İngilterenin en tanınmış altı za- bıta romancısı Margerg Allingham Anthony Berkley, Freeman Vills Grofte, Father Ronald Knox, Do- vothy Sayeri, Russell Thorndike kahramanları meçhul altı zabıta romanı yazıyor ve katillerin keşfi- ni İngilterenin en maruf zabıta mü- fettişi aGeorge Cornish» e bırakı- yorlar. Bunlardan dördünün eserleri- ni okudunuz, Polis müfettişi de fik- rini anlattı. Şimdi başinci ma- harrir. Margerg Ailinghamın eseri başlamıştır. Bu eser bitince gene polis müfet- tişinin hatili nasıl tayin ettiğini ken. di ağzından dinleyeceksiniz. — Süpürgenin sopasını uzatıp çe- keceğim. Yahut Pollinilerden birini çağırıp korneşin üzerinde yürütece - Şizi. — Ben, dedi, süpürge ile çalışayım. Etrafi aramağa başladım. Frank be- hi çağırarak: — İstersen, dedi, Pollinilerin ço - cuklarından birini çağır da şu örtüyü alsın.. — Pollinilerin anasını dahi çağır - sak bu iş olur biter. Bu sözüm Frankın gayretini körük- kedi. Bana: — Çekil, dedi, ve: — Ben alırım! Ve Pollinilerin her yaptığını yaparım! Diyerek pencereden çıktı ve benim kendisini tutmamı bekledi. Ben aldır- madım ve bir taraftan bağırmağa baş- ladım: — Frank, korneşe çıkma! korneşe çıkma! Ve merdivenin başına giderek: — Bayan Pollini! diye bağırdım. Ve bir süpürge istiyerek içeri koş - tum ve pencereden baktım. Frank örtüyü kurtarmış geri dönü- yordu. Bağırdım : — Dikkat et, dikkat et! Pencereye tutunup içeri girmek ü- zere idi. Bacaklarından tuttum ve tek- rar ciyak ciyak bağırdım: — Dikkat, dikkat! Sesim bütün evi dolduruyordu. Sanra birdenbire bütün kuvvetimle Frankı ittim. Frank, pencerenin üzerine düştü ve camlar kırıldı. Ben hâlâ onu elimle, Sakin landı. Bir lâhza ortalığı sükünet kapla- Kiralık dükkân. Lodra ıabıtıuıu ı 6 ıluırrir.' —- u u Bir itiraf Son Posianın tefrikası : 48 . Yazan: Margery Allinghama kolumla, başımla itiyordum. Bağırdı. | gidemedi, ve herkes onu mazür gördü. Fakat bir yere tutunamadı ve yuvar -| Çünkü yas tutuyordu. | Beyoğlu Vakıflar Direktörlüğü İlânları | i Kasimpaşa Gazi Hasan — Paşa mahallesinde Mektep sokağında 20 No.: 5 dı ve sonra uzaktan bir şeyin yere düş- duyuldu ve müthiş bir inilti orta- hığı sarstı. Bu ses ömrümde Unutamıyacağım seslerdendi. Fakat düşünmeğe vakit yoktu. Merdivenlerde gürültü kop - muştu, Koştum. Ben hâlüâ bağırıyor - dum. Mapollini merdiven başında idi: — Çekili diye haykırdım ve koş - tum, Sokakta bir kalabalık toplanmış- tı. O kadar ki Frankı göremedim. E - vimizdeki çocukların biri bana doğru koşarak kollarını belime sardı ve: — Aman bakmal dedi. Genç bir zabıta memuru bana doğru geldi. Vak'ayı anlattım, Fakat Frankı ittiğimi söylemedim. Daha sonra herkes toplandı. Hepsi- ne de anlatmağa başladım. Zabıta tahkikata başlıyarak evvelâ beni isticvap etti. Ben isticvap alunurken Luiz geldi. Ve benim yanıma oturarak anlattıkla- rımı dinledi. Luiğ, kendine hâkim ol- du ve bayılıp ayılmadan her şeyi an - ladı ve herkes gittikten sonra boy - nukmı sarıldı ve bana teselli dahi vere- tek: — Ne yapalım, dedi, sen her halde onu kurtarmak — için elinden geleni yapmış olacaksın! Daha sonra başka kiracılar araya gi- rip Luizi aldılar ve yukarıya bırakma- dılar. Zabıta işe fevkalâde ehemmiyet ver- miş, bütün ev halkını dinlemiş, Mapol- Hini Frankın canbazlığa pek hevesli ol- duğunu söylemiş, ve daha önce yaptık- larını anlatmış, zabıta bu süretle vak'- a hakkında kanaat getirmiş ve jüri he- yeti de akazara ölümn hükmünü ver- mişti. O akşam Luiz erkendn yattı, ben de yanına çıkıp bir şey söylemedim. O - nun sademe tesirinden kurtulması lâ- zımdı. Bana gelince vak'ayı herkese nakle- de ede ben de ona inanır oldum. Bir kaç gün sonra Frank gömüldü. Ve ben mezarı başında bile vak'ayı hatır- lamağa lüzum görmedim. Nihayet Luizin Mançistere hareket edeceği gün hulül etti. Günlerdenbe- ri gazetelerde ilânlar yapılıyordu. Fa- kat Luiz hastalandığı için Mançistere (Arkası var) Emlâk SON POSTA Soldan sağa: 1 - Yarışma, 2 - Uyumamaktan emri ha- zar, itimat. 3 — Sıcak, yarın manasına ge- lir türkçe kelime, izci davulu. 5 — Ba » bamızın kardeşi, aleyh'in aksi, nota. 6 — 2 inci harfinden sonra bir H ilâve edilirse rahatlık, , başın telleri. 7 — Anadolu şebirlerinden biri. 6 — Bir Türk medeni - yeti, Fasta mücahitlerile meşhur bir yer. 9 — Mahvetmek, fransızca anahtar. |/0 — Bir renk, eski âlimlerin osmanlıca — ismi. 1 — İskambil kâğıtlarından birinin ismi. Yukarıdan aşağıya: | — Hatıralar için kullanılan defter, be- yaz. 2 — İriyan adamlara oduna benzete- rek taktıkları isim, daha üstün. 3 — Baş vurma, haya. 4 — Bir De ilâvesile prensip olur, su, maçların bir şekli. 5 — Bir Y ilâ- vesile saymaktan emri hazır olur, nota, ba- şarma kudreti. © — Acelelik. 7 — Sız ma- nasına gelir, gezinti B — Birdenbire, no- ta, 9 — Siyah, salı dökülür ekşi şey. 10 — Aht, sarılmamaktan — emri hazır. W — Çivi çakılır, işlek. y Dünkü Bulmacanın Halli: ! Soldan sağa: | — Maraz, tamir. 2 — Uha, yanık. 3 — Hazine, krağ. 4 — Ak, mastar. 5 — Rasat, paha, 6 — Edebi, er. 7 — Barem. 8 — Erit, maç, ek. 9 — Kin, em, 10 — Tad, eb'at. V1 — Ad, çekmece. Yukarıdan aşağıya: 1 — Muharebe, 2 — Alâkadar, —ad. 3 — Ruz, serin. 4 — İcabet, 5 — Tim, kaç. 6 — Yem, mide, 7 — Ta, an. 8 — Ak, spenç, em. 9 — Miktar, ebe. 10 — ikrah, amaç. || — Aralık, te. ( aT Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Dans musikisi (plâk), 19: Haber- ler, 19,15: Mühtelif plâklar, 20: Sıhhi konferans: Etfal hastanesi mütehassısla - vından Dr. Doçent Şevket Salih, 20,30: Stüdyo orkestraları, 21,30: Son haberler, Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile - cektir. MOSKOVA 18,30 Rus şarkılar, 19: — Konser, 19.45: Konser nakli, 22: Yabancı dillerle neşriyat. VİYANA 20,30: Piyano musikisi, 21: Klâsik neş- riyat (piyes): Şekeprin «Kral Beşinci Hanri», 23,30: Hafif musiki, 24,45: Caz- bant. Auber'in 23,15: PRAG 18: Saksafon solo, - 20,20: «FRAD/AVOLO» adlı operası, Dana musikisi. 18: Örkestra, 19,151 Konserin devamı, 20,20: Plük konseri, 20.50: Konferana, Yazan: François de ROUX Calder geç vakitlere kadar pek sever. Saat on ikiye yaklaştı mı o, in- sanın eve dönmesine mani olmak için bir hane aramağa buşlar ekseriya da bir gyey icat eder. Amma o akşam emekleri boşa — çıktı. Jacgueline, © ve ben yemeği lokantada ye- miştik. Sofraya hayli geç oturmuştuk. Ben likörümün son damlasını içince Calder şi- geyi alıp: — Hele bir kadeh daha dedi. Reddettim. — Teşekkür ederim, dedim; bu akşam im yeter. Hem eve dönüp yatmak za- manı da geliyor... Calder itiraz etti. — Bu kadar da erkenden olur mu? Ben birazdan sizi Concorde sinemasına götü - receğim. Çok hoş bir film var; saat on il ye doğru başlıyor. — İmkânı yok, dedim, ben karımla hiç sinemaya gitmem. Jacguelin'e bakıp: — © da niçin? diye sordu. Jacgueline gülümsiyerek: — Öyle, dedi, öyle sözleştik, öyle va- Calder, işin sebebinin anlatılmasını bek- liyordu. Kadın: — Hayret mi ettiniz? dedi. Ne yapa - hm? İşte böyle... Ucu, dudağının allığı ile pembeleşmiş cigarayı tablaya ezerek devam etti: — Hani her kadın kocaya varacağı gün bir yemin eder.. Ne diye yemin eder, ba- kın orasını hatırlamıyorum... — Sadık kalacağına, dedim, itaat ede - ceğine... — Evet, öyle bir şeyler. Ama ben ken- di rizamla, gönlüm istiye İstiye, kimsenin zoru olmadan bir şey daha vadettim. Ko- camla beraber asla tiyatroya, sinemaya git- miyeceğimi... Sebebini mi soruyorsunuz, Cülder? — Merak edilmiyecek şey değil doğru- &. — Ama sırdır, söylenmez. Ben söze atıldım: — © sım söylememize artık bir mâni kalmadı. İşte: Jacgveline fevkalâde bir ka- dındır, bir çok meziyetleri vardır; ama bir gok meziyetleri bütün fevkalâde kadınlar gibi onun da bir kaç küçük kusuru vardır. Meselâ tiyatroya gitti mi, sahnede olup bi- tenleri gercekten oluyormuş gibi karşılar. Sinemaya gidince de gördüğü sanki beyaz perde üzerinde bir takım resimler değil de bizim gibi sahici birer insandır. Calder sözümü kesti: — Beyircinin iyisi içte öyle olur. Tıpkı benim gibi... Buna kusur denmez kil.. — Diyelim ki bir meziyettir; ama Jac- gueline'in bu meziyeti, tahammül edilmez bir surette tecelli eder; daha doğrusu eder- di, çünkü düğünümüzdenberi — Jacgueline tiyatro piyesi ve sinema hikâyesi muhar - rirleri tarafından icad edilmiş şahıslar kar- şısında duyduğu şiddetli hisleri benim ya- nımda izhar fırsatını bulamadı... Ama ni- şanlı olduğumuz zamanlarda iş böyle de - gildi. Sık sık beraber liyatroya, sinemaya gi- derdik. Bu yüzden de iki kere az kaldı ni- şanımız bozulacaktı. İlk seferlerinde Jacgueline kahkahaları savurur veya hüngür hüngür ağlarken ben pek sesimi çıkaramıyordum. Daha çekin - genliğim vardı. Bir akşam Com&die Fran- ve oturmağı Kasımpaşada Camiikebir mahallesinde Mektep sokağında 15 No, / dük- kân ve oda, Galata Yenicami Fermenecilerde 118 No.lı dükkân. Kabataş Ömer Avni Dolmabahçe caddesinde 223 - 221 No.lı dükkân. Beyoğlunda Asmalımescit Çeşme arkasında 59 No — oda, ,Galata Kulekapı Hendek sokak 55 No.lı dükkân. Beyoğlunda Kuloğlu Ağa hamam caddesi 3 üncü Vakıfhanım 4 üncü da- iresi, Galata Yenicami Mehmet Ali paşa hanında 55 No.lı oda. Yukarda bulundukları yerlerle cinsleri yazılı vakıf malların 31/5/937 so- nuna kadar kiraya verilmesi 12/6/936 gününden itibaren bir ay müddetle pazarlığa bırakılmıştır. İsteklilerin her gün Beyoğlu vakıflar direktörlüğü a- karat kalemine gelmeleri, (3376) ADEMi iKTiDAR » Belgevşekliğine karşı HORMOBİN Tabletleri Her eczanede arayınız. Tafsilki; Posta kutuma 1238 HORMOBİN Bağ) açık arttırma suretiyle satılacaktır. eaatları ilân olunur. (28798) - İstanbul İkinci İflâs Memurluğundan: Müflis Mehmet- Kadri'ye ait ve Güm- rükte mevcut Alman malı siyah saç (1433 İsteyenlerin 22/6/936 pazartesi günü saat !0 da dairede hazır bulunmaları faz- la malümat almak isteyanlerin 935/30 No: ile Adliye ikinci İflâs Dairesine müra- 21,05: Şarkılı orkestra konseri, 23,20: Eğ- lenceli konser. VARŞOVA 20: Stüdyo piyesi, 20,30: Reportaj, 21,10: Havay gitar, 21.30: Muhtelif, 22: Leh şarkıları, 22.30: Piyano — musikisi, çaise'e Hernani'yi seyre gitmiştik. Hügo'- mun o dramını seyretmek de aklımıza nere- den gelmişti bilmem... Jacgueline sözümü kestii — Bana iki kişilik bir bilet vermişlerdi ondan... — Sahi, öyle bir şey olacak, unutmuş- tum... Hernani ile Dona Sol'un o bitip tü- kenmek bilmez ölüm sahnesini seyrederken Jacgueline benim elimi sımsıkı tutmuş, ara- | sıra tırnaklarını derime batırıyordu. Ya » maklarından tufan gibi yaşlar akıyordu; © Ja da kalsa iyi, sahnedeki âşıklardan biri artık düşüp ölecekmiş gibi bir hare- ket yaptı mı, bizim hanım derin derin içini | çekiyordu. Herkesin bize bakıp güldü ni farkediyordum; kulağına eğilip: «Ya - hu, sahiden ölecek değiller ya! burası ti- yatrol» dedim. «Zararı yokln dedi ve ağlayıp inlemesine devam etti. © gün cesaret edip kendisine bir iki çift söz söyledim ama bu huyunun iyileşemi - yeceğini de anladım; insan Hernani'de o hallere düşerse... Ondan sonra yaptığımız bir kaç tecrü - benin hepsi birbirinden kötü neticeler ver- di. Nihayet bir gün kızdım. Şu tuhaf şar - | 18: Senfonik musiki (plâk), 19: Ha - berler, 19,15: Muhtelif plüülar veya ret - ransmisyon, 20: Halk musikisi, — 20,30:) Siüdyo orkestraları, 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahrua havadis servisi verile - cektir. vremene, DOYÇE ORİENT BANK Dresdner Bank Şubesi Merkesi: Berlin Türkiyedeki şubeleri: Galata - İstanbül - izmir Deposu: Tet Tütün Gümrüğü * Ber türlü banka işi * Çeviren: Narullah ATAÇ kılar söyliyen oyuncuları dinlemeğe git e miştik. Şarkılar doğrusu pek de gülün: şeyler değildi ama Jacgueline başladı kahe kahayı savurmağa... O kadar ki şarkıcıları halkı eğlendirmek için bizim hanım hakk — kında bir takım mütalecalar beyan etmeğeş — doğrudan döğrüya kendisine söz söyleyipi anlayışından dolayı — tebrike — kalkıştılar.z Hâsılı tam iki saat herkesin eğlencesi ol g duk. Çıkarken Jacgueline'e artık sabrımızş tükendiğini söyledim. O da bana, canı mek istediği zaman gülmesine mâni ol! istiyen bir adama varamıyacağını söylediğ — dargın ayrıldık. ğ Ancak bir hafta sonra barışabildik. İtjx raf edeyim, bu hususta — benden — ziyadı Jacgueline'in himmeti oldu. Bir daha İ labalık bir yere gittik mi, daha sakin dj | yacağını vadetti. Hemen sinemaya gittilej | hani demin bahsetitğiniz Concorde sine « — ması yok mu? İşte oraya... Gösterilen fit — komikmiymiş neymiş, Jacgueline hemem. i neşesinden tepinmeğe başladı. Ben hafifi — çe kolunu çimdikleyip: «Yine mi başlıyoş ruz?» dedim. Bu kadarcık sözden öfke < lendi, hemen yerinden kalkıp çıktı. Beç | kaldım. Komik filmden sonra hani şu ta « bint manzaraları denen cinsten — bir filmş vardı; doğrusu çok güzel şeydi; düşünüz — bir kere: arslanlarla karşı karşıya, her ap yenip yutulmak tehlikesine maruz insanlar, Son derete halecanlı idi. Kendimde bir fe4 i nalık duydum. Biraz sonra perde gözü « — mün önünde dönmeğe başladı, hiç bir şeyi W farkedemez oldum, bayıldım. Beni h | salondan çıkarmışlar, bir koltuğa oturt müşlar, arası çok geçmeden kendime geh mişim. Gözlerimi açınca ilk gördüğüm Jacgueline'inki oldu; bana doğru eğilmiş aBir şey değil! aralanlardan olmuııuılğ diyip duruyordu. Ben ölke ile bağırdı j #Hiç de değil. Baygınlığıma sebeb, bir * Taftan aıcak, bir taraftan komik filmin orç talarına döğru olan bir hâdiset» — dedime Jacgucline, ben iyileştikten sonra baygın 4 hığımın sebebi ne olursa olsun, ehemmiyeti olmadığını söyledi; doğrusu bu çok doğuş bir sözdü. Sinemadan beraber çıktık. Benim unu 4 — | züm kırılmıştı ve bunu — gizliyemiyordum; Jacgaeline: «Küsmek çocukluk olacaktı d onun için sizi bekledim, dedi... Size vadek diyorum, bundan sonra sizinle tiyatroyaf sinemaya gitmeğe kalkmıyacağım...» Sor alay ettiğini pek belli eden bir ıvuınl:ı aHele bir evlenelim, sonra siz yüreğini: bir danışır, isterseniz yalnız — gidersinizli dedi. C ASiPiN KexnaN Halis ve bakiki tabletleri #ıhhatinizi — soğuktan ve bütün ağıılardan korur 8 İSMİINE DİKKAT . Dahiliye — mütekanısı Pazardan maada hergün 8-6 | Divanyolu (118) No. Telefon: 22398 Telk Kandilli 38 - Beylerbeyi 48 OSMANLI BANKASI TÜRK ANONM ŞiRKETI TESİS TARIB!_: 1868 ermayesi: 10.0090,0DOlagiliz lirası Türkiyenin başlıca şehirleril. Paris, Marsi'ya, Nis,Londra ve Mançester'de Misir, Kıbraa, İrak, İran, Filistin ve Yunanistan'da Şubeleri, Yugoslavya, Romanya, Sanye ve Yucunistaa'da Filyaberi vardır. Her tüzlü banda muamal)!ıri