15 f MEMLEKET HABERLERİ Boğazlıyanda çiftçi kara sapanı bir kenara attı Boğazlıyan, (Hu- ssi) — Etahi Et medeniyetinin harabe- riyle dolu olan ilçe- 'miz, bu yıl çok canlı bir bayındırlık —faali- yetine girmiş — bulun- maktadır. -Romanya ve Yugoslavyadan ge- Ten göçmenlerin civa- Ta yerleşmesinden son- rya hareket — büsbütün böra ST İRLAK A” LK : artmış, — kaymakami- miz Ali Alpsar yeni bayındırlık — projeleri üzerinde — çalışmaları- ma başlamıştır. Eskiden pek sönük Boğarlıyandan ikd görünüş bir ilçe olan Boğazlıyan, son senelerde|ni bir bina yapmış, çargı içi esaslı surette Cumhuriyetin kudretli ddi ile mamur — bir|tanzim ve tamir edilmiştir. Yakında göç- hale gelmiş, ticar? faaliyeti artmıştır. - Bu|men evlerinin inşasına da başlanılacak ur. arada her türlü mahsulü ka-| — İlçenin külür hareketleri de her ge- biliyette olan toprak. öyT7 gen yıldan üstündür. İlçede tam — devreli darımızda yeni zirast — bir mektep vardır. Devam eden talebenin msulleri de tatbik edil. — mektedir. Bu arada kara ga. pan artık bir kenara — atılmış, ziraat idaresi — nin dağıttığı pulluklar, a çalışmağa — başlan: mıştır. Çiltçi bu yeni wsullerle çok çabuk adedi 102 si kız. 259 u erkek olmak üzere 361 dir ve sekiz muallimi vardır. Bundan SON POSTA Gebzede 5 Saat dolu Yağdı İzmit, (Husust) — Hayclarin it « radsızlığı devam — etmektedir. Bu 'yüzden şehirde grip gibi hastalıkların çoğaldığı da söylenmektedir. Bir kışım halk henüz palto ve pardesülerini ihti- 'yaten çıkarmamışlardır. Gebzede yağan dolunun bütün buğ- ları harap ettiğini yazmıştım. Son alı- nan haberlere göre, dolu tahribatın.n daha fazla olduğu ve çok şiddetli yu- ğan dolunun 5 saat devam ettiği ha ber verilmektedir. Perşenbe günü İzmite dehşetli bir yağmur yağmıştır. Bu yüzden mah - sulâtın zarar gördüğü de söylenmek - tedir, Son bir ay içinde İzmitte yağmurşuz 'ancak iki gün geçmiştir. İzmitin Kurtuluş Bayrami İzmitin Kurtuluş bayramı olan 28 haziran için Halkevinde bir heyet te - n |şekkül edecektir. Bu heyet, düşman e- linde uzun acılar çeken İzmitin kurtu- luş gününde büyük bir coşkunlukla bayram yapması için bir program ha - zırlıyacaktır. Atatürk Günü Büyük kurtarıcı Atatürk ilk defa o- *|larak İzmite 19 haziranda onur vermiş- * Herdi. Halkevi, bu büyük günü İzmitte Atatürk günü olarak alkışlarla kabul nin ve köy mekteplerinin yetiştirdiği tale- | etmiş olduğundan o gün için şehrimiz- beler orta mektep olmadığından u'*'a'dıenziıl'.ıilçıtılihveIııyrııııyıpılı- devam edememektedirler. Bütün ilçe hal- | caktır. Kaymamam AlI Alpsar İlçebayımızın bu faaliyet içinde — göç- mönlere karşı gösterdiği alâka da sayılma» | kı çok kıymetli ve dağerli kültür bakanı- Ünsiyet peyda et Miştir. &a değerdir. mız Saffet Arıkandan «burada - bir orta Belediye burada buğday pazarı için ye- | okul açtırılmasını dilemektedir. Ceyhanda yeni bir park Bornovaya su geliriliyor Somaya giden Galatasaraylı talebeler Soma (Husust) — Galatasaray li- Ceyhan, (Hususi) — Memleketimi-| — İzmir, (Husust) — Bornovaya 16|*©8i talebelerinden bir grup Garbi A - a k Ak a ğ k nadoluda bir turne yapmak maksadi- zin cenub mmtakasında çiftçiliğile ün klluıul_ Y:P;!DW- ;:r:ü:vî ıuy:ıuyîl: le yola çıkmışlardır. Yolda muallimleri almış olan Ceyhan, senelerdenberi mahrum kaldığı asrt bir parka bu yaz Yamanlardan getirilecektir. kavuşmuş bulunuyor. İlçenin bayın - mah derecesi dört buçuktur. Suyun kaynama nisbeti saniyede 8 litredir. Mikyası hastalanmış, bu yüzden bir kısmı geri dönmüşlerdir. Yalnız son sınıf talebe- lerinden Yılmaz, Fayyaz, Rafet, Ha - dırlığı yönünden Belediyenin meyda- san ve Faruk İzmir, Bergama yolile na getirdiği bu eserin ehemmiyeti kay- yacına cevap vermesi bakımından bu | Somaya gelmişlerdir. de değer bir kıymet sayılır. park kaza merkezinin yüzünü güldüre- k A ea B Çd Talebeler Soma Gençler Birliği ta- İşçi Ceyhan halkının isteğinin ihti-|cektir. rafından karşılanmış ve misafir edil - WBiga kültür f aa“ye—u mişlerdir. Yakında Balıkesir, Bursa ve Yalova yolile İstanbula dönecekler - KTT dir. Akşehir (Hususi) — Romanyadan hareket etmiş olan göçmen kafilesi Akşehire gelmiştir. Bunlar muntaza- man köylere taksim edilmiş ve yer- leştirilmişlerdir. Yine Romanyadan gelen ikinci ka- filenin de yerleştirilmesi için uğraşıl maktadır. İzmit kız ortamektebinin sergisi “ Karanti köyü mektebi talebeleri ve hocaları bine olsun gidip okumıyan köylü çocuğu yoktur. Biga köylüsü ötedenberi Çok mahirane yapılmış olan bu işler okuyup yazmanın kıymetini bilmekte ve çocuğunu okutmakta, köyünün |ziyaretçiler tarafından takdir edilmek-| yaratmak istedi, bumu yapmak bin bir mektebini de kendi evinden üstün tutmaktadır. tedir. Pazar Ola Hasan B. Diyor Klı Hasan Bey — Eğer para- sırı bavadan kazanmış ise, ge- — İngilterede zengin bir a- damın.. ». Tayyare ile hastaneye s.. Vasiyetnameyi miras - nakledilirkan havada yapmaş | çılar tanımıyorlarmış. Ne der- olduğu.. sin Hasan Bey? pek tabüdir, dostum! İzmit (Hususi) — İzmit kız ortaldan farksızdı. Atatürk ile arkadaşları mektep talebelerinin bu ders yılı zarfın- |bu müesseseyi yenilediler, köhne & - Biga (Hususi) — Burada Kültür faaliyeti göze çarpacak bir hızla ilerle-|da vücuda getirdikleri el işleri, açılan detleri kırdılar, yabancıları çıkarıp at- mektedir. Bigada mektepsiz köy belki vardır, fakat bir başka köyün mekte- | güzel bir sergide teşhir edilmektedir. |tılar ve fabrikayı işlettiler.» ne oradan dağılması bence |büstü önünden şarkı söyliyerek geçti- » Süyfa " 5 Mektebe hasret çocuklar Çocuklarla kâfi derecede konuştuk ka- | işler jçin insanın talihi olmalı. naatindeyim. Hepsinin deedi aşağı yukanı birbirinin eşi.. ve eğer bütün — çocuklarlı Diyen bir manâ var, Güç belâ analara derdimi anlatıyorum. teker, teker konuşacak olursam hu işin so- | amima çoçuklar söz dinlemiyorlar isimleri- nu gelmiyecek.. Bu fakir mahallede o kadar çok mık'v tepsiz ve dertli çocuk var ki.. işte yine bir tanesi karşımda boynunu bükmüş derdini | be, anlatıyor: k — Teyze beni dinle de yaz. benim is- mim Saffet.. on yaşındayım... Mektebe git- | medim. Beni mektebe yollamadılar. Am- ma ben mektabe gitmek istiyorum. — Neden seni mektebe yallamadılar? — Nüfus kâğıdm yok ta ondan... Be. nim de yok öbür kardeşlerimin da-.. — Biz kaç kardeşsiniz?, — Beş kardeşiz. — Nasıl vakit geçiriyorsunuz? — İkisi küçük daha ben de onlara ba- kıyorum. — Ötekiler? — Sokaklarda oynuyorlar — Ânnen ne yapıyor? — Bulaşık yıkar, oda süpürür, ev işine banar. — Ya baban? K — O işsizdir.. parası olurma kahveye gi- der... — Peki sizin nüfus kâğıtlarınızı çıkarn mak için uğraşmıyorlar mu? — Şimdi uğraşıyorlar. Çıkarsa hu sene mektebe vereceklermiş bizi. Bir an susuyor. Sonra sesini alçaltarak: — Teyze, diyor. Eğer işimiz onlara ka. lrsa yine yazılamayız.. sen mademki bu- gün buzaya hayır işlemeğe geldin. Beni de yaz. Sayende okuyup adam olayım... Ben büyüyünce mağazada kasadarlık etmek ir- tiyorum. .. Ne olur yaz beni, Elinden kurtulmak için: — Peki, peki diyorum fakat artık gide- yim. Fakat ne mümkün. Kahvenin kapısın- dan çıkar çıkmaz çocuklar gibi analar da etrafımı alıyorlar: — Aman bayan eğer mektebe - çocuk yazıyorsan benimkini de yazl.. — Bu öksüzdür. Bunu da yaz sevap- tarl.. Bir Iâtuftan' mahrum olduğunu zanne- den bu analara dert anlatmak ne müşkül: — Yatı mektebi içinmiğ öyle mi? — Hâyır kadınım... Ban gazeteciyim. Mektebe çocuk yazmıyorum. — Gazeteye yazmak için onlarla konuştum. Kadın inanmayan gözlerle bana bakı- yor, bakışlarında: - — İşte bak yine bizimkiler atladı. Bu Bir İngiliz gazetecisinin görüşleri (Baştarah | inci sayfada) Mister Morton'un yazısı, yeni Tür- kiyeyi bütün vasıflarile anlatmakta - dır. İngiliz muharriri diyor ki: «Türkiyeyi gördükçe, Türkiye Cum- hüriyetini yaratan ve bugün idare e - Akşehire yerleştirilen göçmenler | den Kamal Atatürk ile arkadaşlarının muvaffakiyeti karşısında hissettiğim hayranlık artıyor. Türkiye, on sene daha sulh ve sükün içinde yaşarsa bü- tün dünya, yepyeni ve ber bakımdan mükemmel bir Türkiye görecektir. Atatürk ile arkadaşları ipe başladık- ları zaman memleket, göze görünme - yen adamlar tarafından İdare olunan, işleri ebhliyetsiz. adamlara verilen, Adet ve an'ane zencirlerile beğlanan müflis ve ümitsiz köhne bir fabrika - «Kamal Atatürk Türk bir Türkiye putu devirmek lâzım geliyordu. Ve bu iş yapıldı.» İngiliz muharriri daha sonra Konya- da gezdiği ilk mektepten bahsediyor we şu sözleri söylüyort «Mektebin sınıflarından birine gir- dik, Sınıfı dolduran elli kız ve erkek çocuk derslerini dikkatle dinliyordu. Bu sınıf Londranın ber hangi ilk mek- tep sınıflarından farksızdı. Sınıfların hepsine girdim, ve iki şey gözüme çarp-| tı. Çocukların zekâsı, ve erkeklerle kız- ların tam bir müsavat havası içinde ça- lışması. «Düdük çalındığı zaman kara ve mat gözlü Türk yavruları Atatürkün ai — elimdeki — kâğıslara — yazdıklarım arkadaşlarına nisbet yeriyorlar; — Şükürler olsun ben yezıldım mekte- — Bou de öyle.,, Ve bir sürü çocuk arkamdan koşarak geliyorları — Abla.. abla neden beni yazmadın?.. — Yuzarıra çocuğum, — Ne zaman? Artık yalan söylemekten — çekinmiyo- rum. Çünkü başka türlü bu çocukların «- linden yakamızı kurtarmak mümkün değil! — Onları mektep için almağa geldiğim zaman.. Biraz ilerliyoruz.. hâlâ arkamızdan ge- liyorlar. — Onları mektebe almak için nç zaman geleceksin? — Eylül ayında... Dar sokaktan çıktık. Şimdi merdiyen- li bir yola tırmanıyoruz... — Teyzel. Teyzel. — Ablal,, Ablal... Çocuklar arkamızdan toluk şoluğa ko- suyarlar, En önde üç dört kız ortalarından bir tanesinin kolundan tulmuşları: — Biraz dur.. geliyoruz bir şey söylüye- ceğiz.. Dur kuzum, Mecbur olup duruyorum. Yanıma geli- yorlar, Kolundan tuttukları çocuğu büna göstererek : — Teyze diyorlar, bunu yaz mektebe.. hiç birimizi yazmasan bile bunu yaz.. çün- kü o bizim gibi değil.. o her gün annesine «beni mektebe yazdıre diye ağlıyor Üste- lik dayak da yiyor. O mektebe girmesini gok istiyor, Bir şey yapamamaktan duyduğum ac- ziçinde yalanıma devam ediyorum: — Onun işmi nedir? — Sabiha.. Defterime bu ismi kaydeder gibi yapı- yorum. Yazdım işte onu dn hepinizi de eylülde gelip mektebe alacağım. Bu çocuklara ben yalan söyledim am- ma onların bu emellerini tahakkuk ettire- bilecek olanlar vardır... Fakir — nilelerin mektep hasreti çeken çocuklarını onlara tavsiye ediyorum. Bu çocuklar eylüle mektep bekliyorlar. Onları cabil ellerden kurtarınız. aa — Bu bir marangozdur: Hatırını sorarsanız: — Çivi gibiyim! Diye cevap verir, soy adı keserdir, oğlunun adı Çekiç.. Yolda yürürken kargılaştığı ince bel- N, uzun boylu, marin vücutlü — kadına bakmaz da; iri yarı, tostoparlak dok « san kiloluğu ahcı gözile tepeden tırna- ga kadar süzer: — Bir elime düşse.. — Ne yaparan? — Vücudunu keser, biçer: mütena - sip endamlı dört tane kadın meydana çıikarırım. Biraz sonra bir adama rastlar; ada - min yaradılışından bir bacağı — kısadır, topallıyordur.. Düşünür: — Bacağın biri öbüründen üç san- üüm uzun, acaba ne yapmalı? Gene kendi cevap verir; — Eklemek güç olur; uzun bacağı üç santim kesivermalil GCalata köprüsüne gelir; Kadıköy va- purlarının yanaştığı iskeleye uğrar,. Ha- va rüzgârlıdır. İskele ileri geri sallanır: — Biraz tutkal sürselerdi bu kadar sallarmazdı! Bu urada yanından geçön Giçek bo » zuğu kadına gözü İlişir: — Acemi elinden çıktığı belli, fena tendelenmiş! Vücudü öne eğik bir adam koluna çarpar; hiddetle adama bakar: — Ne olacak, diye bağırır, kabahat sende değil, seni yapanda; — yaparken şâkul kullanmayı unutmuş! ler.» İMŞSET ğ