Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
N UT Ai ASA Z C Li el G1 Bır kedi gibi Yü iksek binalara tırmanan adam “Kedi ayaklı hırsız,, unvanı verilen Bir Amerikalı Ingiliz zabıtasını tam 12 sene uğraştırdı Dünyanın yıldızlarından biri Holivutta bir binanın on ikinci katın- en tanınmış da oturuyordu. Kendisile görüşmek im - kânsızdı. Jimmi Erayat. Herkesin âciz kal- diğı bu işi kolaylıkla halletti ve yıldızla konuşmağa muvaffak oldu. Çünkü herkes gibi on ikinci kata asan- sörle çıkıp kapıyı çalmadı. Herkesin gö - zü önünde binayı tırmandı ve kat kat yük- ,selerek on ikinci katın içine girdi. Yıldızı orada bulup konuştu. Herkes hayret içinde idi ve bu cesaret ona iş temin etti. Çünkü sinemacılar böyle bir adamdan müstağni kalamazlardı. Şu var ki bu çeşit adamlara devamlı iş bul - mak kolay değildir. İşsiz kalınca Bu yüzden Jimmi sık sık işsiz kalıyor ve bu yüzden her yeri tırmanmaktaki hüne- rini başka şekillerde kullanmayı da dü - şünüyordu. Jimmi bunu aklına koyduktan sonra ikide, birde şunun bunun evine gi - rerek öteberi aşırmağa karar verdi. Her yere kolaylıkla tırmanmakta gösterdiği ha- rikulâde hüner bu düşünce üzerinde sap - lanip kalmasına sebep oldu. O da durma- dan bu işe girişti. Fakat bu işe başladıktan sonra bir şe- hirde yerleşmeğe imkân yoktu. Çünkü bir kaç evi veya oteli soyduktan sonra zabı - tanın kendisinden şüphe edip yakalıya - cağı muhakkaktı. O da, şehir şehir Ame - rikayı dolaşmağa başladı ve Amerikanın büyük şehirlerini gezip dolaştıktan sonra oradan ayrıldı ve İngiltereye gitti. Ahbaplık ilerleyince Orada da kendini belli etmeden, iste - diği her yere tırmandı ve gözüne kestirdi- ği her evi soydu. Kendisi sevimli ve eli de açık bir adam olduğu için çok geçme- den bir sürü dostlar edindi. Bu dostlarla ahbaplığı ilerlettikten sonra onların ser - vetleri hakkında fikir edinmiş, hattâ mü - cevherlerini nerede sakladıklarını öğren - mişti. Çok geçmeden bu mücevherlerin ye- rinde yeller esmeğe başladı. İngilterenin İskontlandyardı, mühim bir hırsızlâ karşılandığını anlamış ve bu ada- ma «kedi ayaklı hırsız» ünvanını vermiş- ti. Fakat ları tam on iki sene devam etti. Kıymetli kolleksiyonu çaldıktan sonra Onun bu sırada yaptığı hırsızlığın en mühimmi, Sir İnliue Vernherin evinden çaldığı kolleksiyondu. Kolleksiyon tam bir milyon İngiliz lirası değerinde idi. Jimmi bu mücevher çaldıktan sonra pişman oldu. Çünkü kolleksiyonun «İskotlandyad» —1ın araştırma- kolleksiyonunu parçaları, herkesin tanıdığı bir şeydi. Bu- nu, nakde çevirmeğe imkân yoktu. Niha - yet Jimmi, Sir Vernherin evine tekrar gir - |yakaladılar. Jimmi muhakeme- edildi |konulmuştur. Halk, boş miş ve çaldığı mücevherleri yerine koy - müuştu. Jimmi hu arada yazı yazmakla da meş- gül oldu ve kendi hikâyelerinin her birini 2000 dolara satmağa başladı. O da bu hikâyelere «Kedi ayaklı hırsız» imzasını atıyordu. Bu hikâyeler İskotlandyardın işine ya- radı ve ona Jimminin metodu hakkında bir çok şeyler öğretti. Bunun üzerine İskotlandyard bir sis- tem dairesinde çalışmağa ve mücevherleri kaybolanlarla görüşmeğe, bunların mü - cevherlerinden kimlere bahsettiklerine dair malümat toplamakla meşgul oldu. Hırsız- lığa uğriyanların bir kısmı bir şey hatırla - madılar. Bir kısmı Jimmiyi akıllarına getir- diler ve onun mücevher bahislerile çok a- lâkadar olduğunu söylediler. k Nihayet bir gece 5 İskotlandyard Jimmiyi derhal tarassut altına aldı. Fakat tarassut haftalarca de - vam ettiği halde bir netice vermedi. Fa- kat İskotlandyard bir işin arkasını kolay kolay bırakmaz. Nihayet bir gece sekiz saat devam e - den bir takipten sonra Jimminin Sir Rişard Mellerin evine girmek üzere hazırlandığını gördüler. Sir Mellerin evi, yüksek bir du- varla çevrilmişti. Fakat Jimmi duvarı bir kedi gibi tırmanmağa başladı ve çok geç- meden kayboldu. Zabıta Jimminin dönmesini bekledi. Çünkü otomobilini ©o tarafta bırakmıştı. Bir saat sonra sırtında bir torba taşıyan bi- ri göründü. Zabıta memnundu. Çünkü bir cürmü meşhut yapıyordu. Jimmi evvelâ torbayı atmış, sonra yere inmiş, ve otomobiline doğru yürümüştü. Zabıta memurları Jimmiyi kuşattılar ve ve suçlu olduğunu itiraf ederek üç yıl hapse mahküm oldu. - Urfada halkevi faaliyeti Urfa (Husust) — Halkevi binası dahilinde açılan kütüphanede, dört bin cilt kitap vardır. Kütüphaneye yurdun muhtelif şehirlerinde çıkan gazete ve mecmualar da gelmekte ve halk bu su- retle dünya hâdiselerini takip etmek imkânını bulmaktadır. Şehrimizde de Yenilik adında bir ga- zete çıkmaktadır. Fakat, bu gazete ih- tiyacı karşılayamadığından Halkevi haftada iki gün çıkan bir gazete çıka- racaktır. Birectik ve Siverekte açılan Halkev- haline vakitlerini, burada okumakla geçirmektedir. leri salonu birer okuma odası 'GÖNÜL İŞLERİ rum, Ne malım, ne mülküm var. Vazi - fem icabı gece gündüz çalışıyorum. Bu şerait dahilinde evlenmeğe imkân gör - müyorum. Halbuki bir müddet daha ev- lenmesem evlenme zamanını geçirmiş o- lacağımdan korkuyorum. n Seviyorum Fakat Evlenemiyorum «Arkadaşlığımız henüz bir kaç aylık olmakla beraber, gayet samimi olarak #evişiyoruz. Fakat ailevi vaziyetim ev - lenmemize hiç te müsait değil. Bu vazi- yet karşısında ona bo şyere ümit vermek te istemiyorum. Kendisine hakikati ol - duğu gibi anlatarak sevgimize bir niha- yet vermek ve birbirimizi unutmamız İâ- zım geldiğini söylemek fikrindeyim. Siz ne dersiniz? Hulüsi Doğrusu budur amma, keşki bunu se- vişmeden evvel yapsaydınız. Kız sevdik- ten sonra bakalım kolay kolay sizden u- zaklaşabilir mi? - —- se sütunlarında ancak macera arkadaşı bu- | * lunıbilır, hayat arkadaşı değil. | TEYZE «27 yaşındayım. Kimsesizim. Memu: kat vaziyeti müsait olmadan evlenmeğe kalkması hata olur. Onun için acele et- meyin. Evlendikten sonra para birikti - receğinizi zannediyorsanız bunu da um- mayın. Evlilik bekârlıktan daha tasar - ruflu bir hayat değildir. evlenilemez. yat ve mazisini bilmek lâzım. Gazete Ankara: A. R. B. Bir erkeğin evlenme vakti geçmez. Fa- | Zonguldak F. D. R.: Gazete sütunlarında bulunacak kızla Evlenmek için kızı, ailesini, kızın ha- Şehir içindeki mezarlıklar D «Belediye şehir içinde, küçük camile- rin avlularındaki ve cadde üzerlerinde, ma- halle içerlerinde üşüncemi kaydetmeden evvel ha- vadisi aynen alıyorum: bulunan — mezarlıkların kaldırılmasına çalışmaktadır. Küçük Lângada Abdullah —camii ya- nında bulunan mezarlıklarla Aksaraydaki Valde camii mezarlığının Silivri kapıdaki mezarlıklara kaldırılması — kararlaştırılmış- tır.» Mezarlıklar belediyelerin günlük şehir vazifelerinden tamamen ayrı, bir milletin tarih ve kültürü ile alâkadar- dır: | — Bazan mezarlık yerinin tarihi bir kiymeti olacaktır: Şehzadebaşı civarında- ki Yedi Şehitler gibi. Beş asırlık bir an'a- neye göre İstanbulün fethi günü, şehre il- könce ayak basan yedi sekban neferi, ket- hüdaları Hıdır oğlu Hamza ile beraber ya- ln kılıç surlardan buraya kadar gelmişler ve burada şehit olmuşlar. Onların hatırası asırlarda yaşamış ve ikinci Mahmut zama- nında olduğunu tahmin ederim, — buraya temsili mahiyette bir mezar yapılmış ve mezar taşına şu kitâbe yazılmıştır: «Hüvel Hallâkulbaki Kethüdayı şühe- dayı sekban Hamza bin Hızır hazretlerinin ruhuna fatiha. Sene 857.» meselesi, Bu mezar yerinden oynatılır mı? 2 — Bazan mezar, Türk tarihinde yeri olan bir Türk büyüğünün kabri olacaktır; meselâ: Yeni cami gibi bir şaheser âbide- nin mimarı olan Davut ağanın mezarı gibi. a-. - “ Xa — — Ka Şehzadebaşı civarındaki Yedi şehıller - mezar taşı Mustafa paşa tekkesi civarında yeni bir yol açılırken bu büyük — Türk mimarının kabri de yola alınmış, kabir taşını okuyan bir zat müzeler müdürlüğüne haber ver- miş. Taş müzeye nakledilmiş midir, bilmi- yorum. Bursa belediyesi de Deveciler mezar- lığını hâl yapmıştır. Bu mezarlıkta ön ye- dinci asır ortasında yaşamış olan müverrih Kara Çelebi Zade Aziz Efendi yatmakta idi. O Aziz Efendi ki Artist ve orijinal bir büyük muharrir olduğu kadar vazifelerini İbrahimi karşı tahkir edecek bir medeni ve sullstimal etmiş Sultan yüzüne siyasi celâdet sahibiydi. Acaba kemikleri ne ol- muştur, kabir taşı nerededir? 3 — Bazan kabir taşı, yazısı ve şekli cihetlerinden bir san'at eseri olacaktır. Bu malı- dır. Fakat ne kadar yazıktır ki müzemizde bakımdan da bu taş müzelerimizin Türk kabir taşlarının bir kolleksiyonu yok- tur. Meselâ: Kadın ve erkek taşları olmak üzere yapılan umumi bir taksimden sonra 16, 17, 18, 19 ve 20 inci asırlar üzerine kronolojik ikinci bir taksim yapılarak, Ve- zir, ülema, esnaf, yeniçeri vesair askeri sı- nıflar ve muhtelif serbest meslek erbabının taşları diye bir salonda, bir binada toplan- mamıştır. Bu mesele, bu sütundan ziyade bir mü- sahabenin mevzuudur. İstanbul şehri içindeki mezarlara, tarih- çilerden ve arkeoloğlardan mürekkep kü- çük grupların daimi kontrolü temin edil- medikçe dokunulmamalıdır; ve dokunul- maz da ümidindeyim. Reşad Ekrem Koçu e — Örfe, Trakya kfıllınfıdan oğlu idi. Büyük Odağgr'ın bir musikişinas olan bu delikanlı, kitarasından öyle cana yakın nağmeler çıkarırdı ki vahşi hayvanlar a- yaklarının dibine gelip yatarlar, kuşlar dallardan sarkarak onun şarkılarını — din- ler, rüzgâr nefesini keser, ve sular akışını durdurur, ağaçlar dallarını bu nağmelere uydurarak tatlı birer raksa başlarlardı. Sevgilisi Oridis'in vakitsiz ölümü, Or- feyi deli gibi yapmıştı. Eline kitarasını ala- rak yeraltı âlemlerinin, cehennemlerin tan- rısina, ayrılık acılarının en yanık besteleri- ni çaldı. Yeraltı âlemlerinin tanrısı, Orfe- nin kırılmış gönlünü daha ziyade parçala- mak istemedi; ona, zaten — yapamıyacağı bir şart koşarak sevgilisini teslim etti: Yer yüzüne çıkıncaya kadar Oridis'in yüzüne bakmayacaktı. bir kadının yüzüne bakmadan yer yüzüne çı- ÖOrfe, kollarının arasına bırakılan kan yollarda yürümeğe başladı. İki eliyle omuzlarına sarılmış ve vücudunun ağırlığı- ni Örfenin koluna birakmış olan güzel O- ridis hiç bir şey söylemiyerek onunla san- ki sürüklenir gibi geliyordu. Bu yol, artık bitmek üzere idi. Oridisin yüzü«- ne hasret olan Orfe daha fazla dayana- madı. Başını çevirip sevgilisinin güzel yü- züne baktı: Omuzlarında bağlanan eller birdenbi- re çözülüvermiş, kolundaki vücut bir du- —— — “Son Posta,nın müsabakası: 40 Tarihi Vak'a ve 40 TarihiTablo 25 Orfe ıle Örıdıs korkunç | ——— ETETE v man gibi kaybolmuştu. Ve Orfe hiç bir şey görememişti. Örfe duman gibi silinip yol( olan sevgilisinin arkasından koşmak ister di. Fakat geldiği yol da Örfe yeryüzüne bir çılgın gibi çıktı. Artık kapanıvermiştiz ebediyen kaybettiği Oridisin acısı ile kırlar- da başı boş dolaşmağa başladı, Trakyanın en güzel kızları onun acısı« nı gidermeğe çalıştılar. Fakat Orfe onların hiç birisini görmüyordu. Nihayet Trakyalı- ların büyük bayram gecelerinden birinde; Trakya kızları bol bol şarap içmişler, sar- hoş olmuşlar, eğleniyorlardı. Örfenin yine gamlı türküler söyliyerek geldiğini görüne ce üzerine atıldılar. Onu öldürdükten son- ra kafasını kesip Hebre suyuna attılar (E« ge mitolojisi). Orfenin bir. hazin macerası binlerce yıl- danberi binlerce san'atkâra ilham vermiş- tir. Örfenin aşkı tablalar, heykeller ve ope- ralarla anlatılmıştır. Yukarıda — bulunan R. Beyschlag'ın tablosu bunlardan biridir. Büyük Fransız ressamı Poussin'in de «ÜOr- fe ve Oridis» diye bir tablosu vardır. İtalyan şâir Calzabigi'nin üç perdelik lirik bir dram olan «Orfe» sini de Gluck bestelemiştir ki büyük musikişinasın en gü« zel eserlerinden biri olarak sayılır. «Cehennemlerde Offenbech H. Cr&mieux'nün Orfe» — adındaki bestelemiştir. operasını Reşad Ekrem Kaçu Hapishanede esrar lülesi Umumi hapishanedeki mahkümleri ziyarete gidenler, hapishane müdüri - yetinin sıkı kontroluna tabi tutulmak- tadırlar. Buna rağmen, içeriye girmesi memnu şeyler sokmaktadırlar. Mah- kümlerde, bunları içeride, satmakta, bir nevi ticaret yapmaktadırlar. Geçenlerde Aya Ahmet isminde bir mahkümun karyolası araştırılmış, es - rar lülesi bulunmuştur. Yapılan tahkikatla da, mahkümun bu lüle ile mahkümlara esrar içirttiği tesbit edilmiştir. Dokuzuncu ihtisas müddeiumumi - sisi tarafından Aya Ahmet aleyhinde dava ikame edilmiştir. Yakında duruş- maya başlanacaktır . Fatihte ve Davutpaşada hırsızlık Fatihte Haraçcı Kara Muhiddin ma- hallesinde oturan Remzinin evine hır- sız girmiş, bir miktar mücevherat ça- hp kaçmıştır. So ngünlerde Aksarayda, Davutpa - şa semtinde de bir kaç hırsızlık vak'a- sına tesadüf edilmiştir. Zabıta bu hır- sızları ehemmiyetle aramaktadır. - Kazalar Bostancıda Nikonun sucuk fabri - kasında çalışan Hiıristo oğlu Lunnan, av tüfeğini duvara asarken tüfek pat- lamış, Lunnan ayağından yaralanmış, Nümune hastanesine kaldırılmişstır. * Fenerde Şerbetçi sokağında otu- ran kunduracı Hasan merdivenden düşmüş, ayağı kırılmıştır.