Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
l-..l h AJ._ı__ıı._ııı 14 Sayfa SON POSTA —— “Seı Pnsta , NNN infrıkası 94 " BıR TÖRK ZABİiTi Mülâzem — Comll'in âkibeti â — İKİNCİ KISIM — A, R. Cemil ayni yolun diğer bir yolcusu ile birleştikten sonra âtıl bir hayat sürmekten kurtulduğunu görüyordu Cemil, gülümsedi: — İste, bu âlâ... Dedi. Ve sonra, sözüne devam etti: — Şimdi, beni dinleyiniz. Ben de size buradaki vaziyetimi anlatayım da.. yepacağımız işleri, ona göre, be- raberce tanzim ederiz. * “Ali Can Bey, Cemilin anlattıklarını büyük bir dikkatle dinledikten sonra cevap verdi: — Aman, azizim.. bu vaziyeti, sa - kın bozmayınız. Elimizde, Kontes OL ga gibi bir vasıta olduktan sonra, pek çok şeylere müuvaffak olabiliriz... Şu hale nazaran sizin yapacağınız şey, gayet basittir. — Ne2 — Arkadaşlarınız, burada görüle cek işleri sizin zekâ, dirayet ve anla - yışınıza terketmiyorlar mı?, — Evet. — Şu halde siz; bir müddet daha hiç kımıldamadan; bu vaziyetinizi hiç bozmadan bekliyeceksiniz. — Neyi bekliyeceğim? — Hâdisatı bekliyeceksiniz. Tabii bir şekilde vereyanlara tâbi olacaksınız. O cereyan sizi mühim işler üzerine sevkedecek.. — Boş yere vakit geçirmiş ölmü - yım. Siz, neticenin böyle olacağını tah- min eder misiniz? — İsterseniz size senet bile veri - rim, — Demek ki.. son kararımız, bu?.. — Evet. İkisi de, kısa bir düşünce geçirdi. Ali Can Bey sözlerine devam etti: — Şimdi.. sizinle görüşmüş, ve ar - kadaşlarınızın fikirlerini bildirmiş ol - makla, ben vazifemin birinci kısmını - yapmış oldum... Artık benim burada işim kalmadı. Yarın buradan hareket etmeliyim. — Ne tarafa gideceksiniz?.. — Tarla arıyacağım, azizim... E - limdeki tohumları serpecek feyyaz bir tarla... Onları da, ancak kendi muhi- timizde.. Türk muhitinde bulabilece -| gim. — Şu halde, bana muayyen bir ad- res veremiyeceksiniz. — Hayir... Fakat, ben sizi gizliden gizliye takip edebileceğim. Daima va- ziyetinizi öğreneceğim. İcap ettiği za- man da size derhal bir haber göndere - ceğim. Bir Doktorun - Günlük Sali Notlarından — (*) Kış, tifo ve Korunma çareleri Her sene kış başlangıcında tifo vak'a - larının arttığı grafiklerle tesbit edilmiş- tir. Tifo ve diğer barsak, bulaşık hasta- lıkları nihayet temiz ve fenni bir su ile fenni bir kanalizasyon karşısında daya- namaz. Salgınlar yapamaz. Şimdilik ya- pılacak iş muhakkak aşılanmaktır. Aşı- nın faydası mutlaktır. En iyi içilecek su terkos suyudur. Terkos suyu fennen iemizdir. Fakat ev- safi hükmiye ve kimyeviyesi diğer mem, ba sularına nazaran çok ağırdır. Bunun için içilemiyor. Her halde bütün aldığı - nız meyvaları bol sü İle iylce yıkamanızı tavsiye ederiz, Salatalar ve bu gibi çiy yenllen şeyleri, bir mürddet için ihtiyatla çok yıkadıktan sonra, az yemelidir. Tifolu ycrîere gitmeyiniz ve ateşli hasta- larla temas etmeyiniz. (“) Bu notları kesip saklaymız, ya « hut bir albüme yapıştırıp — kolleksiyon | yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir #oktor gibi imdadıniza m ge m s?h L Nişülr "e | |Zarfın üzerindeki — E, arkadaşlarla nasıl muhabere edeyim?.. — Şimdilik, buna hiç lüzum yok... Lüzum olmıyan bir şey için tehlikeye girmekte mana ne?.. Şunu unutmayı- nız ki, bugün Çarlığın istihbarat va - sıtası, her zamankinden çok müthiş bir şekilde faaliyet gösteriyor. En kü- çük bir şüphe, sizi altüst edebilir. O - nun için, sakın iz bırakacak işlere gi - rişmeyin. Ve bilhassa, muhitinizdeki |insanlara çok dikkat edin. Ortalık kararmıya başlamıştı... Bu, ayni yolun iki yolcusu, birbirlerine sa- rılmışlar; öpüşmüşler; birbirlerine mu- vaffakıyet temenni ederek ayrılmış - İardı. Ak Can Bey, gene ormamın içine dalmış, kayboluvermişti. Cemil de, düşüne düşüne şatoya avdet etmişti. Cemil, düşündükçe kalbinde bir fe- rahlık husule gelmişti. Odasına girip te başından kalpağını çıkarırken: — Çok şükür.. artık, miskin mis - kin oturmaktan kurtuluyorum. Ö - İnümdeki faaliyet sahasına atılabilece- ğim. Diye, sevinmişti. Ve.. aklına birdenbire Maşa gelmiş- ti. — Zavallı kız.. caba nasıl oldu?. Diye söylenerek Maşanın odasına geçmiş.. kapıdan girerken ona seslen- mişti: — Maşa.. nasıl oldun?.. Maşa, cevap vermemişti. Ancak ya- taktan, hafif bir inilti gelmişti. Cemil, hemen yatağa yaklaşmış, e- lini alnına dayamıştı. — Oooo.. zavallı yavrucak. Ateşler içinde yanıyor. Diye mırıldanmıştı. Maşa, hafifçe gözlerini açmış; uzun ve kıvırcık kirpiklerinin arasından sü- zülen melül bir nazarla dalgın dalgın Cemile bakmıştı. — Maşal.. — Maşal.. meydanda yok. A- — Beni tanıyorsun, değil mi; Ma - şaP.. — Evet, — Niçin cevap vermiyorsun?.. — İşte.. verdim. i — Çok mu hastasın, Maşa?, — Hayır. — Ah, yavrum, Hayır, diyorsun amma., sen, çok hastasın... Gel, be- ni dinle. Bir doktor getirtelim, — Hayır. Maşa, bir kaç saniye süküt etti. Son- mücadele eder gibi, büyük bir müş - külât ile: — Masanın üstünde.. bir.. mektup var.. lütfen., onu.. şato müdürüne |gönderin. Diyebildi. Ondan sonra, tekm da- hverdı. dı, balı:tı. Rusçayı epeyce ilerlettiği için zarfın üzerinde şu kelimeler, na - Jzarı dikkatine çarpti: (Mahremdir: (Kaza kaymakamı vasitasile, U. ALP. A, 24). Cemilin yüzünde, acı bir tebessüm dalgalandı: — Artık, hiç bir şek ve şüpheye lü- zum yok, Şu zarfın içindeki kâğıdın, benim hakkımda bir rapor olduğuna, hiç korkmadan yemin edebilirim.., şifreyi tamamen anladım. Bu harfler: (İstihbarat as - keri polis âmirliğine) demek Ymm 'dortte.bızımMışımn îı' vi İA £ Te Wt d & ra, sanki kendisini ezen bir kuvvetix “ Son Posta,, nın zabıta roman : 50 —HT Yazan : Hugh Austin İngilizceden çeviren : MUM Katıl odaya ne vakit gırmıştı ü Yapamazdım elimde değildi. Çünkü kapının arkasında sandalye da- yalı idi, açılmasına mâni oluyordu. — Anlamadım. — Kapının arkasında sandalye var- dı. Babamı tıpkiı benim kendi odamda yaptığım gibi kapıyı desteklemeye ic- Polis şefinin hissettiği heyret yü - zünden okunuyordu. Bir saniye hare - ketsiz durdu, doğrularak döndü, oda- nın dip tarafına kadar yürüdü, pence- reden çimenliğe baktı, yavaş yavaş do- lan gölgeleri seyretti. Ve birden sıçradı, arkasına döndü. Geniş adımlarla hole doğru yürümiye başladı. aĞ L Bardağı taşıran damla ( Sant 7, dakika P - gast 7, dakika 8 ) Doktor Vingrat polis şefinin geldi- ğini görünce ayağa kalkmıştı. Polis şefi onun yanına gitti: — Genç kızın sıhhati iyidir, dedi. Maamafih siz henüz buradasınız ya? Doktor: — Elbette, diye cevab verdi. Polis şefi sivil memurlarından biri- ne dönerek: — Toni, herkesi aşağıya indir, em- rini verdi. Memur başı ile «anladımn» işareti yaptı. Kent şimdi koşa koşa merdivenler - den çıkıyordu. Viseman'ın sesini işit- mişti. Üst kata çıkınca evvelâ Hen - driks'i buldu, O, Mösyö Patton'un oda- sında fotoğraf alma ve iz arama ameli- yelerine nezaret ediyordu. Fotoğrafcı makinesinin üç ayaklı sehpasını —dü- zeltmekle meşguldü, parmak izi mü - tehassısı da bir terliğin üzerindeki be- yazımtrak bir tozu gözden geçiriyor - du. Teğmen sandalye ile havluyu gös - terdi: — Bana bunların da vesimileri 14 - zım, dedi. Makastan ne haber? — Hiç. Kent bu cevabı alınca Hendriks'e döndü: — Havlunun sandalye üzerine ne- den konulmuş olduğunu şimdi biliyo- rum, dedi. Madmazel Patton babasının oda kapısını bir sandalye ile destekledi- ğini görmüştür. ! — Yal O halde câniye lıpıyı Mös- yö Patton bizzat mı açmıştır? — Hayır. Eğer o açmış olsaydı ka- til sandalyeyi bir havlu ile tutmak su- retile yerinden oynatmıya lüzum gör- mezdi. — Fakat.. — Fakat, makat yok: katil odadan çıkarken sandalyeyi geri çekmiştir. de bir şey söylemedi, sonra: — Garib bir iş, diye söylendi. Bir a- dam kendi kendini katile ile birlikte ©- danın çine neden hapseder? Kent bu mütaleaya cevap vermiye lüzum görmiyerek banyo — dairesine doğru yürüdü. Parmakizi mütehassısı Madmazel Patton'un odasına açılan den geçirdikten sonra dıçanya çıkıyor- du. Polis şefi sordu: _ -di Bir şey bulamadın miğ me.mmmuım - — Vei © E F AA YUT aN d Hendriks anlamadı. Anlamadığı için | kapının topuzunu ve sürgüsünü göz - Keııt sürgüyü çökerek kapıyi açtı. | ı Genç kız kendi odasının her tarafını araştırmıştı, | “—babasının odasının bütün köşe bucaklarını da | gözden geçirmişti, içerde kimse yoktu.. | geçirdi. Tuvalet masasının önündeki alçak küçük koltuğu, yatağın üzerine atılmış olan elbiseleri, kapıyı destekle- miye yaramış olan sandalyeyi, bütün bu eşyayı bir saniye içinde, yekdiğeri- ni müteâkib gözden geçirdi. Hendriks de şefinin arkasından o - daya bakıyordu, bir şeyler görüp, bir şeyler anlamıya çalışıyordu. Kent kendi kendine mrualdandı: — Babası bu kapıdan gelmiştir. Bir kaç saniye burada durmuşlardır. Bu sandalye kapının kapanmasını temin ediyordu. Genç kız dolabın ıçme ve yatağın altına bakmıştı. * Polis teğmeni bir saniye daha dur - duktan sonra Pattön'un odasına dön - dü, orada da memuruna hitab ederek, fakat mırıltı kabilinden bir sesle devam etti: — Bunu müteâkib buraya geldiler. Genç kız korkuyordu. Babasını san - dalye ile kapıyı desteklemiye icbar et- ti. Hendriks soşdu: — Şu halde katil daha evwel mi içe- riye girmişti? Kent doğrudan doğruya <cevab ver- miyerek başlamış olduğu muhakeme- ye devam etti: — Sonra genç kız babasını dolaba bakmıya icbar etli. Kendisi de yatağın altını gözden geçirdi. Odada diğer polis memurları hare- sesini yükseltmeden âmirinden işittik- lerinin bir hülâsasını yapmıya çalıştı: — Genç kız kendi odasını aradı; hiç kimse yoktu. Sandalyeden dolayı kim- se de giremerdi. Genç kız banyo kapı- sının eşiği üzerinde babası ile konuş- ta, babasını da oda kapısını sandalye He desteklemiye ichar etti. Adam do - laba baktı. Genç kız yatağım altımı göz- den geçirdi. Fakat hay kör şeytan, bu genç kız hiç bir şeyi ihmal etmemiştir. Bu hal gösteriyor ki, suçlu kendisidir, başkasının olması mümkün değildir. Banyo salonuna teveccüh etmiş o - — Neden? diye sordu. Genç kız ba- basını neden öldürsün? Bilâkis baba- sını çildırasıya seviyordu. Bu noktaya itiraz edilemez, esasen unutmıiyalım, genç kızın üzerinde durduğumuz za - bu » Iı S1 için ı. . ıı sebeb olarak babasına karşı beslediği #"muhabbetin — şiddetini — bulmuştuk, | | | Eczaneler İstanbul cihetindekiler: Aksarayda : (Sarim). Alemderda : (Eş- ref Neşet). Bakırköyünde : (Hilâl). Be-l yazıdda : (Cemil). Eminönünde : (Meh- | met Küzun). Fenerde : (Vitali). Kara gümrükte : (M, Fuad). Küçükpazarda : (Yorgi). Samatyada : (Teofilos). Şeh - remininde : (Nâzım). Şehzadebaşında : (Asal). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada : (Hüseyin Hüsnü), Hasköyde: 1, (Barbut). Kasımpaşada : (Vasıl). Mer ; kez nahiyede : (Della Suda). Şişlide : (Nargileciyan). Taksimde: (Limonciyan). Üsküdar - Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada : (Şinasi). Heybelide : (Ta- naş). Kadıköy eski İskeale öaddesinde : (Botraki). Kadıköy — Yeldeğirmeninde : fÜçler). üsirzüdar Selimiyede : (Selimiye). » eee üi AA CA l * yi 1hdl: |duğu zehabını vermek için duş © İn açmıştır. Malüm ya, duş srapd E ketsiz, bekliyor, dinliyarlardı. Çavuş | Madam Merrit'in katilini araştırırken | a kadın Mösyö Patton'u kepaze M du, Madmazel Patton bunun önüf | geçmek için kadını öldürmüş olabi?'| demiştik. Hendriks ağır bir tavırla başınl — Doğru, dedi, bununla bemhd tada vak'a var. Fi —Vak'a var ama, biz u ARE bizzat genç kızdan öğrendik. babasını öldürmüş olsaydı kendisini” | S ham eden vaziyeti bize bütün tefe” | d dti ile anlatır mı idi? | — -Bununla beraber... |o n ortada bir sebeb var muıdır? ,' ! — Meedâ ellerini yıkamak istef | h —Bnnuniçiaduşdhazmn" | k | yoktu. Biz içeri girdiğimiz zaman 1â"'| bodan su akıyardu. Zaten katil de || « lerini orada yıkamış, sonra Madm#|| » Patton'a 'babasının duş yıpm.nkîl ta olan bir adama, hele ara yerde * |palı bir kapı varsa lâf söylenmez. £8| genç kız su şıkırtısını işitmemiş 0167 dı, kapıya yaklaşabilir, kapının İsından seslenebilirdi. (Arkası wıd ; RADYO BughnküProg_rıll 8 Birincikânun 936 İSTANBUL Öğle nesriyatı : 392:30: Plâlda 'Türk musikisi. 12:80: | Gis, 13.05: Plâkla hafif müzik, 18:26: MUS | YAkşamı meşriyatı : , 18.80: Plâkla dans muzsikisi. 19;30: rans: Dr. Ali Sükrü tarafından. 20: | za ve arkadaşları tarafından Türk mü*> ve halk şarkiları. 2m0emsımu" kadaşları tarafından Türk musikisi Ve ” , şarkıları. S1: Şehir Tiyatrosu operet “ tarafından bir temsil, 22: uaaıwhl’ berleri. 22:80: Plâkla sololar. ;' BUKREŞ İ 17.30: Oda musikisi. 18.15: uuııwlf valar, Bach'dan, Brahms'dan, Sehubt ! parçalar, 19.40: Senfoni konser. nı.aoı | *16.45: çısınmslrmn.mm yatı. 19: "Balon orkestrası. 20.30: xunl" | 10:*Çlgan orkestrası. 2350: Askeri bandi | PRAG # | 19.20: Mıııkıhn!l.l' w . © wı y 17.20: Hafif örkestra, 19.10: lar. 19.40; Könser. 20.80: mmm.liı müzik, VARŞOVA 16.35: Plâk neşriyatı (Bach'dan 17.15: Mühtelif havalar. 18.dü: K, den parçalar. 19.20: Orkestra. 20.30: PT — 22: Tiyatro. 22.46: Dans plâkları. “Yarınki program | *9 Birintikânım 9386 ——— . | İSTANBUL 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: " Ç| diş, 1305: Plâkla hafif müzük. 1820 telif plâk neşrifatı. Akşam neşriyatı: : 18:30: Plâkla dans musikisi, 19.80: y Maryo tarafından. 20: Müzeyyan ".4 MA düâşları tarafındanı Türk musikisi V şarkıları, 2030: Türk musiki heyeti: ” kestra. 22: Ajans ve borsa hahel' mm sölülar. YA | _=_L_ Ha T4 ae n eç Ç L A aA aa « M A A ye l YO ee OB N Öf ı-rıı -< rüıı A.'H_Ö_ı-nı_:”h.ı ö BNT & z . Te x ga LAŞ ” *.*“ v a Slmoğ Fla hdi