* beri binbir gayretle tenlandırmıya 2 Sayfa -— Hergün Milletler arasındaki Ticaret mânialarını Kaldırma hareketi Yazan: Muhittin Birgen z B âr zamandanberi Avrupa gazete - lerinde bahsedilen mesele, ya- ni milletler arasındaki ticari müba - dele mânlalarinı kaldırma meselesi hakkında Fransa, İngiltere, Âmerika arasında bir takım konuşmalar yapıl - dığı ve bu konuşmalara son üç hallı- danberi ehemmiyet verildiği artık bir emri vakidir. Liberal iktısat prensip - lerine bir dereceye kadar sadık kalan ve beynelmile! mübadele mânialarının kabil olduğu kadar aleyhinde bulunan bu memleketler, ayni zamanda sulhun idamesinde birinci derecede menfaat. tar memleketlerden de olduklarından sulhun kuvvetlenmesine yardımı do * kunacak böyle bir hamle daha yapniak isliyorlar. İngiltere iktısadi işlerini tanzim etmiştir; Amerika da öyledir. Her iki memlekette de buhran, hiç de- ğgilse şimdilik mağlüp edilmiş bulunu yor. Fransaya gelince, o da bu sahada yaplığı gayretlerin — muvaffakiyetle taclanması bakımından bu işte fayda görüyor. İskandinavya memleketleri - nin ise bu harekete müzaheret etme - e bazır oldukları muhakkaktır. Vâ -- kıâ, bazı İngiliz ve Amerikan gazete- leri, para üzerinde yapılan anlaşma ş mn umularn faydayı vermediğini ileri sürerek bu yeni tedbirden de çok mü- him bir netice çıkmıyacağını söyle leri de görülüyorsa da bu ses zay Görünüşe göre Fransa, İngiltere, A - merikâa devletleri, peşlerine harp gör - memiş ve buhran devrini kolay atlat - mış memleketleri ve ezcümle Rüzvel- tin dolaştığı Amerika memleketlerini de katarak yeni bir hamle yaâpacakla - rıny kabul etmek lâzim geliyor. * Böyle bir hamle karşısında, Türki- ye gibi, zayıf iktısat kuvvetlerine da - ın memleketlerin bir kaç seneden- — Lştıkları iktısadi teşkilâtlanma proğ - ramlarının vaziyeti ne ol; ? Geçi gün Son Postanın bir muharriri muhte rem Celâl Bayara böyle bir sual sormuş © da bu sünle eböyle birşey vaki olur- sa biz de ona gövre tedbirlerimizi alı - rız» cevabini. vermiştir. Filhakika, Türkiyenin çıkacak her hangi bir va- ziyete — karşı alacağı — tedbirler vardır. ve onu da taayyün e- den — vaziyete — ve şarilara gö- re alması ve alacağı tabildir. Ancak, — tedbirleri; hâdiseler meydana geldik - ten sonra almaktansa onların tahak - kukundan evvel mütalea etmek ve ha- zırlanmak müreccah olduğundan bey- nelmilel mübadele şartlarında vukua Rgelmesi muhtemel olan değişmelere şimdiden hazırlanmak ta en maku)j bir iştir. * Türkiye böyle bir hâdiseyi nasıl kar- şılamalıdır.? Meseleyi bu suretle koy- duğumuz zaman ona verilecek İki ce « vap vardır: 1—Türkiyenin başlıca ihracat kuyye tini teşkil öden toprak mahsullerini beynelmilel piyasanın tekabet şartla - riına uyacak derecede ucuzlatmak. 2-— Türkiyede yeni kurulmakta olan sanayi mamulâtını ayni nisbetler dahi- linde ucuzlatmanın yo'unu bulmahıdır. Bir iki senedenberi ihracatımız: kuv vetlendiren, bunların haemini olduğu kadar fiyatlarını da yükselten âmil, bu- gün kaldırılmasından bahsedilen ti- tari mâniaların yapmış olduğu hususi Piyasalardır. Bu ticari münislar kay- boldukça bu hususi piyasalar da tedri- cen ortadan kalkar. Bunun gibi, ma - mul eşyanın himayesini de yalnız güm rük himayelerinin temin etmediği ve kontenjan, takas ve klering gibi usul- lerin de yardımı lâzımgelmiş olduğu malümdur. Bunlar da ya doğrudan doğ ruya, yahut dolayısile bu himayede â- mildirler. Fazla olarak toprak mahsul- lerimizin ucuzlamasında mamul eşya piyasamızın büyük bir tesiri olduğu da — muhakkaklır, Bütün bu sebeplerden dolayı memlekette ucuz bir maliyet fi- atına doğru kuvvetli bir hamle yapmak ihtiyacı, kendi kendisini zorla kabul et tima bir zaruret halindedir. - Toprak — — (Devam ! * mahsullerimizin maliyet fi-| R Çocuk seyahate yeni çıkmış — bir yolcuya benzer, onun için gözleri ö- nüne serilen her manzara yepyeni bir şeydir, mütemadiyen sorar, öğ - rTenmek İster, (s ınsanlar gibi l Kitaplara da Aşı yapılıyor Dünyadaki bütün kütüphanelerin tek bir dertleri vardır, Kitapları böcek- | ler yer. Güve yer. Ve bununla başa çı- kılmaz. Nihayet İsveçli bir kimyager bu derde bir çare aramış ve kitapların cildine sıkılacak bir aşı keşfetmiştir. |Şimdi bütün kitapları — aşılıyorlarmış, ve kitapların arasında ne muzır haşa- rat, ne de yumurtaları barınabiliyor- muş. Kitaplar ve kütüphaneler bu su- retle kurtulmuş. Dirilen ölü Geçen hafta — Mançesterin büyük 'hastanelerinden birinde çok garip bir hâdise olmuştur. 12 yaşında bir kız ço- | |cuğu difteriye tutularak hastaneye ya- tırılmış ve doktorların sarfettikleri bü- | tün gayretlere rağmen iyileşemiyerek | ölmüş ve tekfini yapılmak üzere has- tanenin ölüler salonuna — götürülmüş, | ertesi gün bu felâket haberini alan yav- runun anası ağlayarak hastaneye gel- miş ve kızının cesedini görmek iste- miş.., Ölülerin bulunduğu tecridhane- ye girer girmez, yavrunun - iyileşerek kalktığını ve diğer ölülerle oynadığını görmüşler. Annesinin ıstırabı derhal sevince inkılâp etmiş. Ve çocuk he- men ölülerin arasından çıkarılarak e- ve gönderilmiştir. Harp korkusu Paris köylerinden birinde ufak bir çocuk yolun kenarında bebeğine enta- |ıi dikiyormuş, parmağında yüksük ol- madığı için iğne birdenbire parmağına batmış, tabit ağlamağa başlamış. O sı- rada oradan geçen yaşlı bir bayan: — Yavrucuğum demiş, bak daha dikiş dikmesini bilmiyorsun? Mektebe gittiğin zaman öğrenirsin... Hele bü- yu, Çocuk göz yaşlarını silerken: — Ben mektebe gitmiyeceğim, de- miş. Kadın bu isyanın mânasını anla- mak için: — Niye? diye sorunca şu cevabı| esimli Makale: H SON POSTA CA Anne ve baba, yahut tanıdık ço - cuğun sorduğu her susle Mmutlaka eevap vermelidirler. Bu onlar için mühim bir vazifedir. | HERGON BİR FIKAA | Para yok Meşrutiyetten evvel müliye nazı- rı olan Teyfik Paşanın zamanımda maliyede hiç bir zaman para bu - lunmazmış. Tevfik Paşa maliyeye bher müracaat edene: — Para yok! Cevabını verirmiş, Bir gün meclisi vükelâ içtimam- da kendisine sormuşlar: — İş pek çok, demiş, bir maliye nazırı kâfi gelmiyor.. Bir kaç mali- ye nazırı daha lâzım, Hayretle yüzüne bakmışlar: — Bu da ne demek? — Her gün sabahtan akşama ka - dar müracaat edenlere «para yok» cevabını vermiye tek başıma yeti « şemiyorum. Yeni bir hayvan 'Tibet yaylalarında Pânda isminde yalnız oraya münhasır bir nevi hay- vanlar varmış. Bunların vücutları ayı- ya, kuyrukları da deve kuşuna benzer- miş. Meşhur Çin hayvanatçılarından bir tanesi öldükten sonra karısı kocasının hatıra ve mesleğine sadık kalmak iste- * |yerek, elindeki para ile nadir hayvan- ları aramağa koyulmuş. Ve bir gün Tibet'te dolaşırken bu Pandalardan bir tanesinin yavruların- dan uzaklaşıp bir ağaç kovuğunda sak- landığını görmüş, hayvanı yakalamış 've Londra hayvanat bahçesine satmış. Aradan bir iki sene — geçtikten sonra ayni cins hayvandan bir tane daha mü- zeye getirip diğerinin yanına koymuş- lar, meğer, bunlar ana - ile evlâtmış, hayvanlar derhal burunlarını birbirle- rine sürtmeğe, ve acaip sesler çıkara- rak icrayı şâdımani eylemeğe başla- mışlar, O zamana kadar durgun bir ha- li olan Panda'nın o tarihten sonra neş- elendiği de haber verilmektedir. İnsanı katılta katılta güldürecek roman Amerikan tabilerinden biri her se- ne verilmek üzere ortaya 100,000 do- larlık bir roman mükâfatı koymuştur. Tâbi şart olarak şunları ileri sürmek- tedir: «Aarımızda berkes kederli olduğu için, ben beşeriyetin yüzünü güldür- mek istiyorum, ve açtığım müsabaka- nın birinciliğini okuyucuyu en fazla güldürecek olan esere vereceğim. Bu eserin her sayfası okuyücuyu katılta vermiş: katılta güldürmelidir, öyle tebessüm fa- Çocuğun kafası aydınlanmıya muhtaçtır B Çocuğum sıtaline cevap vermemek vagonun perdesini yolcunun gözleri önüne indirmek demektir. Çocuğun kafasını karanlık içinde bırakır, kendisini aptal yapar. On beş senedenberi Uyuyan 96 Tık ihtiyar Ingiltere doktorları bu muamma- min karşısında ne yapacaklarını şaşır- mış bir vaziyettedirler. Bundan tam on beş sene evvel, hastanelerden birine 81 yaşında bir ihtiyarı getiriyorlar. İh- tiyar, merdivenden düşme neticesi, kalçasını kırmıştır. Doktorlar muayene ediyorlar ve kendisini hastaneye yatı- riyorlar. İhtiyar yatağa konulduğun- dan beş dakika sonra derin bir uykuya dalıyor. Dalış o dalış. Ve tamam on beş senedir, 24 saatin 22 — saatinde u- yumakta, yalnız sabah kahvaltıların- da öğle ve akşam yemeklerinde uyan- makta, yarıbaşına konan yemeklerini |yedikten sonra gene uyumaktadır., Gözleri eski kuvvetini kaybetmiş larını, bacaklarını oynatabilmektedir. İngiltere tahtına gelen Edvardların olmuşlardır. |öldürülmüştür. İkinci Edvard tahtın- |dan feragat etmiş, sonra da katledil- miştir. Beşinci Edvard da Kanlı kale nam mahalde hayata gözlerini yum- muştur. Sözün Kısası El'aman yoktan L debiyattan anlayana soruyorsu- nuz : — Edebiyatımız günden güne terak- ki ediyor mu? — Bilâkis günden güne tedenni edi- yî— Bunun bir sebebi olmalı değil mi? — BSebebi şu: Eleman yok! 'Tiyatrodan anlayana soruyorsunuz: — Şehir operetinin oynadığı operet ler, hakikt birer operet midir? — Hâşüâ, hiç biri hakiki bir operet Z. — Hak)kt bir öoperet yapmak çok güç müdür? — Hayır! — Peki öyledir de niye yapılmıyor? — Yapılmıyor. Çünkü Eleman yok! Futbolden anlayana soruyorsunuz: — Bugünkü futbolümüzü nasıl bulu yorsunuz? — Berbat.. — Ya eskiden? — Şimdikinden daha iyi idi. — Şimdi fenalaşmış olmasının sebe- bi nedir? — Eleman yok! Bty büro direktörüne soruyorsunuz; İşler nasıl? — Eh şöyle böyle yürüyor. — Şöyle, böyle dedin! — Ne yapayım daha iyi yapmak im« kânsız. Çünkü... Eleman yok! , Belediyeciye soruyorsunuz: — Bu ekmek buhranile uğraşılamaz mı? Ş — Uğraşılır fakat.. — Niye uğraşılmıyor? — Eleman yok! İlerlemiyen, yerinde sayan geri gi- den, düzelemiyen her ne iş varsa, bu ilerin işlen anlayanları bir ağızdan ayni cevabı veniyorlar: — Eleman yok! Bütün bu cevaplara karşı: — El'aman Eleman yoktur! Demekten başka ne yapılabil ı; ki! : Pa Biliyor musunuz ? 1 — Thucydide kimdir?. 2 — Meçhur Fransız romancısı — Jules Verne'in eserlerinden hatigilerini hatırlıya- bilirsiniz ? $ — Japura nehri norededir? (Cevabları yarın) * (Dünkü suallerin cevabları) 1 — HBindistandak! Himalâya dağ «llslle- ginin Davalagiri lepesi 8181 metredir. 2 — Lacbhatcignerale 1520 de doğmuş olan olan ihtiyarın sıhhati yerindedir. Kol-|Fransız krali ikinci Hanrinin musahiblerin- den biridir. Amcası meşhur din adamlarından Brantâme'dir. 1547 de Jarnak isminde biriyle Edvardların başına gelenler| yaptığı bir düelloda ölmüştür. $ — Salambo Fransız muharriri Flaubert'in eseridir. Kartacalılardan meşhur bir kadının hepsi (bir tanesi müstesna) bedbaht hayatından buhseder, Şair Camille Locle tas rafından beş perdelik bir opera yapılmış, bi- Bir tanesi annesinin arzusu üzerine '1âhara Flaubert roman haline koymuştur. Ka İN aa aA Ddi 1936 da Müellife nasıl reklâm yapılır ? Şikagoda yeni bir muharririn eseri- ni satmak için tâbi çok garip bir rek- Birinci Edvard mevkiini muhafaza |lâm tarzı bulmuştur... Tâbi muharriri etmek için 35 sene mücadele etmeğe |camdan bir kafesin içine oturtmuş ve mecbur olmuştur. Oğlu ikinci Edvard | mağazanın önünde kafesi bir sırığa w ise memleketine bir başbelâsı olarak|sarak gelene geçene teşhir etmiş. Kat ge'miştir. fesin içindeki - muharrir de o esnadâ Üçüncü Edvard - veba hastalığının |mühim şeyler yazıyormuş gibi pozlaf hüküm sürdüğü bir zamanda krallık | almıştır. p etmiş ve oğlunu bu hastalığa kurban İşin şık tarafı, herkes kafesteki mu* |vermiştir. p harriri seyretmeğe geldiği halde p*_ Dördünecü Edvard ise başveziri|&z kimse, bu acaip ı-ııuhı_rn-irîıı eşerini Wearwiek ile uğraşmış ve mağlüp ol-| okumağa teşebbüs etmiştir. NB CÜ muştur. 6 ncı Edvard 17 yaşında öl- müştür. Bunların içinde yalnız yedinci Ed- ivard hayaltın zevkini sürmüştür. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Dün akşam saat 7 de itfaiyeye Ortaköyde Portakalbğlu | men yangından eser bulunamamış, 3 otomobil geri dön yokuşunda yangın olduğu haber verilmiş, derhal beş oto- | müş, iki otomobil yangın aramaya devam etmişlerdir. mobilden mürekkep bir itfaiye müfrezesi Ortaköye has | Bilâhara anlaşılmıştır ki bir muzip aslı olmadığı halde reket etmiştir. Fakat 25 dakika süren bir aramaya rağ- | itfaiyeye yangın ihhar etmiştir. . İSTER İNAN İSTER İNANMA! — Biz büyüyünceye kadar mektep-'lan olmamalı.... Kari gülmekten göz- ler kapanacak... Bizi de kışlaya koyn—ileıindeıi yaşlar gelerek eseri bitirmeli- dir.» caklar! a: B £ Y Amerikada Faust nasıl tahayyül ediliyor ? Filadelfiyanın en büyük tiyatrolar rından birinde halk her gün yer bu mak için sıra beklemektedir. Tiyatrodü Amerikalıların kendilerine göre adapt© ettikleri Faust temsil fevkalâde rağbet — görmektedir. Faust sdilmekta A