B . | B k. — —- SON POSTA ——— ——— . Hergün Bizim arkadaşlar I.Vige giltiler? Çok ve ucuz * — Bizim arkadaşlar niye gittiler? ontrewxe'da toplanan boğazlar kon- feransı herkesten ziyade Türkiyeyi ve Türk matbuatını alâkadar eder. Memleketin müdalaa meselesile alâka - dar olduğu için bu konferansın bütün sal- halarını merak ve alâka ile takip ediyoruz. ve karileri de günü gününc olan bitenden haberdar etmek için en kuvvetli arkadaş - karmıza otaya göndermiş bulunuyoruz. Halbuki bu arkadaşların gönderdiği | telgraf ve mektupları okudukça — > ka- hyorum. Kimi otelde nasıl yemek iğie ni anlatıyor. Bazısı müzakeratı perde ar- kasından nasıl seyrettiğini izah ediyor. Ki- mi murablhasların tplerini tasvir ediyor. Fakat konlerans hakkında esaslı hiç bir malümat veren yok. Yani bizim arkadaş - Jarın yazdıkları konferansı takip edemiyoruz. Konferansta gereyan eden hâdiseleri, bunların mahiyet ve şümulünü anlamak için Avrupa gazcte- lerini beklemeğe mecbur oluyoruz. Montreux'da bulunan ecnebi muhabir - leri gazetelerine daha etraflı, daha ihata- h, daha esazlı malümat veriyorlar. Meselâ İngiltere Sovyet donanması - — gin Akdenize inmesine muhalefet ediyor. — Bunu biliyoruz. Fakat bizim arkadaşlar bu muhalefetin sebebini anlatmadılar. İngiliz muhabirleri bu bususta bizi tenvir edecek malümat veriyorlar. Bir muhabire göre bu- — mun sebebi şudur: İngiltere Akdenizdeki #etatükosunun bozulmasını istemez ve Lura- da yeni bir donanmanın türemesine göz yumamaz. Diğer bir muhabire göre de Sovyet do- nanması boğazlardan serbestçe çıkarsa Bal — tik denizine gitmek için çıkabilir. Sovyet —donanmasının Baltık denizine gidebilmesi — htimali Almanların Baltık — donanmasını — küvvetlendirmesini intaç edebilir. Alman- yanın Baltık donanmasını takviyesi pasi - de İngiliz donanmasının da kuvvetlen- ' mesine sebep olabilit falan filân... — Bunun gibi Montreux müzakereleri et - rafında ecnebi gazetelerinde tesadüf edi « — len bir çok malürnat vardır ki, bunlanı bi- — zim arkadaşlar da öğrenebilir ve bize ya- zabilirlerdi. Halbuki Türk gazetecileri ilk defa tâbi oldukları bu beynelmilel imti - handan muvaffak çıkamadılar. Gazetele - — rini ve dolayısile karilerini kâfi derecede tenvir edemediler. k * mektup ve telgraflarla — Çok ve ucuz F ordun moeşhur bir nazariyesi var - dır! Bir şeyi çok satmak isterseriz malı çok yapınız, ucuza malediniz ve u- — cuza satınız. Ford bu sayede milyarder ol. — muşlür. — Bizde bu nazariyeyi hükümet şeker me- — selesinde tatbik etti, şeker Hiatları indikten sonra şeker salışı yüzde elli arttı. Şimdi bu nazariyenin telelon idaresi ta- Tafından tatbik edilmek islendiğini görü « — yoruz. Telefon fitları indiriliyor ve her - B kesin telefon sahibi olması için kolaylıklat gösterilmesine karar verilmiş bulunuyor. — Telefon medeni ihtiyaçların en Başın « — da ğelir. Her evde bir telefon bulunmak Tâzımdır. Bizde telefonun taammrüm ede - | meyişinin en basit sebehi telelon tesisa - — tinın ve konuşma ücretlerinin çok pahalı — oluşu idi. Şimdi fiatlar inince bunun der « © hal tesiri görülecek, şimdiye kadar bu me- — deni ihtiyaçlarını tatmine imkân bulamı - v.’“h derhal telefon sahibi olabilecekler- ĞA ERREENİ ÜN — Kadın gibi ellerile erkek işine — İskoçyada bir mahkemede, reis 13 ellerini uzatıp ağızlarını açarak karşısında durmalarını Tini uzattığı zaman kadın eli gibi in- olduğunu sezdiğini ve ağzını da ya- açtığı zaman dişlerinin bozuk ol - ğunu gördüğünü söylemistir. — Bunun üzerine davacı dolaşmağa — ;” nlş ve üçüncü şahsın önüne gelin- Ha — tarla diye haykırmıştır. 4 - “>e haydut da marife- Wi,—':—ııkibu itiraf et - - ea n aa örn y Resimli Makale Haya'ta dört yol ağzında bulunmak ka- der güç bir şey yaktar. Takib siliğiniz is İükamet sizi dört ayrı cihete giden bir mey- |dana getirmiştir. Bu dört yoldan hangisine sapmalı? Hangisini seçmeli? | Bu zorluk insanların hususi hayatların- da bile sık sık tesadüf ettikleri bir şeydir. Genç bir kızın karşısına, hepsinin ayrı ayrı ;çıkır.cen;ln bunlardan hangisini seç » meli? Birinin gençliği, öbürünün aklı, ü- Çüncüsünün parası var. İntihap güçlüğüyle rastlanıldığı vakit ve- rilecek karar bazan âni olmalıdır, bazan wrun uzadıya düşünülerek wverilmelidir. Fakat gerek âniliği, gerek uzun vza - dıya düşünülmeği icap ettiren bu seçimler- de nazarı itibara alınacak mühim iki nokta ,vırdıı: 1 — İnsan yalnız yüreğini, hissiyatını değil, kafasını, şuurunu da dinlemesi. 2 — Soçki yapılırkön bunun bütün bir hayat boyunca müessir olacağının unutul- maması, Bir kadın doktorun Fedakârlığı Londrada çıkan Britiş Medikal Jur- nal gazetesi bir kadın doktorun fen ve ilim uğruna yaptığı — fedakârlıktan hayranlıkla bahsetmektedir. Esther Kellich, hiç bir tarafından hava almıyan cam bir hücrenin içine girmiş ve dışarıdan da içeriye tulumba ile öldürücü bir gaz olan Monoxgde de carbon vermişler, bu gaz kömür ocak- larında sık bulunuyor. Ve ameleleri a- zar azat zehirliyormuş, Kadım bu gazın insanlar üzerinde ne gibi tesirler yaptığını bayılıncıya ka - Bi Kayzlatmiş Ve GĞ yacı S ile halde çıkarıldığı zaman, elde edilen neticelerle bu gaza karşı tedevi çaresi bulmak üzere yeni taharrilcre giriş - miştir. ... İddlalı nikâh Avusturalyada Freweantle şehrin - de - bir kaç arkadaş, mükemmel bir yemek yedikten sonra, oturup ka- dınlardan bahsetmeğe başlaınışlar. İçlerinden bir tanesi, fazla mütces - sirmiş derdini dökmüş, sevdiği kadı - nın kendisini nasıl - bırakıp — kaçtığını anlatmış. Muhatabı Robert Blaire isminde bir bekâr, arkadasına kızmış: — Senin nefsine itimadın yak. Ben Marsilyaya gideyim, ilk - rastgeldiğzim kadını alıyorum, demiş. Diğeri «ya - pamazsın» diye cevap vermiş. Nihayet 1000 İngiliz lirasına bahse tutuşmuş- lar. Blaire, Marsilyaya çıkmış, etrafına bakmış, genç ve güzel bir kız görmüş. Kız babasının eşyalarını gümrükten lçıkanynrmu.. Lisan bilmediği için bu nazik kız kendisine yardım etmis. Blaire de daha rıhtıma çıkmadan kızla izdivaca talip olmuş ve iddiayı da anlatmış. Kız üç gün sonra muvafakat ettiğini bildirmiş, şimdi Avustura'yada Blsire'ailesi'en mes'üt aile imiş. ... Yılanı ısiran çocuk Amerikada Atlante eyaletinde bir adamın 17 aylık bir yavrusu bahçede oynarken karşısına bir metre boyun - da zehirli bir yılan çıkmış. Yavru teh- ondan sonra da oturup ağlamağa baş- (SÖZ ARASI HERGÜN BİR FIKRA | Gene namuslu adamlarmış! Meşhur komik kavuklu Hamdi anla- tardı: — «Bir gün İstanbul civarında köy- lerden birinde kurulan panayır müna - | | sebetile bir orta oyunu vermiştim. Ma- | | lüm ya, öyle yerlerde duhuliye usulü yoktur; oyun biteceğine yakın parsa toplanır. Biz de bu usule uygyun olsun diye, fa-. sıl sonuna ereceği sırada, içimizden bi- rinc benim mabut dilimli kavuğu ve - rip seyirciler arasında dolaştırdık. Beş dakika sonra, arkadaş geri gel- di ve kavuğu bomboş olarak bana iade etti. Aldım; başaşağı ettim; silktim — ve hemen arkasından ellerimi açıp, yükseki sesle: — Hey Ulu Rabbim! Gene sana hamdü sena ederim ki, buradaki kul- ların namuslu insanlarmış. Hiç olmaz - | | sa kavuğumu iade cettileri. dedim.» çe d geee ll , İnsanlar için Ev yapan Böcekler Belçika konferansında Termite na- mında bir nevi böcekleriyle meşhur bir Katange kasabası vardır. Burada oturan ahali kendilerine ev yapmak külfetinden müstağnidirler. Zira o işi bu Termite denilen — böcekler yap - maktadır. Bunlar on metre kadar yükseklikte hakikt evler inşa etmekte ve üzerlerini de örtmektedirler. Katangadaki bir çok evler, hakiki sakinleri dışarı atıldıktan sonra zenci- lere kalmaktadır. erekeneeseneesaranane nn ea | | lamış, derken anası Aaşağıya gelmiş vaziyeti görünce saçları dimdik olmuş, hemen çocuğu hastaneye — koşturur - ken babası da yılanı bir baytara götür- müş ve baytar, babaya mukafla ola - rak gu sözleri söylemiş: Yılan çocuğunuzu sokmuş Çocuk da, hani çocukmuş Öyle acayipmiş ki kanı, ksarıp öldürmüş yılamı.. - ——— Ölüm şu'aı nihayet Keşfedildi mi? San Fransiskoda oturan Henri Fleur isimli bir Fransız ölüm şu'aını keşfe- diyor ve bir takım hazırlıklar yapmak için de iki Amerikalıdan 1000 — dolar istikraz aktediyor. Amerikalılar Fran- sızın buişi başaramadığırı iddia e- derek aleyhinde dolandırıcılık davası Kçiycelürz Mahkemede Mösyö Henri Fleur keşifte bulunduğunu isbat — edeceğini iddia ediyor. Ve reisin nezareti altında bir heyet lâboratuvara giriyor. Henri Fleur sekiz dakikada bir yılanı, dört dakikada ,bir kertenkleyi, yarım daki- kada da bir sıçanı öldürüyor, ve bu - nun üzerine alacaklılarına dönerek : — Bayların cesareti varsa şuaın al- tına yatsınlar! diyor. Onlar cesaret edemeyince, mahke - me de Henri Fleur'u beraet cttiriyor. ... Gazete müvezzilerinin kurnazlığı Bizim matbuat kanunumuz gibi Fransız kanunları da gazetecilerin ga- zetenin isminden başka bir şey söyle- yip bağırmalarını meneder. Halbuki onlar dinlemezler, ve gene müheyyiç haberleri bağıra bağıra haber vermek- te devam ederlermiş. Son zamanlarda Fransızların İngi - lizlerle arası açılmış bulunduğu bir sı- rada bir tanesi : — Yazıyor, Fransız kızını katleden İngilizi yazıyor, diye haykırıyor ve ta- bif gazete de kapışılıyormuş Bir adam gazeteyi almış, evirmiş, çevirmiş, fakat böyle bir cinayete raat- gelememiş, gelip gazeteciyi bulmuş: — Nerede o senin bağırdığın hava- dis? demiş. O hiç dinlememiş ve gene devam et- miş: — Yazıyor, İngilizin Fransızı öldür- düğünü yazıyor. Ve ayak üsty elindeki son gazeteleri de sattıktan sonra adama dönmüş: — Gözün görmüyorsa, ben ne ya- payım ihtiyar demiş, işte bak! Eliyle, tarihi tefrikalardan birini göstermiş, filhakika orada Jan Darkın İngilizler tarafından öldürüldüğü sah- ne tasvir ediliyormuş. İSTER İNAN ISTER İNANMA! Fransız Gilinin en esaslı lügat kitabı sayılan ve Fransanın resmi dil akademyası tarafından tertip edilen Larsusse Lügat- man 1935 tabında bizi hayrete düşüren bir ibareye rast geldik. Bir cezalıyı, eski zamanlarda olduğu gibi kazığa oturtmak manası- na gelen Pransyca empaler kelimesinin karşısında lügat şun - ları yazıyor: Ölüme mahküm edilenin makadına, barsaklara geçmek ürve- re, kazık saplamak: Türkler büyük canileri hâlâ kamığa saplar- kar, İSTER mine ancak Mustafa Kkümetin şefi,' Burada çunu da işaret edelim ki Larousse'da Atatürk'ün de is- Kemal Paşa olarak tesadüf olunmakta ve Türkiyede, Türkiye Cumuriyetinin kurulduğundan ve bir şapka inkılâbı olduğundan habersiz gibi, kalpaklı bir resim karşısında gu kasa Mülümat verilmektedir: 1878 de Selânikte doğmuş Türk Generali; Ankaradaki milli hü- Mexteplerimize kadar giren ve en salâhiyetli bir lâgat tan- narak aramızda İtibar gören Larousse'un Türkler bakkında ver- diği malümata inanmak lâzün geleceğine artık .. İNAN İSTER İNANMA! hulüskârlık ve insaf Ermel Talu B ayanlar, erkeklerle elde — ettikleii hukuk müsavatını tramvayda, tü « nelde rahatlarile ödediler. Ön wra imtiyazı kalktığı gibi, tmdi ar- tık arabadan içeriye bir etek girer girmez ona derhal kendi yerini veren de kalmadı. Buna, kadınların çoğu içerlemekle bes raber, yiğitliği kirletmemek için ses çıkars mMayarak, oturan erkeklere haşin nazarlaf fırlatmakla iktifa ediyorlar. Bununla beraber. terbiye ve nezaketin kanunla, nizamla mukayyet bulı na kail olan erkekler, çok şükür, VEK Gençlerimiz içerisinde, kadının sosyal hak'ı larına kavuşmuş ölmasını bir suç, erkeks karçı bir tetavüz addetmeyip de gend kadına, kadın olduğu için saygı gösterena lere sık sik rastgeliyorum. Ve yeni neslin bu nezaketinden bir heyi gurur da duyuyorum. Lâkin bu nezaket bazan mahalline ması tüf olmuyor. Tramvayda, kendi vahat ve hüzurumnu feda ederek, yerini başkasına terkeden adamin bu hareketinde hulüs « kârlık kokusu olmamalıdır, Halbuki, dikkat ediyorum: Gösterilen feragat ekseriya alelitlak kadınlığa — karşi değil de, mahza gençliğe, güzelliğe kar;l ihtiyar ediliyor. Meselâ dün, tramvayda bizzat şahit oldum. bir vak'aya Harbiye - Fatih tramvayı, ti tıklimş Galatasaray durağından kalkmış, Tepebas gına doğru ilerliyordu. İngiltere Ekç min binası önünde bir, iki kişiyi indirmeki üzere durduğu vakit, oradan iki yoku bindi. Bunlardan biri yaşlı bir kocakanı, diğeri genç, güzel, şuh, şık bir matmazeldi. Ö « nümdeki sırada oturan bir çift delikanlı « dan, kenarda olanı kalktı, ve © bahar çi* çeğini andıran kızcağıza hitap ederek: — Buyurun, oturun, matmazeli d Kız kıritarak teşekkür etti ve gö yere oturdu. Derken, köşedeki öbür genç kalktı O da yerini ihtiyar kadına verdi. Ve bütün bir tramvay halkı bu — ikincj delikanlıyı ötekinden — daha çok faziletli buldular.. Zira insaf her zaman hulüskârlıktan üse L Biliyor M_ıı_.ı:_ıgı_ı_ P T — Avastralyanın başka İsmi var mis dır ve nedir? 2 — Avustralyanın başlıca — gehirlerin- den Kangilerini sayabilirsiniz? 3 — Avustralyanın 6 milyon nüfusu içinde kaç milyon Avrupalı vardır? 4 — Avustralya hangi tarihte İngil « terenin idaresi altında birleşik bir devlet olarak teşekkül etmiştir?. (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları: | — Umumi harpten evvel Lehistanım son kralı 2 inci Sranislastır. 1732 de doğ muş. 1798 de Ölmüştür. 2 — Şimdiki Amerika reksitumhuru Ruzveltten başka gene Rurzvelt itmile a « mılan adam 1901 de Mâc-Kinleyin ölümün. /den sonra teisicumhur olmuş, !Ö sene son- ra ölmüştür. 3 — Büyük Okyanusun 11,300,000 kilometredir. 4 — Nikarağua cumhuriyeti cenubi A- merikanın en küçük cumhuriyetidir. genişliği Pilsudekinin yaşadığı sarey müze oluyor Pilsudskinin 13 sene içinde oturdu- ğu saray Leh hükümeti tarafından müze haline kalbedilmiştir. Bu müzede Varşavo muharebesini yapan Pilsudskinin plâkları hazırladığı oda da yardır. Odada 12 Mayıs İîlnş tarihini taşıyan bir takvim büyük Leh halâskârının öldüğü günü işaret et- mekte olduğu gibi, gene öldüğü saati işaret eden bir ufak saat de 8.!5 üze - rinde durmaktadır.