—2— (4) Nevyork, İkinciteşrin — Nis sahille- rini geride bıraktık. Vapurumuzun her dakika değişen İayatına uyarak akşa- mı ettik. Gece Rex transatlantiği sahil- de görünen ışıkların biraz açığında de- mirledi. Cebelittarıka gelmişiz. Birçok sandallar, vapura yanaştılar. İspanyol satıcıları, yolculara şal, ipek pijama, İspanyol kuşakları satiyor- Jar. Şallar çok ucuz. Bizim paramızla tanesi yarım lira ama ya, İtalyan lire- ti yahut la dolar vermek âzım. Bir de ham ipekten mamül olan bu eşyanın dayanıklı olup olmadığı şüp- beli. Satıcı İsanyollar geliba siyasetle uğ- raşmıyorlar, İtalyanca soruyorum: — Harp nasıl? Franko gelecek mi? Gülerek : - Bilinmez ki... Belki de gelme! di- yorlar. Cebehittarıktan yalnız bir yolcu al- dik. Bir buçuk saat sonra vapurumuz Okyanusa doğru yoluna devam ediyor- du. Artık dünyanın en büyük denizlerin- * den birine girmiştik. Akdenizin sükünu birdenbire değiş- ti. Şimdiye kadar sıcak esen rürgâr- lar soğudu ve sertleşti, Artık geminin Üst güvertesinde durmak imkânı kal- madı, Kocaman transatlantik ayakta dur - mağı, yürümeği güçleştiren bir sallan- ti ile yalpalıyor. İçimizde garip bir heyecan var. Baş ta Titanik faciası olmak üzere bütün büyük deniz kazalarını hatırlıyoruz. Sinema perdesinin heyecanlı sahne- leri, köpek balıklarınm keskin çene leri altındaki muazzam teknenin emi yetini küçülttükçe küçültüyor. Fakat diğer yolcular oralı değil. Salonda maskeli balo var. Birçok A- merikan, İspanyol kızları, genç vapur zabitleri, yolculardan dansa meraklı o- lanlar hep salondalar. Oynayıp duru- yorlar, Bu manzara korkulu düşüncelerimizi dağıtıyor. İkinci katta da kamaramıza çekildiğimiz zaman aşağı yukarı müs- terihiz. Yatmadan evvel haritaya bakmıştım. Bu haritada Amerika yolu on tane mu rabbaa taksim edilmiş, her murabba (#) İlk yazı evvelki gün sayımız- dadır —— aaa — GONUL | “Tanışmadan evlenenler Arasında mes'ut Olan yokmu idi? Ben yukarda gördüğünüz suali bir okuyucumun mektubundan al - dım. Kendisi, adını yazmak hem müm- kün değil, hem de faydasız, İstan - bula uzak şehirlerimizden birinde oturan zengin, eski, iyi bir ailenin kızıdır, hülâsatan diyor ki: «Buraya epeyce uzak bir şehirde oturan çok yakın akrabamızdan bir aile, bu ailenin de evlenecek çağda bir oğlu var. İki aile yekdiğerine ak- rabalıktan başka ticari menfaat bir. Jiklerinin bağları ile bağlı. Bu iti - barla onların oğullarını benimle ev- lendirmiye, mevcut bağı bu surelie daba sağlamlaştırmıya kârar ver - diler. Fakat biz tanışmıyoruz, ben kararı işitince itiraz ettim, annem: — Eski zamanlarda tanışmadan evlenenler arasında mes'ut olan yok mu idi? dedi. Mühavere şimdilik bu noktada, İstanbuldan Amerikaya | oOmMusiki | Bir Transatlantikte yolculuk nasıl geçer? Koca Transatlantikte yalpadan başkaldırmak mümkün değil. Kaptanlardan birine sordum: “Cebelüttarıktan açılınca bir müddet böyle olur, muvakkattir, dedi: Sonradan görüştüğüm kamarotda tasdik etti: “Evet muvakkatlir, hele bir Amerikaya varalım, bir şey kalmaz!, Bugünkü transatlantikler den birinin yemek salonu yirmi saat sürermiş ama Rex süratini arttırırsa daha da çabuk varılabilirmiş. 'Yalpa devam ediyor. Acentenin bize bir lütfu mahsusu olacak. Kamaramı- zın bir tek penceresi bile yok. Korkunç Okyanusu göremiyoruz. Sade vantilâ- törler havayı değiştiriyorlar ve ampul ler gece gündüz yanıyor. Ne kadar uyu muşuz bilemiyorum. Birden bire şiddet li bir sarsıntı ile uyandık. Refikam he- yecanla soruyor : — Ne var, ne oluyoruz? Cevap vermeme vakit kalmadı. İkin- ci bir sarsıntı ve dışardan sesler, z >, mız üzerinde çalıştınız mı? Galip tin ii ele ee yp | — Yalnız ufak bir kaç tecrübe. Maa- dai bant pile (ağın izinde'dimdik ofürmal bis 24 lesef hastalığım buna mâni oldu. Çalış- Kızılcahamam kün değil, Dışarıdaki sesler kesilmiş ti. Demek bir tehlike yok. Tekrar yat- eleme ice e İİ SLERİ! fakat görüyorum ki pek yakında ge- ne canlanacak. Sizden ricam şu: Bu mektubumu bu şekilde yazı - niz, belki bana talip veya namzet o- lan genç görür, onun seyahat etmesi daha kolaydır, anlar, gelir ştanışı - rız, ve kararımızı bilerek veririz ol- Okuyucumu samimi, sempatik, düşüncesinde de haklı buldum, o - mun için arzusunu yerine getiriyo - rum. Meselede benim için söylene - cek söz yok, Bununla beraber kı - zan annesinin suali cevapsız kalmış, ona üç beş kelime söylemek iste - — Eski zamanlarda görmeden, gö- rüşmeden, tanışmadan evlenenler a- rasında mes'ut olanlar vardı, nis - betleri de muhakkak bugünküler- den fazlaydı, yalnız o zaman rüyet ufku daha dar, sevme ve sevilme hissi daha o içsiz, maddi ve ma- nevi ihtiyaçlar daha besitti. Muhit gene aynidir, fakat yaşama, görme, anlama şekillerinin değiştiğinı u - SON POSTA Belâ Bartokla mülâkat Yazan : Selçuk Galip Kıymetli Macar san'atkârı Belâ ml tok'un Ankarada bulunması, bana mu» | İsikiye dair çok kıymeti bir mülâkat yapmak fırsatını vermiş oldu. Zevkini hâlâ hissettiğim bu konuşmanın, ba - sit ve fakat ruhlu havasını hiç bir za- man unutmayacağım. Havaların fepa gitmesinden olacak, san'atkâr, son günlerde biraz rahatsız- lanmıştı. Bundan çok müteessir olmuş; tum. Kendisile konuşmak ve ün dünyanın alkışladığı bu musiki dâhi - sini, halkımıza tanıtmak istiyordum. Bu arzumu ilk defa kıymetli müzis - yenlerimizden Bay Adnana açtım ve tavassutunu istedim. Halkevinde ve - receği konserden biraz evvel sahnenin arkasında konuşmamız kararlaştı. Konserinden yarım saat evvel, or - kestranın sesleri duyulan ufacık bir 0- dada toplandık. Ona ilk suslim şu ol- du: — Yurdumuza gelişinizde memnun musunuz? Canlı ve nafiz bakışlarıyla güldü: — Oh, tabii değil mi? Türkiyeye ilk defa geldiğim halde burasını çok sev- dim. Halkevinin beni davet etmesine çok sevinmiştim. Ben, bu suretle köy- leri dolaşıp halk şarkılarınızı topl:ya - cağım. Köylüler arasında yaşıyaca- öm. Bunlar büyük bir zevk değil m:? Evet hakkı vardı. Bu, büyük bir zevkdi, amma, tatmasını bilen için. — O halde, dedim, Türk müziği ile meşgul olacaksınız? : — 'Tabif, Ben Halkevinin davetine zaten milli şarkılarınızı tetkik ederım düşüncesile icabet etmiştim. Buradâ müzik folkloru üzerine üç konferans verdim. Konserlerimden sonuncusunu da görüyorsunuz ya şimdi vereceğim. Sonra da Adana taraflarında, (Yörük) şarkıları üzerinde tetkikat yapmak ve bunları plâğa çekmek üzere Seyhsn havalisine gideceğiz, «Gideceğize kelimesile yalnız git - miyeceğini kastediyordu. Ben Bay Ad- nana baktım. Zeki nazarları bu baki - şımı kaçırmadı: — Ya, evet, dedi, Mösyö Adnanla birlikte gidiyoruz. Buna refakat etmek külfetine katlanıyorlar. — Şimdiye kadar hiç halk şarkıları- © el an GR mmm mem ra e Belâ Bartok lan konserimde bana çök yumuşak # idare kabiliyeli yüksek göründü. B& balde orkestra bu şeklinde büyük wi muvaffakiyete doğru gidiyor. Bunu # size zaman gösterecektir, Biraz düşündü: — Memleketinize geldiğim henüz © beş gün kadar oldu. Bu kadar kısa bö zaman içinde size tam fikrimi söyl“ yemem. Yalnız, müziğinizin ilerlemö si için iki şart var; birincisi; (20, hattâ daba fazla hakk şarkısının no: alınması; ikincisi de: Bu şarkılar üz€* rinde çalışabilecek, kudretli mi yi lerinizin olmasıdır. Bu şartlar al çalışıp muvaffak olmamak imkân ha“ ricindedir. İşte gözünüzün önüne Ma* caristanı getiriniz. i İnce parmaklı ellerini oğuşturdi Gözlerile kepıya bakıyordu, Bir dakika sonra binlerce kişinin önünü çalacak bir artistin tabii heyecanı ondi Ga vardı. il Kendisini daha fazla yormak iste” medim. Teşekkürle elini sıkarak ya * vaşça odadan çıktım. İki dakika sonlf tuşlarda, dolaşan parmakların çıkardi ğı Su şırıltısı gibi nağmeleri dinliyor * dum. aj SIPFEeMESELEREHS OMASGİTE İSE maya henüz yeni başladım. Size he - ; men söylemeliyim ki, çalışmalarımdan memnunum. — Peki, dedim, bu halk şarkılarını O gece sabaha ve eriesi gün öğleye | topladıktan sonra bir eser yazacak mı- kadar gittikçe şiddetlenen bir sarsıntı | nız? içimde yol aldık. — Bunun için kat'i bir şey söyliye- Sabahleyin bir kaptana sordum: mem. Evvelâ bu şarkıları plâğa çeke- — Bu sarsıntı/dedi, Cebelittarıktan | ceğim. Ondan sonra da notaya almak açılınca daima olur. Buralarda muay-| lâzım. O zaman ancak bunlardan bir e- yen bir su cereyanı vardır. Onun tesi- | ser meydana getirilip, getirilmiyece - zi z ri. Meraklanmayın geçecek. On iki saat | ğini görebileceğim. Yalnız erme nâmda bir: kavınin: yaşadığı meyi ancak sürer, yim ki, bu şarkılar çok zengin ilham |cıkarılmış, köy camii de inşası beki. Tarihi Kızılcahamam (Hususi) — Şeref Koçhisar kaymakamı Vasfi Kolçak Kızılcahamama tayin edilmiş. gelmez kazamız hakkında tarihi tete bülere başlamıştır. Yapılan araştırmalar sonunda Ço” lıdere nahiyesinin Peçnik köyünde b tım. Kanikroliki: kaynaklarına sahiptir. mından i çok kıymetli görülmüş — İşin doğrusu Nevyorka kadar bu) — Filârmonik orkestramızı nasıl bu- Yildirimören ve Mahkeme Ağa hep böyledir, diyorlar. Yalnız sarsıntı | luyorsunuz? köylörinde Yalin Beyazidın. biraz seyrekleşir. — Çok mükemmel olduğunu söyli- mahk eleri kurulduğu imtimali Daha birkaç kişiye sorduk. Hiç biri- | vebilirim. Orkestranız bu yeni şekli rid görülmektedir. a nin sözü diğerini tutmuyor. Şu halde|de bir senedir çalıştığı halde iyi bir ne- Kaymakam fwrsat buldukça eski cz sormamak, sallantıya mütevekkilâne| tice elde edilmiştir. Preatoryus, çok |sei leri tetkik ederek Kızılcahamam * katlanmak en doğru hareket, kıymetli bir orkestra şefi. Kendisile o-'ri aydınlatmıya çalışmaktadır. ç A — Artık yemek salonu boşaldı. Yolcu-| Bu yoldan bin müşkülütla Amerikaya | yük gemisi görünüyor. Şehir olduk$” ların yüzde sekseni Orta güvertede şez| giden bu ebedi seyyahı hatırlıyorum. | büyük, her tarafında fabrika ba e ya e ve s0-İ Ertesi gün uzaktan kara gözüktü. yükseliyor. Sokaklar, sahilden tepe” ğ valtılarla meyve yiyorlar. Lo- 5 p — ö ei Dağ, kaya, yeşillik... Herkes küpeştele- "re doğru uzanıp gidiyorlar. kantanın dört Kişilik larından bir re çi ne sevimli şey. A-| Toprağı gene arkamızda bırakarak m lmemiya MA kdar İDİR İS€İ dota feruhliyoruz. Eski deniz kurtları. | enginlere açıldık. Sallanlı tekrar başi : bile bu bir ihtiyacı. .i Bizim sofrada refika noksan. Onu dâ pe EN öm ir Bu gece dünden fazla sallandık pe deniz tutuyor. Şezlonga uzanmış, başı- Gran. Yür, Alter z i kat hava ısındı. Meğer Golfstrim ceft” Alen nesi imiş. O kadar yakından geçiyo - anlarına gözinik te kl 5 ek . İruz ki sahildeki evlerin pencerelerini zi m için önümüsü > geçinen Mei de öY-İ bile farkedebiliyoruz. Yemyeşil bağlar) daha 6 . 7 vifi Di ba tdi kime ve avuca sığmaz bayanlar, gens| arasında küçücük kulübeler, şirin €V-| anda vaktimizi bu sarsnılar. için ii ie öö ör sahile ler. Tepelere doğru yükselen ince yol: | yası geçireceğiz. diye'aci aci: düşü itleri, - Bi po ” lar. ğ firlerini avutma, yoruz ama, vapurumuzda gece sinemi” arılık bi Aya e Tem bir buçuk saat sahili takip et-| gündüz Eğe in dama Ş yorlar. Onları, güldürmeğe uğraşıyo “tik. Yolculardan biri izahat veriyor: | Birinci mevki kamaraları yanındaki lar, i — Bu adalar, büyük, küçük 36 tane-| çocuk bahçesinde on beş kadar mini Mİ Sanilei Giyal Iu. dirler, Şimdi önünden geçtiğimiz bu ta-| ni çocuk mürebbiyelerinin nezareti 8 MA A YS BY » Uçsuz bu | kım adaların merkezidir. Bu adalar| tında kum oyunları, bisiklet talimi cüksiz deniz, mavi derisinde beyaz kö)| Fransa himayesindedir. Faket ahelisi yapıyorlar. pükler yaparak vapurumuzun iki va- | İspanyoldur. (Rex) eski dünyadan yeni dünya” anilan akya Önümüzde küçük bir liman var. İ- : doğru yoluna devam ediyor. Ben Kristof Kolombu düşünüyorum: | çinde bir Fransız torpidosile, birkaç Dr. Etem Vussaf