15 Haziran 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

LA .[ Boğazlıyanda çiftçi kara sapanı bir kenara attı Kasabada canlı bir imar fa - Köylü de tarlasında Boğazlıyan, (Hu- susi) — Etrafı Eti medeniyetinin harabe- tiyle dolu olan ilçe- 'miz, bu yıl çok canlı bir bayındırlık — faali- yetine girmiş — bulun- maktadır. Romanya ve Yugoslavyadan ge- len göçmenlerin civa- Ta yerleşmesinden son- ra hareket — büsbütün artmış, — kaymakamis- miız ÂAli Alpsar yeni bayındırlık — projeleri üzerinde — çalışmaları- na başlamıştır. | Eskiden pek sönük bir ilçe olan Boğazlıyan, son senelerde Cumhuriyetin kudretli eli ile mamur — bir hale gelmiş, ticari faaliyeti artmıştır. — Bu arada her türlü mahsulü verebilecek ka- biliyette olan toprak. larımızda yeni ziraat usulleri de tatbik edil. mektedir. - Bu arada kara sa.- pan artık bir kenara atılmış, ziraat idaresi- İa çalışmağa — başlan:- mıştır. Çiftçi bu yeni | üsüllerle çok çabuk K : Ünsiyet peyda et- Kaymazcam All imiştir. Alpsar — * İlçebayımızın bu faaliyet içinde göç- menlere karşı gösterdiği alâka da sayılma- ğa değerdir. Belediye burada buğday pazarı için ye- Ceyhanda yeni bir park Ceyhan, (Husust) — Memleketimi- zin cenub mmtakasında çiftçiliğile ün almış olan Ceyhan, senelerdenberi mahrum kaldığı asrt bir parka bu yaz kavuşmuş bulunuyor. İlçenin bayın - dırlığı yönünden Belediyenin meyda- na getirdiği bu eserin ehemmiyeti kay- de değer bir kıymet sayılır. İşçi Ceyhan halkının isteğinin ihti- Boğazlıyandan iki görünüş Ööze çarpmaktadır. qıîımığa başladı ni bir bina yapmış, çargı içi esaslı surette tanzim ve tamir edilmiştir. Yakında göç- men evlerinin inşasına da başlanılacaktır. İlçenin kültür hareketleri de her ge- çen yıldan üstündür. İlçede tam — devreli bir mektep vardır. Devam eden talebenin adedi 102 si kız, 259 u erkek olmak üzere 361 dir ve sekir muallimi vardır. Bundan başka nahiye ve köylerde dokuzu —tam devrali ve üçer muallimli; yirmisi de üçer sınıflı, ve birer — muallimli 29 ilk mektep met ilk mektepleri islâh için çalışmakta; halkın güven ve arzusunu arttırmaktadır. Burada bir orta okula ihtiyaç vardır. İlçe- nin ve köy mekteplerinin yetiştirdiği tale- beler erta mektap olmadığından — tahsile devam edememektedirler. Bütün ilçe hal- kı çok kıymetli ve dağerli kültür bakanı- mız Saffet Arıkandan #burada bir orta okul açtırılmasını dilemektedir. Bornovaya su getiriliyor İzmir, (Hususf) — Bornovaya 16 kilometre uzaktan getirilecek suyun ihalesi yapılmıştır. Bornova suyu da Yamanlardan getirilecektir. Mikyası mah derecesi dört buçuktur. Suyun kaynama nisbeti saniyede 8 litredir. |yacına cevap vermesi bakımından bu park kaza merkezinin yüzünü güldüre- cektir. “ Karanti köyü mektebi talebeleri ve Biga (Hususi) — Burada Kültür faaliyeti göze çarpacak bir hızla ilerle- mektedir. Bigada mektepsiz köy belki vardır, fakat bir başka köyün mekte- bine olsun gidip okumiıyan köylü çocuğu yoktur. okuyup yazmanın kıymetini bilmekte ve çocuğunu okutmakta, köyünün Bigada kültür faaliyeti hocaları mektebini de kendi evinden üstün tutmaktadır. Pazar Ola Hasan EB. Divor Klı Biga köylüsü ötedenberi Gebzede 5 Saat dolu W ağdı İzmit, (Husust) — Havolarin it - radsızlığı devam etmektedir. Bu yüzden şehirde grip gibi hastalıkların çoğaldığı da söylenmektedir. Bir kışım halk henüz palto ve pardesülerini ihti- yaten çıkarmamışlardır. Gebzede yağan dolunun bütün buğ- ları harap ettiğini yazmıştım. Son alı- nan haberlere göre, dolu tahribatın.n daha fazla olduğu ve çok şiddetli ya- ğan dolunun 5 saat devam ettiği ha ber verilmektedir. Perşenbe günü İzmite dehşetli bir yağmur yağmıştır. Bu yüzden mah - sulâtın zarar gördüğü de söylenmek - tedir, Son bir ay içinde İzmitte yağmursuz ancak iki gün geçmiştir. İzmitin Kurtuluş Bayrami İzmitin Kurtuluş bayramı olan 28 haziran için Halkevinde bir heyet te - şekkül edecektir. Bu heyet, düşman e- linde uzun acılar çeken İzmitin kurtu- duş gününde büyük bir coşkunlukla bayram yapması için bir program ha - zırlıyacaktır. Atatürk Günü Büyük kurtarıcı Atatürk ilk defa o- larak İzmite 19 haziranda onur vermiş- lerdi. Halkevi, bu büyük günü İzmitte Atatürk günü olarak alkışlarla kabul etmiş olduğundan o gün için şehrimiz- de engin bir şenlik ve bayram yapıla- caktır. Somaya giden Galatasaraylı talebeler sesi talebelerinden bir grup Garbi A - nadoluda bir turne yapmak maksadi- le yola çıkmışlardır. Yolda muallimleri hastalanmış, bu yüzden bir kısmı geri dönmüşlerdir. Yalnız son sınıf talebe- lerinden Yılmaz, Feyyaz, Rafet, Ha - san ve Faruk İzmir, Bergama yolile Somaya gelmişlerdir. Talebeler Soma Gençler Birliği ta- rafından karşılanmış ve misafir edil - mişlerdir. Yakında Balıkesir, Bursa ve Yalova yolile İstanbula dönecekler - dir. Akşehire yerleştirilen göçmenler Akşehir (Husust) — Raomanyadan hareket etmiş olan göçmen kafilesi Akşehire gelmiştir. Bunlar muntaza- man köylere taksim edilmiş ve yer- leştirilmişlerdir. filenin de yerleştirilmesi için uğraşıl- maktadır. İzmit kız ortamektebinin sergisi İzmit (Husust) — İzmit kız orta mektep talebelerinin bu ders yılı zarfın- da vücuda getirdikleri el işleri, açılan güzel bir sergide teşhir edilmektedir. Çok mahirane yapılmış olan bu işler ziyaretçiler tarafından takdir edilmek- tedir. — İngilterede zengin bir a- damın.. .«.. Tayyare ile hastaneye nakledilirken havada yapmış l oldui'u.._ sin Hasan Bey? . Vasiyetnameyi miraş - çılar tanımıyorlarmış. Ne der- Hasan Bey — Eğer para- sını havadan kazanmış ise, ge- ne oradan dağıtması — bence pek tabiidir, dostum! Ö aa di 'i p b aglam d ğ — l a Soma (Husust) — Galatasaray 1li-| /daha sulh ve sükün içinde yaşarsa bü- Yine Romanyadan gelen ikinci ka-| Mektebe hasret çocükiar Çocuklarla kâfi derecede konuştuk ka- naatindeyim, Hepsinin derdi aşağı yukanı birbirinin eşi.. ve eğer bütün çocuklarla teker, teker konuşacak olursam bu işin s0- nu gelmiyecek.. Bu fakir mahallede o kadar çok mek- tepsiz ve dertli çocuk var ki.. işte yine biı: tanesi karşımda boynunu bükmüş derdini anlatıyor: 5 — Teyze beni dinle de yaz.. benim is- mim Saffet.. on yaşındayım... Mektebe git- | medim. Beni mektebe yollamadılar, Am- ma ben mektebe gitmek istiyorum. — Neden seni mektebe yollamadılar? — Nüfus kâğıdım yok ta ondan... Be- nim de yok öbür kardeşlerimin dâ.. — Siz kaç kardeşsiniz?. — Beş kardeşiz. — 'Nasıl vakit geçiriyorşunuz? — İkisi küçük daha ben de onlara ba- kıyorüm. — Ötekiler? — Sokaklarda oynuyorlar. — Ânnen ne yapıyor? — Bulaşık yıkar, oda şüpürür, ev işine baxnar. — Ya baban? : — O işsizdir.. parası olursa kahveye gi- d"—— Peki sizin nüfus kâğıtlarınızı çıkar- mak için uğraşmıyorlar mı? — Şimdi uğraşıyorlar. Çıkarsa hu sene mektebe vereceklermiş bizi. t Bir an susuyor. Sonra sesini alçaltarak: — Teyze, diyor. Eğer işimiz onlara ka- lırsa yine yazılamayız.. sen mademki bu- gün buraya hayır işlemeğe geldin. Beni de yaz, Sayende okuyup adam olayım... Ben büyüyünce mağazada kasadarlık etmek iz- tiyorum... Ne olur yaz beni, Elinden kurtulmak için: — Peki, peki diyorum fakat artık gide- yim. Fakat ne mümkün. Kahvenin kapısın- dan çıkar çıkmaz çocuklar gibi analar da etralımı alıyorlar: — Aman bayan eğer mektebe çocuk yazıyorsan benimkini de yazl.. — Bu öksüzdür. Bunu da yaz sevap- tırl.. Bir lütuftan' mahrum olduğunu zanne- den bu analara dert anlatmak ne müşkül: — Yatı mektebi içinmiş öyle mi? — Hdâyır kadınım.,. Baen gazeteciyim. Mektebe çocuk yazmıyorum. — Gazeteye yazmak için onlarla konuştum. Kadın inanmayan gözlerle bana bakı- yor, bakışlarında: - — İşte bak yine bizimkiler atladı. Bu Bir İngiliz gazetecisinin görüşleri (Baştarafı | inci sayfada) Mister Morton'un yazısı, yeni Tür- kiyeyi bütün vasıflarile anlatmakta - dır. İngiliz muharriri diyor ki: «Türkiyeyi gördükçe, Türkiye Cum- huriyetini yaratan ve bugün idare e - den Kamal Atatürk ile arkadaşlarının muvaffakiyeti karşısında hissettiğim hayranlık artıyor. Türkiye, on sene tün dünya, yepyeni ve her bakımdan mükemmel bir Türkiye görecektir. - Atatürk ile arkadaşları işe başladık- ları zaman memleket, göze görünme - yen adamlar tarafından idare olunan, işleri — ehliyetsiz adamlara — verilen, âdet ve an'ane zencirlerile bağlanan müflis ve ümitsiz köhne bir fabrika - dan farksızdı. Atatürk ile arkadaşları bu müesseseyi yenilediler, köhne â - detleri kırdılar, yabancıları çıkarıp at- tılar ve fabrikayı işlettiler.» «Kamal Atatürk Türk bir Türkiye yaratmak istedi, bunu yapmak bin bir putu devirmek lâzım geliyordu. Ve bu iş yapıldı.» İngiliz muharriri daha sonra Konya- da gezdiği ilk mektepten bahsediyor ve şu sözleri söylüyor! «Mektebin sınıflarından birine gir- dik. Sınıfı dolduran elli kız ve erkek çocuk derslerini dikkatle dinliyordu. Bu sınıf Londranın her hangi ilk mek- tep sınıflarından farksızdı. Sınıfların hepsine girdim, ve iki şey gözüme çarp- tı. Çocukların zekâsı, ve erkeklerle kız- ların tam bir müsavat havası içinde ça- lışması. «Düdük çalındığı zaman kara ve mat gözlü Türk yavrıları Atatürkün büstü önünden şarkı söyliyerek geçti- ller.» d —ti * zf Saz li aai n işler için insanın talihi olmalı. Diyen bir manâ var, Güç belâ analara derdimi anlatıyorum. amma çocuklar söz dinlemiyorlar isimleri- ni elimdeki — kâğıtlara — yazdıklarım arkadaşlarına nisbet veriyorlar: —- Şükürler olsun ben yazıldım mekte- be... — Ben de öyle... Ve bir sürü çocuk arkamdan koşarak geliyorlar: — Abla.. abla neden beni yazmadın?.. — Yazarım çocuğum, — Ne zaman? Artık yalan şöylemekten — çekinmiyo- rum. Çünkü başka türlü bu çocukların e- linden yakamızı kurtarmak mümkün değil! — Onları mektep için almağa geldiğim zaman,.. Biraz ilerliyoruz.. hâlâ arkamızdan ge- liyorlar. — Onları mektebe almak için ne zaman geleceksin? — Eylül ayında... Dar sokaktan çıktık. Şimdi merdiyen- li bir yola tırmanıyoruz... — Teyzel. Teyzel. — Ablal,, Ablal... Çocuklar arkamızdan soluk soluğa ko- — şuyorlar. En önde üç dört kız ortalarından bir tanesinin kolundan tutmuşlar: — Biraz dur.. geliyoruz bir şey söyliye- ceğiz.. Dur kuzum, Mecbur olup duruyorum, Yanıma geli- yorlar. Kolundan tuttukları çocuğu bana göstererek: r — Teyze diyorlar, bunu yaz mektebe.. hiç birimizi yazmasan bile bunu yaz., çün- kü o bizim gibi değil., o her gün annesine «beni mektebe yazdır» diye ağlıyor üşte- lik dayak da yiyor. O mektebe girmeşini çok istiyor. Bir şey yapamamaktan duyduğum ac- ziçinde yalanıma devam ediyorum: — ÖOnun işmi nedir? : — Sabiha.. Defterime bu ismi kaydeder gibi yapı- yorum, Yazdım işte onu da hepinizi de eylülde gelip mektebe alacağım. Bu çocuklara ban yalan söyledim am- ma onların bu emellerini tahakkuk ettire- bilecek olanlar vardır... Fakir ailelerin mektep hasreti çeken çocuklarını onlara tavsiye ediyorum, Bu çocuklar eylüle mektep bekliyorlar. Onları cahil ellerden kurtarınız, Suat Deryiş Büu bir marangozdur: Hatırını sorarsanız: — Çivi gibiyimi Diye cevap verir, soy adı keserdir, oğlunun adı Çekiç.. Yolda yürürken karşılaştığı ince bel- l, uzun boylu, narin vücutlü — kadına bakmaz da; iri yarı, tostoparlak dok - san kiloluğu ahcı gözile tepeden tırna- ga kadar süzer: — Bir elime düşse,, — Ne yaparsın? — Vücudunu keser, biçer; mütena - | sip endamlı dört tane kadın meydana çıkarırım. Biraz sonra bir adama rastlar; ada « mın yaradılışından bir bacağı — kısadır, topallıyordur.. Düşünür: — Bacağın biri öbüründen üç san- tim uzun, acaba ne yapmalı? - Gene kendi cevap verir; — Eklemek güç olur; uzun bacağı tç santim kesivermeli| Galata köprüsüne gelir; Kadıköy va- purlarının yanaştığı iskeleye uğrar,. Ha- va rüzgârlıdır. İskele ileri geri sallanır: — Biraz tutkal sürselerdi bu kadar sallanmazdı! Bu sırada yanından geçen çiçek bo - zuğu kadına gözü ilişir: — Acemi elinden çıktığı belli, fena rendelenmiş! Vücudu öne eğik bir adam koluna çarpar; hiddetle adama bakar: — Ne olacak, diye bağırır, kabahat yaparken sende değil, seni yapanda; şâkul kullanmayı unutmuş! 0

Bu sayıdan diğer sayfalar: