Avrupa B Karikatürleri de) Takk 3 ıo_î 5 — Acaba kimin cenazesi? — Çahnan parçaya bakılırsa Şöpeni n ulmalı. C, ö Paraşüt —meraklısi bir salrü- Venüs Heykeli — Haksızlık işte bu- na derler. Kimine on tane kol ya « parlar. Benim gibi kimine de hiçi — Affedersiniz, güzelede çıkan modeldi, boyu yazılı değildi.. Da- ha ne kadar örmem lâzım, K — Aabvanat benim değil, dükkân » Bahibinin. O şık şapkayı ne diye — Geçen gün enayinin biri otomobili ni uçuruma yuvarlamıştı. Meğer önüne bakmıyor, otomobilin içindekilere dönmüş onlarla konuşuyor - * | mantosuna bürünüverince, pirü pâk o- | parım ben? | Necati ile birlikte, ikinci şubeye &* “SON POSTA Polis hafiyeliği yapan adam Salih Cevat matbaamıza geldi ve hırsızları yakala- mak için nasıl çalıştığını anlattı (Baş tarafı 7 inci sayfada) Fakat ben bittabi onun işine değil, kendi işime baktım. Ve karımın çalınan gavabile tıkır tıkır dolaşan kadına s0- kuldum: | — Bayfın... dedim. Sabahtan beri ne | bekleyip duruyorsun. Derdini aç la, | bir çare buluruz elbet? Kadın: — Kocam, dedi, bir hiırsızlık iftirası- na uğrayıp hapse girdi. Onun tahliye Bi için istida vereceğim! Bu cevap, şüphelerimi iyice kuvvet- lendirmişti. Derhal muamelesini yapa- gakmış gibi onu aşağı kata indirdim. Ve Müddeiumumilikteki polis Necali- ye, ondan gizlice vyaziyeti açlım. Poli- sin kendine sokulduğunu görünce, ka- dın işi çaktı. Ve: — Halâya gireceğim! diye tuttur -| Polis Necati, buna müsaade edecek | oldu. Ben: — Amah.. dedim, nasıl olur? İçeri girerse, derhal delâili cürmiyeyi imha eder! Avukatın cübbesine benzer lâla giy- mek bile başka oluyor. Ya bunu akıl gaemeseydim? Kadın içeri girince, es- vabı sıyırıp deliğe atar. Ve elindeki lup çıkar ortaya. Ondan sonra ne ya-| Delâili cürmiye bulduracağım diye| 600 lira da kanalizasyon parası mı harcayayım? Hül bırakmadım kadını hal Orada, meşhur hırsız Çarlston Ahme - din karısı olduğu anlaşıldı. Polislerle beraber evine gidip ne görelim? Sür- meyi açıyorum: Benim kıravatım! Ça- | Jnaşır sepetine bakiyarum: benim göm leğim. Konsola göz atıyorum: Benim | aynam! Öyle ki, oraya başka bir zaman ,da gitsem, kendimi kendi evimde sa- nacağım! Kadın, Çariston Ahmedin diğer eş- yalarımı da, Axsarayda seyyar kömür cü Mustafaya sattığını söyledi. Derhal oraya gittik. Mustafa, Çariston Ahme- di tanıdığını, onun hırsızlıkla geçindiği ni bildiğini gizlemedi. Fakat ondan eş- ya satın almadığını söyledi. Halbuki «- vinde bir araştırma yapılınca , bütün eşyalarım meydana çıkarıldı. Hattâ da- ha başkalarına ait çalınmış eşyalar da bulundu. Ve Mustfa da, «çalınmış eş- yaları, çalınmış olduklarını bilerek al- mak» cürmile mahkemeye verildi. Dört aylık hafiyeliğinin, muvaffakı- yetle biten macerasını tamamlayan Sa lih Cevat gülüyor: — Maamafih, bu hafiyelik banâ si- mitçiliğin çok Vörlı bir iş olduğunu öğ- retti. Hafiyelik etmek simitçi kı': Bana girmiştim ya? Eh. simitçi kı lığına girince, elindeki değneğe yalan- dan birkaç simit takar elbet Birisl: «Şuradan bir simil ver!e derse: — Hayız... Veremem. Ben simitçi de- Bilim, bu kıyafetle hafiyelik ediyorum! cevabını verecek değilsiniz a? Ben de g sırada isteyenlere simit sat tim tabii. Fakat talipler 0 kadar çok- ._lu ki, nerdeyse, simit salmaktan hafi- İyelik edemiyecektim?, n Naci Sadullah | Facak kırmanın cezası Karaköyde oturan Fikriye isminde bir kadın ayni evde oturan Hüsnünün ayağına taş atmak sutetile bacağının kırılmasına ve 2 ay hasta yatmasına sebebiyet vermiş olduğundan 3 üncü ceza mahkemesinde yapılan duruşması sonunda 8 ay müddetle hapsine karar verilmiştir. Bir tramvayda iki yankesici Aksaray tramvayında Süreyya ia- | minde bir adamın 50 lirasını yankese-| cilik suretile çalan Abdullah bir sene| 2 ay hapse mahküm edilmiştir. Ayni tramvayda Eftim isminde bir Tarihten Sayfalar : Bir ata binat! Cengiz, eski düşmanlarından Cebeyi Ordusuna kuman- dan tayin etmişti. Onun yaptığı her şeyi unutuyor, yalnız beyaz ağızlı atını öldürmesini unutamıyordu. Fakat Cebe bunun çaresini buldu. Civardaki bütün kabileler boyun eğ- mişlerdi. Fakat Yissu kabilesi düşmanlıkta inat ediyordu. Doğrusu bu işi de iyice beceriyordu. Çünkü bu kabilenin için- de yaman yiğitler vardı. Bol yeleli at- larmın sırtında bir maymun çevikliğiy- le sağa, soala, öne, arkaya dönerler; dört nal kaçarken bile oldukları yer- lerde duruyorlarmış gibi arkadan ge- lenlere ök yağdırırlardı. Bunların arasında Cebe adında bir delikanlı vardı ki hepsinden yamandı. Timoçin onu kaç defa bir boğazda, bir ovada, bir su kenarında sıkıştırmış: — Eh, şimdi kapanda bir tilkiden farkın yok. At silâhını da teslim ol! Demiş, lâkin en umulmadık bir za- manda ortadan kaybolduğunu görmüş- tü. Timoçin san zamanlarda yanındaki Kumandanlara dönerek şöyle demişti: — Teslim olsa bile şu usta delikanlı- yı öldürmeye elim varmaz. Böyle bir lasker benim için bir orduya bedeldir. Lâkin yola gelmiyor: S Cebe henüz yirmi yaşlarındaydı. Timoçin ona haber gönderdiği, ken- disinin ordusuna girerse kumandan ya- pacağını haber verdiği halde gene gel- memişti. Hattâ yalnız bununla kalmamış, son defa Sungun irmağının kenarında, Ti- moçinin askerlerinden bin kişilik bir kolu yalnız üç yüz kişi ile sıkıştırmış, yarıdan çoğunu kılıçtan geçirmişti. Timoçin kızmıştı : — Elime geçerse artık öldüreceğim. Diye homurdandı. Yaz geçmişti ve kış geliyordu. O yı- ln harplerini bitirmiş olan Timoçin şimdi de avlarına başlamıştı. Kısa kal- pakh, koyun kürkü giymiş olan esmer ve çıkık yanaklı Mogol atlıları yalçın dağlarda kurt ve ayı avına çıkmışlardı. Bir aralık Timoçin bir yamaçtan ge- çiyordu. Yolun dönemecinde birdenbi- Te gözleri dört açıldı ve haykırdı: , — Cebe!... Evet, bu Cebeden başkası Hem de yapyalnızdı. Timoçin kumandanlarına döndü: — Şunu yakalamalıyım. Diyerek atını mahmuzlamak istedi. Fakat kumandan Burguçi ileri atıl- dı — Bırak ta ben gideyim. Onu her halöde yakalarım. Timoçin kendi âtını verdi: — Şuna atla! Başkasile yetişemez- sin ! Bu, ağzı ak bir attı. Timoçin onu göz bebeği gibi severdi. Burguçi hemen ona bindi. ve ileri sürdü, Sahiden de kasırga gihi gidiyor du. Biraz yaklaşınca sadağından bir ok dı ve Cebeye attı. Fakat vuramadı. Sıra Cebeye gelmişti. O da sadağından bir ök aklı ve #tının üstünde geriye dö- nerek Burguçiye attı. Ok, vızlıyarak İ- deri fırladı ve döştoğru atın gözünden girerek beynine saplandı. Timoçinin kumandanı bir defa sal- landı. Sonra yıldırımla vurulmuş gibi yıkılan atla beraber yere düştü. Cebe gene kaçmış ve kürtulmuştu. Burguçi utandı. Timoçin kızdı : - Eğer bir gün bu delikanlının öl- düğünü görürü veya duyarsam bir ku- mandanımi kaybetmiş gibi olacağım. Diye söylendi. Ağzı ak atın ölümü de onun çok ca- nını sıkmıştı. 1208 de Nayman Hanının son oğlu, artık (Cengiz Han) adını alan Timüçi- nin önünden kaçmış, Kara Hatay hü- kümdarı Çilokuya sığınmıştı. Ciloku eğlencesine düşkün bir adam- dı. Göbi çölü, Ceyhun nehri ve Tibetle değildi. ,Sibıryı arasındaki büyük imparatorlu- ğunun işlerine bakmıyor, avla ve eğ - lenceyle vakit geçiriyordu. Kara Hatay hükümdarı, Nayman Ha nının oğluna kızını verdi. Fakat damadın gözü tahttaydı. Biraz zaman geçince: — Gideyim, babamın kabilesinin dö adamin yeleğini jiletle kesmek sureti- | küntülerini toplayıp geleyim. Sizin işi le 600 lizasını çarpan sabıkalı Cafer de | nize yarar, 1 sene 9 ay hapse mahküm edilmiştir, ASA vi Dedi. Ciloku ona yardın I Cengiz yeler ve asker verdi: — Senin adın (Koçluk - Göçtük Han) lerle kendi kabilesini topladı. Kayna- tasının düşmanı olan Harzem Pad . tay Hanının payitahtına girdi. tasıma saygı gösterdi, fakat büyük bir hükümet kurdu. Göçlük Han müslümanlara düşman kesilmişti. Çünkü kendisi Hırist larak büyütülmüştü. Karısının zorile Buda dinine girdi. Herkesin dinine ka- rışmağa başladı. ğ Hattâ bir sefer Kâşgara gitti. Tellâl- — lar bağırttı: — Ya Hiristiyan, yahut ta Buda ola« caksınız. İslâmlığın batıl olduğunu :8- bat edebilirim. Kim hak olduğunu id- dia ediyorsa gelsin! Bir Meclis kurdu. » Müslüman âlimlerin reisi olan Alâ- eddin -. hmet ona yaklaştı ve İslâmlı- ğın hak olduğunu isbata çalıştı. Fakat Göçlük Han kızdı ve Hazreti -Muham- mede sövmeğe başladı. O zaman Alâ- eddin, bağırdı: ğ — Ey hak din düşmanı, ağzına top- rak doksun! Han, bu kıymetli âlime birçok zülüm ler yaptıktan sonra medresesinin ka- — pısına astındı. İşte Cengiz bunu duydu. — ğu zaman: 4 — Göçlük Hanın Hanlığı artık göçe- cektir. Diyerek yirmi bin kişilik bir ordu ha zırladı. Bunu en yiğit ve usta kuman- danlarından Cebeye verdi. Cebe on yıl kadar önce Cengi şa çıkamıyacağını anlamış ve: * — Senin askerin olayım. Sana hiz- met ederim, a Diye haber yollamıştı. Cengiz de bu- — nü kabul etmiş, yalnız ağzı ak atını öl- dürdüğünü hiç unutamıyacağını söyle- Mişti. ç Cebe bunu herhalde unutturmak is- tiyordu. Cebenin ordusu bir kasırga hıziyle Kâşgarın üzerine yürüdü ve Güçlük Han korkusundan kaçtı. Bir ucundan bir ucuna günlerce at sürdükten sonra varılan koca bir ülke Cengizin idaresine geçti. Fakat bu za- ferin Cebeye vendiği sevincin başka ve çok büyük bir sebebi vardı: Bu da Kâş gar civarında ağzı ak atların bolca ol- masıydı, ) Cebe hemen dört tarafa adamlar sal- dı: — Bini tane ağzı ak at isterim. Dedi. Adamlar dört yana saldırdılar, bin- den çoğunu getirdiler. Cebe bun ardan hin tanesini ayırdı ve Cengize yoladı. — Şunu da söyletti: — Vaktiyle senin bir atını öldürdüm. Onun yerine bin tane gönderiyorum. Artık unut... Unutmamaya imkân var mıydı? 4Ğ