POR Ankarada dün yapılan maç Fener, İzmirin Altınordu takımını 5 -1 yendi Bugün Galatasaray Altınordu ile, Fenerbahçe de Ankaragücü ile karşılaşıyorlar Ankara, 16 (Hususi) — Ankara| — Yarnki Fener ve Ankaragücü ma- tadında bugün kalabalık bir halk kit-|çı heyecanla bekleniyor. Şimdiden fi- esi önünde yapılan Fenerbahçe -İz- kir yürütmek doğru olmamakla bera- nir Altınordu Mmaçında Fenerbahçe ber Fener kuwvvetli bir rakip karşısın- >- | galip gelmiştir. da oynayacaktır. Eğer Ankaragücü Yarm saat 12 de Altınordu - Ga-/son günlerde oynadığı oyunların biri- atasaray, saat 14 de Fenerbahçe - An-|ni oynarsa galip geleceği muhakkak- karagücü maçları vardır. tır. Bugün Fenerbahçe ve Galatasaray ekaüdleri 1 - 1 berabere kalmışlardır. Calelaıırdı)ylışııınv 'da Allabiya Büşünkü'maçta Fensrbikös'tek Hi galip gelmesi ihtimali mevcuttur. kim bir oyun oynamıştır. İzmirliler Önümüzdeki yaz — yapılacak olan yorgunluktan ve yeni sahaya alışma- | Balkan olimpiyadları yeni sahada ola- dıklarından fena oynadıdar. Stadyom | caktır. Başvekil İstanbulun güzel bir tamamen dolu — idi. Başbakan ve Ali| stadyoma kavuşması için lâzımgelen Çetinkaya maçta hazır bulundular. emirleri vermiştir. Ankara Gençle takımı nasıl Ankara 12 (Hususi) — Cumartesi abahı saat (10) da buraya gelen Ç('_Tîi Xarlin futbol takımı ayni gün (14,45) de Gençler Birliği ile karşılaştı. Hava güneşli, fakat soğuk, stad o kadar ka- abalık değil, hakem Beşiktaşlı Hakkı. Svvelâ Çoökler sahaya çıktılar, kırmı: zı yıklızlı mavi beyaz fanilâ don giymişler. Gençler Birliği kırmı- n - siyah formayı giymiş. 'Takımlar: Çekler: John, Langhanes, Peledne - Barento, Rozvoda, Fiala - Vaneçek, Trojniçek, Pişteh, Bubeni şek, Heok. « Gençler Birliği: Rahmi, Kadri, İh - san, Ahmet, Hasan, Keşfi, Selim, Sa âhaddin, Rasim, Niyazi, İhsan. * Oyun başladı. Çeklerin sahayı ya lırgadıkları belli. Gençler bundan is tifade etmek istiyorlar ve ağır bası - yorlar, lâkin temasların azlığından o - lacak, çok fırsat kaçırıyorlar, Çekler mütemadiyen soldan hücum ediyorlar. Lâkin bu akınları Gençler Birliği mü- Jafaası kolaylıkla kesiyor.- Ve devre golsüz bitiyor. Bu devrenin kayda de- ter hâdisesi Gençler Birliği forvetle - rinin birbirine yarış edercesine gol ka- şırmalarıdır. Buna mukabil Gençler Birliği müdafaa hattı çok fedakâr ve düzgün oynadı, zaman, zaman haflar rbirliği ile Çek karşılaştılar ? da müdafaaya yardım etmek mecbu- riyetinde kalıyorlardı. Bilhassa Hasan çok teknik oynuyor, Galatasaraylı Ni- hadın gençlik zamanlarını hatırlatıyor du. İkinci devre oyuna çok canlı başlan- |dı. Çekler neticenin lehlerine çevril - | mesi için kısa, kısa ' paslarla sağdan, lann hücum ediyorlar. Gençler Bir- liği müdafaası çok fena anlar geçiri- yor. Bir aralık Gençler Birliğinin iki be- ki yarı sahanın ilerisine kadar gelmiş- lerdi. Devrenin (15) ci dakikasında Genç- ler birinci golü yediler (27) mci daki- kada da Çeklerin sol içi bir karışık - lıktan istifade ederek ikinci gölü yap- tı. Nihayet (38) ci dakikada da söl a - çıkları topu sürdü, bekleri atlattı ve sağ köşeden üçüncü ve son golü attı. Ve maç 3-0 Çeklerin galibiyetile bitti. Oyun zaman, zaman karışık, fakat umumiyetle güzel ve hararetli idi. Gençler Birliği oyuncuları topu iyi bloke ediyorlar, fakat pas verecekleri arkadaşlarını — göremiyorlar, pasları hasım oyuncularına kaptırıyorlardı. Çekler ise burada vasat bir takım ka- naatini verdiler. Hakemin görüş.eri iyi ddi Selim Tezcan “CÖNÜL İŞLERİ! Muhtelif erkek Tiplerinden Bir nümune Bir kadın okuvucum. — «Kocam artık beni sevmez ol - du Teyzeciğim» diyor. Buna neden hükmettiğin! de söy- Tiyeyim. Mektubunda izah edici sa- tırlar aynen şunlardır: — «Eski zamanlarda da benimle fazla meşgul olur değildi, fakat son yıllarda büsbütün ihmal etmiye başladı, ne hatırımı soruyor, ne el- biselerimi soruyor, ne gezmi'ye git- mek ihtiyacım olup olmadığını so - Fuyor, karşı karşıya âdeta kırk yıl - hk bir erkek dost gibiyiz, halbuki evleneli daha üçüncü yıl tekmi| ol- madı.» * 'Tesadüfe bakınız ki ben bu genç kadını da, kocasını da oldukça ya - kından tanırım, ve kocasının karısı- nı çıkdlırasıya sevdiğini de bilirim. Buna rağmen bu genç kadına bu yanlış his nereden gelmiştir? Sebe- bini bulmakta güçlük çekmedim. Bozı erkekler yaradılıştan dür - gündurlar, hisleri içten kaynıyan bir deniz halindedir, kalblerinde gizli kalır, dışarı çıkamaz. Duyarlar, fakat —duyduklarını söyleyemezler. zannederler ki söylemiye teşebbüs etseler gösterişe, vapmacığa hamle- dilecek, lâtife mevzuu olacak. Sus- mayı tercih ederler. Fakat bu söy - lenemiyen his içte kaldıkça müte - madiyen çoğalır, şiddet kesbeder, Sağlamlaşlıkça sağlamlaşır. Bu er - kekler pek hoşa gitmezler, gönül bahsinde pek muvaffak olmazlar, fakat kadının bu yaradılışta erkeği, kalbin! dudaklarında taşıyan erkek- lere tercih etmesi menfaati iktiza - sındandır. Sonu gelmez, sigortalı bir aşk İle başbaşa demektir. Bana mektup yazan genç kadı - nin kocası bu cins erkeklerdendir. Kendisini gördüğüm zaman karak- terinde küçük bir değişiklik yapmı- ya çalışacağım. Fakat tmuvaffak ©- lacağımı sanmıyorum. Bu, böylece kabul edilmelidir. ... Bozdoğanda (K. K.) a: Yanlış düşünüyorsunuz. Zevceniz haklıdır, nafile üzülmeyiniz. TEYZE SON POSTA Şeker Bayramı nasıl geçti ? Günlerin hepsi yirmi dörder saattir. Günler hep ayn! ismi taşırlar. Bayram lar da böyledir. Fakat hayatimızın seyrinde her bay- ramın ayrı bir hususiyeti, ber bayra- mın ayrı hisleri ve düşünceleri vardır. Eskiden küçük adamın bayramı bit kaç oyuncak, birkaç küçük mendil ve bir sürü öpülecek ihtiyar eliyle dolu- dur. Bayram namazından gelen büyük babalardan başlıyarak, bütün ev halkı- ran ayrı ayrı ellerini öpmek, avurdu &- kabinde şekerle dolu, rügen patiği gi- cır gicir küçük adam için ilk seremoni idi. Sonra sirasile, davulunu çala çala do laşan «bekçi baba> ellerindeki sırıkla- ra renk renk kumaş bağlamış mahal- le tulumbacıları, çöpçüler hep birer ye ni ve acaip ziyaretçi olarak çocuk ha-|. yalimize girer, Çıkarlardı. Bayram yeri, çocuk için büsbütün Ihata edilmez bir âlemdi. Küçük adam, bütün yılda yalmız iki kere kurulan bu tuhaf, karışık, Tenkli panayırı, sever mi, yadırgar mıydı? Herhalde kavra- yamazdı. Bayram, macuncunun ağdalı yemi » şinden, seyyar tiyatronun külâhlı ibi- şine, atlı karıncanın insan başlı atın- dan, kayık salıncağın pek geniş ve pek yüksek gelen kolanıma kadar hiç birine doyulmadan geçer giderdi. Ben bayramdan sonra kutuların için- de parlak renklerini kaybetmiş, bayat- lamış şekerlere bakarken onların ilk sabahtaki parıl parıl hallerini gözü - mün önüne getirir, tatlı bir iştiha ile beraber bayramın da hesaplıyamadı- ğim bir müddet sonra tekrar gelmek üzere gittiğini bilir, fakat gene de üzü- Hürdüm. * Bu bayram sabahı küçük kardeşim ceplerini bir yokladı. Akşamdan koydu ğum iki yirmi beşliği kâfi bulmamış gi bi somurttu. — Ağabey, dedi, bana biraz bozuk Ppar” ver. — Ne yapacaksın? — Kızılaya vereceğim. — Rozet ta- karlar. — Anla! bakalım, bu rozetlerin pa- rası ne oluyor? — Ne mi oluyor? Opvu bilmiyecek ne var? Fakir çocuklara elbise veriyorlar, çorba içiriyorlar. — Sade bu kadar değil koca sersem, Adana felâketzedelerine yardım. harp zamanında kahraman Mehmetçiklerin Jyaralarını sarmak, 10 yaşındaki kardeşime baktım. Din Hiyor ama pek anlamıyor. O işin bu ka dar şümüllü olduğunun farkında de - YiL Sade Kınlaydan elbise alan ar- kadaşlarile, çorba içenleri düşünebili- yor. * Bu bayram da hava çok güzeldi. Ay- nanın kal kasketini sol kaşına doğru eğen küçük biradere tekrar sor- durm: — Nereye böyle bayram yerine mi? * * » Eski bayramlarda dünkü çocuk, yeni bayramlarda bu günkü çocuk - Yeni tramvay arabaları ve büyük bebekler - Bayram yerlerinde bir dolaşma - Zabıta vukuatı bu bayram neden az oldu! gBepet araba sanki bu afacanları değil, bir yük gürültü taşıyor. | Epey kalabalık var. Fakat o kadar boş araba geçtiği halde hücum eden yok. Herkesin başka birşey beklediği mey- danda. Bir ihtiyar kadın, yanındaki körpe |kızinı, baygın baygın bakan züp pe delfikanlının şetrinden — kur - tarmak iiçe önüne gelen ilk Btramvaya — saldıracak oldu. — Ke - rime hanım oralı mı ya? ÂAnnesine ağız açtırmadan: — Bekliyelim, anneciğim diyor, ye- ni tramvaylar çıkmış, hazır bineceğiz, onlara binelim bari. Yeni tramvay göründü. Bütün İstan bul halkı bayram günü yeni tramvay- la seyahate ahdetmiş olacak. Koca va- gön Sirkeciden Eminönüne gelinceye kadar dolmuş bile. Bir sürü yolcu da Eminönünden bin (di. İçerisi eski vagonlardan farksızlaş- f Yanımdaki arkadaş: — Şirket bunları sanırsam izdihama mâni olmak için getirtmiş. Şu hale bak ta bir ibret al. dedi. — Ne yaparsın azizim, yeni bunlar, günlerden de bayram, bırak' Esiyükler — Bayram yerinde ne yapacağım, de eğlensin! dedi, şöyle bir bisiklet tutup dolaşma- 1 düşünüyoruz, Sonra da bir sinema- ya gideceğiz. Ben bunun kadarken bayramyeri di- * Beyoğluna yeni tramVay arabasile çıkmak için bekliyen üç delikanlı ya- ya kaldılar. Başlarında yepyeni kas- ye can atardım. Palanları sırma içinde | ketleri, boyunlarında sun'1 ipekten kaş tombul eşeklere binmek, püsküllü, sa- Çakh arabalarda tur yapmak, çocukhu- ğumun önüne geçemediğim, büyük zevklerindendi. Demek on dört, on beş sene, içtimaf hayatımızda, sırma palanlı eşekle, süs Jü arabanın yerine bisikleti, yediği her şaksakta külâhını düşüren hokkabazın yerine de sinemayı getirmiş. * Kapıya gene, çöpçü, davulcu, bekçi geldi, Fakat artık tulumbacılar yok. Demek İstanbulun, bu güvercin ka-| » nadı perçimli, çapkın omuzlü ve bol ,paçalı bıçkın tipi de, maziye karıştı |Hem bu noksan artık biç te hissedi miyor. Hayatın seyrinde. eskinin ses- s$iz, sadasız Blümü acı bile değil, * tramvay Eminönünde bekliyoruz. kolları, sırtlarında lâcivert pardesüle- ri var, Â; biları bile yeni. Belli ki ,bayram için süslenmişler, Bir tanesi İstanbuj halkının gözde a- rabasına arkadan baktı baktı da: — Vazgeçin be, dedi, binemediğimiz isabet oldu. Üstümüz başımız berbat ö- lacaktı. Pantalonlar buruşacaktı. Bir di? ilâve etti: — Otomobile binelim. Buradan Tak sime ki z Benim kulak misafiri olduğumu far- | nce büsbütün ooştu: neşesine bakın! mış. İşleri kötü giden bir mahalle bal” kalının dükkânı gibi çeşitleri hem f# nalaşmış, hem azalmış. Karşı karşıya reksbet yapan '.'3:'; lar, sıra sıra müşteri bekliyen sevf! eşekçikler, sade bayrama mahsus Tenmiş sucu beygirleri pek kıt! Eskiden bir eşeğe tek bir afacan KÜ rulurdu. Şimdi, üç tanesi arka ar ? sıralanıyor. Dördüncüleri de sıra g€ Tince binmek üzere yuları tulmuş î» yor. Buhran çocukları bile birer iktısatfi yapmış. Müşterek eğleniyorlar. Sepet örmesi arabalarda daha ağıl başlıları, mektep kasketlileri var, Sır ka hayvanların sürüklediği araba, b bir gürüttü halinde geçip gidiyt” Amerikan filmlerinin kıhrımanıi; taklit ederek ağızları ile tabanca $7 çıkaranlardan şarkı söyleyenlere y dar. Sanki bir ilkmeklep bahçesi Id' yor. * Antakva meselesi devam ediyor. » dana seylâbının kederi hâlâ içımi*j Kışa rastlayan, fakat yazdan kalmâ hava içinde geçen bu şeker bıyrıml" sokak'la neden daha neşeli görüntülllli zlıkl ğini bunları düşününce anladım. Esaretten kurtulmağı - sabırsı bekliyen 200 bin kişinin bayram !" madığı bir bayramda zaten dolu cizgi eğlenmeğe imkân var mıydı? ğ Hele birkaç gön evvel; Adana B keti. bu şeker bayramını, bütün gülü, şine rağmen biraz karartmamış Wîd Ben Bu ik: hüdise karşısındaki Mllİ bulü vakur bir sükünla Adanadakil” rin felâketlerini Unutacakları ve Af takya - İskenderunluların hilrr'ı?d ne kavuşacakları yakın bayramı h» yor, neşesini ona'saklıyor gibi gM' * ı Her sene bayramlarda zabıta "M” u tınisbeten fazlalaşırdı. Halbuki b ıırv ram halk daha temiz, ve daha d Hem ne yazarsa yazsın, bayram | *&lenmesini bildi. bayram bir bayram. Bakalım gelecek | ) REE yıla sağ Tramvi silerin d mıyız? ra mağrurane bak dukları yere dööre 32 k- sallana r Kndırğa bayram yeri ufaldıkça ufal na | Seldiğini öğrenmiş olmaları da V? Bunda meşhut cürümler nnunn“i; tesiri olduğu kadar, döğüşenlerin # ne zaman ve ne için düğüşmek '“r' nırım, l(ııııl'"wl.