Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
15 Haziran | EKONOMİi Zahire Borsasında Bir Haftalık Vaziyet İlk buğdayın gelmesi bekleniyor YAPAĞI : Yapağı piyasası durgun vaziyetini muhafaza etmektedir. Bir hafta zarfında ancak 700 balye kadar yapağı satılmıştır. Fiatlarda da geçen haftaya nisbetle cüz'i bir gerileme var- dır. Geçen haftada işaret ettiğimiz gibi müsaade almadan Almanyaya mal ih - raç eden tüccar müşkülât içindedir. Alman ithalât bürosunun yapağıla- rımıza hali hazır fiatından daha nok - san fiat takdir edeceği endişesile mü- tereddit kalan tüccar mal almadıkların- dan fiatların daha fazla düşmesinden korkulmaktadır. Fiatlar: Sıra Anadolu malları 57, Karahisar, Bulvadin 59-59,50, Trakya 67-68 kuruştur. İzmir piyasasında da yapağılar üze- rine muamele durmuştur. İhracatçılar tarafından talep olmadığından fiatlar- da cüz'i bir gerileme vardır. İzmir ikin- cileri 55, dağlıçlar 58-60 kuruş arası - dır. Mersinde satışlar nisbeten daha iyi gitmiştir. Bir hafta zarfında 500 balya kadar orta Anadolu yapağısı satılmış- tır. TİFTİK : Geçen hafta tiftik üzeri- ne büyük işler olmamışsa da yapağıya nisbeten tiftiğin durumu daha sağlam- dır. Fiatlar geçen haftaki seviyelerini İşmen muhafaza etmektedirler. Ana mallar 103-105, kaba ve yağlılar 85 kuruştur. Hafta içinde keçi kılları üzerine faz- la talepler olmuştur. Yağmur ve serin havalar dolayısile kırkım geri kaldı - Bından az mal gelmektedir. Alivre sa- tış yapan tüccar açıklarını tamamla - mak için 54-55 kuruştan bilhassa Trakya ve Marmara sevahil mallarını aramaktadırlar. Tiftikli kıllar da 52 ku- ruştan müşteri bulmaktadır. BUĞDAY : Trakya ve Marmara havzasında yağmurlar elân kesilme - miştir. Şimdiye kadar mahsul üzerin- de müsbet tesirler yapan — yağmurlar devam ettiği takdirde tamamen yetiş- miş olan bir kısım ekinler üzerine za - rarlı tesirler yapabilmesinden korkul- maktadır. Yağmurlar Mersin ve hava- lisine faydası dokunmuşsa da harman zamanını on, on beş gün kadar gecik- tirmiştir. İstanbul piyasasında buğday her se- ne bu mevsimde olduğu gibi karar - sızdır. Fiatlar her gün değişmektedir. Hafta iptidasında yumuşak buğdaylar 6.10 paraya düştükten sonra hafta ni- hayetinde tekrar yükselmiş ve eski fia- tı olan 6,30 parayı bulmuştur. Sertler 6,10, ekstra Polatlı 7,30 paradır. Mersinden yüklenen ilk buğdayın bugünlerde şehrimize gelmesi beklen- mektedir. 2-3 çavdarlı olan bu buğ - daylar 5 kuruştan beş kuruş on para- ya kadar yükselmiştir. Mersinde de buğday piyasası karar- sızdır. Son günlerde piyasanın canlan- mağa başladığı ve fiatların sağlamlaş- tığı bildirilmektedir. ARPA : Şehrimizde geçen sene ma- lından pek az arpa kalmıştır. Bu yüz- den fiatlar 3.30 paradan 4.10 paraya kadar yükselmiştir. Adana malları fab Mersin 2.10 paraya kadar satılmıştır. Ege mıntakasında da arpa stoku kal - madığından fiatlar biraz yükselmiştir. Maamafih yeni mahsul piyasaya arze- dilmeğe başlandığından fiatların düşe- ceği ümit edilmektedir. Mersinde yeni mahsul üzerine de geçen hafta 2,20 paradan muamele ol- muştur. Fiatların daha bir miktar dü- şeceği zannedilmektedir. MISIR : Ziraat Bankası Romanya- dan tekrar mısır mübayaa etmiştir. 3000 ton kadar tutan bu mısırları al - mak için Yelkenci vapuru evvelisi ak- şam Köstenceye hareket etmıştır Ka- radenizin şark limanları için alınan bu 3000 ton mısır kifayet etmediği tak - dirde bankanın yehiden siparişatta bu- lunacağı ve bu hususta alâkadarlarla müzakerelerde bulunduğu duyulmuş- tur. Bundan bir müddet evvel Ziraat Bankasının Romanyadan mıisir sipa - rişi üzerine memleket dahilindeki tüc- carlar telâşa düşmüş ve fiatları altmış para kadar kırmışlardı. Bankanın son siparişlerine rağmen fiatlar eski sevi - yelerini muhafaza etmeke ve mısır al- makta berdevamdırlar. Fiatlar çuvallı 5.75 kuruştur. Geçen sene bu mevsim fiatları 4.25 kuruştu. KUŞ YEMİ : Hafta içinde kuş ye- mi piyasası canlanmıştır. Fiatlar pir hafta evvelisi 9.10 paraya mukabil hafta nihayetinde fob Tekirdağı 10 ku- ruşa kadar yükselmiştir. İhraç edilen memleketler meyanın - da Çekoslaovakya mühim bir mevki iş- gal etmekte ve piyasadan külliyetli miktarda mal almaktadır. Bu seneki rekoltenin bereketli ola - cağı ve geçen sene Ö0-70 bin çuval ka- dar olan kuş yeminin bu sene müsait havalar dolayısile bir misli fazla ola - cağı tahmin edilmektedir. Londra piyasasında da fiatlar yük- selmiş ve bir hafta içinde tonu 16 bu- çuk İngiliz lirasından 18 liraya fırla - mıştır. KETEN TOHUMU : Marmara ve Karadeniz - kıyılarının keten tohumu yetişen mıntakalarından bildirildiğine göre mahsulün bereketli olacağı anla- şılmaktadır. Yalnız memleketimiz fi - atlarının beynelmilel piyasasından da- -|ha yüksek olduğu ve ihracatçı tüccar- ların bu sebepten henüz mübayaata başladıkları söylenmektedir. En çok keten tohumu istihlâk eden yağ fabri- kaları da mübayaatta mütereddit dav- ranıyorlar. Fiatlar 8.50-8.75 kuruştur. Alivre satışlar 7.75 kuruştan yapıl - maktadır. İstanbul Millii Emlâk Müdürlüğünden: Beyoğlunda, Kurtuluş mahallesinin Kurtuluş caddesinde ve Değirmen sokağında tapu kaydına göre eski 8, 10, 12, 14, 16, 15 19, 21, 23 yeni 271 sayılı 4069 metre ve 31 desimetre murabbamda maa arsa iki bap hane ve ikilııpdi'ılıkînvelıınhdükkînve tadilât komisyonu raporuna göre De- ğirmen sokağında eski 15, yeni 19 sayılı baraka dükkân ve eski 23 yeni 29 uMmo&duMVeKunuluçad.nde yeni 271 sayılı ahşap ev ve 271/1 sayılı dükkân ve 271/2 sayılı dükkân ve Değirmen sokağında eski 19, 21, yeni 23, 25, 27 ve Kurtuluş caddesinde eski 10 ila 16, yeni 259 ilâ 269 sayılı Hra altmış altı kuruş muhammen kıymet üzerinden 19/6/936 cuma günü saat 14 de peşin para ve kapalı zarf tikrazı dahili ve ©9 de 5 faizli hazine tahvilide kabul olunur. usulile satılacaktır. Satış bedeline is- İsteklilerin O de yedi buçuk pey akçelerini yatırarak hazırlayacakları mühürlü zarf- ları vakti muayyeninden bir saat evveline kadar idare satış komisyonu baş- E "v , hnlıgmn tevdı ı:ylemelerı ıd-'.)ı ıı3018» NN G ğ SON POSTA Dün Çengelköyünde bir çocuk kaçırma hâdisesi (Baştarafı | inci sayfada) Çocukları Kapan Adam Saat dört sıralarında Halk cadde -| sinde — Kaynana sokağına giren Kos- tanti Hacı Ömer efendi camii müezzini hafız Rifatın evinin önünde oynıyan iki çocuğu görmüş ve sinsi hareketlerle çocuklara yaklaşmıştır. Küçükleri bir iki tuhaf kelime ile aldatan Kostanti, birdenbire altı yaşında olan Şükranı kucağına almış, bir iki saniye oynadık- tan sonra 3 yaşındaki küçük Salihi kapmış ve bütün hızile sahile doğru koşmağa başlamıştır. Neye uğradığını farkedemiyen ve kardeşinin büyük bir sür'atle götürül- düğünü gören küçük Şükran korkuy- la eve doğru koşmuş_ o sırada evde bu- lunan bezbasına: — Baba, baba kardeşimi bir adam kaçırıyor! Diye seslenmeğe başlamıştır. Zavallı baba, hafız Rifat, yalın ayak dışarı fırlamış ve çocuğunu — kaçıran canavarın arkasından koşmağa başla- miştir. Takip edildiğini anlıyan Kostanti birdenbire çocuğu bırakmışsa da bu sırada hafız Rifat Kostantinin yakasır na yapışmış ve kendisini karakola gö türmek istemiştir. Kostanti Kaçıyor!.. Kostanti hiç mükavemet gösterme- den karakola gitmeği kabul eder gibi görünmüş, fakat caddeye çıkınca da Kandilli istikametine doğru olanca sür'atile kaçmağa başlamıştır. Biraz yaşlıca olan hafız Rifat Kos - tantiye yetişemiyeceğini anlayınca: — Kaçıyor!.. Tutun şu adamıl. diye bağırmış, etraftan yetişenler tarafın - dan yakalanan Kostanti bu defa kara- kola götürülmüştür. Küçük Salihin Babası Anlatıyor Bu hâdise hakkında kendisile görü- şen bir muharririmize hafız Rifat de- miştir ki; — Ben evde ikindi için abdest alı - yordum. Saat dört sıralarıydı. Çocuk- larım 3 yaşında Salihle altı yaşındaki Şükran kapının önünde oynuyorlardı. İşte bu esnada Şükran ağlıyarak koş- tu ve: — Baba babal. diye bağırmağa baş- ladı. Ben çocuklar galiba yine kavga et- tiler diye aldırmadım fakat biraz son- ra da dışardan bir kadın feryadı işittim. Komşum Hatice: — Aman, hafız efendi koş küçük Salihi kaçırıyorlar! diye bağırınca ne olduğumu şaşırdım ve hemen sokağa fırladım. Evden yüz metre kadar uzaklaşmış bir adam Salihi kucağına almış deniz kenarına doğru götürüyordu. Koştum, yakaladım : — Çocuğu nereye götürüyorsun?. dedim evvelâ biraz şaşırdı ve sonra: — Çocuk yere düştü de kaldırdım ağlamasın!. diye gezdirmeğe başladım demesin mi? Aklı sıra beni kandırmak istiyordu. Karakola teslim etmek için beraber giderken tam caddeye çıkaca- ğımız sırada kaçtı. Kostanti Ne Diyor? Kostanti de kendisini şu suretle mü- dafaa etmiştir: — Ben Çengelköyüne birinci defa geldim. Hiç bilmediğim bir yerden nasıl çocuk kaçırırım. Fakat çocuğu kucağıma aldım ve deniz kenarına git- mek istedim bunun sebebini ben de şimdi anlıyamıyorum. Demekle kendisinin şuurunun has- ta olduğunu ileri sürmek istemekte - dir. Kostanti dün Üsküdar polis merke- zine teslim edilmiş ve tahkikata baş - lanmıştır. Avusturya Başvekili yeni bir nutuk daha söyledi Viyana, 14 (A.A.) — M. Şuşing, a- şağı Avusturya köylüler federasyonu- nun teşekkülünün 30 uncu yıldönümü münasebetile bir nutuk söyliyerek Dol- fus'un çızmış olduğu yoldın bir ı:ıu - | ğunu mu sanıyorsun ? Pere, kahvede dönerek: — Evet, dedi, şimdi bu gazetede bir ar- İkadaşımın ölüm haberini okudum. Onu ancak bir defa görmüştüm. Dostluğumuz bu kadar kısa olmakla beraber her zaman düşündüm ©o arkadaşımı.. Bir noel gecesi.. Valenceden Madride dönüyordum. Yanımda bulunan tek yolcu Albacetede indi.. Kompartiman bomboş - tu artık.. Benden başka kimse yok. Bir ge- ce önceki uykusuzluğumu çıkarmak niye- tile kanapelerin birine uzandım. — Bütün kompartiman benimdi demek.. İstediğim gibi uzanmak, yatmak elimde. San-Jevane kadar adamakıllı bir uyku çekecektim.. Lâmbanın üstüne perdeyi örtünce, kom- partimana İoş ve tatlı bir ışık doldu.. Tren, Manşın bozduğu ovalardan ge- çıyor.. İstasyonların arası oldukça uzak... Lokomatif gitgide hızını arttırmakta.. Bü- tün vagon trenin süratinden sallanıyor; fi- lelerdeki valizlerim yerinden — oynuyor.. Yıpranmış rayların gıcırtısı tırmalıyor ku- lağımı.. Frenler, tekerlekler inliyor âdeta.. Göz kapaklarım ağırlaştıkça bu gürül- tüler tesirini kaybediyordu.. Kâh deniz - deymişim gibi kendimi dalgaların üstünde hissediyor; kâh çocukluğuma dönerek ken- dmi beşikte buluyordum.. Nihayet uyu - yabildim.. Çok geçmeden yüzüme soğuk bir su - yun döküldüğünü duyar gibi oldum; ve uyandım. Gözlerimi açtım. Baktım etrafı- ma.. Kompartimanda gene yalnızım.. Kar- şımdaki kapı kapalı.. Trenin hızile fazla- laşan gecenin soğuk rüzgârı yeniden yü - zümü kamçılıyor.. Doğruldum. Arkam - daki ve bana yakın bulunan kapı ardına kadar açık. Sahanlığın kenarında bir adam otur - muş.. Ayaklarını başluğa doğru uzatmış sallıyor.. Yüzü benim tarafıma dönük.. Gözleri, karanlıkta pırıl pıril parlıyor.. * Bu ani tesadüf şaşırttı beni.. Uykudan henüz uyandığım için de kafam karma ka- rışık.. Evvelâ korktum. Bu adam nereden çıkmıştı böyle? Hemen demiryollarındaki — baskınlar; trenlerdeki soygunculuklar; — vagonlardaki cinayetleri hatırladım.. Bu çeşit cinayetle- rin bütün tafsilâtını okumuştum. Yapayalnızım.. Yanıbaşımda bir zil ol- sa da imdat çağırsam.. Adam hırsızdı mu- hakkak.. Müdafaaya olan tabii meyil, da- ha doğrusu korku bende bir kabadayılık, bir cesaret uyandırdı. Birden herifin üze- rine atılarak yumruklamağa ve tekmele - meğe başladım. Müvazenesini kaybeder gi- bi olduysa da çabucak kendini topladı ve kapıya tutundu. Onu yola fırlatmak için ellerini, tuttuğu yerden çözmeğe uğraştım. Galibiyet bende sayılırdı.. Bu sırada adam boğuk bir sesle: — Allah rızası için mösyö, dedi, beni birakınız.. Ben şerefli ve namuslu bir ada- mım. Tavrında ve sözlerinde öyle bir acılık ve alçak gönüllülük vardı ki.. Bu vahşi ha- reketimden sıkıldım bayağı.. Onu kendi haline bıraktım. Çekinerek ve korkarak es- ki yerine yerleşti.. Lâmbanın üstündeki per- deyi kaldırıyorum. Ve kımıldamadan a- yakta duruyorum. Şimdi onu iyice görü - yordum. Ufak tefek, cılız bir köylü.. Ar- kasında koyun derisinden bir ceket. Aya - ğımda açık renk bir pantalon. Siyah kas - keti yüzünün bakırlaşmış rengile bir gibi.. Gözleri sakin, tatlı tatlı bakıyor. Dudak - larının arkasında kocaman, sarı bir sıra diş.. O da, hayatı kurtarılmış bir köpek gibi ürkek ürkek beni süzüyor. Bir aralık siyah, nasırlı elini kuşağına sokunca şüphelen - dim. Ben de elimi arka cebime attım, ta- bancam avucumda.. Ansızın beni bıçakla- mak mı isityor? oturan — arkadaşlarına «Böyle düşünürken adam, kuşağından bir şey çıkardı. Parmağım tetikte.. Ne ya- ne, eskimiş, delik deşik olmuş bir karton parçası.. Sevimli bir tavırla onu, bana u- zatarak: — Benim de biletim var mösyö, dedi. Gülümsedim. — İyi amma bu biletin hükmü geçeli yıllar olmuş. Bununla yolculuk yapmak ve iyolcuları korkutmak hakkına malik oldu- Sözümden utandı. Ve (beni artık kov- miyacaksın?) demek ister gibi yüzüme baktı.. Acıdım. Şüphesini gidermek üzere sesimi yumuşatarak: — Hadi içeriye gel, dedim, Oradan _dii- pacağını tetkik ediyorum. Çıkardığı nes -| Sayfa 9=' İspanyol hikâgesi: Tren tufeylîsi «Blasco İbanez» den Faik Bercmen Gururla: — Hayır mösyö, hayır, dedi. Bir efen« di gibi içeride oturmağa hakkım yok. T şekkür ederim. Yerim iyidir) Sahanlıkta kalmalıyım. Çünkü ben parasız bir ada « miım. | Gidip yakmına oturdum. Dışarıda dehşetli bir fırtına.. rüzgâr kompartimana kadar giriyor.. Treng daha büyük bir süratle fırtımanın — içinde koşmakta. Lâmbanın ışığile ikimizin göl « gesi yola düşmüş... Gölgelerimiz — trenig peşinde ilerliyor.. Telgraf direkleri, bu aa yah gecede sıralanmış sarı iğneleri andı « rıyor.. Yolun her iki yanında, lokomatifiri saçtığı küçük kömür parçaları, ateş bö « ceklerine benziyor.. Bir yanıp sönüyorlar.« Adamcağız hâlâ kendine gelememişti, Benim birden değişmem ürkütmüştü onul Bir sigara ikram ettim. Yavaş yavaş açılaa rak anlatmağa başladı: «Cumartesileri hep böyle seyahat eders miş. Albaceteden trenin kalkmasını beklia yor. Ezilmeyi göze alarak basamağa atlı » yor. Boş bir kompartiman buluncıya ka ı dar dolaşıyor vagonları.. Tren istasyon . lara girmeden biraz evvel iniyor; ve kale kınca biniyor tekrar.. Fakir düşmanı kon- döktörleri atlatmak için boyuna yer de #« ğgiştirirmiş. » Buraya gelince sordum: — Peki böyle nereye gidiyorsun?. Bi tehlikeli yolculuğa neden katlanıyorsunİ) * : İ Yağmurş Devam etti.. ; «Pazar gününü ailesinin yanına geçir « meğe gidiyormuş.. İşi Albacetede.. Karış| uzak bir köyde çalışıyor. Açlık ve fakirlili onları birbirinden ayrı yaşamağa mah we küm etmiş. İlk zamanlarda bu yolculuğd yürüyerek yaparmış. Bütün bir gece yü e rür.. Sabahleyin bitkin bir halde köye we laşır. Fakat yorgunluktan ne karısile bit kelime konuşabilir ve ne de çocuklarıni okşıyabilirmiş.. İşte sonraları kolayını bua luyor. Şimdi artık yolu trenle geçmekte; Çocuklarını gördüğü vakit bütün hafta das ha zinde ve daha yorulmaz bir şekilde ça lışırmış. Çocukları üç tane.. En büyükler| babasının çizmesinden uzun değil.. Böyle olmakla beraber babasinı görünce tanlz, ve boynuna sarılırmış..» — Peki, dedim, bu yolculukların birine de babasız knlncağmdıqj korkmuyor musun? İtimadı nefisle güldü. İşinin sağlam PI lığından emin.. Trenin homurdanıp, iki tas, rafa sıcak buharlar saçarak istasyona gite; mesi ona vız geliyordu. Soğukkanlı ve çi vikti.. Bir sıçrayışta basamağa çıkıyor. İniı] gelince bir kaç berelenmeyle işi savuştue ruyor. Asıl mesele tekerleklerin altına gita memek.. ı Trenden ziyade içindekilerden korku »w! yormuş. Birinci mevkilere ekseriya boş o'ı dukları için sokuluyor.. Başından neler geçmemiş zavallının. Bir defa dalgınlıkla kadınlar kompartı & manına dalmış. İçeride iki rahibe. Bıamı.ıiı lar yaygarayı: «Hırsız var.. Hırsız var..» Kendini zor atmış trenden. Ondan son-. ra geri kalan yolu yayan gitmiş.. çocuklarının 4 | ) ararken rastladığı bir yolcu kafasına l’”. on baston indirmiş.. Ve yola fırlatmış o« nu., ÖO gece ölüm korkusu geçirmiş. Bunut anlatırken alnındaki yara izlerini de gös w terdi. darılmıyordu.. Hoş, o efendilerin hakki rına kızmıyordu.. Kendisi k rası, pulu yok. Çocuklarını görmesi lâzım, Ne halt etsin.. Elinden başka ne gelir ki.. * Tren süratini azalttı. Her halde bir is « meğe hazırlandı. — Kal, dedim, daha bir istasyonun var, Ben bilet parasını veririm. : — Hayır diye cevap verdi. beni iyice ve yakından görmemesi gerek. Çok defa beni takib ettilerse de yakından beni görmek kısmet olmadı onlara.. Yüzü- mü görmelerini ve beni tanımalarını iste- miyorum hanı.. Size güle güle mösyö; iyi yolculuklar.. Siz, trenlerde rastladığım in- sanların en iyisisiniz.. Basamağa yaklaştı.. ve karanlığa raktı kendini.. Tren ıssız bir istasyonda durdu. Uyu « mak üzereydim. Fakat birden bir sürü gıi-— rültü.. Kaba kaba küfürler.. — <- Kondöktörlerle iki jandarma her lam idoğru koşuşuyorlardı. Bir ses bağırıy k — — Buradan. Yolu kesin., İkiniz bir j,' " 1*»'—%"" ._' vardı ya.. Kendilerini korumuş olmala ı vdl de haklı.. Pas tasyona yaklaşıyorduk. Telâşlandı; ve gıtı E Memurun — Bir kere tanha ve loş bir komparumııı , Ona çok kötü muamele yaıldığı haldg: İi Mi Ee Ze BAA YU 4 d | el aa