatı gibi hâayati bir kısmınâ rihi ve cihan harbinden alınan ders ve | tatbik edildiğini görüyoruz ki bu suret |,vâki olursa bir tek isabetle dört top tecrübelerin tatbikı bakımından diğer leri gibi değildir. Dev cüsseli deniz pehlivanları Günün en kuvvetli ve en heybetli vahidi harplerinin Büyük Britanyanın Rodney ve Nelsoan ismindeki iki eş zırh lisı olduğu tereddütsüz söylenebilir. «33900» tonilâto hacminde ve meş- hur İngiliz deniz mühendisi Sir d'Eyn kawrt tarafından resmedilmiş olan bu gemiler 216 metreye varan boyları, sa- atte 24 millik sür'atleri ve üçer üçer üç tarete konulmuş olup hepsi de tek- nelerin baş tarafında bulunan 9 tane 40,6 santimetrelik ağır top taşımakta- dırlar. Bu toplar, «40» derece drise edilmek şartiyle, mermilerini tam 33000 metre- ye kadar savurmaktadırlar ki “beher top namlusunun 18 metre uzunluğun- da ve beher merminin de 1042 kilo a- ğarlığında olduğu gözönüne getirilecek olursa bunların ne kodar korkunç de- niz pehilivanları olduğu anlaşılır. Bu gemtilerin taşıdıkları bomba zirh kuşağı şimdiye kadar hiç bir harp ge- misinde görülmemiş derecede kalın ol duktan başka tekneleri de ayni zaman da dört torpido iştialine karşı duracak bir mukavemette yapılmıştır. O kadar ki dünya mahafili bahriyesi bu iki ge- miye «batırılamaz zırhlılar» Tükabını vermişlerdir. Ağır topların geminin yalnız baş ta- pafına tabiye edilmeleri sebebi de hem ateş kontorlünün daha emin bir hale getirilmesi, hem de diğer gemilerde başta ve kıçta bulunan cephaı lere harpte isabet ihtimali nisbetini azalt-. mak için cephaneliği yalnız bir nokta- da temerküz ettirmek arzusu imiş. Fransızların Dünkerk sınıfı yeni mu harebe kruvazörlerinde de bu usulün le nasıl ilk ili dritnotu dünyada | birden, yani geminin ağır silâhlarının bir tip yaratmışsa, İngilizlerin topları | yüzde ellisi ameklen sâkit bir hale ge- baş tarafa tabiye usulü de bütün bah- | lecektir ve bu da büyük br mahzurdutu riyelerde taammüm edecek gibi görü- nüyor. Bu deniz devlerinin inşaları için sar [!edı'len paralar da müthiştir: Filhaki ka Nelson İngiliz bahriye bütçesine 7405 269, Rodney de 7.488.274 İngiliz sinde mümkün olacak, bu 4 gemiden |beherinin senelik masrafı 490.000 İn | giliz Hrasıdır. Üç ağır top taşıyan bir |taretin bir salvosu, yani üç topun bir |den birer tek gülle atmaları tamam 700 İngiliz lirasıdır. İşte bugün dünyanın en kudretli, en karşı durulmaz gemileri bu iki het- ti harp zırhhsıdır. Denizin dev pehlivanları karşı karşıya İngilizlerin bu iki gemisine, harici hatlar itibarile çok benziyen başka de- niz pehlivanları Fransızların henüz ya pılmakta olan Dünkerk sımnıfı dört hat- tı harp gemisidir. Dördünün de ikmali ve hizmete girmeleri ancak 1940 sene- sinde mümkün olacak, bu dört gemide ikisi 27000 tonilâto mal mahrecinde- dir ve inşaatı bitmek üzeredir. Bunlar sekiz tane 34 santimetrelik top taşıyor lar ve bu ağır toplar tıpkı İngilizlerin Nelsonlarında olduğu gibi geminin baş tarafına yorleştirilmişlerdir. Yalnız İn gilizler bir tarete üç top koydukları hal de Fransızlar geminin ağır çaplı Stopu nu dörder dörder olmak şartiyle iki ta rete yerleştirmişlerdir. Fransızların Rişliyö ile Jan Garl drit notlarına gelince bunlar 35,000 ton maj mahrecinde yani diğer iki arkadaş larından daha büyük olacaklar ve 8 ye rine I2 tane ağır top taşıyacaklarmış. Fransız gemilerinin her ne kadar zırh- Alman gemileri... . Almanların cep zırhlıları İngiliz vt Fransız bahriyesindeki dev cüsseli râ* kiplerine nisbetle küçük şeyler olmak* la beraber en yeni fen ihtiralarını v€ ,tihan harbinin derslerinden alınan te€ yübeleri olmakla beraber be* her tonasi 375 İngilz lirasina mal o muş «dünyanın en pahalı gemileri» rt korunu kırmıştır. Hele bü ağır toplu vE ,sür'atli gemilerin hiç bir limana uğra” /mayıp mayii mahruk almadan 10,000' nil katedebilmeleri bunlara çok kor * kunç ve pek tehlikeli birer rakip hâ” Jine getirmektir. , Versay muahedesinin denize ait hü* kümlerini parçalamış ölan Nazi reji” iminin tezgâha koymuş elduğunu işit” tiğtmiz 26500 tonluk büyük harp £€ milerine gelince bunların evsafı hak” kında henüz birşey bilmemelle bera * ber Almanlarım ileri sınaât ve fen t€ rakkilerinin güzel bir nümünesi olâ” gağını şimdiden tahmin edebiliriz. talyanların yapmakta eldukları y#” pi sapir dritnetların yeni Fransız ıdd leri âyarında vahidi harpler olacaklâ göyleniyorsa da bu hususta bir ,peyda edebilmek için bunların inşaat” gun biraz daha ilerilemesini bekli Acap ediyor. ” İtalyan deniz mahafili Akdenizd? Fransa ile çarpışmak ihtimalini nazâfi dikkate alarak bahriye inşaat progf?” mını © görüşten tanzim etmekte (lt ki bu takdirde yeni İtalyan vahidi haf? lerinin ağır toplu, seri gemiler olacak Jarını ileriye sürenler de vardır. Ş Bu kadar mütekâmil vahidi harpif” rin, bir gün olup bir harpte kıulıuu (Devamı 12 inci sayfada)