17 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a İ A & FA * Hü : .öıtıtıi&lerîyılmz bu b - SON POSTA “ Tarihitefrika ,; No. Kara hoca düşmanı gördükten son- ra hemen gelip haber vermişti. Bunun üzerine zaten gelmekte olan Hiristiyan donanmasını karşılamak ve döğüşmek üzere son hazırlıklar başladı. Üç kol üzerine ve prova hattında i- “lerleyen Türk gemileri sağa ve sola açılıyorlar, üç saf yapıyorlardı. Ku - “manda veren gür sesler ve düdük ses- leri duyuluyor, amiral gemilerinden ayrılan küçük hafif ve hızlı firkate ve kaliteler diğer gemilere emirler götü - rüyorlardı. Türk donanması sağ cenah, mer - kez ve sol cenah diye üç kısma ayrıl - mıştı. İhtiyat ta küçük bir filo bırakıl- mıiştı. ,- Sağ cenahta on sekiz kadırga ve o - tuz beş kalite vardı. Bu kısma İsken - deriye beyi Şoluk Mehmet ve Ağriboz beyi Mehmet paşa kumanda ediyorlar- di ; Merkezde kırk yedi kadırga ve otuz - sekiz kaliteye kumanda eden derya nuyordu. Baş kumandan Pertev pa - şanın baştardası merkezin — ortasında ve Ali paşanın baştardasile yanyana bulunuyordu. Sol cenaha Uluç Ali paşa kumanda ediyordu ve burada otuz sekiz kadır- ga ile yirmi üç kalite vardı. Bunların hepsi de levent denilen gönüllü gemi- leriydi. İhtiyattaki filo beş kadırga ile yir - -mi kaliteden ibaretti. (*) Donanma harp safına girerken Hı- ristiyan donanmasındaki kocaman ga- leas'ların öne geçirildikleri — görüldü. Uluç Ali paşa bundan hoşlanmadı. Onlara karşı yeni bir harp şekli tut - mak lâzım geldiğini pek iyi biliyordu. Bunun için kaptan paşaya: — Bu büyük gemilerin top ateşin - den sakınmak gerek. Önden hücum e- dilmiyerek yan veya arka taraftan hü- cum edilsin! Diye haber gönderdi. Fakat Ali paşa harp heyecanile coş- kundu. Körü körüne bir inatla şu ce- vabı verdi: — Ben padişahımın donanmasına kaçtı adını komazam. Uluç Ali paşa artık yapılacak bir şey olmadığını anlamış, - tasarladığını hiç olmazsa yalnız kendisi yapmağa karar vermişti. - Güneş yükseliyor ve harp meyda - nındaki kılıçları, topları, topuz, balta, tüfek ve zırhları parlatıyordu. M Türk askerleri gemilerin küpeşte - lerine dizilmişler, gergin oklarını ha - zırlamışlardı. Bunların her birinde on ikişer ok bulunuyor ve bunları yalnız bir dakikada atarak seksen adımdan a- dam öldürebiliyorlardı. Gemiilerin maz- —— — gal haline getirilmiş olan borda'ların - dan büyük oklar atan arbalet'lerin uç- ları çıkıyordu. Gerek kaptan paşa ile Pertev paşa- — nin ve gerek diğer büyük Türk gemi - — puyordu. Bunların bir kısmı arkebüz- " Terle silâhlandırılmıştı. den her kadırgada yüz asker yerine an- cak yetmiş veya seksen asker vardı. kısmı Türk olup bunların da bir kısmı İâhlandırabilirdi. Fakat diğerleri ve he- mamile Hiristiyandı ve bunlar isyan çıkarmak için her an fırsat bekliyorlar- dı. (*) Avrupa tarihçileri Türklerin sağ ce- nahında 54 kadirga ve 4 kalite; sol cena - ““hında 6l kadirga ve 32 kalite; merkezde de B?7 kadirga ve 8 kalite bulunduğunu, — jhtiyata beş kadirga, iki kalite ve yirmi üç firkate bırakıldığını yazarlar. — Zaferlerini büyük göstermek için düşman sayısını çok iste değildir. — | Ddi sürm ğ 43 'nında YAZAN: KADIRCAN Kaflı Saat ona doğru Türk donanması saf almış bulunuyordu. Ali paşanın yüksek bordalı, kıç ta- rafı kırmızı ve yeşil renkte ve altın yal- yanı başındaki Pertev paşa baştardası herkesten önce ileri atılmak için sabır- sızlanıyorlardı. Halbuki harp başlar başlamaz büyük amiralların ön safta Hiristiyan donanmasının merkez kısmının ortasından Don Janın Sfenks |("T adındaki Galeası duruyordu. Bu gemi, diğer bütün gemilerden farklıy- dı. İspanyol gemi mühendisleri onu büyük bir dikkat ve emekle meydana Üç yüz ayak uzunluğunda olup ge - nişliği bunun yedide biri kadardı. Tek- yuvarlak bir hal alıyordu. Baş ve kıç tarafları hem yüksek, hem de kuvvet- liydi. Bu taraflardan rampa edilmesi- ne imkân yoktu. Her hangi bir çali'ye baş veya kıç taraflarile çarparak batır- ması mümkündü. Gerek başta ve ge - rek kıçta kuvvetli bataryalar vardı. Hü- cum ederken de, kaçarken de düşmana ayni derecede zarar verebilirdi. Bu top- lar arasında dört yüz adım uzaklığa kadar gülle atabilenler de bulunuyor- du. Gözcülere mahsus lumbar delikle- rinin etrafı halatlarla kaplanmış oldu- ve taşların gözcülere zararı dokunmu- yacaktı. Kürekçilerin bulundukları kat baştan başa bir harp manevra güverte- sile örtülmüştü. Böylelikle kürekçiler düşman hücumundan ve ateşinden ko- runmuş oluyorlardı. Her iki tarafın - daki otuzar kürek yedişer kürekçi ta - rafından çekiliyordu. Yelken tutmasa bile altı mil baz alabilirdi. Baş tarafın- da ve teknenin su altımdaki kısmında bir mahmuz vardı. Bundan başka baş omuzluklarından ve küreklerin hiza - sından içeriye doğru kalın ve eğri de- mirler uzanıyordu; bunlar kuvvetli i- ki boynuz halinde olduğundan uçları | keskin bir hale getirildiğinden aborda provasına ve baş mahmuzun üstüne Madrit şehrinin arması olan Sfenks heykeli konmuştu. Kıç tarafında da Trua (**) muhasarasını gösteren çok iyi iş iş ve en tanınmış İspanyol san'atkârlarının ellerinden çıkmış olan kabartma bir levha görülüyordu. ş (Arkası var) (*) Mısırlılarca vücudu aslan ve başı insan olan bir masal malükudur. Ebülhevl de derler. Yunanlılarda da ayni şekilde bir hayvandır. Odip masalı Sfenks bir tarafı uçurum ve diğer tarafı kayalık bir geçidi bekler, yolculara şu bil- meceyi sorarmış: «Sabahleyin dört, öğle- yin üç, akşam üç ayak üzerinde yürüyen leri uçurumdan yuvarlar öldürürmüş. Ödip «tinsandır» cevabını vermiş. Bunun üzerine Sfenks de kendi kendisini uçuruma atarak öldürmüş. O memleket halkı da kendile- rini bu canavardan kurtardığı için Ödipi kral yapmış. (**) Çanakkale yarım adasının garp sa-|, hilinde hisarlık mevkiüne yakın çok eski bir şehirdi. Bir kadın kaçırması yüzünden çıkan harpte eski Atinalılar bu şehri on se- ne muhasara etmişler, en sonra kocaman ve tahtadan bir atın içine elli altmış kişi saklıyarak harpten vazgeçmiş gibi — ayrıl- maışlar, şehirdekiler de düşman gitti sana- duvarı yıkarak içeri almışlardı. Atinalılar hemen dönerek yıkılan yerden içeri girmiş- ler ve şehri zaptederek yıkmışlardır. Ho- merin meşhur (İlyada) adındaki eseri bu muhasarayı anlatır. Karı koca kavgası 4 “Cibalide Dere caddesinde Veli ça - vuşun evinde oturan Edirneli Halil ile Bulgaryalı Arif ve karısı Zeynep biri- birleriyle kavga etmişler, üçü de ağır i m içki Sıkıntı zamanımırda bu notlar tte yaralanmışlar ve hastaneye kal- Varisleri: Valdesi Kadriye, * başladığı gün içkiye dehövbeedeoek yapınız. a F nofle :!:îlemhı:dır..' aha? J Hemşiresi Rüknet — » —Wmmmmwl hmaı_u_mu- (N dızla işlenmiş olan baştardası ve onun | getirmişlerdi. Hafif gali'ler onun ya -| birer kayık gibi kalıyorlardı. | ğundan buraya çarpacak olan gülleler | meşhurdur. hayvan nedir?» Bunun cevabını bilmeyen- rak ve at kale kapısından sığmadığı için | ı Spor Bugünkü maçlar Lik şampiyonası maçlarına devam edilecek İstanbul lik şampiyonası oyunlarından Galatasaray Süleymaniye bu gün Taksim stadında oynayacaktır. Fenerbahçe — Beşiktaş İstanbul şampiyonasının başında giden bu iki takım bu gün Taksim stadında kar- şılaşacakladır. > Bu musabakalar için 25 ve 50 kuruş duhuliye konmuştur. Güneş — Eyüp Güneş, Eyüp takımları maçı da bugün Taksim stadında yapılacaktır. Beykoz — Hilâl Birinci lik takımlarından olan bu iki ta- kımın maçı Fenerbahçe stadında — yapıla- caktır. Vefa — Anadolu Birinci küme takımlarından olan Ana- dolu - Vefa arasındaki lik maçı Kadıköy stadyomunda yapılacaktır. / İstanbulspor — Topkapı Şeref stadında birinci lik maçlarından yalnız İstanbulspor - Topkapı maçı yapı- lacaktır. Galatasaray - Güneş muhteliti Fenerbahçe - Beşiktaşa karşı Dört büyük klüp arasında yapılan an- laşma dolayısiyle bu klüpler karşılıklı muh- telit takımlar maçı yapmağa karar vermiş- lerdir, Galatasaray - Güneş, Fenerbahçe - Beşiktaş muhtllitine karşı ilk maçı gelecek hafta Taksim stadyomunda yapacaktır. Fenlandiya güreş takımı geliyor Güreş Federasyonu tarafından memle- ketimize davet edilen Finlandiya güreş ta- kımı yirmi dört mayıs sabahı şehrimize ge- Finlandiya takımı ile ikisi gece; — ikisi gündüz olmak üzere dört maç yapılacak- tır. Müsabakalar 26 mayısta Örekoromen, 28 de serbest, 30 mayısda Grekoöromen; 31 mayısta serbest güreş olarak yapılacak- tır. . Finlandıya takımı 7 güreşçi, | idareci olarak İstanbula gelecektir. 56 kiloda Pretturnan, 6l de Sanne, ©6 da Rante, 72 de Kakko, 79 da Vechs- ten, 89 da Korlonen, ağırda Larvinen ge- lecektir. İdareci olarak ta Eecina bulunacaktır. Gülle Kaldırma Müsabakaları Da Yapılacak Türk güreş Federasyonu gülle kaldırma komitesi faaliyete geçmiş, Finlandiya — ila yapılacak güreş —müsabakalarında — gülle kaldırma müsabakaları yapmağa karar vermiştir. Gülle müsbakaları 30 ve 31 mayıs mü- sabakalarından evvel stadyomda — yapıla- caktır. Anadoludan gelen güreşçiler Berlin olimpiyatları hazırlıkları dalayı- siyle güreş federasyonu mıntakalardan bir kaç güreşçi daha getirmeğe karar vermiş- tir. Ankaradan Habip ve Ahmet, İzmirden İzzet, şehrimize gelmişlerdir. Ağır sıklette güreşen Samsunlu Ahmet de bir iki güne kadar İstanbula gelecektir. Futbol turnovasına hazırlık İzmir (Hususi) —- Federasyondan ge- len talimat üzerine İzmir muhteliti çalıştı- tılmağa başlanmıştır. İzmirde hazırlık maç- ları yapıldıktan sonra Ankara ve İzmir muhtelitleri İstanbula giderek Türkiye Fut- bol turnuvasına iştirak edeceklerdir. Türkiye futbol turnuvasına Ankara, İz- tanbul, Konya ve Trabzon muhtelit takım- ları iştirak edecektir. Bu suretle Türkiyeden kuvvetli bir ekip ayrılarak millt takım fir- ması altında çalıştırılacaktır. Bu hazırlıklar Berlin olimpiyatları içindir. Yugoslavyaya giden heyet — on İnhisarı müdürü Hamza man, Türk - Yugoslavya afyon büro- su delegesi Ali Sami, Yugoslav delegesi Mihailoviç, dün, Yugoslavyaya gitmiş- lerdir. — Kayıpt — Nafıa Hey'eti Fenniyesi mü- hendislerinden merhum Hasan Remzinin gahip olduğu 3178 numaralı Ankara Me- murlar kooperatif şirketi senedi zayi ol- muştur. Yenisi çıkarılacağından — eskisinin hükmü yoktur. (627) Son Postanın Tefrikası: lın kitapla hasta kadın: Hasan: — Ben de! ı İkisi de birbiri ardınca “aşağı inerler- ken Fatma teyze merdivenleri ikişer ikişer atlıyarak yukarıya çıkıyordu: — Hasan, sen bir yere Ssavusma, lâ- zımsın bize! — Peki, Fatma teyzel Beş dakika sonra yukarıdan kısık bir çığlık, Zehranın sesi: — Ah anneciğim gidiyor Ahmet! Gidiyor! — Sus, telâş etme, ürkütme, çik sen dışarıya! Zehra hıçkırarak sofaya yığıldı: — Fatma hanım, kızının koluna gir- di; haydi bakayım aşağı, aşağı inelim! — Anneciğim, sabahki gibi yine ba- yılmasın Ahmet! — Haydi aşağı diyorum sanal, Anasının kolunda ağlıyarak aşağıya inen Zehra Hasana yalvardı: — Hasan, bugün bizi yalniz bırak- ma, erkek namına senden başka kim- semiz yok! — Benim bugün sizi yalnız bırak - mama imkân mıi var Zehra ablacığım? * Sepkenli, rüzgârlı, kasvetli, ber - batbat bir mart gecesi... Hasan. kendi evlerinde, kendi oda- sında sızmış, uyuüyor. Zehra başka bir odada Hasanın annesine yalvarıyor: — Anacığım, benim dünyalara de- ğger çok kıymetli anacığım, ben bir ke- re sana ana demişim, evdeki asıl a - nam ne ise bana sen de osun benim canım, ciğerim anacığım! Ne olur, sen de bir kerecik bana şöyle bir güler yüz- le: — Peki evlâdım, peki kızım, sana inanıyorum, sizin dediğiniz olsun! Deyiversen, ne olur anacığım? Bili- yorum ki Hasan ne sizsiz, yani anasız babasız, ne de bensiz yapamıyacak, ya- şayamıyacak... Evlâdınıza ne için genç yaşında hayatını zehir ediyorsu- nüz? ; - — Hayatını zehir ettirip de ona ne yapıyoruz? Bizi dinlemeden seninle evlenmeğe kalkıyor diye kertdisini ev- lâtlıktan mı reddettik, mirastan mı mahrum bıraktık, yoksa kendisini evi- mizden mi koğduk? — Hiç birini yapmadınız amma a - nacığım; -gerek Hasana, gerek - bize karşı takındığınız tavur bizi çok üzü- yor. odasına daldı. Genç duramıyacağım | nüzü eğlendirmek için karşınızda dar- buka, zilli maşa mı çalıp oynıyalım? — Ah o darbuka ile zilli maşanın adları bata idi. Hep onlar değil mi be- ni şimdi bu güç mevkie düşüren! — Haydi kızım, haydi kalk, gece rideki sızmış olan sevgilini de al, vak tile evine git, annen bekler, merak e- der. — Demek beni yine kovuyorsun a- nacığım ? — Estafurullah! Yani geç kalırsan Og-|annen merak eder diyorum! — Annem merak etmez. Yalnız siz müsaade ederseniz ben de bu gece bu- xada sizinle kalayım! — Neye sustun anacığım, niçin ce- vap vermiyorsun? — Verecek cevabım yok da onun için! ' — Anacığım, yapma, Hasan işte g F A UG" — , 3 t DN a ğaE L — z — yi ) Zeti aK, Ki lünd ğ K | . Ba MA 5 OF U h eam . 4 aa A Y gel z eei ç tes 4 | 43 İki dakika sonra Fatma hanım kirli bezlerle odadan fırladı:- — Son dakikaları... Gidiyor... Yaşlı kadın elindeki yeşil kaplı ka-| Ne yapalım, yoİna sizin gönlü - yarısı yaklaştı, geç kalma, istersen içe-| bir iki güne kadar işe de giriyor; işe|| Yazan: Osman Cemal murumda değil! 1 yaşları içinde adamın ellerine sarıldı: — Öpeyim efendi babacığım! - Ömer efendi (Hasanın babasının a“ dı) yumuşak bir tavırla elini uzattı: yok bakalım! — Ne olacakşâfcndi babacığım, hep çile, hep keder... Hasanın annesi: göz diken bir dul kadın elbet çile de çeker, kederde! Zehra kadının dizlerine atıldı: — AÂnacığım, yeter, anacığım vur- ma bana, yeter, zaten yaram çok de - rindir anacığım! dan tuttu : — Kalk kızım, sen şöyle otur, ba- kayım! , karısına gordu: — Hasan nerede)> — — Nerede olacak, içeriki odada çok- tan zıbardı! Yine bu akşam küpleri de- virmiş, maşallahı vardı. Zehra ağlamaklı bir sesle: — Efendi babacığım, Hasanın bun- lar son içişleridir. Yarın öbür gün, işe başlar başlamaz içkiye tövbe edecek! — Peki kızım... Belki Allah o gün ona bir ikrahlık verecektir. Sonra karısına döndü: —Yahu, (Zehrayı göstererek( bu kız yaşları her kızın, her kadının ağlayışı, göz yaşı döküşü gibi değil! Gel, ben de yalvarırım sana, €vlâdının başı için şu zavallı kızcağızı fazla ağlatma! Şu- rada burada adam döğen, kulak kopa- kiz senin düşündüğün gibi bayağı, eli maşalı bir sokak kızı olsaydı kaçtır bu- raya gelip senin dizlerine kapanarak bu kadar göz yaşı dökmez, allem eder kallem eder; senin genç, tecrübesiz oğ- lunu kendine sımsıkı bağlar, bir daha senin yüzüne bile bakmazdı. (Arkası var) İktisat Vekâleti mütehassısı İzmir limanının islâhı yolundaki tetkiklerini ikmal eden, İktısat Vekâ - leti müşaviri Fonderporten, vekâlete izahat vermek üzere Ankaraya gitmiş- tir. Bir Doktorun Günlük Notlarından Sebze Kürleri «Baklay Yemek Faydalı mıdır?| Muayeneye yeni gelen bir hastam #s0- ruyordu: | aBakla» yiyeyim mi? ; Damar sertliği geçiren, böbreklerden zaman zaman ıztırap çeken bu hastaya kavrulmuş et yemeklerini ve daha bir çok gıdaları yemesini menettiğim için pek az kalan yiyeceği sebzeler arasında baklayı en faydalı bir gıda olarak tav- siye ettim. Bakla, taze olduğu takdirde haşlanmış ve zeytinyağile hazırlanmış ve yahut tal ezme şeklinde alınırsa midede çabuk hazmolur ve böbrekleri de yormadan toplanan oksalat ve ürat, fosfat gibi emlâhı da eritir ve ağrılardan kurtul - Damar sertliği geçiren, karaciğeri şiş, ve safrası az olan hazım güçlüğü ve kabızlık çeken hastalara bu kiymetli sebzeyi tavsiye ederim., () Bu motları kesip saklayınız, ya- hut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon Pazar (©) | Zehra hıçkırmağa başladı ve bu sıra- da Hasanın babası mahalle kahvesin- den geldi. Zehra hemen fırlayıp göz | | — İl âlemin genç, ergen evlâdına , — Berhudar ol, kızım! Ne var, ne senin tasavvur ettiğin kızlara pek ben- — zemiyor. Bunun ağlayışı, bunun göz — I| | Ömer efendi Zehranın omuzların - | |— Ve onu kaldırdı, bir kenara oturttu. | Zehranın hıçkırıkları artmıştı. Adam ran bu kızın mayası başka... Eğer bu — ÜÇ ö ÜzLi a MA ela â

Bu sayıdan diğer sayfalar: