Monoloğ: DOLMA KALEM leminiz var mı?.. Ne- m? Soruyorum işte ce- Benim yok, yani yok değil- amma yok oldu. Amma o yok ya kadar benim de başıma gel- medik şey kalmadı. Hani bu sene mektebin açıldığı za - mandı.. Babam bana bir dolma kalem getirdi. Çıkarın bakalım dolma kalem- isi gibi olduğunu gösce- receğirn y çıkarsanıza bakayım... Aah onun gibi değil.. Sizin yok mu? O- lur ya herkeste muhakkak bir dol - ma kalem bulunacak değil ya! Ya si - zin bay.. Bakayım.. Daha yakından gösterin, tâ kendisi, işte benim dolma kalemim de tıpkı tıpk. bunun - eşiydi. Bay elinizi biraz daha kaldırın da her- kes görsün; merak etmeyin kapmazlar. Gördünüz ya, işte benim dolma ka « leminin eşi.. Şimdi bakın babam bu dolma kalemle bera. ber bir şişe de yem - yeşil mürekkep ge - tirdi. Bana da öğ - retti K deki gi tılı yer çevirdim me mürekkep dolua « cak, izin dolma ka emin üzerin - ntili, çıkın - sağa doğru Kalemi mürekkebi alınca salona koş - tum. Kimseler yok - tu.. Mürekkebi aç - tım, kalemi xE'M'Jx A sağa çevirdim. Çevirdim kalem mürekkep aldı mı, alma- di mı işte iş orada idi. Acaba nasıl an- hyacaktım. Sağa çevirince mürekkep alıyor, sola çevirince de bırakacak de- mekti. Şöyle bir parçacık sola çeviri - Çeviriverdim amma koskocaman bir TMürekkep damlası da pantalanuma dü- şüverdi.. Şimdi ne yapacaktım, annem örürse işim fena. Masanın örtüsile Şöyle bir sileyim, dedim, Sildim de.. A ramadıktan başka iş bu ütün sarpa sardı. Panta - büyüdü. Üstelik ma - de muradına er - j şil oluverdi. Kızdım amma, ne kızdım. Düşünemezsiniz. O kızgınlıkla elimdeki kalemi şöyle bir silktim. Ben kalemi silker silkmez mü- rekkep damlaları kalemden fırlayıp ta karşıki duvara yapışmasınlar mı? Ar- tık dayak yiyeceğim muhakkaktı. Bari — BİR FOTOGRAF MAKİNESİ İstanbul Bölge sanat mektebi ihza- Ti | den 550 İsmail Gültekin. MUHTIRA DEFTERİ Kırkağaç, Ziya Gökalp ilkmektebin- de 3 de 457 Zeki- ye, Nallıhan Or. | man — muhafaza memuru — Remzi — kızı .S. Ekrem, Mersin — ithalât gümrüğünde mu- hasebe birinci kâ tibi Esat kızı Su- na, İstanbul Er - kek lisesinde F/4 de 412 Bülent, Es kişehir Millizafer ilk mektep 5 de İş Bankaı kumbarasını 179 Mahmut, İs- — kesanan Cemil Örkel tanbul Erkek lisesi 803 Nihat Özcan, İstanbul Yeni Nesil mektebinde Metin, Van Kâzımpaşa ilkmektebinde Salâ- haddin Öner, Galatasaray lisesi idare memuru Nurettin oğlu İhsan, İstanbul Erkek lisesi 828 Yusuf. ALRÜM Üski'dar 22 inci ilkmektep 5 de Fa- | İ masanın örtüsü ne olsa kirlendi, de - dim, hiç olmazsa onunla şu duvarı te- mizliyeyim.. Aldım örtüyü sürdüm du- vara... Hay aksi şeytan hay, bu sefer gde duvardaki damlalar genişledi, Keş- ki hiç bunu yapmasaydım. Keşki ol - duğu gibi”kalsaydı. Tam bu sırada annem odaya girdı: — Ne var Erhan, ne yapıyorsun? Masanın örtüsünü arkama sakladım. — Hiç anne.. — Neye ayaktasın? — Hiç şey oturacağım, masanın ür - tüsünü ona göstermeden koltuğun ü - zerine koyup ben de üstüne oturdum. — O pantalonundaki ne? — Şey anne, hiç su döküldü de.. — Nasıl su bakayım, kalk ayağa.. Ayağa kalktım. — O ne o yeşil şey.. — Şey.. Mürek - kep.. Annem — Kaldır v bezi, Bezi — kaldırdım. Eyvah eyvah bez - deki boya koltuğa da geçmişti. Gör - dünüz mü şimdi ışi annem bir — bana baktı, bir etrafa g gerzdirdi. sı bir şey ğ etrafa göz gezdir - mesi fenaydı.. Du - yürüdü. — Ha bu duvarın hali ne? Lâf aramızda, annemin hem hakkı var, hem de yoktu. Duvar pek te fen olmamıştı. Yeşil lekeler âdeta kül bir süs olmuştu. Amma kime anlalır - sın... Sonunda ne oldu söyliyeyim mi? Haydi söyliyeyim.. Üç gün yemiş yok; yok o kadar kork- mayın, size değil bana.. Bundan başka bir ceza daha.. Dolma kalem bir daha elime verilmemek ü - zere alındı.. Hiç bir şeye acımam, dolma kalem - ciğimle bir satır yazı bile yazamamış- tım. Arkadaşlarıma bir kere bile: — Bakın: benim güzel bir dolma ka- lemim var diyerhemiştim. Benden size nasihat dolma kalem - lerinizi doldururken çok dikkatli dav- ranın, yoksa siz de benim gibi hem ye mişsizlik cezasına uğrarsınız, hem de elinizden dolma kalemenizi alırlar. ERHAN Geçenki Bilmecemizde Kazananlar hamet, İstanbul 45 inci mektep 2 den 394 Nihal, İstanbul 27 inci ilkmektep 3/B den 174 Fahri, Ankara Demiryol- ları Umum Müdürlüğünde 3 üncü bi sılat memuru Sıtkı yeğeni Mithat, Ka- dıköy orta mektebinde Cevat kızı Me- lâhat, Ankara erkek lisesi 5/c de 228| 'Tekin Alp, Zile İstiklâl mektebinde 164 Nihat, Konya ağır ceza reisi kızı Hay- riye, TARAK Fatih Zeyrek Yeniokul sokak ! de Mazhar, Cağaloğlunda Neşe apartıma- nında İhsan Öztorga, Kumkapı orta mektebinde 2/5 de 601 Mazhar Tan, Beyoğlu 44 üncü ilkmektep B/3 de 127 Melda, İstanbul erkek lisesinde Ercü- ment Celâl, DİŞ MACUNU İstanbul 44 üncü mektep 5/A dan 567 Mazhar Levent, Cihangirde Kum- rulu apartımanda 3 de A. Güler, Balat Mürselpaşa Eskici sokak 2 de Fikret, Adapazarı ortamektep 350 N. Şimşek, Adapazarı orta mektep B/3 de 499 Ko- mal, Zonguldak kömür tesellüm heye- ti reisi Halit kızı Rüveyde, Heybelia- da ilkmektep 5 den 9 Gültilen Alpagor. (Arkası yarm) çeT M R MA Ve VZ & Kolsuz olduğu halde Bu adamın kolları yoktur, böyle ol- masına — rağmen ikendi — kendine traş olur. Otamo- bilini kendi kul - lanır, yazı yazar, rTesim yapar. Bütün dünya- ca şâyâmı hayret bir insan telâkki edilen bu adam bir resim müsabakasında birinciliği kazanmıştır. * Fena adam Zağrebde bir yankesici yakalanmış ve mahkeme yan- kesiciyi hapis ce - zasına — mahküm etmiştir. Yanke - sici hapishanede yatmış, cezasını çekmiştir. Fakat çıkacağı gün ha- pishane kapısı önünde gardiyanlarla vedalaşırken eski âdetini hatıram:ş ve elini gardiyanlardan birinin cebine so- kup saatini aşırmıştır. Saati aşırılan Bardiyan işin farkıma varınca yankesi- ciyi yeniden yakalamıştır. Adam ha - pishaneden çıktıktan yarmm saat son- ra tekrar hapishaneye girmiştir. Fena adamlar iyi adam oluncıya kadar ken- dilerini cezadan kurtaramazlar. * Hindistan cevizini nasıl kırıyorlar Hindistan ce - vizini bilir misi « niz. — Adamakıllı serttir. ve kolay kolay kırılmaz. Bu sert şeyi Küba yerlileri başlarına vurarak kıratlar. Çalışkan mektepli Daha güneş doğmadan, Arzı nura boğmadan. Kalkarım ben pek erken.. Hep horozlar öterken! Su sıcak, oda sıcak, Giyinirim çaburcak.. Bakarım biraz derse, Annem, yemeğe, derse: Kahvaltımı, ederim, Sonra derse, giderim.. Bakmam sağa, hiç sola.. Sera değil karyola. Verir dersi öğretmen, Öğrenirim ben hemen! Okul benim hayatım, Hem varlığım, hem canım. Çok severim onu ben, Kaçmam bir gün mekhtepten. Rıfkı Osman — Öft ne pis kokuyor, bu hiz - metçi de çok alık, hep gider, re- çelin bozulmuşunu alır.. Şimdi ne yapalım? S Âf — — Dışarıda bir gürültü var, acaba ne oluyor? Tuhaf hiç bir şey anlı- yamadım. Pencereden sarkıp bir baksam fena olmıyacak! — Kapının arkasına yaslanırım.. Fena vuruyor. Kapı kırıldı, kırı - lacak, kırarsa berbat, adam kuv- vetliye de benziyor, yumruğu yer- sem mahvoldum demektir. — Sanki ne yapılır, reçeli olduğu , gibi kaldırır pencereden dışarı “a- tar kurtulurum. Bir daha da ken- dim gider, kendim alırım. — Eyvah reçel kutusu bir adamın başına düşmüş kapıyı yumruklu - yor, nerede ise kıracak, Gördün mü başıma geleni, şimdi ne yaparım. da idi, acaba nereye saklandı.. Bir elime geçirseydim hali yamandı. Ne ise gene talihi varmış, kapıyı kırdım, hirsim geçti, artık aramam. Yeni Bilmecemiz İ|iki kişiye: BİRER AYLIK ABONE| Ressama, bir şık, bir de eski elbiseli adam resmi yapma- sıni söylemiştik, ressam resimleri ya- pıp getirdi. Yalnız idalgınlığına gelmiş, her iki resimde bi - rer hata yapmış, resmi yaparken bir aralık şaşırmış, eski püskü elbiseliye el - bisesile uymıyan bir şey ilâve etmiş, şık giyinmişe de gene elbisesile uymıyan bir şey... Bu şeyler neler - dir; dikkatle bakar- sanız görürsünüz, resimleri kesip bul- duğunuz hatalara her iki resimde işa- ret koyup bize gönderiniz. İki kişiye bir ay bedava gazete gön: dereceğiz, diğer yüz kişiye de ayrı ayrı güzel hediyeler vereceğiz. kazananın hikâyesi