Spor peygamberierimize spora dair dersler Bizde üç türlü spor adamı vardır: ! — Tınağına kadar sporcular, 2 — Sözde sporcular, 3 — Spor için yaratılmayan sporcular | İşbu derslerim spor ilminin kun._va-l e fını vücude getirecektir. Bu külliyatta neler var, neler!.. İşe, spor peygam- berlerini ele alarak girişiyorum. Bu Peygamberlerin neşrettikleri kitaplar, üÜmümetlerine zekât yerine ihsan buyur dukları mevkiler ve payeler, arkadaş: hıktan, boşluktan istifade ederek elbisei! | ruhaniyelerini lâbis oldukları halde beynelmilel spor meydanlarında bir at let gibi arzı endam edip frenklerin bile hayrete düşürenler.. ilâh.. Hep, hep bu spor ilmi külliyatına dahildirler. * Peygamber diye şaşmayınız, kendıni peygamber zannedip «huruç» eden ni- ©e mebhdiler vardır. Bakınız size şura- tıkta bir hikâye anlatayım: Vaktiyle Aksarayda mütteki, müte- deyyin, musalli, bir zak varmış... Her Sabah, gecenin karanlıklarını yırtarak Yaz ve kış demez sabah namazına ca-| | Mie gelirmiş... Bu zat ümmi olduğu hal1 — e herkese bir allâme gibi vaiz ve na- Bihat eylermiş... Etrafı o kadar cahil, © derece boş imiş ki; herkes bu zatı bir Mehdi gibi kabul ve taabbüt ederler- Miş... Gel zaman, git zaman bu hale fıhımmülü kalmıyan — bir külhanbevi İşi büsbütün azıtmak ve adamcağızı ti- Marhanelik etmek için şöyle bir iş yap- Mağa karar vermiş: Bir gece, camie gi- Terek mihrabın duvarına fosfarla şun- ları yazmış: «Uhruç ya Hacı Ahmet!..» Zikrettiğim zatın ismi Hacı Ahmet- MNiş, ve her sabah mihrabın muayyen yerinde namaz kılarmış... , Hacı Efendi sabahleyin na - h_'n Belmiş ve doğruca muayyen ye- !. Palaya asılmış, meydana atılarak meh Giliğini ilân eylemiş. Marhaneye sevketmişker... —r&ı hikâyeyi yazmaktan kasdim şu- Batnâli caddesinde geçinen birçok spor $ömezleri, ve bunların da Mehdi Hacı Ahmet Efendi gibi peyyamberleri var- dır. Hacı Ahmet Efendi palasını, bun- lar da kalemlerini çökerek ortaya gel- -— Mişlerdir. erimle bunları ıslah etme- memleket sporuna faydalı olma temine çalışacağım... Çünkü; bu ben de yapmasam öbür Mehdi gibi hakkından gelecek çikmiya- Kai — Birinci ders — ıî Bizim spor âleminin de peygamber- leri, müçtehitleri, çömezleri vardır. Size burada umumi bir tarih yapıp : g.hııhı geçmişlerden — ve hattâ bugün — Garpte /— Üen bahsedecek değilim. Bu kısım bu — Bün mevzuumuzun haricinde kalacak- — Tir. Dersimiz: «Spor ve Spor peyyam- |“Perleri» dir. h_M; *Spor ve Spor peygamberiler' » | Bir kere; spor nedir ki? Sporun pey- Rümberi ne ola diyeceksi: ? Size spo- Fu tarif etmeden evvel insan yaradılı- —Öit ve bu insanın dünyaya kaç çeşitte hlı'!iünı anlatmam |âzmndır. Şimdi; kulak kesilip dinleyiniz: için insah yaradılışı üç türlü r. Birincisi; Allah taı > Adabnik () Ötesi cansağlığı... Tabif yakalayıp ti- ğ ke Sporcu olmadığı ve spor ilmine âşi- Yazan : Saml Karayol | Sami Karayel özene, bezene, kafasından, adalesinden, kemiğinden tırnağına kadar sporcu o- Jarak yaratılanlar... İkincisi: Dünya yüzüne sporcu lâzım olduğu zaman, Allahın bu işle meşgul olamıyacağı bir günde, meldikeleri ta- rafından halikin kalıbına basılıp yara tılarak kapıp sağverilenlerdir. Üçüncüsüne gelince: Ne Allah, ve ne de melâikeleri tara- fından hiç bir meslek için yaratılmayıp ,sırf dünyada kalabalık teşkil etsin di- ye yeryüzüne koyverilenlerdir. | — Çocuklarım! Bu ilmi tasnifi anla- dınız değil mi? — Eğer, içinizde üçüncü tasnife şah şşen mutabakati olduğunu hissedenler varsa dersimi lütfen terketsinler.. Çün .kü, bu gibiler çalışmakla ne ameli bir sporcu olabilirler ve ne de mütehassıs bir sporcu... — Aferin! Demek içinizde hiç üçür- ,cü yaradılışa mutabakati olan yok öy- mi? Memnun oldum, — Peki, ikinci sınıf yaradılışa men- #sup bulunduklarını da hissedeniniz yok u? — Eâvr.bunı da süküt edip cevap SON POSTA vermezseniz, derhal bu gibileri muaye neden geçirip pasaportlarını verece - ğim, Ufak tefek kıpırdamalar ve yadırga- malar... Bunlar da kim? * — Sen gel bakayım! İsmin ne? — Ha, şu!... Ta, kendisi,.. Sen, meş- hur bir muharrir, Türkiye sporunun en yüksek &por mütehassısı ve otoritesi... diye meydan çala kalem geçinen (...) sin değil mi? Peki; önceden sualime ce- vap vermeyip te neden muayeneye tâ- bi tutacağım dediğim zaman rensin a- tıp kıpırdamağa — ve göcüunmağa baş- Jadın? — Kelli, felli şahsiyetine rağmen sen muayeneden korkarsan — diğerleri ne — Anlıyorum, görüyorum, sen bir çok payeler âlmışsın ama, hiç te bu mevkilerin seninle totabuku yok, He- |, le, şöyle bir soyun. Evvelâ bir yaradı- lışını muayene edeyim. ah Allah Ne biçim sporcu, ne biçim spor mütehassısısın sen ! Kaç fa nile bu sırtında, Yoksa, kendini bir peh Hvan, bir atlet gibi kalın göstermek |için mi giyiniyorsun bu kadar? Hele, | |su ceketinin pamuk doldurma omuzla rına bak!. Beline sarılı olan da ne ? Lâstik korse hâ!. — Gel şu Hesyometre âletinin başı- pal.. . Görüyorsun ya!. Cümleli asabiyenle adelâtın arasında müvazenet yok... Bu, sporcu olamaman için en birinci sebep. Ayrıca bir Fiziko Pisişik tahlile hacet İzmirden Röeortg[!arrî'r 28 İstanbula dönüş Kayığa binmeden kayık parası nerede verilir? — Tren tarifelerinin ucuzlatılmasından meğer zarar görenler de varmış ! — Büfecinin ha- şuna gitmiyen vapur İzmirin fikir adamları hiç olmazsa yüzden aşağı de; . Bunların arasın- da Cenevredeki Jean Jacgues Rous - u enstitüsünden Çıkan ve Maarif âleti taliımi ve terbiye — dairesinin ndan kız öğretmen — okulu müdürü Rahmi Ba'aban; Kültür mec- müuası sahibi kuvvetli edip ve yaman Bir hatip olan Asım İsmet; Türk Sesi gazetesini ç: an ve tasşavvufa kaçan zlü şiirleri olan lise cd nar; Anad. sa mücade vaffak olan sefi kültürü çok kuvvetli bir âlim ve müuharrir olan Hakkı Baha; «Çakıl taşlarır şairi ve kız lisesi müdürü Nec- meddin Halil ön sırada başlı başları - na çok değerli birer varlıktırlar, İnsan bunları gördükten ve bildik - ten sonra İzmirde çok hareketli bir fi- kir ve san'at hayatı doğmadığına şaşı- yor. Anlaşılan şudur ki: At var, fakat meydan yok... çi * İzmirin 0 meşhur sonbahar günleri başlamıştı. Sıkıntılı bir hava, kara bir Yazan : Kadircan Kaflı : 1 v | purdan rıhtıma kadar boşaltma parası -| meselâ Pireden İzmi yolcuları hangilerdir? Aman bayım, buna da binip te esi | * Liman ecnebi vapurlarla dolu ... mirin en canlı zamanı... Şatlarc . caman yığınlar halinde üÜzüm ku ulari aları var. Boşaltır € işleri çok zor ve yav tiğime göre bir zama e kadar — vaput — navlunundan daha yüksekmiş. Şimdi — sanmam ki böyle olsun. Fakat her şe, — ye rağmen bügünkü vaztyette Türki | yenin en büyük limanlarından sine yakışmıyacak kadar geridir. * Ş Vapurda ithalâtçı bir İzmir tücca « rile tanıştım: Ğ — İthalâtçılar hep İstanbula gilmiş — ler, Yetecek kadar kontenjan mı ver « — miyorlarmış? - Asıl sebep o değil.. Artık mal ak mak için dışarklan İzmire gelenler çol azaldı. — Neden? gök ve aralıksız yağan sıkı bir yağ - mMmür... Gelirken ağzım yandığı için dönüş- te iki gün önce acentaya telefon et - tim ve kamaramı peyledim. Eğer ge - 'cikseymişim gene prugramım altüst o- Tacakmış. Hareket günü limana gittiğim za - man çok hayırlı bir vaziyetle karşı - laşlım. Vapurun yanına üç dört tane şat uzatmışlar ve büyük Avrupa lı - manlarındaki (Doch) lara benzetmiş- ler. Önce vapur yolcuları kıçtan rıhtı- ma bağlanımız olan vapurdan sandala bünerler, on adım ütedeki kıyıya çık - mak için denizde beş altı yüz metre dolaşarak yolcu salonuna — giderlerdi. Kayıfa binmek, oradan çıkmak, hele eşyaları taşımak birer baş belâsıydı. bu hal ayni zamanda tehlikeli olurdu. kadar hiç zahmet çekilmez de şu on a- yok. Alelâde bir birdirbir oyununu bi- Je müvazenetle oynayamazsın!.. Vücu- dünün Konstrüksiyonuna gelince; bu da fiziki sporcu olmana mâni. Bir ke- re; kısmı ülyanla, kısmı süflân arasın da müşabehet yok. «Hanş» ların geniş, göğsün çok dar, omuzların basık... He- | radaki kayıkçıların işsiz kalmaları| yi de, o sıska kolların hali ne?.. Giyin, sı- nıftan çık! Sen, değil spor muharriri, peygamberi ve otoritesi, çömezi bile o- Jamazsın. Çünkü yaradılışın noksan. dımlık karaya çıkabilmek başlı başına bir işkence olurdu. Tamıdık bir banka müdürü şunları anlattı: — En sonra yaptırabildik. Yaptırmak istemiyenlerin bütün endişeleri Şu - imiş. Altmış dört kayıkçı varmış. Bun- lar, başka yerde kazanacaklarına şüp- he olmuyan ekmek paralarını burada kazanamıyacaklar diye garbi Andolu- Dünyaya gelirken sporcu bir vücut ola , dan vapura binip çıkan Iki milyon yol- (Devamı 12 inci saylada) Çek takımı Güneş ile - bugün karşılaşıyor Çeki Karlin profesyonel futbol ta- kımı büugün üçüncü maçını Güneş ta- "LM îfi. kımile yapacaktır. Galatasarayla berabere kalan, Fe- nerbahçeye ise galip gelen Çek takımı ir gün dinlenmiş olmasından bilisti- fade bugünkü maçı da kazanarak İz-- tanbuldan şerefli bir netice ile dönmak isteyecektir. Denize dalar gibi kaleye saldıran Çek hücum hattı, mühacimlerine na- zaran daha zayıf olan Güneş müdafa- asını bugünkü vaziyetlerine göre hay- |i hırpalayabilecek bir haldedir. Güneş hücum hattının merkezden 'ziyade soldan yapacağı hücumlar oyun ki Acaba, Galatasaraya ve Fenerbah- | üzerinde tahmin edilen tehlikeleri do- yaşayan spor peygamberlerin- |çeye nasip olmıyan galibiyet tadı Gü-| gurabilirse Çek müdafaasının bir neşe yüzünü gösterecek midir? Çeklerin hemen mağlüp edilivere- ceğini kabul etmek pek doğru bir gö- rüş değildir. gol yemesi pek güç olmıyacaktır. Mühtelif ihtimaller dahilinde cere- yan edecek oyun daha ziyade Güneş müdafaası önünde toplanacak olursa Maamafih her #sporun kendine ' Çekleri İstanbulda son bir defa daha mahsus öyle cilveleri vardır ki insanın çok defa hayretten ağzı açık kalır. İ_ki oyünunu gördüğüm kımı burada yaptığı oyunlara nazaran bizden yüksektir. galip gelmiş görmek hiç kimseye gay- ri tabil bir netice gibi görünmemeli- üz Çek ta-|dir. Fakat belki de Çeklere toprakları- cunun, çekmediği kalmıyordu. * Elimizi sallryarak rahat rahat yü - rüyeceğiz sandık,.Fakat şata ayak bü- | esessesenenesccncc sar basmaz üç kişi birdan önümüzü kesti. Sorguya çektiler: — Yolcu musunuz? — Bvet... ların bize nazaran daha olgun, hattâ| — Uğurlamak için gelen iki arkadaştan daha dişli olduklarını göstermektedir, | birine döndü: — Siz? — Değilim. — Yirmi beş kuruş ver. — Niçin? parası... — Ne kayığı?. Biz kayığa binmedik —Okun... kaç Diğeri anlattı: — Kayıkçılar ne yiyecekler bayım? Elbet böyle yapacağız? — Sadaka veriyoruz desene!. AL. İkinci arkadaş: — Ben Diyerek yürüdü. — Bilet? — Vapurda alacağım. Ve kayığa binmediği halde kayık parası vermek mecburiyetinden kur - mızda ilk mağlübiyeti tattırabilmiş ol- | tuldu. Bu yüksekli aramızdaki farkın pek | mak bugün için Güneşe nasip olan bü- | Birisi bundan şikâyet ediyordu. Baş- rafından |büyük olduğunu anlatmıyorsa da ön- Yük fırsatlardan biridir! o..n..-_. ka biri bunu duydu ve Sirİ li eeei A Dalgalı, soğuk ve rüzgârlı havalarda ! zarar edilir mi? Öyle ki İstanbuldan İzmire gelinelye | a) — Trenler ucuzlayınca herkes İstane — bula akm etti. Tren ücretlerinin ucuzlatılmasındı çıkan faydalar hiç şüphesiz pek çok tur. Fakat eğer İzmirli tüccar yamıl « mıyorsa bu yüzden zarar gören de vari mış demek. Bu iktısat kanunları sahi«s den şaşırtıcı şeyler... * ç Vapurun güverte yolcularına mah- sus büfeyi idare eden adam bir arka; daşına: — İş yok... Gene zarardayım. Diyordu. F Bu sözü tuhaf buldum, söze karış — tirm: * — Vapurda bir karış boş yer yok; ğ Bu kadar kalabalık olduktan sorıra hig — TT SA R AMT ÇATT DAT TAT D AM AD Te ae — d SO Büfeci dik dik yüzüme baktı. Bakış- rında: — Sen ne anlarsın? Diye çıkışan bir hal vardı. Cevap verdi: — İyi âmma yolculara iyi baktınız mı, bay? Hepsi de kadın... K — Kadın olsun! — Kadınlar para harcamazlar ki: İça — içmezler, yiyeceklerini berâberle « rinde getirmişlerdir, içlerinden bir a tiryaki sabahleyin birer çay veya kah- — ve içer, işte o kadar... Otuz kırk çayla — elli altmış kahveyle idare eder mi bü — l!?HerıeIzriçlıımumonügııvo- 3 riyorum. 4 Düşündüm ve ona hak verdim. BDe ae aA SN ee DST ol Resimli zabıta hikâyesinin hal şekli Müfettiş apartımana girince masâ- da iki tane şapka gördü. (10 numa- na kemali emniyetle kani olmuştu ki, Ros ilkönce gelmişti. Zira Vaytin yu- muşak fötr şapkasının bir kenarı, me lon şapkanın üzerine gelmişti. Ma- dem ki Ros, Vayttan evvel apar'ıma- na gelmiş bulunuyordu. Şu halde bu ölüm vak'asından haberi olacak'ı. İş- te müfettiş, katifin bir falsosunu mey dana çıkarmış, bu suretle onu yaka- | — lamıştı,