Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
TERETE, FŞ Bübiâlid e açılacak kör, sağır ve dilsizler mektebi Dilsiz, sağır ve körler kurumu reisi “ Memleketteki dilsizlerin ekseriyetini kadınlar teşkil ediyor ,, dedikten sonra kulağıma fısıldadı: “Aman bunu yazma, bütün bekârlar kapımıza dolarlar ! Yazan : Selim Tevfik İzmir sağır, Babıâlide, bir — «Dilsizler, körler mektebi» açılıyor. Dün, dilsizler, sağırlar, körler ku - rumu reisi Süleyman Gök ile konuşu- yordum. Önun söylediğine göre, mğm- leketteki dilsizlerin sayısı yirmi bine yakınmış. Bence bu hesapta mutlaka bir yanlışlık var. Çünkü kılıbıklarıp yekünu bile yirmi binden beş on misli fazladır. Şoförlere sorarsanız, — memlekette yüz binlerce sağır vardır. Otomobil altında kalanlardan sual eylerseniz, memlekette yüz binlerce kör mevcuttur. Bu itibarla, bir sağır - lar, dilsizler, körler mektebi açılaca - ğını öğrenince parmağım ağzımda kal- dı ve: — Acaba, dedim, bu kadar talebeyi hangi bina istiap edebilecek? Fakat, sağırlar, dilsizler, körler ce - miyeti reisinin sözlerinden anladım ki, şimdi açılacak olan «esağırlar, dilsiz - ler, körler» mektebi nümuneliktir. Çünkü Süleyman Gök: — Şimdilik, diyor, ancak yirmi ta- lebe alabileceğiz! Daha fazla talebe almak arzusun - daymışlar amma, maalesef gelirleri müsait değilmiş. Koca sağırlar, körler, dilgizler kurumunun bütün — varidatı, takvim satışından ibaretmiş. Şimdi bu yirmi talebeyi seçerken çok titiz dav- ranıyorlarmış. Çünkü dilsizlik, sağır - lhik dolandırıcılığı yapan açıkgözler de varmiş. Bunlardan bazıları, dilsiz gibi dav- sağırlar, ranarak dilsizler cemiyetinin hamiye- tini dolandırmışlar. Şimdi cemiyet â - zaları, bir daha dolandırılmamak için çok sıkı davranıyorlarmış. Kendile - rinden yardım istiyecek olan körlerin, dilsizlerin, sağırların hakikilerini sah- kör ve dilsizler mektebinde kör talebenin orkestrası telerinden ayırt edebilmek için akla gelmedik çareler düşünmüşler. Fakat dilsizlik sahtekârlığı yapmıya niyetli olanların gözlerini açmamak için, bu çareleri ifşa edemezlermiş. Dilsizler cemiyeti reisi Süleyinan Gök, bana, bayramıdan sonra tedrisata başlıyacak mektebin binasını da gez - dirdi. Talebeler, Yeni Nesil mektebi öğretmeni Bayan Neyyire tarafından okutulacaklarmış. Bayan Neyyire, İz- mir dilsizler mektebinde iki sene staj görmüş kıymetli bir hocaymış. Bence bu mektebin müdürlüğüne de, zoriu bir kaynana bulmalı. Onu göre göre, biçare dilsizler de çenelerini açmanın yolunu öğrenirler. Fakat şaka bettaraf. Yeni mekte - bin konforuna hiç diyecek yok. Yep - yeni sıralar, pırıl pırıl yemek masala- rı, gicir gicir karyolalar... İnsan bunları gördükten sonra: — Gözün kör olsun! — Dilin tutulsun! Sözlerinin hâlâ birer beddua sayıl- masına şaşıyor. Eğer dilsizler, körler, sağırlar mek- tebi, takvimlerini satıp ta kadrosunu, konforunu biraz daha genişletirse bu eski ve meşhur bedduaların birer ha- yır dua şeklinde kullanılacakları mu- hakkak! Refaha, rahata, şefkate, ihtimama, bilgiye kavuşmasını istediğiniz bir düşkün ve namuslu ahbaba rastladı - nız mıydı, hemen teselli vereceksiniz: — İyi olur inşallah... Üzülme, Al - lah büyüktür. Senin gözünü da kör e- der elbet! Açılacağı gazetelerle ilân edilen dil- sizler, körler, sağırlar mektebine, da- ha şimdiden, müthiş bir tehacüm. var- mış. Fakat müracaat edenler içinde GÖNÜL İŞLERİ! | “Bir erkeğinî:ocuk İstememesinin Sebepleri.. Bir kadın okuyucum kocasının ço- cuk istememesinin açıkça söy.ene- ninden gayri bir sebepten doğabile- ceğinden şüphelenmiş, bana soru - yor. Söylediği şu: «Üç senedenberi evliyiz, bu müd- det zarfında bir kaç defa anne ol - mak ihtimalinden şüphelendim. Her defasında da kocamın muhalefet eri ile karşılaştım: Zengin değiliz, bakamayız, sefil ederiz, dedi. Fakat ben içimden dü- şünmiye başladım: — Acaba kocam benden ayrılmak mı istiyor, diye merak ettim, ne dersiniz, kocamın ileriyve sürdüğü sebepler ne dereceye kadar varit - tir?» * Gerçekten bazı erkekler hedef it- Ğ dB Tni * yad Si AOA L 7 ga ÇA l l , hizmetçi alınır, zevce değil. tihaz ettikleri hayat seviyesine va- rıncıya kadar çocuk sahibi olmak - tan çekinirler. Gerçekten bakıp bes- liyemiyeceklerini düşünürler, fakat bir defa korktukları ihtimal ile kar- şılaşınca endişeleri birden silinir, yerini neşe kaplar, Sonra bir sınıf erkekler de vardır ki onlarda çocuk istememe meyli :z- divaç rabıtasını muvakkat telâkki etmelerinden doğar, fakat bu smıf erkeklerin sayısı çok mahduttur, gizli düşünceleri de çabuk anlaşılır. Ben bu meselede daha ziyade iik şıkkın mevzuu bahso'duğunu sanı - yorum. Bu takdirde ise vaziyeti ida- re etmek kadına düşen bir iştir. * *& * Bayan Kadriyeye: İnanmayınız, nikâh memurunun kara kaplı defterine yazılmıyan hiç bir akit muteber değildir. Noterde TEYZE $ ; Selim Tevfik S vVıkralar Defterdar Yahnikapan V O, © , —< - “U(ıı_ı, Z, 1625 de Osmanlı devletinin delter- darlığı «Yani kapan» lâkabiyle meş- hur Abdülkerim Efendi yapardı. Bu lâ- kap ona talebeliği zamanından kalmış- tır. Beyazıt imaretine mülâzemeti es- nasında aç gözlülüğü ve sofraya yemek geldikçe kurt gibi saldırıp dolmaları, yahnileri kapışı ile «Yahni kapan» is- mini almıştır. * Müjdecinin âkıbeti 1638 de Dördüncü Murat Bağdadın fethine gidiyordu. İzmitten ayrılı: ay- rılmaz, kendisile beraber gelen Hase- kilerden birinin İzmitte bir erkek ço- cuk doğurduğu haberi geldi. Müjdeyi | Galiba Aksaraylda oturuyordu: Uzun getiren adam Muhafaza altına alındı, ve tahkik edildi ve doğan çocuğun er- kek değil, kız olduğu anlaşıldı. Acalcı 'ile müjdeyi yanlış getiren cerci Padi-| şahın emriyle esasen derhal kazığa vu- | rulğu. | * Tüfek ve kılıç işiemez kalkan Ayni sene ordu Padişahla beraber | Musula vâsıl olunca, bir Hint elçısı gel| di ve Dördüncü Muradın haki payine yüz sürerek getirdiği bir sürü zi kıyv- met hediyeleri takdim etti. Hediyeler içinde fil kulağından ya- pılmış ve üzerine gergedan postu ge- çirilmiş (tüfek ve kılıç işlemez) bir kal kan vardı. Dördüncü Murat bu kalkanı önüne koydurdu. Eline geçirdiği bir tuğla ile o kadar müthiş bir kuvvetle vurdu ki, tuğla kalkanın bir tarafından geçip ö- teki tarafından çıktı. Padişah kalkanın içine 500 altın koy durarak elçiye iade etti. * Türkiyede ilk kadın eçi 1612 de Gürcistandan İstanbula bir kadın elçi geldi. Kadın sefir, Padişahı İran harbine devam etmeğe teşvik e- den Özbek elçilerile uğraştı, harbi dur durmak istedi, Fakat muvaffak olama- dı. ; körler çok azmış. Çünkü körlük, gözle görülür bir bedbahtlıkmış. Bu itibar- la, gözlerinden mahrum kalanlar, a - vuç açıp, körlüklerini teşhir ederek para kazanmayı, mektebe yazılmaktan daha kârliı buluyorlarmış. Yani, sizin anlıyacağınız en açıkgöz sakatlar kör - lermiş! Ben! — Acaba, diyorum, körlük, sağırlık, dilsizlik te irsi midir? Cemiyet reisi: — Asla diyor... Hattâ meşhur ha - tiplerimizden birisi, cemiyetimize da- hil bulunan bir dilsizin oğludur! Son - ra, bizim âzalarımızdan çoğu, çok mes'ut izdivaçlar yapmışlardır. Me - selâ geçenlerde, kör bir erkekle, dil - siz bir kadın evlenmişti. Çocukları hiç kusursuz doğdu. Güldüm: — Kör bir adamla, dilsiz bir kadı - nın evlenmesi... Voltere göre ideal iz- divaç! Kadının bütün günahlarına e - bediyyen göz yummuş bir koca, ve kocasının başının etini yiyememiye mahküm bir zevce! Mes'ut olmamala- rına imkân mı var ki? Bay Süleyman Gökün, ayrılırken söylediğine göre, memlekette mevcut dilsizlerin ekseriyetini kadınlar teşkil ediyorlarmış. Bay Süleyman Gök: — Fakat, diyor. Sakın bunu yazma- yın... Çünkü evlenmek niyetinde olan bütün bekârlar kapımıza dolarlar! b A Se A m a d L .. —a 8 M Nİ l'ğî' Gençler eroin adlı mel'unE zehire nasıl alışıyorlar? Hakiki müşahedelere müste'"v.ı'"h levhalar ve bunlardan çıkan netict| ; Yazan : «Beyaz Ölüm» ü ben ilk önce şöyle( Nahit isminde bir arkadaşım vardı. boylu, güçlü, kuvvetli oldukça güzel bir delikanlıydı. Bir gün adliye koridorlarında kar - şılaştık. Şuradan buradan konuşurken: — Gel bu akşam buluşalım seninle, dedi, şöyle biz bize bir eğlenelim. O akşam buluştuk, içiyorduk. Bir a- ralık masadan kalktı. Avdet ettiği Za- man halinde hiç bir fevkalâdelik far- ketmedim. Bir kaç kadeh daha içti. Müthiş terliyordu. Merak edip sor - dum; — Terliyorsun Nahit? Cevap verip vermemekte tereddüt ediyor gibi bir durakladı, sonra bir - denbire: — Aldırma, dedi. Gene sustu. Ve birdenbire damdan düşer gibi! — Sen hiç eroin kullandın mı? diye sordu. — Hayır. — Yazık. — Neye yazık? — Öyle bir zavki var 'ki... Nasıl alıştığını anlattı. Daha bir haftadır içiyormuş. — Arkadaşlar dans salonunda çe - kiyorlardı. Bana da verdiler. Öyle zevk 'i ki... Sade rakı ile beraber içilir- se böyle terletiyor. — Zevki nasıl? — Anlatamam. Kokladıkça anlaşıl- maz. Hem bir iyiliği varsa kullanması kolay. Şöyle bir gürdan ucile alır, bur- nuna dayarsın. Derin bir nefes alır - sın. Oldu gitti. Meze imiş, su imiş, hiç bir şey istemiyor. Al cebine bir paket| sokakta, evde, yazıhanede bir kenara çekil kokla. — Ne kadar koklüyorsun günde? — Bir, bir buçuk paket. — Kaç kuruşa paketi? — Boöy boy, 25, 35, 50, 60... Ben 25 kuruşluğundan alıyorum elveriyor, — * — Nahit yaptığın doğru değil, bu zehir insanı mahveder. — Yok canım istesem hemen bira - kırım. : — Nereden alıyorsun eroini? — Her yerde satıyorlar. Unkapanın- da, Çarşıkapıda, Sirkecide, Beyoğlun- da... Her yerde... — İçenler çok mu? — Bir sürü varız. O gece bu müthiş iptilâdan vaz geç- mesi için bir sürü nasihatler vardinı. Fayda etmedi. Nahide bir ay sonra gene adliye ko- ridorunda rastladım. Tamamen bit - mişti. Yarı baygın oturuyordu. Elbı - sesine, İrraşına o kadar ehemmiyet ve- ren, şık çocuk tamamen değişmiş, üs- tü başı, yüzü, bilhassa gözleri tama * men başkalaşmıştı. — Bu ne hal Nahit? dedim. — Sorma, harmanım, diye cevap verdi. — Harmanım ne demek? — Sabahtanberi alamadım. Boşta - yım da. Artık çalışmıyorum. Kemal kardeşim bana büyük bir iyilik eder misin? — Söyle, _ — Bana yirmi beş kuruş ver. — Ne olacak? — Şu zıkkımdan alacağım. Biliyo - rum olmaz diyeceksin, yaşıyamam on- suz Kemal. Artık iş işten geçti. Ben bittim. Nahit yalan söylemiyordu. * Bir müddet sonra bir ahbaba Nahi- di sormuştum. — Bırakmıştı, tekrar başladı, dedi. Ona son defa rastladığım zaman ge- ne eroini bırakmıştı. — AÂnnemi az daha öldürüyordum, | dedi, tekrar cehdettim. Bu sefer ko - layını rakıda buldüm. Geceli gündüz- lü tam bir hafta içtim. Şimdi iyiyim. Neler çektim. Bu toz insanda insanlık bırakmıyor. Son zamanlarda satıcılar, mallara hile yapar oldulardı. Kireç, aspirin falan karıştırıyorlardı. Günde Kemal Tahir Bir ay sonra ona tekrar rastladn!; l tamamen bitmişti ları satın almak büsbütün güçleş ** , ti. Paketi ele vermiyorlar, dükkânt koklatıyorlardı. Günde dört paketi P? papel eder. Bu kadar parayi ben BEİ zaman nerede bulurum, Başka bir V€ | ©ok tuttum. Bir kâğıt parçasını büküîkîh ince bir boru haline getiriyorum. # | tuz | boruyu burnumun tâ içine kabil ©l | * | duğu kadar sokuyor öyle çekiyorüf' | Mez Bu suretle eroin beynime tesir edi | Yani yordu. ; ' ' Biliyorum çok kötüledim. Eskid€ | V kullananlar zerresini vermiyorla Halbuki yeni alışanlar bu kadar t İ değillerdi. Ben de bir kaç arkadaşı f | | yarttım. Bunu hiç unutamıyorum. * | alçağım ben.., | O vakittenberi Nahidi hiç göt'm’— İla dim. Fakat tekrar içmeğe başladığ!' | İçin duydum. Şimdi nerede, ne halde, B* | turg lâ yaşıyor mu? bilmiyorum. İ M Kemgal Tahif | diğy i . yi : ;İarlz İki nun aş karıştırılaralf j yapılan bir takım ** Solda: Alt kısım siyah kadifed* dir. Üstündeki uzun ceket gri m? kendendir. Siyah jup çok dar ve ” dür. Ceket raglan kolludur. Ko!” dikişi üzerine (jur) yapılmıştır. * Aajurdan göğse de - modelde görd nüz şekilde - geçirilmiştir. Kollar * ğıya kadar boldur. Bilekler de b! siz ve yalnız lâstik konularak b müştür. Yaka tamamile kapalı 'biraz diktir. Te Sağda: Bu takımın üzerinden 51 gl | Ve lecek truvakar tayyör. Güzel bir K kıyafetidir. Kol dikişlerinden V€ Ğ b ğüsten aynı şekilde bir sıra jur gl! Ş rilmiştir. Yaka diktir. İki düğme * İlikleniyor. Yakanın et_rafmd:v?(i bir kürk band önden etekdere 4 i Fi N : F YL e HAŞ B SA b AM p BT V W eC İ . çi e? z " s. | dört paket vız geliyordu. Dahıv sonra- e ae amal ha ı AY A liniyor ve bütün eteği çeviriyor- — eR Di CA S e