Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
SON POSTA İ Hergün | Ya petrol Pai di Koyun gözü demek olan Petrolu da ucuzlatmak Lâzım değil mi? —mcraon: Muhittin Birgen » Başvekilimiz İsmet İnönü, köy iktı - sadi havatımıza ait tetkiklerinde de - — wam ederek Manisaya kadar geldi. U- cuzlanmasını vadettiği mili hayatımı- zın köy sahasındaki tahlillerini tetkik ederken, hiç şüphe etmiyoruz ki, pet- rolün pahalılığı Başvekilimizin dik - katli gözünden kaçmış değildir. Filhakika, Türkiyede umumiyetle yakılacak ve bize hararet ve ziya kuv- veti verecek herşey pahalıdır. İstan - bul gibi büyük şehirlerde, yani büyük istihlâki ve büyük tesisatı olan yerler- de dahi pahalı olan elektrik, küçük şe- hirlere ve kasabalara doğru gittikçe büs bütün pahalanır veyahut, ucuz da ol- sa, daimi surette istifade edilebilir bir kuvvet vazifesini göremez. Köylere gidildiği zaman iş büsbütün | değişir. Köyde yegâne ziya vasıtası - eğer çira ve odun değilse - petroldür. ; — Fakat, petrol de o kadar pahalıdır ki — bunu kullanmak için kimsede takat bu lunmaz. Bunun için köyde beş numa- ralı lâmba, büyük bir lüks vasıtası ü- lur. Ekseriya adı idare lâmbası olan ve — karanlıkta ancak insanların etrafları- — mı görmelerine yarayabilen bu lâmba- — yı mütemadi surette kullananların dahi adetleri mahduttur. * Limanda kilosu altı, yedi kuruşu geçmiyen petrol, dahil köylerine varın caya kadar 22, 24, 25 kuruşa doğru yükselir. Bu kadar pahalı bir aydınlık Vasıtasını kullanmak için köylünün ya- pabileceği fedakârlık ne olabilir ki? Bu- — < Nun için, iktısadi kudreti itibarile Ana- - dolunuün en kuvvetli yerleri olan Gar- bi Anadolu köylerinde dahi ben petrol ziyasından muntazaman istifade ede - bilen köylüyü pek nadir olarak tanı - Tım. Köyün ziyaya, aydınlık içinde etra- fını görerek yaşamâaya hakkı yoök mu- dur? Eğer varsa bu hakkından istifa- de için millete karşı ödeyeceği borcun mikdarı ve nisbeti ne olmak lâzımdır? | Bunları tetkik ettiğimiz zaman görürüz — ki petrol fiyatı Türk köylüsü için ta- hammül edilmesi imkânı olmayan.,bir yüksekliktedir. Dahil ve hariç piyasa - larındaki satış fiyatları malüm olan | toprak mahsullerinden köylü ne kadar | para kazanabilir ki bu kadar pahalı o- l Un lan petrolü alsın da kendisine mebzul — bir aydınlık temin edebilsin. İşte, bun- 5 A ha » dan ve bunun gibi daha bir iki sebep- ten dolayı köylü de daimi surette borç içinde bulunur ve eski Türk köylüleri- nin eski an'anelerine sadık kalarak borç etmemekte ısrar edenlerle, kü - çüklüklerinden dolayı zaten borç ede- — Miyenler petrol ziyasından dahi mah- K rum olarak yaşarlar. Şehirlerde elektrik ziyası yakan biz- lerin devlete verdiğimiz vergi köyün | petrole verdiği vergiye nisbetle pek az * bir nisbet tutar. Bir teneke petrolün — verdiği vergiyi ayda on kilovat elek - | trik ziyası kullanan bir şehirli bir se- b : nede bile vermez. Neden dolayı şehirli, ' î" - fiyatla ödemeğe mecbur kalsın? aydınlığı bu kadar güzel, temiz, bol ve — ucuz tedarik etsin de köylü kötü bir aydınlık vasıtasından gayet kötü bir is- — tifade mukabilinde bu kadar pahalı Bu — bir haksızlık değil midir ? - Hükümet bu haksızlığı biliyor ve o - nun için de istiyor ki memleketin muh — telif yerlerinde elektrik santralleri te- - sis ederek bu merkezlerin etrafında - — ki insanlara ucuz ve mebzul elektrik zi- |— yası dağıtsın. Fakat, bu tasavvurların |— hayata geçirilmesi zamana- mühtaçtix, - Bu zamana intizaren köylerin ve köy- | lüler gibi şehirlerde de zaruret ıçlnde — yaşayan fakir insanların hâlâ yegâne - aydınlık vasıtası olan petrolün ucuzla- — tılması lâzımdır. y * Şüphesiz ki petrolün pahalı olması- nın sebebi köyü ve âcizi aydınlıktan o mahrum bırakmak değildir. Sebep, — bütçeye varidat temini zaruretidir. An- cak, bu varidatı petrol gibi, yaşamak in insanların birinci derecede müh - ç oldukları maddeleri bu dereceler- |kada fevkalâde rağbet bulmuş ve âde- Birincîle#rin 21.: : B fırışıksız yüzler B İhtiyarlık çağına geldi- ği halde yüzünün hatları kırışıksız kalan insanlara bakıp imrenmeyiniz | ç larını hiç B mişlerdir. Bu çeşit insanlar hayat- meden bir köşede oturup tam bir sükün içinde geçir- yorgunluk çek - Çalışmak nedir, mak nedir, muvaffakıyet - sizlik ihtimalini düşünerek üzülmek nedir, muvaffakı- yeti görerek sevinmek ne - Haâlbuki hayatı hayat ya- pan, biribirine zıt hislerin ve durumların yekdiğerini takip etmesi, insana heye - yorul - dir bilmezler, heyecan çek- — memişlerdir. Uyku uyuyamıyan Hastalara müjde: Tebeşir tozu yutsunlar İngilterenin meşhur — doktorların- dan Brus uykusuzluğa çare bulduğu- nu söylemiştir. Artık çeşit çeşit ilâç- lar içilmiyecek ve banyolar yapılmıya- caktır. Profesör Brus bunun için şu çareyi| * bulmuştur: Akşam yatarken bir bardak suyun içine bir parça tebeşir tozu koyacak ve onu içeceksiniz. Doktora göre derhal uyuyormuşsunuz... Doğrusu biz bunu tecrübe etmele- rini okuyucularımıza tavsiye edemi- yoruz. Amerikada ev işi yapan kadınlar toz maskesi kullanıyorlar ren kadınların çok toz yuttuklarını na- zarı itibara alan bir Amerikalı, ev ka- dınlarının sıhhatini korumak için bir maske icat etmiştir. Bu maske Ameri- ta ev eşyası meyanına girmiştir. şünmek yanlış bir yoldan gitmektir. İnsana takatinin üstünde duran teklif- lerde bülunmak doğru olamıyacağı gi- bi âcizi de takatini aşan nisbetlerde vergi vermeğe davet etmek aksi neti- celer doğurur. Yani, bu işte köylünün yaptığı gibi, kendisini aydınlıktan mah rum etmek bahasına dahi olsa, kim- se petrolü kullanamaz ve vergiyi de veremez. Petrol ucuzladığı takdirde va- ridatın düşeceğini zannetmek şöyle dur sun, ben hattâ o fikirdeyim ki bu va- ridat artacaktır. Bütün bu mülâhazalardan dolayı, ar- tık hiç şüphe etmiyoruz ki, Başvekili- mizin vadettikleri ucuzluk arasına ni- hayet petrol ucuzluğu da karışacaktır. Muhittin Birgen Evlerinde iş gören ve ortalık süpü-j * h SÖZ ARASINDA | HERGÜN BİR FIKRA Sekizinci Edvard'ın paltosu Bundan bir ay evvel Atatürke misafir gelen ve centilmen tavırla- rile yurddaşlarımızın sevgisini cel- betmiş olan İngiltere Kralı Sa Ma- jeste 8 inci Edvardın öteden beri, nüktelerinde bile nezaketini muha- faza eylediği meşhurdur. Kral Edvard, henüz Veliaht iken bir gece Londra barlarından biri - ne gitmişti. Sabaha karşı çıkarken, paltosunu vestiyerde bulamadı. Zen gin, Amerikalı bir seyyah, hâtıra ol mak üzere, paltoyu usulcacık aşırıp savuşmuştu. Prensin maiyetindeki zabıta me . murları paltoyu da, çalanı da, he - men bulup getirdiler, O zaman Prens paltosunu -giydi ve salıverdiği hırsıza sadece şu ih- tarda bulundu: — Âzizim! Paltomu aşırmış olma nıza itirazım yok. Yalnız, hakkalin- saf, onun yerine kendi paltonuzu olsun bırakmalıydınız ! Üi Yafada timsahla Güreşen adam İnsanlar muhtelif meslekler seçerler ve böylelikle hayatlarını kazanmağa çalışırlar. Fakat şimdiye kadar, tim - sahlarla dövüşen hiç kimse görülme - mişti. Yafada böyle bir adam türemiş- tir. Her hangi bir timsah ile derhal gi reşmekte ve bu heyecanlı mücadele ile hayatını temin etmektedir. Resim Ya- falı adamı güreşirken göstermektedir. Ağa Hanın yıkandığı su Hintli bir Mihrace olduğu — halde ömrünü genç bir Fransız kızile Pariste geçiren Ağa Han, Hintlilerce — gayet makbul bir insandır ve onların arasın- da peygamber gibi gezer. Ağa Han banyoda yıkanır, ve yıkan- dığı su dökülmez, şişelerle Hindistana gönderilir, müteassıp müridlere tevzi can vermesidir. *| İngiliz kadınları Taç şeklinde şapka Giymeye başladı İngiliz Kralı Sekizinci Edvard'ın taç giyme merasimi yakında yapıla- caktır. Daha şimdiden saltanat araba- sının geçeceği yollar halk tarafından kiralanmış bulunmaktadır. İngiliz ka- dınları da bu münasebetle taç şeklin- de şapkalar giymeğe başlamışlardır. İlk bakışta, gözleri alan bu şapkaların modelinin tayyare ile Amerikaya gön- derildiği de ayrıca ilâve edilmektedir. İngiliz Kralını niçin pahalıya sigorta etmişler Kral Edvardın hayatı da herkes gi- bi sigortalıdır. Kralın hayatmı Lüid şirketi sigortalamıştır. Kralın verdiği prim yüzde ikidir. Yüzde iki prim ise 52 yaşındaki insanların primdir. Sigorta şirketinin henüz 42 sinde olan krala bu tarifeyi tatbik et- mesinin ve kendisinden fazla para al- masının sebebi şudur: Kral tayyare meraklısıdır. Ve ka- zaya uğraması ihtimali fazladır. Garip bir dava Tütün düşmanlarından biri, ak- şam yemeğini yemek üzere Londrada Sanoy otelin lokantasına girmiş. İs- |marladığı nefis ve nar gibi kızarmış bifteğe çatalını batırıp, bıçağıyla kese- ceği sırada, yanındaki masada oturan lemişler ve keyifli keyifli içmeğe baş- lamışlar. Tütün düşmanı kaşı ile gözü ile, yüzünün hareketlerile bu işe pek de tahammülü olmadığını anlatmak is- temişse de aldıran olmayınca, yemeği- ni bıraktığı gibi otelden fırlamış git- miş. Ertesi sabah da ilk işi mahkemeyi boylayıp, lokanta müdürü aleyhine, yemek esnasında zevkini bozduğu ve iştihasını kapadığı esbabı — mucibesile bir dava açmak olmuş. deva olarak kuflanılırmış!. | «Cumhuriyet Merkez Bankasından İSTER İSTER İNAN müessese namına mühimce bir para almıştım, İş Banka- sına götürecektim, büyük bir zarfın içine koymuştum, gazetelerle birlikte elimde tutuyordum. Fakat Yenicami kemerini geçerken zarfı düşürmüş olduğumu görmeye- yim mi? Ne hale girdiğimi tasavvur edemezsiniz, ne dü- şunce ile, ne yapmak için bilmem, fakat tersyüzü geri İSTER mensup olduğum du.,» döndüm, dalgın ve perişan Köprüyü geçiyordum. Birkaç dakika önce düşürdüğüm sarı zarfı ikinci fenerin dibinde görmiyeyim mi? Paralar içinde tamam olarak duruyor - Bu hikâyeyi bize anlatan, .yakından tanıdığımız doğru sözlü bir arkadaştır. Onun için biz vak'anın doğru oldu- ğuna inanıyoruz. Fakat ey okuyucu sen : ıNAN ISTER INAN MA! İNANMA! | cidiyeköyü! Sabahları, ciğerlerinin & ' verdikleri | iki yabancı, pipolarını çıkararak ateş-| edilirmiş, Bu pis sular orada herr derde | apartıman bul!» 1 le vahalı tutmakla temin etmeği dü-İL - - Sozun Kısı: Dostumun derdi E. Talu * çık ve temiz hava merakil$i dostum vardır. Ailesine ve 47 larına düşkündür. Onları hıfzıss 'II capları dairesinde yaşatmak için, 3* kalabalığından, tozundan, çamıdı dan, kasvetinden uzak olan Me köyünde oturtmağa karar vermie varını yoğunu harcayarak orada $ kutu gibi bir ev yaptırmıştır. i Dostum, bu seneye kadar o evdi? tadile oturdu. Arada sırada, hav? zaman müsait oldukça ben de *"'-İ. ne misafir gidiyor, nur topu gibi y&? larının bu güzel yerde, şen ve * neşvünemalarına şahit oluyordum Geçenlerde, adamcağız bana 87 Yüzünde, sürekli bir felâketin kemli izleri farkolunuyordu | — Nasılsın? Sizin köyde ne ve yok? diye sordum, — Sorma! dedi. Evi bırakıyo Müşteri bulursam, ucuz, pahalı cağım, Ben de artık bu taraflara şınmak istiyorum. Köyün tadı Kâ6 — Sebep ? — Sebep, ufak ama, mide bula ran cinsinden. : — Sinekler mi ? — Ha şunuü bileydin! Fakat İ | yok, bilemezsin. Hattâ tasavvur mezsin, Karasineğin hiç bu derece & sibet, âfet halini alacağını tahmin & mezdim, Bazan, Sudanda çekirge W dığını, havadan çekirge. bulutları &A (tikçe ortalığın karardığını gazetelti de okurdum da, zmübalâğadır» dtf dim... Halbuki bizim tarafın sin-Eif Südan çöllerinin çekirgelerini gölgü bıraktı. Kaç senedir levs içinde, Ç'f içinde yüzen İstanbul şehrinin, teff nefes alınabilir tek bir yeri vardı! * -( c T hatine ehemmiyet veren medeni inSe lar buraya tenezzühe gelirler, AM dadılar, baktıkları çocuklara mikrüf suz hava yutturmak için, onları bi köyde gezdirirlerdi. Derken şehir f risinde nezafet müsavatı tesis £ endışesıle olacak, İstanbulu temizi€i? meyince, Mecidiyeköyünü kirlettik F kiz yüz bin nüfusun müzahrafatınt © tün bize, bizim köye taşıdılar. Netllğ de, öyle bir sinek istilâsına ugradlx .| misli görülmemiştir. Naimayı, £ ";. Çelebiyi, Hayrullahefendiyi, CevdetP şayı, Hammeri karıştırdım.. Fatihli” bugüne kadar İstanbul tarihini göZ€? geçirdim: Bu sene bizim taraftaki © nek istilâsının bir eşine daha ras ;7" madım. Köyde rahatımız kaçtı.. Fi ma, kıymalı yemekler yiyemez old? Kahvemizi, koyu renk mayileri, ", yatla ve tiksinerek içiyoruz. Bütün 7 ağzımıza imambayıldı koymadık. ””, ramıza kazara patlıcan salatası gö” cek olsa, lâhzada siyah havyar mât zarası alıyor. Sabahleyin, banyodâ €© raş olup ta yüzüme krem sürdüm " sinekler, hep birden yanağıma üşist traşımın esinekkaydı» olup olmad nı deneyorlar. Gunduzün, Haddin V sa, dört ahbap bir araya gelip te P '.,_ ; oynayın. Elinizde mütemadiyen Sif”), ten floş hâsıl olur. Bütçemizin * K ro, sinema ve eğlence paralarını Ve federek, bunu sinek öldürücü mavi”” tahsis ettik, gene de yetmedi. F Fayda'ya ve emsaline para yeti mek için otomobilimi garaja çe benzin alamaz oldum... Hülâsa 4208 rahatım, huzurum, iştiham kaçti- al bir insanken, işimi gücümü b! sinek avlamaya alıştım.; Daha ü'f ederse çıldıracağımı hissedi nun için senden ricam: Bana eWm j bir alıcı, kendim için de br.ıı'alal"is A Ki l ııı aa e b Mösyö Blumuu teilwı z - Frangı düşüren Blum, bu mü betle nutuklar söylüyor fiyat yi di tenler memlekete ihanet ediy0” du. O sırada biri yerinden kalktı — Blum ipek mağazası a87 rınızın malı mı? — — Evet, - ji — Onlar fiyatları yükseltti. ' İyaneti Blum ailesi işlemiş, d?