Deniz ve Denizcilik: Hattı harp zırhlıları dün ne idiler, bugün ne oldular? Yelken ve ilk buhar devirlerinde bir harp gemisinin hayatı onun tamamile eskiyip kullanılmaz bir hale gelmesile ölçülürdü. Bugün yepyeni halde bulunan bir vahidiharp, büsbütün yeni bir sınıfın denize indirilmesi üzerine bütün harp kudretini kaybediyor SÖON POSTA Harp gemilerinin bir asırda geçirdikleri tekâmül safhalarını gösterir resim: (Yelkenli gemi 1846 senesinin en muh- teşem harp gemilerinden biri olan Le Sanverain, diğeri ise Fransızların son günlerde deniz indirdikleri Stasburgdur. Aziz okuyucula « Tım, bu hafta hep birlikte zamanenin «hattı harp zırhlısır denilen muazzam ö makinesinin başdöndürücü tekâ- mülünü gözden ge- Çirelim: Bu korkunç devlere, sıcak oda- larımızda hayali, fa kat merakınızı gıcik Ütyacak bir geçit Tesmi yaptıralım: Zamanımızın âle- lümum harp gemile Tinin başlıca iki vas İt vardır: Birisi, dalmi keşif lerin, — ihtiraalrm, bunların kuvvet ve kudretlerini dalma değiştirmesi; İkincisi, - ki bu en mühimmidir - sön | retile «gülle» ile «zırhs arasında yanın et büyük harp lınlaşan zırh kuşaklar kullanılması su- ir re gemilerinden Nelson «aftan bir sür'at mü sabakası devam & derken bir de bü- yükçap rekabeti baş Tamıştı. İlki sene son ra Birleşik Ameri- ka bahriyesi 28950 tonluk Teksas sınıfı zırhlıları denize at tı. Bu sınıf gem'ler- de büyük - top çapı 35 santimetreye yük selmişti. İngilizler boş du- rurlar mı ya?.. Bir Bene sonra İngiliz bahriyesi bu Ameri kan tefevvukuna 38 sanilmetrelik top ta Şıyan Kuin Elzabet sınıfı baş gemiyi tez | gkha koymakla cevap veriyordu. Tabii ,wplım çapları arttıkça gemilerin hae K c d $istem bir harp gemisinin çok karışık, | kabettir başlamış, güllelerin delici kud! mi istiabileri de büyüyordu. Şok mazul aksamdan, yardımcı ma-| retleri arttıkça zırh kuşaklar kalın- kinelerden vücude gelmiş bir fen hari- kası bulunmasıdır. Evvelleri bahri inşaatta terakki ya- Vaştı. Bugün bir ihvttira, bir fenni buluş harp gemilerinde âcil tadilât yapılma- &ını icap ettiriyor, Fskiden yelken ve ilk buhar devrinde bir geminin hayati Onun tamamiyle eskiyip hemen hemen kullanılamaz bir hale gelmesile ölçülür dü. Şimdi hemen yeni bir halde bulu- Han bir vahidi harp, büsbütün yeni bir #ınıfın denize indirilmesi üzerine, bü- ftün harp kudretini kaybetmiş oluyor ve zamanenin fenni terakkiyatı 0 ka- dar hızlı'gidiyor ki hiç bir devlet büt- Çesi bu terakkiyi adım adım takip ede- tek kadar zengin bulunmuyor. Dünün, bugünün ve belki de yarının deniz kuvvetlerinin belkemiğini teşkil eden ezirhlir. nin geçindiği tekâmüle Ve muhtelif devirlere bir göz âtalım: "Yakın mesafeden muharebe devresi 1860 genesinden 1890 senesine kadar Eeçen 30 senelik zamana zırhlıların *yakın mesafeden muhareber — devresi diyebiliriz. Yelkenden buhara geçış za “Manına tesadüf eden bu devrede zırh- Mar nihayet saatte 15 mil sür'atle sey- Tederlerdi. Harp yakın mesafelerden Yapıldığından bu yirmi senelik devre- de ezirh>, «mahmuz» ve «büyük çaplı fop> en büyük rolü oynamıştır. Meselâ faik kuvvetlerine tağmen İ- ftalyanların mağlübiyetile neticelenmiş Olan «Lissa» deniz muharebesinde A- Vüusturya filosu Amirali <Tegetof> un Sancak gemisi olan «Ferdinand Maksa Zırhlısı «Re d'ltalla» isimli İtalyan zırh hsinı mahmuzlayarak batırmış ve İlal ylğlurı bozguna uğratmıştı. Siyah barut!a atılan güllelere karşı ge Mileri müdafaa için daima Hittikçe ka- | laşmış, zırh levhalar kalınlaştıkça gül- lelerin tahrip kuvvetleri ve çapları art tırılmış ve bu hal dumansız barutun i- cadına kadar gürüp gitmiştir. Biz şimdi kırk buçuk santimlik top diyince hayret ediyoruz. Halbuki 1860 ile 1890 seneleri arasında kırk üç san- timetre çapında top taşıyan zırhlılar bi le vardı. Uzun mesafeden muharebe devresi Dumansız barut Jcat edilip te deniz topçuluğu büyük bir inkılâp geçirimce meselâ İtalyanların «Dandolo» sınıfı zarkhlılarında / 43 santimetreye kadar yükselmiş olan top çapı <27> ve «30» santimetreye indirilmiş ve buna müu- kabil sür'at fazlalığı peşinde koşulma- ya başlanmıştır. Dumansız barut ile zırhlılar için ar- tık «uzun mesafeden müharehe> dev- resi başlamış oluyordu. Binaenaleyh bu bu zırhlılar gittikçe büyüyor, toplurın çapları 30 santimetreyi tecavüz etme- mekle beraber zırhlılarda nisbeten kü- Çük çaplı topların adetleri ziyadaleşi- yor, gün geçtikçe daha sert, daha mu- kavemetli zırhlılar döküyardu, Nikayet «1906» senesinde İngilizle- rin denize indirmiş oldukları «Dret- not» adlı zırhlı hattı harp zirhlisi inşa- atında büyük topların çaplarını tevhit suretile, büyük bir inkılâp vücude ge- tirdi. Artık zirhli harp gemilerinde bir kaç çaptaki büyük toplar yerine bir çap (30 buçuk santimetre) kabul edil- miş oluyordu. Üç sene sonra büyük toplar çapı bü- yüdü ve gene İngilizlerin 1909 sene- sinde denize itdirdikleri Örlon sınıfı gemileri 34 santimetrelik topla teçhiz edilmişlerdi. Müuhteiif bahriyeler arasında hir ta- Artık iş, meşhur fıkradaki Arnavu- dun inadına, dökülmüştü. İngilizlerin 31,000 tonluk Kuin Elizabetlerine A- merikalılar 33100 tonluk -Maryland sı- nifı dört hattı harp zırhlısı yapmak su retile mukabele ettiler. Bu dört zırhlı sekiz tane 40 buçukluk topla teslih e- dilmişlerdi. Japonlar da 34300 tonluk Nagato ve Müçü zırhlılarını filolarına ithal etmiş lerdi. Nihayet İngilizler eSkajerak» muharebesinin vermiş olduğu tecrübe lerden de istifade etmek suretile meş- hur Nelşen ve Rodney sapır ârit - notlarını denize indirdiler. Bu yeni iki zırhlı 216 metreye va- rTan boyları, hepsi provaya tayin edil- miş dokuz tane 40 buçuk santimetre- lik topu 355 santimetre kalmlığındaki zırh kuşaı, saatte 25 mile varan sür'- ati ile fennin ve deniz mühendisliğinin cidden bir harikasıdır. Bu zırhinarın büyük çaplı topları 40 derecelik irtifala dev böyluü güllelerini tamam 3300 metreye kadar atabilmek tedir. 15 santimetrelik toplar ise 60 de rece drise edilebilmekte ve bu iti- barla tayyarelere karşı da kullanılabi! mektedir. Deniz inşaatı nekabetini or- Itadan kaklırmak için aktedilmiş olan meşhur «Vaşington>» muahedesi bere- ket versin bu delica silâhlanmanın bir müddet için önüne geçti. Arkasından «Londra» an'aşması pekli yetişti de mil leller üç beş sene rshat nefes aldılar. in son vakayi yeniden bir deniz arması rekâbeti yarattı. Bir taraf'an Fransızlar Duckerk g- nıfi dört muharebe kruvazörü, yapar- lârken İtalyanlar 95000 ton'uk iki zırh tı İnşa ediyorlar. Tabil İngilizler, Ame- rikalı'ar da boş durmuyorlar. (Devamı 11 inci sayfada) sİ Tarihten yapraklar : Hükümdarlara hükmeden kadın: Türkân Sultan .» » Türkistana, İrana ve Iraka hükmeden Havarizim Sultanı Mehmet Tekeş, annesi Türkân Sultanın arzularına ram oluyordu. Sultan himaye ettiği mürtekip bir vezirin boynunu vurdurmak istemiş, fakat karşısında annesini bulmuştu Yazan : Harzem sultanı Mehmet Tekeş, kuv- Vet ve haşmetinin son derecesindeydi. 'Türkistanı, bütün İranı ve hattâ Irakın bir kısmını ele geçirmişti. Dört yüz bin köşilik mükemmel ve dinç bir ordusu vardı ve bu orduyu, cesur, zeki ve be- cerikli Türk kumandanları idare edi- yordu. Mehmet Tekeş Bağdadda saltanat süren Abbasi halifelerine bile kafa tu- tuyor; civarındaki krallar ve beyler - den vergi alıyordu. Fakat istediklerini bir kadına yap - tıramıyor ve yapmak istediklerini de bu kadın bir sözü veya işaretile boz - mağa mecbur ediyordu. Bu kadin, Türkön Sultandı. 'Tekeşin babası Alâeddin, Harzem gölile Hazer denizi arasından (* n Kanıkhı kabilesi reislerinden Cin K! - şinin kızını almıştı. Türkân adındaki bu kız güzelliği derecesinde zeki ve ce - surdu. Onun akrabasından olan — bir çok Türk beyleri sultan Alâeddinin hizmetine girdiler ve yüksek mevki - lere geçtiler. Alâcddin ölüp te oğlu Mehmet Te - koeş bükümdar olunca Türkân Sulta- n nüfuzu büsbütün arttı. O kadar ki oğlunun bütün didinmeleri boşa gidi- yordu. Hattâ düşmandan bir vilâyet zaptedilince onun yarısımı Türkân Sultana verirdi. Fakat Türkân Sultan bu kadarla kalmaz, her işe karışırdı. Onun da kâtipleri, köhyaları, saltanat sürdüğü bir saray vardı. Hepsi de de- ğerli adamlar olan yedi kâtip kulla - nırdı. Bir mühür yaptırmış ve üzerine şunları yazdırmıştı: «Din ve dünya hâmiyesi, Türkler prensesi, bütün dünyadaki kadınlar melâkesir. Her vilâyete bem Sultan Mehmet Tekeşten, hem de Türkân Sultandan emirler gelirdi. Valiler buna o kadar alışmışlardı ki bunlardan hangisinin tarihi sonra ise ona göre iş yaparlardı. Sultan Mehmedin idam ettirmek iste- diğini Türkân Sultan serbesi bıraktı - rırdı, fakat bunun aksi olamazdı. * Türkân Sultan eski kölelerinden Nasıreddini başvezir yaptırmıştı. Fa - kat Sultan Mehmet bunu hiç sevmi - yordu. Çünkü rüşvet ahyordu. Sultan Mehmet Nişaburda bulun - duğu sırada meşhur âlimlerden Sad- reddin Cüneydiyi oraya kadı yaptı: — Vezir Nasırneddine sakın bir şey göndermiyesin! Dedi Fakat vezir Nasıreddine para ve he- diye göndermiyenlerin, yerlerinde tu- tunamadıklarını herkes biliyordu. dının dostları ona nasihat verdiler; — Sen eğer postu kaybetmek iste - miyorsan Valide Sultanı ihmal etme - melisin! Bir çok misuller zikrettiler. Kadının aklı yattı ve kimse haber almaz diyerek gizlice bir torba içine dört bin altın koydu. Ağzını mühürle- di ve başvezire yolladı. Turan Can Fakat Sultan Mehmet bunu haber aklı ve torbanın geldiğini anlar anla « maz bir adam gönderdi. Keseyi istedi. Vezir Nasıreddin açmadan gönderdi. Sultan Mehmet kadıyı hemen getirt- ti ve sordu: — Vezire ne yolladın? — Hiç bir şey göndermedim. Keseyi onun önüne attı: — Bu nedir? Kadı, Sultan Mehmedin ayaklarına kapandı ve yalnız azledilmekle kur - tuldu. Sultan Mehmet çok kızmıştı. damlarına emretti: — Gidin, vezir Nasıreddinin çadırını başına yıkın. Onu himaye edenin ya - nına defolsun. Valide Sultan buna kızdı. Vezirin geçeceği yollar Üzerindeki şehirlerin vali ve kadılarına: — Nasıreddine bir vezire yapılan ihtiramı göstereceksiniz! Dedi. Dediği yapılıyordu ve Nasıreddin ve- zirlikten kovulduğuna bin şahit ister- dL Payitahta yaklaştığı zaman da şe « hirde tellâlar bağırttı: — Herkes vezir Nasıreddinin iştik « baline gidecek ve gitmiyenler ağır ce- zalara çarptırılacaktır. O gün şehir sanki boşalmıştı. A - * 'Türkân Sultanın küçük oğlu Uzlak şah İran taraflarında büyük bir vilâye- ti idare ediyordu. Nasıreddini onun ve- zirliğine tayin etti, fakat bu adam ar « tık şımarmıştı. ve yıllarca tadını al « dığı rüşvetten bir türlü vaz geçemi - yordu. Devlete ait büyük bir parayı kendi hazinesine çevirdi. Bu haber Sultan Mehmet Tekeş'e gittiği zaman pek çok kızdı. Hassa ordusu zabitle « rinden en çok güvendiği birisine: — Git, bu herifin başını kesip ge « tir! Dedi. O sırada Nasireddinin payitahta dön- düğü haber alındı. Ve zabit, yanındaki askerlerle birlikte oraya gitti. Nişa - burdaki Sultan Mehmedin emrini ye - rine getirmeden önce Valide Sultana baeber vermeyi daha muvafık buldu. Türkân Sultanın sarayına gitti. Aldığı emri bildirdi. 'Türkân Sultan hiç aldırmadı. Hattâ henüz güzellik ve gençliğini muhafaza eden aydınlık ve beyaz yüzünde iş - tihza seziliyordu: — Şimdi vezir Nasıreddini buraya getirteceğim. Benim yanımda iken se - ni de çağırtacağım. Ona ne diyscek « sin? Zabit yutkundu: — Şey... Siz ne emrederseniz! 'Türkân Sultan gülümsedi: — Ona benim önümde diyeceksin ki «beni büyük Harzem Sultanı Mehmet Tekeş gönderdi ve size, benim sendön başka vezirim yoktur. Vezirliğine de- vam et. İmparatorluğumda herkes sa - (Devamı 11 inci sayfada)