Yazan : Orhan Selim KAN KONUŞMAZ! Son Postanın Edebi Tefrikası: 31 Usta, Tevfik Şemsi Beyin köşkün - den çıkarken rasladığı kumral delikan- lıyı hatırladı. Seyfi Beyin gözlerine dik- kat etmemişti. Her halde mavi ola - caktı. Kundağın içinden Ömerin kollarını çıkardı. Ömer küçüğün küçüğü par - maklarını açıp kapıyor. Usta çocuğu Gülizara uzattı. — Şimdi uyutun bakalım, dedi. Çok- tandır ninni söylemiyorsunuz, Bu ge - ce Ömere nimni söyleyin. Yalnız.. «Pa- şa olur inşallah!» demeyin kuzum. Ne bileyim, «usta olur», ayorgancı olur», &filoaof olur, «adam olur» filân deyin. Paşa olur demeyin.. Gülizar b sözlere şaştı. - Şimdiye | kadar aUyusun da büyüsün maşallah, usta olur, yorgancı olur, adam olur in- şalahlır diye ninni — söylenebileceğini duymamıştı. Hele (usta «felin, «sinlir «oflu» bir söz söylememişti ki bunun ne demek olduğunu bile bilmiyor ve kelimeyi — tekrarlayamıyordu. — İşin içinden sıyrılmak için ağzına en kolay gelenini tercih etti. —Peki efendim, dedi ve Ömere nin- nisini söyledi : «Uyusun da büyüsün maşallah. «Adam olur inşallah'» e YİNE GÂVUR CEMAL Bir öğle üstü, iki aylık bir ayrılık - tan sonra Gâvur Cemal ustanın dük - kân kapısında peyda aldu. — Aşk olsun usta, dedi, öldüm mü, kaldım mı arayıp sormak: yok. Ben gel mesem sittin sene semtime uğramıya- | caksın. “Usta bir parça utanmış, özür di - kedi. — Haklam hocam, dedi. Fakat cu- maları kahveye bile çıkmıyorum. Cemal alay etti: —h ne d ölen yoni evlikk, — Belki.. Ama yalnız o değil. Gü - Kzarla uğraşıyorum hocam. Torna edi- yorum omu senim anlıyacağım. Şimdi çat pat gazete okuyor. Okuduğunu pek anlamıyor ama, merak sarmağa başladı. — Annenle araları nasıl? — Fena Eskisi Anam yüreğiyle benden yana, Kzardan “yana, kafatıyla, göreneğiyle Bana kızıyor, Gülizara kızıyor. Bütün bu konuşma esnasında uatanın değil, eskisinden daha derbederleşi başı cskisinden daha pie ve sakalr ee kisinden daha dağınık ve daha uza - maş. — Kahve söyliyeyim mi hocam? — Vallahi fena almaz. Sabahtanbe- vti bir şey yemedim, Bastmır. — Şurdan bir işkemba söyliyelim. öyleyse.. Memed haydi. Bir yarım baş- la bir çorba getir. “Gâvur Cemal sorduü: — İşler nasıl gidiyor? — Kötü hocam. Koıu Anliyamıyo- H.nııdyaeiı getirdi. Güâvur Cemal büyük bir iştahayla *Mthlm&m yağlar aka aka yarım 4 hphıımçıbudu gibi bitirdi. “ Ukta: — Sende ne var ne yok hocam, di- — Bcn Bizim yahyı sattım. — — Yalıyı sattın mı? — Evet? Ama hayrını göremedik. Akfiğımı borca yatırdım. — Ee? Şimdi ne yapazaksın? — GCoeceleri eşe dosta misafir gidi- yorum. Gündüzleri sürtüyorum. — Kitapların ne oldu? — Tevfik Şemsiye bıraktım .Onun selâmlığında kalıyorum arasıra. Zıpır mıpir ama kötü ağlan değildir. Usta, bozuldu. Gâvür Cemalin ki- taplarmı Tevfik Şemsiye, © züppe, kendini beğenmiş herife bırakmış ol ması, hele onun selâmlığına sığınması canını sıktı. Zaten yırtılmağa başlamış olan uçurztmasının ipini elinden kaçır- ıııı: bir çocuk gibi üzüldü. Son bir gay- retle: — Gel burda kal hocam, dedi. Yu - karda, dükkânın üstünde bir oda var. |Kitaplarını da getirirsin. Cemal bu teklifi kabul etmedi. Bir dereden su getirerek reddetti. İ man usta, her şeyine rağımen, başının perişanlığına, açlığına, para - sızlığına, ona karşı göstermiş olduğu alâka ve dostluğa rağmen gâvur Ce- malin, bir bubhran anında, kendini Nu- ri ustadan çok Şemsi paşozade Fevfik beye yakın hissettiğini anladı. L(ıır manın ipi büsbütün elden gitmişti. — Sen bilirsin hocam, dedi. Ma - dem ki orda daha rahater — Rahatlık meselesi filân değil us- tam. Ne bileyim. Bu karışık anımda bir tarafa bağlanmak ihtiyacı, Sana bir kerre daha anlatmıştım va. Dünyada köksüz ve yapayalnız kalmak beni öl- dürüyor, divaneye döndürüyor. Elin- de bir zanaat filân yok ki sizin aranıza katılayım. Mzariften hocalık vermez- Gazetecilik — edemem. hakikaten por'ıknşa aklım ermez. Tevfik Şem - kr. siye eski Galatasaraylı arkadaşlar ge- |Hip gidiyor. Çocukluğumu hatırlıyo - |rum. Mamafi ne de alsa bir iş bulmak lâzım. Bu böyle devam edemez elbet de. Bu buhranlı günlerimde eski, ço- cukluk günlerinin hatıralarından me- det ummanın da muvakkat olduğunu anlamıyor değilim. Velhasıl... Usta bahsi değiştirmek istedi. — Nasıl olsa bir iş bulursun hocam, dedi, Şundan bundan konuştular, Cemal: — Eh, seni daha fazla işinden ala- “İkoymyayım, dedi, ayağa kalktı. Ve “İkapıya doğru yürürken usta biraz sı- kılgan Bir sesle sardu: — Paran var mı hocam? Hani ister- sen sana bir lira borç verebilirim. Cemal ses çıkarmadı. Ustanın u - zattığı bir lirayı aldı ve gitti. Usta elinin tersiyle, tıpkı bir gün Kadiköy vapurundaki ateşçinin yaptı- ir öi dianm türleii öld. Yüre de bir eziklik duyuyor. Yorgun ve ü - ediyor. kendini. Cömalla t tanıştığı gündeh. bu' ana kadar ge- çen hadiseleri gözünün önünden ge- çirdi. Cemali anlamağa çalıştı. Anlı - yamadı. İçinde bir dost kaybedişin a- cıst var, Cenazeden dönmüş gibi bir gey. Mıaıbqıünıqrî.Nuriuıa züntülü his: GCemiler kat kat beyaz güverteleri, sarı, siyah bacaları, kırmızı su kesimle- | riyle acayip deniz hayvanlarına benzi- yorlar. Vinçler işliyor. Yan merdiven- lerin kafes kafes üst plâtformlarında genç gemi zabitleri yukarı çıkan yol- culter hasçıkyorlar. Hemaflar, denirler. balyalar ve üzerlerine çeşit çeşit kâat- lar yapıştırılmış bavullar. (Arkası var) SON POSTA Lmaswe — Bu Akşamki Program İSTANBUL 17: Taksim — stadından Futbol ürk muhteliti ve Macar takımı. 18, 30: Opeza parçaları. 19: Haberler, 19,15: Muhtelif plâklar, 20: Halk — müsikisi (Plâk), 20,30: Denizciler bayramı müna- Sebetile konferans (Saib Kaptan), 20,45: Stüdyo orkastraları, 21,15: Bayan Caorra- dina Nola taralından Claveoin konseri, 21,45: San haber Sant 22 den sonra Anadolu ajansının verile nakil, gazetelere muhsus havadis servisi cektir. BÜKREŞ 18,15: Orkestra, 19; Haberler, 19,15: Konserin devamı, 20: Konlerana, 20,20: Plâk, 21.25: Oda musikisi, 22,10: Şar - kılar, 22,30: Haberler, 22,45: Küçük or- kestra, 24: Gece konseri (nakil). BUDAPEŞTE 19,30: Franz Lehar'ın «Die Lerche singkin adlı opereti, 21,40: Haberler, 22: Radyo salon — orkastrası, 232 Haberler, 23,20: Çingene musikisi, 24,20: Cazbanı. MOSKOVA h 18: Öpera solistleri tarafından konsar, 19: Koro musikisi, 22: Yabancı dillerle neşriyat, PRAG 20,20: Halk şarkıları ve marşlar, 20,50: Orkestra konseri, 22: Senfonik — konser, 23,15: Plâk. BELGRAT 20,50: Radyo orkestrası, 21,30: Mi « zab, 22,30: Lejubliyana'dan nakil, 23: Ha- berler, 23.20: Kuartet konsari. 2 Temmuz Perşembe İstanbul 18: Dans musikisi (plâk), ler, 19,15: Muhtelif plâklar, 20: Sikki konferane: Dr. Salim Ahmet Çalışkan ta- zafından, 20,30: Stüdyo — orkestraları, 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gnzetelere mahsus havadis servisi cekkbir. verile- Edirnekapı — Yediküle maçı Edirnekapıda yami teşekkül eden Edir- nekapı Gençler birliği bizinci takımı ile Ye- kapı sahasında hususi bir n dır. Edirnekapı Gençler bi dörtle Yedikuleli Maslak îıcıasmı yapan şoför tevkif edildi Maslakta Alman çiftliği önünde i- dare ettiği otobüsü ağaçlara çarplıra - rak feci ve mücssif bir kazaya sebebi- yet veren şoför Hüsnü dün tedavi e- dilmekte olduğu Beyoğlu hastanesin « den iyileşerek taburcu edilmiş ve Sul- tanahmet 2 .uci sulh ceza mahkemesi karariyle sorgusu yapıldıktar - sonra hakkında tevkif kararı verilmiştir. * Son Posta © İstanbul Gelir ve Para BORSASI 80 »6 21936 'Türk Devlet Borçları Lira Lira || 95 TAT.B I 20925|| 96 6 Hazine Bi 45,00 || Go TAT. BZ 15,55 | Dahlil. istikraa95,75 Ğ '1.S'T. B. IL100,00 1| Btra Anatdolu Twvall 4, 10 ı-ıuııııı” 75 “ Anadolü M 4390 Kira lıınııınq 2250 |l 19: Haber« | dikule Yeniyıldız klübü birinci takımı Top- | —a ae |P ülilerde bidayet hâkimi idi. D.vldD—'ı—llııl—h | e | — Her biriniz, imparatoriçeyi — srasile hanelerinize davet ve kendisine mükellef keşide eyliyeceksiniz! şeyhülis- birer ziyafet Bu irade icabatından yalnız |lâm efendi muaf tutulmuştu. Bu suretle Sadrazamdan — başlayarak, her gece, vükelâyi Ghamdan Biri, yalısın- da, köşkünde ve yahut ki konağında, fer- manı hümayunu yerine getirmek için birer mükellef ziyafet tertip olundu. * Nöbet, .... Nazıtt.... Paşaya gelince, ne yolda Bareket edeceğini şaşıran bu saf ve rgüsüz adamcağız: uâdat ve âdabı gar- biyedeki behresizliğinden nâşi bu hususta muhtasaran tenvir buyrulmasını..» — Teşri- fat nazırı Kâmil Beyden ricaya gitti. ©O da, bugün bize en basit görünen bir takım şeyleri, kmnca ihtar ettikten sonra: — Bilhassa, paşa hazretleri.. dedi; ziya- fetin hitamına doğru, meyva yenmeğe baş- andıkta, teberrüken, karşınızdaki — mevkii |verefi işgal eden imparatoriçe — hazretleri- nit uhhat ve âliyetlerine ref'i kadeh eyle- meyi unutmayınız. Ve bunun için de, sof- racınıza önceden kavice tenbih buyurunuz ki gerek imparatoriçenin ve gerek efendi- mizim kadehlerinizi boş koymasın. — Lâkin, senaveriniz hamirden ihtiraz eylerim.. — Olmaz! Unutmayınız ki böyle vazi- yetlenrde imamülmüslimin, bizzat hamir iz- timal buyururlar. Paşa bu kuvvetli mantık önünde nâ- çar, boynunu büktü: — Pekil dedi, götlü. Artik © geceki ziyafeti, kırdan potları, yapılan aksaklıkları tahmin Bununla berabel 'miçe göldi Sakıunya yemişlikler içerisinde kaysı- far, şefiakler, Akça armaıtlan — gesdirildi. Hı.ıluı bunlardan, dilediği kadar önüne önündeki bıiçakla, acemice soymağa, ıg—.mı şapırdatarak yemeğe başladı. Bu sırada, talimli ve tenbihli Çevvelâ imparatoriçenin, sonra da ev sahk binin kadeblerine şampanya koydu. Zavallı... Paşa kan ter içinde, kadehi eline aklı. Dizlerinin bağı çözülerekten a- yağa kalktı ve imparatoriçenin önündeki kadehle tokuşturarak, fevkalâde bir neza- ket gösteriyorum zu'mnile: — Haydil Toka kokanat. dedi. edebilirsiniz. yemekler yenildi, sıra ye- sofracı, Liyakat madalyası Gençtim. Babiâliye devam ediyordum. Orudü, Biribirinden ayrılmıyan üç arka - biden Şevket ve ben. Bir dördüncü arka- dayımız da vardı ki; adliye mesleğini ter- çi etmiş, hâkim olmuştu: Bunun da adı | Rifattı. Bugün bu arkadaşlarımın üçü de Tan - Tanın rahmatine kavuşmuşlardır. Bunda bir ben kaldım; nöbet bekliyorum. takolunun civarında sakindi. Ağır başlı idi. 'Bizim gibi gençliğinin esiti —değildi. O, yeençlıği kendi hükmü altana alrınştı. Hariati- demiyeceğim: fakat tulü emel sahibi idi. Temyiz azalığını kafasına koy - muş: adliye nezareti sandalyesinde gözü vardı. Ve bu yolu tutmuştu. Dediğim ta - A, arabası vardı. Mahkemeye, arkasında — tedingotla |bir ağa ile gider, gelir, haremli selâmlıklı bir konak yayrusunda otururdu. Yizmi, yirmi beş yaşlarında sakal koyu- İvermişti. Bu seyrek, gayri munlazam sa - kal ona Buharalı bir hacı manzarası veri - yordu. Arkadaş samimiyetini, memuriyet vaka- ydına feda etmişti. Kendisine: — Zatıâliniz.. Diye hitap edersek, memnun olduğunu * Bir ramazan, Rifat, bizi, yani Şevketi, Talâta ve beni evine iltara çağırdı.. gittik. Dedim a: Rifat kalantor adamdı. Bize öyle bir iftar sofrası kurmuş ki, üzerinde | Medine hurmasından, Kalamata zeylinine, || Prevezenin balık — yumurtasından — Hazer denizinin havyarına kadar her şey var. Çakmakçılarım kazan yağlı ve susamlı simitleri, içerileri çiçekli saksunya. çorba tabaklarının yanı başına can kurtaran gibi dizilmi; Karaköyün, pufla gibi kabarmış, — yu- murtalı, çörcotlu pideleri makasla munta- ARTIK YAZABİLİRİM! Lıyakal Madalyası Yazan: Ermel Tğ;hı (Ercümend Ekrem ) zam kesilerek, katlı havluların üstüne olur. tulmuş.. Yüksük kadar kadehlerin içerisinde bi- ter yudum zemzem.. Hasıh, âdeta bir vükelâ softası! yalnız bizleri çağırmış. — İstemii timizi ihlâl edecek hiç bir yar bancı untur bulunmasın da güle, oynaya yiyip. keyfimize bakalım. Her biri birer ahçılık şaheseri olan ye- mekleri yedikten ve kahvelerimizi d, ne çiçek suyu damlatarak, hölpürdett: sonra canımız kumar oynamak istedi. oyunu «otuz Bir en O zamanın en mergup Bira di. Basit, fakat hınzir bir oyun. düşen, bir daha belini zor doğrultur. Her birimizin, ceblerimizde, —Rifat müstesna— ikişer, üçer lira para ile böyle işe girişmemeliydik amma, oldu. Masaya oturduk. Al takke, ver külüh.. Liralar eridi. Hep de ev sahibinin cebine gidiyordu. Son mecidiyelerimizi de eritip suyunu çektirmek üzereyken, derinden derine da- vul sesleri, kulaklarımıza aksetti. Sahur vakti gelmiş, farkında bile olma- mıştık. Kalkıp, gitmeğe davrandık. Allah rahmet eylesin, Rifat — bizi salı- vermedi. — Şimdi evlerinize gidinceye — kadar imsak topları atılır; aç yatmağa — mecbur olursunuz. Halbuki burada her şey — var. Sahuru da yeyin de, öyle gidin! dedi. Biz naza çektik.. © ısrar etti. kaldık. Sahur yemekleri de ayni nefasette idi. Hindi sövüşünden, peynirli düdük makar- nasından, ebegümecili kuru bamyadan, ba- demli güllüçtan bel bol yedik. —Üzerine, bardak bardak hümmas şerbetini de içtik. Ev sahibine temennayı çakıp yola düzül- dük. * bilmem bilir ve has tırlar musınız? Sinan paşa camünin bulun- duğu ufak meydanlığa nâzır, çehre zü dü, pis, mendebur fakat korkunç hey'eti ile moşhur Hasan paşa karakolu, onun ya- sokak içerisinde de püskü cık belediyenin eski binası vardı. (Arkatı vaz) r_B-k Doktorun Günlük Notlarından Yaz sporları Deniz banyolarından sonra beden ha- reketleri yapmalıdız. Kol hareketleri. Ayak hareketleri. Vücudun parfika üzerine asılma, açıl- ma ve yükselinesi gibi adalâlı kuvvet - lendiren hareketler tekrar edilir. Bundan sonza: Kağıkıa. Kürek çekmek (bir çeyrek, yarım saati tecavüz etmemeli). Denizin vücut ü- zerindeki soğukluğunu ve vücudun ha- raret farkını telâfi için lâzımdır. Plâjda denize girmeden evvel ve ya- hut bu hareketleri yaptıktan sonra Kum üzezine uzanmak. Kuma gömülmek te eilerde denizde fazla yüzmeden mütevellit sinir yor « güunlukları ve halif ağrılan geçiştirici noktai nazarından çok faydalıdır. ——— —— | (*) Bu notları kesip vaklayımız, ya- but bir albürne yapıştırıp kolleksiyon Çarsamba ©) TEMMUZ 1 Resmi &: 1936 Rumf sene 1352 Haziran 18 Bizır 5T ÇARŞAMBA