TİYATRO & | Şehir Operetinde Leylâ - Mecnun Behzat, Hâzm, Vasfi «Leylâ - Mecnune operetindeki giyinişlerile Galibin yazdığı, Mesut Cemilin bes-İJen adamdır. Leylâ Hanımı Hikmet|azzez, Beyoğlu 29 uncu ilk mektep — gelediği Leylâ - Mecnun öperetinin bi- rinci perdesi İstanbula yakın bir köyde «Zengin bir kadının bir oğlu vardır: Kerim; Kerim, İstanbülda Mis Hanıma #şık olmuş, sanra köye annesinin ya- nıma dönmüştür. Kerim ressamdır. Köy de de resim yapar, Resim yaparken mo del olarak Gülsüm adlı bir köylü kızı seçmiştir. Gülsüm, Kerimi sevmiştir. Kerim de Gülsümü... Mis Hanımı unut Mmuştur bile... 'Tok Bey İstanbuldan köye gelir. Tok Bey Kerimin çocukluk arkadaşıdır. Ke rimin annesine teyze der, Tok Bey, Ke- Timin annesile konuşur. Bu konuşma- dan Kerimin İstanbulda iken Mis Ha- Namı sevdiğini öğreniyoruz.Ayni zaman da da Tok Beyin bir bestekâr olduğu- nu.. Tak Bey öyle bir bestekâr ki ala- turkayı alafrangaya karıştırıp opera ya Pulabileceği iddiasında... Hattâ Leylâ - Mecnun adlı bir opera da hazırlamıştır. Kerimin köyde bulunduğunu Tok Beyden öğrenen Mis Hanım, dadıs:, Matrmazeli ve dans hocasile birlikte kö ye gelir, Mis Hanım Gülsüme karşı fena dav- ranır, Ve Kerimi gününün yıl dönümüne çağırırken Gülsümü de ça- ğinr. Tok Bey de bu doğum gününde Gülsümle birlikte Leylâ - Mecnun ope- Fasından bir parça oynayacağına söz ve rir..» Birinci perde operetin eşhasını tanı- Mmakla geçiyor. 'Tok Bey çiftlik sahibi kadına Mis Hanımdan uzun uzun bâh- sediyor. Dadı, matmazel, dans hocası, karakterlerini sözlerile meydana koyu Yorlar. Birinci perde de taklit var, şarkı var. hareket yok.. Söz pek fazla. Bil- hassa Tok Bey çok konuşuyor.. Bu ka- dar anlatmasına lüzum yok, İkinci perde Tarabyada bir köşkte Beçiyor: «Bu köşkte iki kişi daha tam- Yoruz. Mis Hanımın babesı Hikmet Bey Tamm hoppa bir kadın. Kerim geldiği za- Mman Krime kur yapıyor. Mis te bunun farkına varıyor, Leylâ Mecnun operası Parçalarını da bu perdede dinliyoruz.» İkinci perdeye hiç lüzum yoktu. T€y penrde- en kuvvetli tarafı olması lâzım ge- - Mecnun iyi gösterilemedi. plândaki ufak sahne uzak düşü- Yordu. Bilhassa Leylâ çok geride kal- sahneyi. gülünç hale getir- Mecnuna tulüat sahnelerini bazı tekerlemeler yaptırılı- Yordu ki bu hiç hoş birşey değildi. Leylâ - Mecnun tabiosu daha güzel ğ Üçüncü perde gene köyde geçer: «Leylâ Hanım Kerimle birlikte kö- Ye gelmişlerdir. Tok Bey Kerimle Ley- n kaçtıklarını haber almış, arkadan © da gelmiştir. Bey boşayacak olsa.. hali fena olacak- tır. Herhalde bu işi bir yoluna koymak lâzım. Bir kumnazlık düşünür, ve Hikmet Beyi Leylâ Hanımın Kerim Beyle zannedilen şekilde kaçmamış ol- düğuna ikna eder, fakat Mis işi olanca açıklığiyle anlatır. Hikmet Bey Leylâ- dan ayrılır, Mis Hanım Tok Beyle, Kerim Gül- sümle, çiftlik sahibi kadın Hikmet Bey le, dadı çiftlik kehyası Ali Çavuşla.. Dans hocası da Mis Hanımın matmazeli ile evlenirler. Bu üçüncü perde çok uzundur. İkin- ci perde kaldırılabileceği gibi bu perdi de ikiye taksim edilirdi. İkiye taksim edildiği halde bile konuşmalara çok yer bırakan final sahnesinden gene bir az kırpmak icap ederdi. Operetin heyeti ümumiyesini ele a- brsak; şarkılar güzel, fakat pek yerli yerinde değil, şarkı söylemek için mu- hakkak bir girizgâh yapılıyor. Halbuki buna lüzüm yok. Sahenode en fazla görünen şahız, dans hocası Zart Zurtyandı. Bu rolü Hâzım yapıyordu. Şunu söyüyebilirim ki Hâzım rolünü fevkalâde güzel yap- tı. Kendini beğenmiş, profesör geçinen Zart Zurtyanın bundan daha güzel can landırılmasına imkân yoktur dersem yalan söylemiş olmam. Ama Zart Zurt- yan bu operette birinci plâna alınacak şahsiyet değildi. Behzadın yaptığı Ali Çavuş rolü ek- leme bir roldü. Behzat, Şehir Tiyatro- sunun bu çok emektar ve girdiği her kalıpta muvaffak olan aktörü bu rolde de muvaffakıyet göstermişti ama.. Pi- yeste rolü yoktu. Dekor iyi, ziya tertibatı fena idi, ak- törler piyese tamamile adapte olmuş sayılamazlardı. Giriş ve çıkışlarda ha- tâlar göze çarpıyordu. Böyle olmakla beraber gene Vasfi- nin, Emin Beliğin, Bedianın, Ferihanın, Şevkiyenin, iyi oynadıklarını söyliye- bilirim... Melek bu operette diğer ope- retlerdek!ne nisbetle daha iyi idi, ope- ret sahnemiz onu da kazanıyor demek- tir. İsmet Hulüsi Kral Edvardın tahtian fe- ragat edeceği 75 yıl önce malüm imiş! ( Baştarafı 8 inci sayfada ) Onun içindir ki Prens dö Gal David, Sekizinci Edvard alunca babasının hu- dudları çok dar olan hayatına taham - mül edemedi. » * Madam Simpsonun Sekizinci Ed - vard üzerinde büyük bir nüfuzu var - dı. tu. Ana kraliçe Mari bu dostluğu için- den beğenmemekle beraber ,bir gün bir tek sözle dedikoduların önünü almış - Ca Bellikiak'Lakka Lir'çok Ble, lerini unutturmağa muvaffak olmuş - STT T SON POSTA Bilmecem zde Kazananlar (Dünkü nüşhadarı kaları kısım) MÜREKKEPLİ KALEM Beşiktaş Çelebi oğtu sokak 21 de İf- fet Toker, İstanbul Haseki kadınlar has tahanesi eczacısı Hayri kızı Enver, Nu- ruosmaniye Selvili Mescit şgokak 4 de Neriman, İstanbul kız orta okulu 422 Refahat, İstanbul birinci mektep 318 Erdel. ! PARA ÇANTASI Maltepe birinci ilkmektep 28 Sühey- Vâ, Eyüp orta mektep 1/C den 415 Zul- bahar Sağnak, Galatasaray lisesi idare ;«nemuru Nurettin oğlu İhsan, İstanbul lisesi 5/A dan 385 Ekrem Olguner, İs- tanbul Erkek lisesi 1248 Ferruh. MUHTIRA DEFTERİ Beyoğlu 29 uncu mektep 2/A dan Gönül Kaflı, Kakişehir Cumhuriyet mahallesi Doluk sokak 1 de Hidayet Sarper, Üsküdar 20 mci mektep 247 Muazzez, Diyarıbekir Ziya Gök Alp mektebi talebesinden Nur Hayat, İs - tanbul erkek lisesi 97 Hicri, Ankara Dahiliye Vekâleti dairesinde haz'ne vekili avukat Sabri Başaran kızı Mu - 4/B den 205 Atıf, Emet Gazi Kemal mektebi 2 den Hasibe, Erenköy Ebru sokak J0 da Sabiha, Adapazarı orta mektep 2/A dan 652 Berrin, Üsküdar 2 nci orta mektep 103 Ne- zahat, Adapazarı orta mektep 2/B den Necati, Ankara Yenicami civarı Nâ - zambey mahallesi Ulukapı cad. 75 de Hüseyin Erif, Ankara Şenyurt mahal- lesi Ece sokak 4 de Nesrin Beler, Sam- sun Muradiye sokak 21 de Melâhat, Kırıkkâle askeri lisesi demirci öğret- meni Ramazan, Kırıkkale askeri san'at. lar mektebi 28 Talât Ertuğrul, Ankara Alilbey mahallesi 193 Süheylâ, An - kara İncesu köprüsü karşısında | de |Dr. Ahmet Ali vasıtasile Yüurtuması, Ankara İsmet İnönü mektebi 1435 Na- mık Tümtürk, KART Ankara Necatibey mektebi 5/B den Enver, Ankara, Hacı Doğan İbadullah caddesi 49.51 de Salâhaddin, Fethiye maden Engin Sabri, İnönü kız mektebi 2/B den 532 Beki, Arnavutköy Seğ -» banlar sokak 24 Adnan Rıza Palandö- ken kardeşleri, Konya ağırceza reisi Sadık kızı Hayriye, Konya orta mek- tep 342 Nuri çapur, Konya askeri orta mektep hesap memuru mes'ut oğlu Hikmet, İstanbul Sultanahmet Üçler Hamam sokak !! de Zahide, Bursa li- sesi İ/A dan 1269 Mehmet Tunagöre, Davutpaşa orta mektep Cahit Çalış, İs« tanbul Hilâliahmer caddesi 58 Yaşar Kara, Ayazpaşa Gümüşsuyu karşısı Arzumanya apar. 63-65 de Yuvana Mariti, Kadıköy Kuşdili kalem so - kak 12 de Ganime, Vezneciler Vidinli Tevfik Paşa cad. 34 Ayten Öztoprak, Bursa orta mektep 1/D den 830 Meh- met, Samsun Hançerli mahallesi Yeni hamam sokak 84 de S. Erginur, Lüle - burgaz Onas sarmısaklı çiftliği M. Mu- harrem, Gedikpaşa Nev'iye sokak 39 da Anacit Süzan Çapyan, Topkapı 34 üncü mektep 523 Orhan Yurdakul, Konya Tarla mahallesi 12 de Adnan Uygur, İstanbul erkek lisesi 465 Asaf, İstanbul erkek lisesi 2/A dan 153 M, | Yılmaz, Gedikaşa Nev'iye sokak 39 da | Alis, Kocaeli İzmir Ömnerağa mahal - |lesi Ortahamam yanında 48/1 de Ce - Ki, Gazi Osmanpaşa orta mektep 3/D da 68 Salâhaddin, İstanbul ticaret li- sesi * 166 Nureddin Ahmet, ir mem- leket hastanesi caddesi 125 de Şük - ran, Üsküdar kız enstitüsünde 6 Se - miha, İstanbul kiz muallim mektebi 3/A dan Melâhat Özbay, İstanbul Dumlupmar şehir yatı mektebi — 155 Mustafa, Ankara İş Bankası karşısın- da 29 da Ahmet kızı Azize, Kumkapı orta mektep 2/A dan Bedreddin, İş - tanbul erkek lisesi 412 Bülent Bay - raksan, Kumkapı orta mektep 2/C den 504 İrfan, İzmit Ulugazi mektebi ş_î% den 107 Kemal, İstanbul 5 inci mektep 11 Osman Demiröz, Adapazarı Soğanpazarı kasap Hacı Berber oğlu Saçik, Seydişebir Âz. S Başkanı kızı M muştı. ÖO zaman krala müracaat etmiş, bu hâdiselerin üzerine bir devriâlem | Ğâçenki T ŞŞT P CUUT Sayfa 11 Zirai I)ııvhıîsle: Dutları kurutan böcülerle. nasıl mücadele edilir? İstanbuldan - Yalova yolile - Bur - altında çok defa iki senelik bir zaman, saya gidenlerin ilk ü ba (Orhangazi) dir. Otobüsten azıcık | etrafınıza bakınca buranın ileride gö - * rülen İznik gölüne oldukça yakın bu -| Diyaspise karşı; ona daha evvelce Jundüğunu farkedersiniz. Orhangazi;| tutular memleketlerde tatbik edilmiş bu şirin gölün iki yakasını bir ay gibi b'i_r çok mücadele usulleri vardır. Ez « saran 23 parça köyle birlikte, Bursaya | cümle İtalyada kükürtlü kireç bula « bağlı bir kaza oluyor. Bir çoklarının Mmacı ile yaz ve kış aylarında dallari küçük gördüğü bu kaza, hakikat halde| badana etmek usuldendi. (On kl'osua kalabalık bir nüfusun geçinebildiği bir| bir kilo kireç, bir kilo kükürt kaynatı - yatan parçasıdır. İklim ve toprağının | larak yapılır). Bu sayede böcüler ya » zirai inkişafa müsait bulunması bu| np kavrulmakta ve eğer mücade.e ek- yerlere her çeşit istihsali yerleştirmiş, | sıksiz ve kusursuz yapılmışsa faydalı ve iktısadi durumuna bu yüzden üs -| olmakta idi. Fakat sonradan bu terti- tün bir ilerilik nasip olmuştur. Bura- larda buğday, arpa gibilerinden tutu - nuz da pirinç, mısır, darı, susam, ke - ten gibilerine varıncıya kadar her çe- şit taneli mahsullere rastlarsınız. Yüz binlerce zeytin ağacı, dağı taşı kapla- mış bir halde olup Türkiyenin en iyi yemeklik zeytinini yetiştirirler. Sebze ve meyva gelirile geçinen köylüsü bir baydi çoktur. Ayrıca sayısı milyona yaklaşan dut ağaçları da, bu kazaya her yal 3000 kutuya yakın böcek bes- lemek imkânını bahşetmiştir. Denebi- lir ki Orhangazi bir ziraatçi gözile ha- reketli ve pek kiymetli bir sahadır. * İşte bu kazada, yakın bir kaç sene - Genberi türeyen bir böcü, memleketin İkitısadi varlığına, engel olmak is - tedi: Köylüyü her yıl az vakitte, az e- mekle bir çok paraya kavuşturan ko- zacılık bu haşere yüzünden tehlikeye düştü, böcü dutlukları istilâ ederek onları kurutmıya başladı. Dutların ku- ruması nihayet ciddi bir endişe halini aldı ve devletin ziral teşkilâtı ona kar- şı mücadele açtı Bazı köylülerin «kurutan» dedikleri bu haşere, fen dilinde (Diyaspis Pen- tagona) diye anılmaktadır. Bunun is - tilâsına uğramış ağaçlara bakınca genç dalların yukarıdan aşağı sarımtrak bir beyazlıkla sıvanrmaiş gibi olduğu görü- lür. Yakımlaşınca veya elle ezilince bü bulaşıklığın carlı olduğu farkedilir. Diyaspislerin, anaçları kabuklu bir ta- kım bitler halinde olup yapıştıkları yerde bir taraftan ürer, bir taraftan da ağacın suyunu emerek onu kurutur - lar, Dişili erkekli olan bu bitler yılda iki nesil verereb her seferinde — 150-200 yumurta yaparlar. Bu yumurtalardan çevik hareketli bir takım kürtlar çıka- rak hemen #ğacın, muhtelif yerierine Gağılırlar ve onlar da birer yere yapı- şarak orada bir taraftan emmeye, bir taraftan üzemiye başlarlar. Bu şartlar Tarihten 9 uncu sayfada) Abdülâzizin Fransaya gittiği sırada Üçüncü Napolyonun karısı &- şık olduğu, Öjeni ziyaret iadesi için İs- tanbula geldiği ve Beylerbeyi sarayına misafir edikliği zaman onunla mes'ut aşk saatleri yaşadığı rivayet edilir. Mu hakkak olan birgey varsa Öjeninin ha- tırı için, Türkiyeye gelecek Fransızla- ra ve Fransız malına mühim imtiyaz- lar vermiştir. Abdülhamidin Afrodit adındaki bir Rum kızına olan aşkı dillere destan ol- Tauştu. Son Osmanlı Padişahı Vahdet- tİnin altmış yaşını geçmiş olduğu bir sırada saray bahçivanının on üç yaşın- olmamıştı. Diğer taraftan, Madam Simpson artık Amerikaya da dönmek istemiyordu. Amerikan motbuatının, kral ve kendisi hakkında kullandığı li- sanı beğenmiyordu. İnce, nâzik, sporcu, parlak ve zeki bakışlı, uzun kirpikli sâbık Madam Simpson, Baltimore'da yeti mbir yav- ru iken birdenbire tarihin malt olmuz- ta. Omu bu mertebeye çikaran tesadül | de istisnaidir. Malümdur ki, Viktorya- ya teb'an Kraliçe Mari de sarayına ko- casından boşanmış kadınları tekrar ev- lenseler bile almazdı. bin dut dallarındaki tomurcuk'ara do« kunduğu anlaşıldı. Hem de bu bula « macı hazırlamak epeyce zör bir işti. Bu iki mahzuru ortadan kaldırmak — için, Uzun tecrübelerden sonra daha mualeceler bukdular, Meselâ karbo « lineüm adındaki bir maden kömürü artığı bu maksada pek yaramıştır. Karbolineüm, yüz kısım suya on kı « sım karıştırılmak suretile hazırlan - makta ve bu bulamaçla dallar badanı edilmektedir. Yapraksız zamanda ya « pilan bu ilâçlamanın 96 70 fayda ver « diği tamin olunmaktadır. Şimdi Or « hangazide mütehassıs bir memurun uğraşmakta olduğu mücadele tarzı da bu esas dairesinde yapilmaktadır. Diyaspise karşı, ilk defa İtalyada ve sonradan bizde de tatbik edilen ikinef bir mücadele usulü de bu böcüleri, ge- :d.ı başka bir böcüye yokettirmek tar « ir. Ümit ederiz ki, Orhangazi mücade « lesi de tez vakitte kat'i bir neliceye erişecektir. Çiftçi “En kuvvetli Türkiye,, Müdafaa Vekili, Türkiye en kuvvetli ordusuna bugün sah'ptir, d yor Ankara 12 (Husüsi) — Yedinci art. tırma ve yerli malı haftası münase « betile kurum başkanı ve Milli Müda. fan Vekili Kâzım Özalp radyoda söye lJediği nutukta kısaca demiştir ki: «Dışarıda “Türkiye yalnız komşu- ları arasında değil, bütün dünyada çok sevilen ve çok sayılan bir devlettir. Bununla ne kadar övünsek yeridir. İçeride Türkiye, en kuvvetli ordu - suna bugün sahiptir. Bugünkü Tür - kiye her bakımbdan en kuvvetli Tür- kiyedir. Yarım daha kuvvetli olmak azmindeyiz.» * sayfalar: daki kızına vurulduğunu bilmiyen yok tur. * ü Osmanlı padişahları arasında laht « — |tan feragat eden bir tek adam vardır, — VO da İkinci Murattır. İyi kalpli, şair 'bir adam olan bu Padişah ik! defa tah- tını oğlu İkinci Mehmede bırakmış, Ma nisadaki sarayının ıssızlığına çekilmiş. ti. Fakat her iki seferinde de memle- ketin başına çöken tehlike onu vazife başına çağırmış; o da hemen koşmüş- tur. İkinci Muradın feragatinin sebebi, bir kadına âşık oluşu değil, sadelik ve sessizliğe olan sevgisidir. Saki, getir getir gene dünkü şarabımı, Süylet, dile getir gene çenkü rü! abmm, Ben var iken gerek bana bu zevk, bu safa Bir gün gele ki görmiye kimse türa- birayt., | Diyen bu şair bükümdarın ruhunu ibu satırlardan anlamak pek kolaydir. — İkinci Murattan başkaları tahtlarına, | dört değil, bin elle sarılmışlar; anu kay betmemek için kardeşlerini, oğullarını, torunlarını, hattâ sevgililerini feda et- mişler, gözlerinin önünde boğdurmuş- lardır. Osmanlı sarayında aşk, Sultan Osmandan başkaları için günlük hayat — Onların aralarındaki münasebet yalnız Majesteyi alâkadar eder! demiş- ti. Mis Hanım, dans hocası, Mis Hanı- Min Matmazeli, dadısı da bir baskın emeliyle köyde toplanırlar. Ve iyet Leylâ Hanrmın kocası Hikmet gelir.. Dans hocası menfaatini bi- ve zaruretlerin üstünde birşey değildi. Esasen padişahlar için evlenm>k - ve aşk bahsinde hiç bir yaşak ve hudat öle madıiğı için aksi de beklenemezsi!. Turan Can | seyahatine çıkmak arzusunda olduğu-| — Madam Simpson müstesna bir mua- nu söylemişti. meleye tâbi olarak huzura kabul edil- Sekizinci Edvard, bir daha Londraya idi, işte o kabul ediliş bugünktü mesele- dönmemek ihtimali olan Madam Simp- |leri ortaya attı. sanun böyle bir fikir beslemesine razı' (Fransız gazete ve mecmualarından| 'Mıdıın Simpson kocasından İps - wich mahkemesinin kararile boşan « / Ve üvey annesi Leylâ Hanrm., Hikmet Bey borç içinde bir adam, Leylâ Ha- Bey | SBLÜNE AĞIĞ AA