Harici borçlar yüzde 50 nisbetinde mal ile ödenecek Ankarada hamiller mümessili ile itilâf hasıl oldu. Ereğli Şirketinin de satın alınması için müzakerelere başlandı Vaskara, VP (A — Sokrere şirkete ait işler için ziyaret etmiştir. Bunlardan harici borçlarımız hâmilleri tarafından teş- kil edilmiş olan Sosyete Franko - Türk, Pariste imzalan- mış anlaşma mucibince ödenecek kopun taksitleri karşı- lığı Türkiyeden mal mübayaa etmek . anko - Türk ve reğli kömür şirketi namlarına şehrimizde bulunmakta olan Boissiere Ekonomi Bakanımız Celâl Bayarı her iki -| istemektedir. Eko- nomi Bakanımızla bu hususun müfredatı üzerinde mu- tabık kalmışlardır. Bu suretle şimdiye kadar dövizle ö- denmekte olan harici borç taksitleri bundan sonra yüzde 50 nisbetinde Türk malı ile ödenmeğe başlamış oluyor. Ereğli şirketinin hükümetçe satın alınması meselesine gelince bugün öğleden sonra Ekonomi Bakanlığı ve E- reğli şirketi eksperleri, Boissier de dahil olduğu halde Ce- lâl Bayarın rcisliği altında ilk toplantılarını yapmışlar- dır. Müzakere devam edecektir. SuriyeveLübnan müstakil|4rep ileri devlet oluyorlar Fransa ile müttefik Cumhuriyet haline konulacak olan bu devletler Milletler Cemiyetine de girecekler Paris, 17 (A.A.) — Eko De Paria ygazetesinde Pertinaks, dün akşam Fransız hariciye nezaretinde mühim bir toplantı aktedildiğini haber veriyor. Bu toplantıda, Suriye ve Lübnanın, Fransa ile müttefik iki müstakil cumu- riyet haline konulması görüşülmüştür. ;Bu cumuriyetlere «Doğu devletleri» a- dı verilecektir, Fransa ve Suriye delegeleri arasında (esasen kararlaştırılmış olan iki andlaş- ma, yakında kabine tarafından tasdik edilecektir. Suriye ile Lübnan, Fransız manda- sından kurtulur kurtulmaz, Milletler Cemiyetine iltihak edeceklerdir. Övr gazetesi de, ayni meseleyi mev- Zzuubaha ederek, gene buna benzer malümat veriyor ve diyor ki: «Leon Blum ile İvon Delbosun ilk siyasi eserleri bu olacaktır.» Selâhiyettar mahafil, halihazırda Pariste bulunmakta olan Suriye heye- tinin Suriye ve Lübnanı müstakil ve Frnasanın müttefiki birer cumuriyet haline koyacak olan kat'i itilâfnameyi imzalamağa selâhiyeti olmadığını tas - rih etmektedirler. Şimdiki proje evvelâ Suriye hükü - met ve parlâmentosunun tasvip ve tas- dikine arzedilmek lâzım geldiğinden Bu keyfiyetin, önümüzdeki Eylül Suriye ile Lübnanın önümüzdeki Eylüâl ayinda, bir emrivaki olacağı tahmin e-|ayında Milletler Cemiyetine girebilme- diliyor. “Eski iktısat sistemi yok,, — Doktor t, aslolan Ban- kalardaki servet değil mil- letlerin iradesidir, diyor Peşte, 17 (A.A.) — Hava yolu ile Sofyadan gelen Şaht, bugün burada karaya inmiş ve tayyare meydanında Macaristan milli bankası müdürü Bela İlmrewi ile diğer bir çok zevat tarafın- n selâmlanmıştır. ! Sofya, İ7 (A.A.) — Şaht, Bulgar İbankası nazırı. Bojilof ile neler görüş- tüğünü gazetelere izah ederken — de- Mmiştir ki; ; Alman devlet ve Bulgar milli ban - kaları arasındaki münasebet fevkalâde samimi olup, iki memleketin siyasi ve iktısadi münasebetlerinin inkişafına 'yardım edecektir. Almanya, Bulgaristanın, kendi top- raklarındaki zenginliğini işletebilmesi Âçin, ona el uzatmağa hazırdır. Bu sırada gazetecilerden biri: «Bul- igar toprağında altın da vardır.» deyin- ce, Şaht,: «Altınınız sizin olsun, biz yalnız en- düstride kullanılacak iptidai maddeler- le alâkadarız. Almanya, parasız da ya- Şanabileceğini isbat etmiştir. Eski iktı- Sat sistemi ebediyen yok olmuştur. Bu- günkü günde aslolan, bankalardaki servet değil, milletlerin — iradesidir.» tevabını vermiştir. ingiliz - Mısır müzakereleri Londra, 17 (Hususi) — İngiltere ile Misir arasında başlayan — müzakerelerin, Misir tarafından ileri sürülen — gayrikabili kabul metalip yüzünden kınıldığına — dair Ülaya çıkan .şaylalar; Mister Eden — tara> findan Avam Kamatasında tekzip olun. Muştur. Kahire, 17 (Hususi) — 500,000 Mı- tir lirası sarfiyle İskenderiye civarında bir va İimanının vücuda getirilmesi karar- aştır. lerine ihtimal verilmemektedir. Kadın casus Lydia Oswald meselesinin bizim haber verdiğimiz şekilde cereyan ettiği meydana çıktı Ankara, 17 (A.A.) — Lydia Os - vald isminde bir kadın casus ile bera - berinde bulunan gazeteci Nauerber - g'in hudutlarımız içinde tevkif edilmiş olduklarına dair iç ve dış gazetelerde bir haber çıkmıştır. Yaptığımız tahkikata göre ortada bir tevkif meselesi yoktur. Hâdisenin mahiyeti, İsviçreli gazeteci Nauerberg ile yanında kâtip olarak bulunmakta olan Lydia Osvaldın şark memleketle- rine doğru yapmakta oldukları otomo- bil seyahati esnasında memleketimiz- den geçerken Malatyada merkezden ta limat alınmak üzere 24 saat alıkonul- muş olmalarından ibarettir. Yunan Kralı Garbi Trakyada Donanma manevralar için İyonyen denizine açıldı Atina, 17 (Hususi) — Seyahatine devam etmekte olan kralın Gümülcine- ye vardığı, büyük tezahüratla karşılan- dığı buraya gelen telgraflarda bildiril- mektedir. Kral askeri teftiş ettikten sonra İs- keçeye hareket edecek, oradan da oto- mobil ile Kavalaya geçecektir. Kral Dramayı da ziyaret ettikten sonra a- yın yirmisinde Selânikte bulunacak - tır. Yunan donanması Atina, 17 (Hususi) — Faler lima - nında bulunan donaama yaz — deniz manevralarının ikinci kısım programı- ni tatbik etmek üzere bugün İyonyen denizine açılmıştır. Gelenleri Filistini Terkediyorlar Londra, 17 (Hususi) — Kudüsteki Arap meclisi reisi Emin Hüseynt Evening Stan- dard gazetesine beyanatta bulunarak A- rapların sonuna kadar mukavemele — az- mettiklerini, sekiz hafta evvel buşlayan mukavemete ısrarla devamın bunu — isbat eltiğini söyledikten sonra demiştir ki: #Metalibimiz değişmemiştir. Metalibi- miz kabul olunmadan İngiltere ile hiç bir müzakereye girmeyi kabul etmiyeceğiz. Bu metalibimiz kabul olunmadan İngil- tere hükümeti tarafından gönderilecek her- hangi hey'etle görüşmeyiz. Çünkü hiç bir hey'ete itimad edemeyiz.» Kudüs, 17 — Umumi vaziyet hiç de düzelmemiştir. Yahudiler, Kudüsün — eski mahallelerini boşalımakta davam ediyor- lar. Diğer taraftan Arap ileri gelenlerinden bir çoğu Misıra ve Lübnana gitmek üzere Filistini terketmektedirler. Boğazlar Konferansı Bulgarların Dedeağaca inmesi meselesi konfe- ransta görüşülmiyecektir Atina, 17 (Hususi) — Salâhiyettar makamlardan gazetelere verilen bir tebliğ. de Montrö konferansında — Bulgaristanın Dedeağaca inmesi meselesi — mevzuubahs olmayacağı bildirilmektedir. Ayni tebliğde böyle bir meselenin esasen mevcut olma- dığı gibi konferansın ruznamesinde de bu- Tunmadığı ilâve edilmektedir. Belgrad, 17 (AA.) — Avala ajansı bildiriyor: Montröye gitmek üzere dün akşam bu- raya gelen Türkiye Dış işleri bakanı dok- tor Tevfik Rüştü Aras Yugoslavya hükü- met merkezinde bir gün kalmıştır. Doktor Aras bu sabah saat İl-de - Başbakan. B. stoyadinoviç'i ziyaret ederok kendisile bir saat süren bir konuşmada — bulunmuştur. Öğle üstü doktor Aras naip prons Paul Tür- kiye Dış İşleri Bakanını öğle yemeğine alı- kaymuştur. - Öğleden sonra Doktor Aras konuşma- farına devam edecek ve saat 22 de Mont- töye müteveccihen Belgradı terkedecek- ür. EREELE T i ahbap çavuşlar Konuşma Hepsi lâzım Nurullah Ataç Fikret Adil bir fıkrasında «lrnak ede- Tbiyatır na, yani bazı muharrirlerimizin ya- ) * zılarını, kendi düşündüklerinden — ziyade Avrupalı muharrirlerin sözleri ile dol « durmak huyuna hücum etmiş. İlk bakış- ta bu hücumu haklı bulmamak kabil de- ğildir: falan mevzu hakkında bir makale ya: adamın bunu, asıl muharririn a- dını söyliyerek dahi olsa, frenkçe bir ki- tap veya mecmuadan alıvermesi — inti - halden pek farklı değildir. Hattâ yazının içinde bir iki defa asil muharriri zikretmek kurnazlığına da başvurulduğu için bu - nun düpedüz intihalden beter olduğu da söylenebilir. Yazığını, mehaz göstermek- sizin aşıkıveren beni aldatıyor; işin aslı meydana çıkınca kendini müdafaasına imkân yoktur. Fakat mehaz gösteren, buna rağmen yazıya yine kendi imzasıni atan da; «Bunun bir kısmı olsun kendi - sinindire diye düşünmeğe sevkettiği için beni aldatıyor; işin aslı meydana çıkanl- dığı zaman da müdafaası hazırdır... Kur nazlık, bir bakıma, suçların en kötüsü - dür. Öyle ama böyle kurnazlıklar karşısın- da duyacağımız nefret veya — merhamet hissini yendikten sonra düşünecek — olur. sak, Fikret Âdil'i haksız bularuz demiye- ceğim, atımak edebiyatı çılarının da bir takım «esbabı muhaffifes den istifade e- debileceklerini, onların da büsbütün hak- olmadıklarını görürüz. Hele onların we büyük bir kıymeti dokunduğunu anlarız; o hizmet, bir çok suçların bağış: lanmasına yeter. Memleketimizde tercüme edilmiş yaz- lar sevilmiyor, mütercim hakir görülü - yor. (Bunun sebebleri uzundur; — belki başka bir gün anlatmağa çalışırım). Hal- buki fronkçe kitaplarda, mecmualarda o- kuduğumuz bir takım fikirlerin yazılma - sına da şiddetle ihtiyacımız var. Bunların, yazıları kariler tarafından sevilen bir yer- li imza ile girmesi dahi faydalıdır. Daha ileri de gidebiliriz: tercüme edilmiş diye girmesinden daha faydalıdır; çünkü ken- di malımız sanılınca tenkid edilmesi, et- rafında münakaşalar açılması daha kolay- dır. «Sen meşhüur Alman veya — Fransız sız muharriri falanın sözüne ne haddine dil uzatırsın? » gibi bayağı itirazlara kapı ka- panmış olur. Hem bizde «tırnak edebiyatır nın ol- sun, intihalin olsun, bu kadar aleyhinde bulunulmasını anlamıyorum. — Biz meselâ Fransanın XVI incı asır muharrirlerinden örnek almalıyız. Memleketlerine yeni fi- kirler sokmak istiyen o adamlarda ikide bir Yunan, Lâtin muharrirlerini zikret - mek, hattâ onların sözlerini benimsemek hiç de bir suç değildir. Joachim Du Bel- lay: «Onlarda ne bulursanız çalın, yağma edin» der. Onların Greklere, Lâtinlere ihti- yacı olduğu kadar bizim de bugünkü Av- rupalılara (bana sorarsanız eskilere de) ihtiyacımız vardır. Bizim: uÇaldımsa da miri malı çaldıme diye onların yazılarını yağma etmemizde beis yoktur. Elbette ki Montaigne, — Ronsard, Du Bellay yalnız tırnaklı, tırnaksız aşırdıkları yazılarla büyük değildir; onların büyük- lüğünü temin eden başka bir meziyetleri, şahsiyetleri vardır. Fakat o asrın onlar gi- bi olmıyan nice muharrirleri de, sırf çalıp çırpmaları ile memleketlerine hizmet et- mişlerdir. Öyle insanlar bize de lâzım. «Hepsi lâzım bu yurda, hepsi mü - e A DK NETEA BKK MK K Z Yeni Fransiz hükümeti müstemlekecilik davasını tasfiyeye doğrumu gidiyor? eni Fransız hükümetinin harici poli- tikaya dair ilk icraatı, — Suriye Lübnana, İngiliz dominiyonlarınz benzer bir istiklâl vermek olmaktadır. Akseden baberleri doğru telâkki ettiğimiz takdirde, bu iki memleket, tıpkı İngiliz dominiyon- larının İngiltere ile yaptıkları gibi, Fransa ile sıkı surette bağlanacaklar, bir nevi itti- fak yapacaklar. Ayrıca, iktisaden de anla- gacaklardır.. Daha şimdi, meselâ Suriyenin, mahalli ihtiyaçlarına tekabül eden bir askeri kuv- vet vücuda getirmesi dabi mevzuu bahsole maktadır. Bir kısım Suriyeliler, bu küvve- tin 20 bin, bazıları ise, bütçe zarureti do- layısile 17 bini aşmamasını iltizam eyle « mektedir. Yeni Fransz hükümetinin, Ce « miyeti Akvamdan aldığı mandaya- istina- den idare cttiği bu memleketlerin mukad deratını gene kendilerine bırakması, man- da altında olmiyan, fakat — yıllardanberi Fransız idaresine tâbi bulunan bazı Fran- sız müstemlekelerinin vaziyetlerini mev « zuubahe — ettirecektir.. Bu müstemlekeler arasında Fas vardır. Cezayir vardır, Tu: nus vardır. Hindi Çini vardır. Garbi — ve şarki Fransız Afrika müstemlekeleri var - dar. Madagaskar adasının vaziyeti — vardır. Müritinin ve Güyanın durumları vardır, Uzun yıllardanberi Fransaya mukadderat. larını bağlamış bulunan bu memleketler - den bir kısmı, isbatırüşt ettikleri beyanile Suriye ve Lübnana verilen hakkın kendi « leri için de tanınmasını istiyeceklerdir. Bundan başka, Fransa ile yapılan anlaşma mucibince şimdiye kadar muhtar bir idare tesis edilmesi lâzım gelen Antakye ve kenderun havalisinin ziyeti de, tabiatile mevzuubahs edilmek lâzım gelecektir. Şu halde; Leon Blum hükümeti, muaye yen bir derece ileri gitmiş ve kendi işlerini kendisi idare etmek isteğine kapılmış Su- riye ve Lübnana, muayyen bir çerçeve da- hilinde istiklül verirken, elbette ki, bütün ba azametli vaziyeti, gözönüne getirmiş ve kararını ondan sonra vermiştir. Yukarıda umumi hatlarını çizdiğim geniş dava, ve- rilen kararın ehemmiyetini vuzuhla mey « dana koyuyor. Blum hükümetinin giriştiği bu işte muvaffak olması, yalnız Fransanin değil, bütün dünya tarihinin bir dönüm noktası oluyor. Bu sebepledir ki hâdisele- rin inkişafını beklemek çok meraklı olu « yor. — Selim Ragıp Fransada Faşist teşkilâtı Paris, 17 (Hususi) — Faşist teşkilâtı- na benzeyen yan Gakeri teşkilât —vücuda getiren ve bir kaç ay önce teşkilâtı fesho- hanan miralay Dö Larok, teşkilâtının şim- diye kadar siyasetle meşgul — olmadığını, fakat bundan sonra siyasi bir teşekkül ola- rak ortaya çıkacağını söylemiştir. VEFAT Darüşşefaka ve hukuk — fakültesi eski mezunlarından Calata gümrüğü — Beşiktaş antrepoları başmemuru methum Mehmet ve fid.» Yunanistanda grevciler 3 jandarmayı yaraladılar Atina, 17 (AA.) — Elensis'de grev- €i amele ile polis arasında çarpışmalar ol- muş, bir polis âmiri üç jandarma halif ya- ralanmıştır. Bu çarpışmalarda bazı menfi mnsurlar grevcilere iltihak etmişlerdir. Alı- nan tedbirler neticesinde başka bir hâdise olmamıştır. Alinin kızı İlhan Özberk Üüç aydanberi devam eden — kalp — hastalığından — kuür- tulamıyarak dün hayata gözlerini — kapa- mıştır. Kız orta mektebinin son sınıfında bulunan ve arkadağlarile hocalamının ve tanıdıklarının sevgisini kazanan İlhan bu- gün V1 buçukta Cağaloğlundaki hanesin- den kaldırılarak cenaze namazı Nurüoci- maniye camisinde kılındıktân sonta Bey- kozda aile kabristanma — götürülecektir. Kederdide valdesine ve tanıdıklarına ta- ziyet boyan ederiz.