17 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 Mayıs -— — — — Londra zabıtasına Yıkıla Son Poslanın Yazan!: Ronald Knox İngilterenin en tanınmış altı za- bita romancısı Margery Allingt:m, Anthony Berkley, Freeman Vills Grofts, Father Ronald Knox, Do- rothy Sayers, Russell Thorndike kahramanları meçhul altı zabıf'd romani yazıyor ve katillerin he!f:' ni İngilterenin en maruf zabıta muü- fettişi «George Cornish» e İm'aıkı- yorlar. Bunlardan Freeman Vıllos Grofts ile Doroty Sayers'in eser!eırı- ni okudunuz. Polis müfettişi de fılf— rini anlattı. Şimdi üçuncu muharrır Rovâld Kvox'un eseri başlamıştır. Bu eser bitince gene polis rr_ıâfet- tişinin katili nasıl tayin ettiğini ken- di ağzından dinleyeceksiniz. — Sordum. Bunun aklına birden - bire gelmediğini, gelince buotah&îrrıiya- tın fayda vereceği sıranın geçtiğîm, o- nun için yaptığı taharriyatın bir ne- tice vermediğini söyledi. , — Siz muhafızlardan mı şüphe edi- yorsunuz? t — Vazifem iktizası, herkesten şüpl_ı_e eder, hiç kimseden şüphe etmem. Gö- rüyorsunuz ki vaziyet karma kanş_ık - tır. Fakat mesele anlattıklarımdan iba- ret değildir. — Bir takım ipuçları elde ettiler. — Bir kaç şey bulduk. Evvelâ, İl- ham Kaynağı başında daima bir bîışlık taşırdı. Bunu bulamadık. Askerleri se- lâmladığı zaman başlığı başında değil miydi? — Hayır, değildi. Sozuğa rağmen başı açık durmak iatedi. Belki de başlı- mabette bıraktı. i tl-— Çok muhtemeldir. Fakat ben bu gibi noktalara çok ehemmiyet veri - rim. Bir nokta daha var. Yüzbaşı Var- kosun ifadesine göre, çalışma odasına gittiği zaman büyük kasayı ve ttltın - daki çekmeceleri kapalı bulduğunu, yalnız içinde beyaz bloknot bulunan en son gözün açık olduğunu aıîlatıyor. İlham Kaynağı, yangın koptuğu za - man hayatta ise buradan kurta:ıln_ıa'aı lâzı mgelen mühim evrakı almak için koşması icap etmez miydi? |— Elbet! ! General bu cevabı verdikten sonra biraz düşündü. Sonra devam etti: d — Acaba dumanların hücumu yü- zünden buna imkân mı bulamadı? — Bizim anladığımıza göre İ_lhnm Kaynağı, mabede sık sık girmezdi. Ça- lışma odasında ışık yıkm?sı onun bıu- rada bulunduğunu gösteriyor. 0 ha k: de yangının çıkardığı çıtıı:tı!an ıışıt:î ten sonra derhal rovelîîerım ele 'ıp_ dışarı çıkması, ve ttrtnllsl Ğlî“a" 'î:':_ de görünce hâdiseyi anlayıp karar mesi lâzım gelir. İ — Ne gibi karar vermesi? ğ — Ya telefona koşmağa, ya aşatl inip muhafızları çağırmağa, ya çalış- — ** .. KA mı ma odasına dönüp muh'ıma e : rmesi lâzım gelir. toplamağa, karar ve Halbuki vaziyet onun, dışant k];îfî boğulmuş hale gelinciye kadar a diğini, sonra odanın birine koşup Te cereden atıldığını gor_uyo Kaynağı bu şekilde mi hareket ederî Bu adamın bu çeşit vaziyetlerde şaşır masma imkân var mı? — Neyi ima cdiyorsîınuz? — Bir şeyi ima etmiyorum. muammalar karşısındayım. —— ŞN Dışarıdan bir hademe içeri 8 e polis müdürünün kulağına bir $eYy fhısıldadı. Polis müdürü: e — Affedersiniz! General, belı;ı ıı:;u_ düriyetten çağmyoı-la:. Telı_:f_or'ı ; nuşmama müsaade eder misiniz — Buyurun! Polis müdürü gü döndü ve: — A ffedersiniz genera j an nağını taciz eden Ve t( eıkı-a.- iİmzasını atan adam gösterdi ve gene bir Fakat lümsiyerek geri l İlham Kay- tikam alan» kendinğ D karşı 6 muharrir: 3 tefrikası : 24 fakat siz bu çeşit tehditleri istihkar ile karşılarsınız. General biraz durakladı. Sonra gö - rünmiyen bir tehlikeyi-bertaraf etmek istiyormuş gibi ellerini kaldırdı ve sözü bıraktıkları yere dönerek: — Bana, dedi, ipuçlarından bahsedi- yordunuz. Devam ediniz. —- Bu muammaları hal için ne ya- pacaksınız? — Çalışacağım. Ve vak'alara isti - nat ederek hakikati aydınlatmağa uğ- şacağım. T — Vak'aların sizi dikkat etmelisiniz., — Buna emin olabilirisniz. — Kimden şüphe ttiğinizi anlaya - bilir miyim? — Buna dair bir şey söyleyecek va- ziyette değilim. Bir kimseden şüphe etmiş olsaydım; derhal takibata giri - şirdim. Halledilecek muammalar pek aldatmamasına mana mütevakkıftır. Bu yolda bilhas- sa yadımınızdan istifade etmek isti - yorum. — Benden her türlü yardımı göre- ceğizinize inanabilirsiniz, — Demek ki sıra bezi geliyor?.. — Görünüşe göre öyle.. Fakat bu- na imkân bırakmamak vazifemizdir. — Fakat ilham kaynağını kurtara- madık.. — Şerait bambaşka.. — Ne gibi? (Arkası var) Tapunun bir tavzihi Tapuda mühim bir sahtekârlık başlığı al- tımdaki yazıda bahsedilen hâdise tapu mu- amelâtına taallük etmeyip Beşiktaş lera me- murluğundan tapuya Bgetirilmiş bir haczin kaldırılmasından ibarettir. Tezkerenin sahte olduğu iddia edilmesi üze- rine bu işe cumhuriyet müddeiumumiliği ta- rafından elkonmuş ve binaenaleyh tapu mu- amelâtında sahtekârlık hâdisesi olmamıştır. Çorlu Asliye Hukuk Mahkemesinden: den Osman oğlu Reşat tarafından müddei laleyh Çorluda kunduracı Ramiz Fehmi 've Menahim Bahar aleyhlerine ikame olu- 'nan tapunun iptali davasında müddei aleyh lMenıhimin mahalli ikameti meçhul bulun- .muş ve kendisine ilânen gıyap kararı tasti- .rine karar verilmiş olduğundan tarihi ilân- 'dın itibaren beş gün zarfında işbu — gıyap kararına karşı itirazda — bulunmadığı ve mahkemenin muallak bulunduğu 2/6/936 Salı günü saat 14 de mahkemeye gelmediği takdirde iddia olunan vâkıaları ikrar ve 'l:ıbul eylemiş addolunarak davaya sabit nazariyle bakılacağı lüzumu tebligat —ma- _.kımına kaim olmak üzere ilân olunur. ihmal etmü “ L'Ih » Kemeri wl' temin, yağlanmayı mean edar ve harekelinize gençllk verir. 'Yalınım 1 iniz-** İSTANBUL : Tünel Meydanı No, 12 9 Numarolu katalogumuzu isteyiniz, bedava gönderilir. İstanbul İkinci İflâs Memurluğundan: Müflis Civan Yakupyana ait ve güm- t kapsol, muşamba, çivi fer- kâğidı birinci arttırmada ulmadığından 20/5/936 10 da ikinci arttırması rükte mevcu mejüp zımpara konan kıymeti b ğarşa mbha günü saat ktır. yapıll:tîrenlerin İstanbul ikinci iflâs daire- inde müflisin masa memurlarına muraca- sin at etmeleri ilân olunur. (230 43) İHTİYARLIĞ YOK.EDER çoktur. Bunları çözmek her halde za -4 Müddei Çorlunun Camii atik mahallesin- | Plâk. SON POSTA. # * 4 . İzdivacın tarihi nasıldır ? Evvlilik, beşea - ri müesseselerin l eneskisi ve en mukaddesidir. Tarihten önce- ki uzun ve ka- ranlık devirler i- | çinde de bu mü - essesenin gölge ile — karşılaşıyor onu iptidai hayat içinde dahi, bulut. lu bil' semanın güneşi gibi görü- © yoruz. İnsanların tarihini evlilik söylüyor. Bu iddiaya göre insanlar, daima hayvanlardan daha yüksek bir seviye- de yaşamışlai ve tâ başlangıçtan izdi- vaç müessesesini kurmuşlardır. İzdivaç müessesesinin menşe'i, in- sanın menşe'i kadar eskidir. Ve> bu müessese, insanın inkişafı ile birlikte inkişaf etmiştir. Fakat izdivacı beşeri kanunlar veya âyinlerin düğümlediği bir bağ olarak telâkki etmek ayrı bir iştir. Bunu insa- nin her günkü hayatı üzerinde tesir e- den şerait vücuda getirmiştir. VEN YALEMİNDE Gazeteciler türlü türlü şerai* içinde yazı yazmağa, not almef;e mecburdur- lar. Bunlar içinde en kötüsü yağmur altında yazı yazmaktır. Yağmur veya kar altında yazılan yazıların bozulma- ması için Almanlar yağmurluklarının önüne bir pencere yerleştirmişlerdir. Şeffaf bir maddeden yapılmış olan bu pencere ıslanmamakta ve gazeteci notlarını rahat rahat tutmaktadır. Bu pencerenin nasıl kullanıldığını resim- de görüyorsunuz. ni gae teliaea geee dem gü AA RADYO Bu Akşamki Program İSTANBUL 12, 30: Muhtelif plâklar ve Halk mü - sikisi; |B: Dans musikisi (plâk); 18,30: «Ambasadör» den nakil. Varyete musiki- si; 19,45: Haberler; 20: Muhtelif plâklar; 20,30: Stüdyo örkestraları; 21,15: Emi - nönü Halkevi gösterit kolu ve Son haber- ; ee ler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsüs havadis servisi verile - cektir. BÜKREŞ 18: Mataş orkestrası; 19.20: — Plâk; 20.20: Koro; 22.05: Debüsi'nin sonatla - tından; 22,55: Şantöz Aida Helta'nın iş- tirakile radyo orkestrası. BUDAPEŞTE 18: Salon orkestrası; — 19,15: Çingene müsikisi; 20,40: Harpa musikisi; 21: Stüd- yo piyesleri; 22,40: Üpera orkestrası; 24: MOSKOVA 18,30: Bir opera temsilini nakil; 22: | |imrendiler. Fakat bu elâ gözlü Anadolu kı- yazan Westermark evlenmeden yaşadıkları - nı gösteren hiç bir iz bulunmadığını imadan bütün Türkleri şehrin büyük mey - Sayfa 9 [ Hikâye Ben öldürdüml!.. Hasan Kulu Han o gün haremdeki yüz kadar cariye arasından Âyşeyi pek beğen- mişti. Bir sürü genç kız, onun bu talihine zı o kara ve iri gözlü Acem ve Arap dil - berleri gibi düşünmüyordu. Bu üzüntü onu hasta Yaptı. Hasan Kulu Han hiç umulmadığı halde bu hastaya saygı gösterdi ve genç kızın iyi olmasını bekledi. Genç kız iyi olmamak için elinden her geleni yapıyor, hattâ bütün zorlamalarına ırağmı:ı'ı ağzına bir şey koymuyordu. —Bu zamanlarda da Kara Memişin hayali göz- lerinin önüne geliyordu. Bu delikanlı onü Erbilin bahçelerinde sevmişti. İkisi de bol ve sık gölgelerde karşıdan karşıya konuş- muşlar, anlaşmışlardı. | Bir kaç Acem askeri kapı kapı dolaşarak 'güzel kızları kale kumandanmın konağına götürürken onu da beraber sürüklemişler- di. O sırada ne göz yaşı, ne çığlık, ne de kendi kendini öldürmek ihtimali onları ar- zularından vâaz geçirmişti. Demişlerdi ki: — Dördüncü Muradın kumandasındaki Türk ordusu İran üzerine gidiyormuş, bizi de kurtaracakmış!.. Ayşe o orduyu bekliyordu. O orduyu bekliyen 'yalnız Ayşe değildi. Kara Memişin de gözleri yolda kalmıştı.»A- cem kuümandanı kaçınca konaktaki cari - yeler de orada kalacak ve kurtarılacaktı. Ayşe, elden geldiği kadar kirli kalmış, tuvalet yapmamış, kenarda durmuş, göze görünmemişti. Böylelikle epeyce vakit ka- zanmıştı. Lâkin buna rağmen işte Hasan Kulu Han onu gözüne kestirmiş, ve diğerlerin - den ayırmıştı. Hava sıcaktı ve kale kumandanı o gün çok yorulmuştu. Güllerin kuşattığı bir ka- meriyede geniş bir .divana uzanmıştı : — Ayşe nasıl? İyi olmadı mı? — Hayır, efendimiz... Yemiyor ve iç - miyor. Yeyip içse şimdiye kadar bir şeyi kalmazdı. — Yaâââl... Tebriz şarabıni içti; mezelerden yedi, sonra emir verdi: — Ayşeyi buraya getirin! Getirdiler. Genç kız zayıflığına ve kuvvetsizliğine rağmen bu kuvvetli ve aç kollardan kur - tulmak için çırpınıyor, vakit kazanıyordu. Bir aralık Hasan Kulu Han genç kızın be- linde sert bir şey buldu ve hemen çıkar - dı: ; — Bir bıçak ha?., — Evet... — Beni mi öldürecektin » — Hayır, kendimi? Adamın gözlerindeki kin şimdi alaylı bir gülümsemeye çevrilmişti. Bıçağı bir kenara attı ve genç kıza sarıldı. Fakat tam bu sırada karanlıklar ara - sında bir hışıltı oldu. Zırhlı elbiseler giy - miş olan bir adam belinden bir bıçak çe - kerek havaya kaldırdı. kumandanın sırtın- dan kalbine doğru, sapına kadar sapladı. Sonra geldiği gibi sırrolup gitti. Genç kız kurtulmüştüu. Bir an şaşırdı. Sonra bunun sonu nereye vatacağını an - ladı ve kaçan adamın karaltısı ardından koştu. Ağaçlar altından, daracık yaollar - dan geçti, bir duvar aştı ve kendisini so - kakta buldu. Or.dan sonra evine kadar gitmekte hiç bir güçlük çekmedi. * Henüz sabah olmamıştı ki şehrin sokak- larında tellâllar bağırıyor, mızraklı, oklu ve kılıçlı Acem atlıları dolaşıyardu: — Hasan Kulu Han öldürüldü. Bunu yapan bir Türktür. Teslim olsun! Güneş zeval noktasına gelinciye kadar teslim ol- mazsa şehirdeki bütün Türkler kılıçtan ge- çirilecek. Yazan: Kadircan Kaflı Hanın önünde diz çökerek: mak istedim. Ona teslim olmamak için öl « dürdüm... Diye haykırdı. şek çaktı. Bu kızın o gece Hasan Kulu Hans« la beraber olduğu ve onün ölüsü bulun « söylenmişti. Genç kumandan ellei bağlı ve yalına « uzatmak için bekliyen sürü sürü halkı gösterdi: — Bunları bırakınız! Dedi. Sonra elini genç kıza doğru uzats tı: — Bunun boynunu vurun!.. Genç kızı kaldırdılar. Cellâdın götürdüler. yak, cellâtlara boyunlarını önüne liğinde pırıl pırıl bir kılıç tutuyordu. Bu kılıiç sadece havaya kaldırılıp ta birakılı « cik boynunu bir kıl imiş gibi kesecek, baş« la gövdeyi birbirinden ayıracaktı. Genç kız gözlerinden boşanan yaşlarla bediyordu. Fakat buna karşılık bütün şu zavallı ve suçsuz halk hayata kavuşuyor - du. Bu düşünce ona teselli veriyordu. Fa- kat en büyük tesellisi sevgilisini görmek ve kendisinin namuslu bir kız olarak öldü - ğgünü göstermekti. | : Yazık ki onu da göremedi Başını kütüğe doğru uzattı. Cellât, kılıcını tartakladı. Havaya kaldırdı. labalığını yaran bir delikanlı ortaya fırla: dı. Cellâdın elini tuttu: — Durl Katil o değildir.: Cellât şaşırmıştı. — Delikanlı cellâdın kılıcını bir çekişte ak di. Ali Kulu Hanın önüne attı. Sonra hay« kırdı: .— Bahanı ben öldürdüm. Bu kız yalan söylüyor. Halkı kurtarmak için kendisini fe- da ediyor,. Genç kız delikanlıyı görünce o da ileri atıldı: olur. Ben ölmeliyim. Sen yaşal.. — Sevgilisinin önüne geçti ve genç İran kumandanının dizlerine sarılarak yalvardı: — Yalan söylüyor. Asıl yalan söyliyen odur. Ben öldürdüm. Beni seviyor da, kurtarmak için kendisini feda ediyor. O he nim sevgilimdi. İran kumandanı şaşırmıştı. lardı: — Ben öleceğim... — Hayır, ben öleceğim... Ali Kulu Han bu yaman sevgi karşısın: da durakladı. Lâkin bu şaşkınlık çok sür « medi: — İkisinin de boynunu vurun!.. Diye haykırdı. İkisini de zorla cellâdin önüne doğru sürüklüyorlardı. Lâkin birdenbire ortalık karıştı, Dört beş - Hanın önünde bir toz bulutu durdular: tit — İçeri girdiler, geliyorlar... pısına doğru sürdü. hirden çıkıncıya kadar sıki bir taş yağ « müuruüna tutulmuşlardı. Dördüncü Murat bu iki sevgiliyi hemen Hasan Kulu Hanın oğlu Ali Kulu Han hemen onun yerine geçmiş, idareyi eline almış ve bu &emri vermişti. Güneş zeval noktasına gelmiş, fakat ka- til çıkmamıştı. Şimdi yüzlerce yalın kılıç asker evlere dalıyor; kadın, erkek, çoluk, çocuk tanm- danma topluyordu. ve hepsinin de birer birer boyunları vurulacaktı. Ayşe, kale kumandanını öldüren adama Cellâtlar hazırlanmışti iyi bakmadığı için üzülüyor, bütün bu za- vallıların ölümüne kendisinin sebep oldu- gğunu söylüyordu. Henüz Kara Memişi de görememişti. Halbuki © kadar Bütün bu zavallılar, sanki onun yüzün- özlemişti — azmış? — Şîzğığı şu: «Sira Almeda dğ)ı, ',l'aj'süat; Galata P. K. 1265 Hormobin « Muhtelif dillerde emisyonlar. o akşam evlendirdi ve Memişi yararlığın -« dan ötürü sipahi yazdırdı. — ÖOnu sahiden sen mi öldürdün ? lasarlarnışum, Bir ay kadar sonra şehirde bir haber doe: p laştı: : kat foyası meydana çıkmış ve şah öonül boynunu vurdurmuş, .—. YAT ŞSiT Gnvdüa d keğenideer r D GAZ OCAĞI iiie 4 JUVVEL » DEMON | arayınız, Deposu; Tahmis! den ölüme gidiyorlardı. markalarını l L Kurukahveci han N, 21 d AF y Ş A Dayanamadı. İleriye atıldı ve Ali Kulü — Ben öldürdüm. Namusumu kurtar. düğüu zaman bunun ortadan kaybolduğu — Cellât, iriyarı, pala bıyıklı, kabak ka « r falr bir adamdı ve elinde, iki el ayası genişe — | verse bu genç ve güzel Türk kızının inces-- — etrafı süzdü. O kadar sevdiği hayatı kay- Lâkin ayni saniyede etraftaki asker kas — K | — Memiş, sen delirdin mi? Sana yazık — Şimdi iki sevgili aralarında çekişiyor « 4 j ı h İran atlısı kalabalığı çiğniyerek Ali Kulu — kaldırarak 4 4 - F | i T İ BU — Türkleri.. Türkler kale kapılarında.. —— .-İ Daha sonra gelen başka bir atlı ilâve ete — Halk cellâdın üstüne saldırırken İran kus — mandanı yağız atına atladı ve cenup ka » — vE Askerleri de onun arkasından gitmiş, şes — w ba | Âyşe ©o gece sevgilisinin boynuna sarı « _- larak sordu: — Hayyr... Lâkin bunu yapmayı çoklk — — Hasan Kulu Hanı oğlu öldürmüş, — böylelikle onun yerine geçmek istemiş., Fa« e Genç kumandanın gözlerinde bir şim & — y 4£ B el " .| y 4 .Eı hC " Ka « İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: