Yazan: Ronald Knox İngilterenin en tanınmış altı xa bıta romancısı Margery Allington, Anthony Berkley, Freeman Vilis Grofts, Father Ronald Knox, De- rothy Sayers, Russell Thorndike kahramanları meçhul altı zabıta romanı yazıyor ve katillerin heşfi- ni İngilterenin en maraf zabıta mü- feltişi «George Cornish» « barakı- yorlar. Bunlardan Frecman Vilis Grofta ile Dorety Sayers'in eserleri: ni okudunuz. Polis müfettişi de fik- rini anlattı. Şimdi üçüncu muharrir Rovald Kvox'un eseri başlamıştır. Bu eser bitince gene polis müfet- biinin katili nasl tayin ettiğini ker di ağzından dinleyeceksiniz. — Sordum, Bunun aklına birden - m iya- İ ziy. bire gelmediğini, gelince etmi İk dai dirk izkibea giri — tın fayda vereceği sıranın ein ne- |şirdim. Halledilecek muammalar pek nun için yaptığı taharriyatın tice vermediğini söyledi. i — Siz muhafızlardan mı şüphe edi- yorsunuz? i — Vazifem iktizası, herkesten şüphe eder, hiç kimseden şüphe etmem. Gö- rüyorsunuz ki vaziyet karma karışık « tır, Fakat mesele anlattıklarımdan iba- ret değildir. x — Bir takım ipuçları elde ettiler. — Bir kaç sey bulduk. Evvelâ, İk bam Kaynağı başında daima bir başlık taşırdı, Bunu bulamadık. Askerleri se lâmladığı zaman başlığı başında değil miydi? i — Hayır, değildi. Soğuğa rağmen beşi yeri istedi. Belki de başlı bıraktı. yo mubtemeldir. Fakat ben bu gibi noktalara çok ehemmiyet veri - rim. Bir nokta daha var. Yüzbaşı Var- kosun ifadesine göre, çalışma kre ittiği zaman büyük kasayı ve altın - ye çekmeceleri kapalı bulduğunu, yalnız içinde beyez bloknot bulunan en son gözün açık olduğunu anlatıyor. İlham Kaynağı, yangın koptuğu 7a - man hayatta ise buradan kurtarılması lâm mgelen mühim evrakı almak için koşması icap etmez miydi? » - Elbet! General bu cevabı verdikten sonra i üşündü. Sonra devam etti: ve e hücumu yü- zünden buna imkân mı bulamadı? — Bizim anladığımıza göre İlham Kaynağı, mabede sık sık girmezdi. Ça- Uşma odasında ışık yakması rada bulunduğunu gösteriyor. iğ de yangının işi ortalığı duman için- ayarı çakma anlayıp karar ver- hâdiseyi mesi lâzım gelir. i — Ne gibi karar vermesi? ğ .— Ya telefona koşmağa, ya e inip muhafızları çağırmağa, ya «a â ma odasına dönüp mühim —. toplamağa, karar vermesi lâzım gelir. Halbuki vaziyet onun, esi ii boğulmuş hale gelinciye kadar > vE diğini, sonra odanın birine koşup 7 görü) üyoruz. siner mi hareket eder? Bu adamın bu çeşit masına imkân var mı? — Neyi ima ediyorsunuz? — Bir şeyi ima etmiyorum. muammalar karşısınday0. Dışarıdan bir hademe yi yek polis müdürünün kulağına şey fısıldadı. Polis müdürü: Yi — Affedersiniz! General. > ve düriyetten çağırıyorlar. Telefeniz nuşmama müsaade eder misiniz — ! i Ker gülümsiyerek geri Polis müdürü Me ii general! e cunda ği intikam alan» ğını taciz eden ve «inti — emi atan adam kendini gösterdi ve gene bir yazı Y .— miş? a ei gu: uSıra Almeda > Zora liği karşı 6 muharrir: 3 Yıkılan Put istiyormuş gibi ellerini kaldırdı ve sözü e de kese P öi . senin gölgr "bıraktıkları yere dönerek: Me onun bü-| takdirde iddia olunan vâkıaları : O hal -İkabul eylemiş addolunarak davaya sabit) kay altında yazılan yazıların bozulma- | sek na kalalım li rovelverini ele alıp|kamına kaim olmak üzere ilân olunur. vaziyetlerde Şaşır Saejülp zmipara kağıdı birinci arttırmada Fakat | sarsamba zdivacın tarihi nasıldır? Evvlilik, beşa - ri müesseselerin en eskisi ve en mukaddesidir. Tarihten önce- ki uzun ve ka- ranlık devirler i teirikası :24 fakat siz bu çeşit tehditleri istihkar ile karşılarsınız. General biraz durakladı. Sonra gö - rünmiyen bir tehlikeyi bertaraf etmek — Bana, dedi, ipuçlarından bahsedi- yordunuz. Devam ediniz. —Bu muammaları hal için ne ya- onu iptidai hayat içinde dahi, bulut. İu bir semanın pacaksınız? e ei ş ğ e işti | günemi gibi görü. SM — Çalışacağım. Ve vak'alara isti e nat ederek hakikati aydınlatmağa uğ- şacağım. — Vak'aların sizi oaldatmamasına dikkat etmelisiniz. — Buna emin olabilirisniz. — Kimden şüphe ttiğinizi anlaya - bilir miyim? İnsanların evlilik tarihini Westermark evlenmeden yaşadıkları söylüyor. Bu iddiaya göre insanlar, daima de yoşamışlar ve tâ başlangıçtan izdi- vaç müessesesini kurmuşlardır. İzdivaç müessesesinin mense'i, in- sanın menşe'i kadar eskidir. Ves bu müessese, insanın inkişafı ile birlikte inkişaf etmiştir. Fakat izdivacı beşeri kanunlar veya âyinlerin düğümlediği bir bağ olarak telâkki etmek ayrı bir iştir. Bunu insa- nın her günkü hayatı üzerinde tesir e den şerait vücuda getirmiştir. çoktur. Bunları çözmek her halde za - mana mütevakkıftır. Bu yolda bilhas- sa yadımınızdan istifade etmek isti - yorum. Benden her türlü yardımı göre- ceğizinize inanabilirsiniz, — Demek ki sıra bezi geliyor?.. — Görünüşe göre öyle.. Fakat bu- na imkân birakmamak vazifemizdir. — Fakat ilham kaynağını kurtara- madık.. — Şerait bambaşka, — Ne gibi? (Arkası var) Tapunun bir tavzihi Tapuda mühim bir sahtekârlık başlığı ai- tındaki yanıda bahsedilen hâdise tapu mu- amelâtına taallik etmeyip Beşiktaş Jera me- murluğundan tapuya getirilmiş bir bacsin kaldırılmasından ibarettir. 'Terkerenin sahte olduğu !ddin edilmesi üze- rine bu işe cumhariyel müddekumumiliği ta- rafından elkonmuş ve binaenaleyh tapu mu- amelâtında sahtekârlık hâdisesi olmamıştır. Çorlu Asliye Hokuk Mahkemesinden: Müddei Çorlunun Camii atik mahallesin- den Osman oğlu Reşat tarafından müddei aleyh Çorluda kunduracı Ramiz Fehmi ye Menahim Bahar aleyhlerine ikame olur "nan tapunun iptali davasında müddei aleyh 'Menabimin mahalli ikameti meşbul bulun- muş ve kendisine ilânen gıyap kararı tasti- İrine karar verilmiş olduğundan ae ilân. ime b eml e Gazeteciler türlü türlü şerai* içinde mahkemenin muallak bulunduğu 2/6/936| yazı yazmağa, not almzğe mecburdur- Salı günü smat 14 de mahkemeye gelmediği |lar. Bunlar içinde en kötüsü yağmur ikrar ve| altında yazı yazmaktır. Yağmur veya mazariyle bakılacağı lüzumu tebligat Ma-İ,, 5, için Almanlar yağmurluklarının önüne bir pencere yerleştirmişlerdir. Şeffaf bir maddeden yapılmış olan bu pencere ıslanmamakta ve gazeteci notlarını rahat rahat tutmaktadır. Bu pencerenin nasil kullanıldığını resim- I hm” iz. etmeyin LİMA 5 Komar detirehel temin, yağlanmayı mon sia ve haralarinina genç verin, Yalının 2 İİ 3. ROUSSEL de satılır, ISTANBUL : Tümel Mayda Me, Kö 3 Mumarslu hutalayumuzz teteyiniz, Budara gönderilir. de görüyorsunuz. | RADYO | e Bu Akşamki Frogram ISTANBUL 12, 30: Muhtelif plökler ve Halk mu - İstanbul İkinci İflâs Memurluğundan: Müflis Civan Yakupyana âit ve güm- rükte mevcut kapsol, muşamba, çivi fer siz 19,45: Haberler; 20: Muhtelif plüklar 20,30: Stüdyo orkestralar; 21,15: Emi - pönü Halkevi gösterit kolu ve Son haber. ler. Sant 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havudiz servisi verile - cektir. konan kıymeti bulmadığından 20/5/936 günü saat 10 da ikinci arttırması iktır. ye İstanbul ikinci iflâs dajre- i üflisin fasa memurlarma muraca- ys ilan olunur. (230 43) m e li 18: Mataş orkestrası; 19.20: Pik; 20.20: Koro: 22,05: Debüsi'nin sonatla - 22,55: Şantöz Aida Helta'nın iş rından; trakile radyo orkestrası. BUDAPEŞTE Salon orkestrası; 19,15: Çingene ı 0,40: Harpa musikisi; 21: Stüd musi ye piyesleri; 22.40: Opera orkeatrası; 24: / Plök. İKTİYARLIĞI MOSKOVA YOK.EDER 18,30: Bir ope temsilini nakil; 22: Tafsilât: Gelala P. K. 1255 Horwobin | Muhtelif dillerde emisyonlar, yazsn »İve sık gölgelerde karşıdan karşıya konuş- nı gösteren hiç bir iz bulunmadığını hayvanlardan daha yüksek bir seviye- Hasan Kulu Han © gün haremdeki yüz kadar cariye arasından Ayşeyi pek beğen- mişti. Bir sürü genç kız, onun bu talihine imrendiler. Fakat bu elâ gözlü Anadolu kı o kara ve iri gözlü Acem ve Arap dil - İberleri gibi düşünmüyordu. İİ Bu üzüntü onu hasta Yaptı. Hasan Kulu Han hiç umulmadığı balda bu hastaya saygı gösterdi ve genç kızın iyi olmasını bekle: k için elinden her bütün zorlamalarına Bu zamanlarda da Kara Memişin hayali göz- lerinin önüne geliyordu. Bu delikanlı onu Erbilin bahçelerinde sevmişti. İkisi de bol muşlar, anlaşmışlardı.. * Bir kaç Acem askeri kapı kapı dolaşarak güzel kızları kale kumandamının konağına götürürken onu da beraber sürüklemişler» di. O sırada ne göz yaşı, ne çığlık, ne de kendi kendini öldürmek ihtimali onları ar zularından vaz geçirmişti Demişlerdi ki: Türk ordusu İran üzerine gidiyormuş, bizi de kurtaracakmış!.. Ayşe o orduyu bekliyordu. O orduyu bekliyen yalnız Ayşe değildi. Kara Memişin de gözleri yolda kalmıştısA» cem kumandanı kaçınca konaktaki cari - yeler de orada kalacak ve kurtarılacaktı. Ayşe, elden geldiği kadar kirli kalmış, tuvalet yapmamış, kenarda durmuş, göze görünmemisti. Böylelikle epeyce vakit ka- zanmıştı. Lükin buna rağmen işte Hasan Kulu Han onu gözüne kestirmiş ve diğerleri - den ayırmıştı. Hava senktı ve kale kumandanı o gün çok yorulmuştu. Güllerin kuşattığı bir ka- meriyede geniş bir divana uzanmıştı! — Ayşe nasıl? İyi olmadı mı? — Hayır, efendimiz... Yemiyor Ve iç - miyor. Yeyip işse şimdiye kadar bir şeyi kalmazdı. — Yüğâât!.. Tebriz şarabını içti; mezelerden yedi, sonra emir verdi: — Ayşeyi buraya getirin! Getirdiler. Genç kız zayıflığına ve kuvvetsizliğine rağmen bu kuvvetli ve aç kollardan kur - tulmak için çırpınıyor, vakit kazanıyordu. Bir aralık Hasan Kulu Han genç kızın be- İlinde sert bir şey buldu ve hemen çıkar « dı: — Bir bıçak ha?., — Evet... — Beni mi öldürecektine — Hayir, kendimi? Adamın gözlerindeki kin şimdi alaylı bir gülümsemeye çevrilmişti. Bıçağı bir kenara attı ve genç kıza sarıldı. Fakat tam bu sırada karanlıklar ara - sında bir hışıltı oldu. Zırhlı elbiseler giy - miş olan bir adam belinden bir biçak çe - |dan kalbine doğru, smpına kadar sapladı. Soüza BEidiği/ ei sarola ÇMiEi Güne biz. Kurtkiişke ir e olaca Sizi Buke satan: serdi aldik ei İsli e; Kajal len Work Gl koştu.. Ağaçlar! alundam;' daracık 'yollar - dan geçti, bir duvar aştı ve kendisini 69 -' durdular; kakta buldu. Odan sonra evine kadar gitmekte hiç bir güçlük çekmedi. * Henüz sabah olmamıştı ki şehrin sokak» larında tellâllar bağırıyor, muzraklı, oklu ve kılışlı Acem atlıları dolaşıyordu: — Dördüncü Muradın kumandasındaki | Sayfa 9 Yazan: Kadircan Kaf ği Dayanamadı. İleriye atıldı ve Ali Kulu li Hanın önünde diz çökerek: — Ben öldürdüm. Namusumu kurtar mak istedim. Ona teslim olmamak için öl « dürdüm... ğ Diye haykırdı. i Genç kumandanın gözlerinde bir şim « şek çaktı, Bu kızın o gece Hasan Kulu Hons la beraber olduğu ve onun ölüsü bulun « duğu zaman bunun ortadan kaybolduğu İ söylenmişti. Genç kumandan elleri bağlı ve yalına 4 yak, cellâilara boyunlarım uratmak için bekliyen sörü sürü halkı gösterdi: — Bunları bırakınız! Dedi, Sonra elini genç kıza doğru uzats ta: — Bunun boynunu vurunl.. Genç kızı kaldırdılar. Cellâdin götürdüler. Cellât, iriyarı, pala bıyıklı, kabak ka « falı bir adamdı ve elinde, iki el ayası genişs liğinde pınl piril bir kılıç tutuyordu. Bu 5 kılıç sadece havaya kaldırılıp ta birakıh « nd verse bu genç ve güzel Türk kızının ince“ tik boynunu bir kıl imiş gibi kesecek, başs i la gövdeyi birbirinden ayıracaktı. Genç kız gözlerinden boşanan yaşlarla etrafı süzdü, O kadar sevdiği hayatı kay- bediyordu. Fakat buna karşılık bütün şu zavalh ve suçsuz halk hayata kavuşuyor « du. Bu düşünce ona teselli veriyordu. Fa- kat en büyük tesellisi sevgilisini görmek ve kendisinin namuslu bir kız olarak öldü - ğünü göstermekti. Yazık ki onu da göremedi Başını kütüğe doğru uzattı, Cellât, kılıcın tartakladı. : i Havaya kaldırdı. Lâkin ayni saniyede etraftaki asker kas labalığını yaran bir delikanlı ortaya fırla dı. Cellâdın elini tuttu: is — Dust Katil o değildir. : Cellât şaşırmıştı, v Delikanlı cellâden kılıcını bir çekişte ak İ di. Ali Kulu Hanın önüne attı, Sonra hay kırdı: # Babanı ben öldürdüm. Bu kız yalan 5 © söylüyor. Halkı kurtarmak için kendisini fe- da ediyor Genç kız delikanlıyı görünce o da ileri atıldı: ğ — Memiş, sen delirdin mi? Sana yazık olur. Ben ölmeliyim. Sen yaşal.. — Sevgilisinin önüne geçti ve genç İran ie dizlerine sarılarak yalvardı: — Yalın söylüyor. Asl yalan söylü odur. Ben öldürdüm. Beni baka ye kurtarmak için kendisini feda ediyor, O be nim sevgilimdi. 4 İran kumandanı şaşırmıştı, Şimdi iki sevgili aralarında çekişiyor 4 lardı: 1 — Ben öleceğim... j — Hayır, ben öleceğim... * Ali Kulu Han bu yaman sevgi karşısın da durakladı. Lâkin bu şaşkınlık çok sür « medi: N — İkisinin de boynunu vurun!,. Diye haykırdı. İkisini de zorla cellâdin önüne doğru OT sürüklüyorlardı. ğ Lâkin birdenbire ortalık karıştı. Dört beş İran atlı kalabalığı çiğniyetek Ali Kulu Hanın önünde bir toz bulutu kaldırarak — Türkleri,. Türkler kale kapılarında. © Bi Daha sonra gelen başka bir atlı il&: — keri girdiler, geliyorlar... : Halk cellâdın üstüne saldırırken İran kus İ mandamı yağız atına atladı ve cenup ka » — Hasan Kulu Han öldürüldü. BunujPısna doğru sürdü, yapan bir Türktür. Teslim olen! Güneş zeval noktasına gelinciye kadar teslim ol- zsa şehirdeki bütün Türkler kılıçtan ge ecek, Hasan Kulu Hanm oğlu Aki Kulu Han bemen onun yerine geçmiş, idareyi eline almış ve bu emsi vermişti. Güneş zeval noktasına gelmiş, fakat ka- dil çıkmamıştı. Şimdi yüzlerce yalın kıhç asker evlere | dalıyor; kadın, erkek, çoluk, çocuk tanı, | tasarlamı maden bütün Türkleri şehrin büyük mey - danına topluyordu. Cellâtlar hazırlanmıştı ve hepsinin de birer birer boyunları vurulacaktı. Ayşe, kale kumandanın: öldüren adama | çin üzülüyer, bütün bu za-| iyi bakmad vallılann ölür ğunu söylüyordu, Henüz Kara Memişi de görememişli. Halbuki 6 kadar i özlemişt Bütün bu zavallılar, sanki onun yüzün- den ölüme gidiyorlardı. ne kendisinin sebep oldu-| —- Askerleri de onun arkasından gitmiş, yes hirden çıkıncıya kadar sıkı bir taş yağ -. müruna tutulinuşlardı. Dördüncü Murat bu iki sevgiliyi hemen © akşam evlendirdi ve Memişi yararlığın - dan ötürü sipahi yazdırdı. a Ayse o gece sevgilisinin boynuna sarı « larak sordu; — Onu sahiden sen mi öldürdün? i — Hayır... Lâkin bunu yapmayı çok m. Bir ay kadar sonra şehirde bir haber do tiz E — Hasan Kulu Hanı oğlu öldürmüş, lelikle onun yerine geçmek istemiş. Fas foyası meydana çıkmış ve şah onun nu vurdurmuş. bö; ka bo: alırken Meşhur GAZ OCAĞI VVEL - DEMON larını arayınız. Depemi: Tahmis! Kurukahveci ham N. 21 bismi “