İ;;ilizlere pahalıya malolan yeni teşki- Son Postanın Tofrikası : 31 lât da, dolandırıcılıkla nihayetlenmişti Ve bu İşde en evvel, levazımat ıı-ımır-' larından Ali Sırrı ile biraderi mü?ekaidler- den Adilin bizmetlerinden istifade etmir- ü Ekseri, keri gizlice içtimalar akdedilmekle içtimalara da, Abdülhamidin cski vezirle- rinden birinin oğlu olan Abdülkadir Bey visminde biri iştirük eylemekteydi. Nigehbancı — zabitlerden ve © grabun fedailerinden Debreli Rıza isminde biriyle den onların ruhuhu cezbedecek bir adam | — Bu talimat, aynen tatbik edilmişti... Yal-| bunun arkadaşlarından Yunus, Feyzi, Rüs- tem, Lutfü isminde dört arkadaş ta bu ge- bekeye idhal edilmişti. karar verilmişti: Debreli Rıza, evvelâ, bir kolayını lıd-—ı rak İstanbuldaki milli teşkilât — mensupla- | nadan bir vesika alacak.. Sonra, burada İngiliz aleyhinde bir cürüm yapacak, şid- detli bir takibata uğrayacak.. Güya, Ban- dırmadaki akrabalarının yanına kaçacak.. M mülli mücadeleye iştirük etmek için bir kuvvet toplayacak.. Bu kuvvet kâfi " gelince, kuvvayı milliye 'î“'l bir isyan çıkaracak, Ayni zamanda; Yunus, Feyzi, Rüstem, Lâtfü de gizlice Sinoba çıkacaklar. Orada- ki tanıdıkları vasıtasiyle balkı .,.u.-aı-—ı caklar, Bu iki kuvvet, ayni zamanda h"&'.l etmekle Anadoludaki hükümet kuvvetleri- i bilistifade Ankara üzerine bir taarruz icra edilecek; büyük millet mecfisi hükümeti iskat edile- Tek padişahın ve İngilizlerin gayesi, husule telecek. | Bu program tesbit “edildikten — sonra| hı.uı': işti. Hattâ, — bu teşkilât Mensuplarından on iki kişiye altmışar İngi- liz Nrası, harcirah verilmişti. Fakat bu pa- “ralar, yirmi dört sant zarfında, — Beyoğlu Fbr eritiliver- Mişti. adam, nerede bulunabilecekti?.. İngilizlere bir bayli pahalıya mal olan | bu içtimalar, teşkilâtlar ve programlar dı;l İngilizler, Anadoluya — göndergcekler; N Konyada, Sivasta ve cephe gerilerindi hunan hastanclere yerleştirecekler. Arala- Yında hususi şifrelerle muntazam bir. Mu- habere tesis edecekler. Bu suretle de, Ana: Ankarada, | merkezi) e bu- | sırada Lon teşkilâttan esaslı bir surette makstada vâ. «l olmak mümkün olmuyor. Hariçten, A nadoluya adam sokmak ta kat'i ve müs - bet bir necice vermiyor. Şu halde yeni bir Bu programın muvaffakiyetle neticele - mebilmesi için şu şeraiti ihtiva etmesi lâzım gelir: E N a * 1 — Türkleri kat'iyyen şüphelendirme- bulmak. 2 — Bu adamın etrafında bazı macera- | varsa, o da; Mustafa Saziri Selânikten İs-| lar yaratmak. 3__BımılırlıAııhnıııııuın dan, oradaki milli teşkilât erkâmı ile sa - mimi bir dostluk temin edilmek, '$ — İstanbuldan Anadoluya adam gön- dermek süretile değil; bilhassa Ankarada tedarik edilecek adamlar vasıtasile bir ca- W'İqülem 1 6 — B c6mmü çebakesi Hyikile kuvvet lendikten sonra da, kısmen — İstanbuldan ı&dıibe&nk_denl-d.mh— Tanacak adamlarla, büyük mikyasta suikast Bu program, maksada vüsıl olmak için ti. Fakat şimdi de: — İyi amma.. Bu adam kim olabilir?.. Diye bir sual atılıvermişti. Bu sual, pek yerinde idi... Çünkü; bu kadar mühim, bu kadar nazik, bu kadar tehlikeli bir işi muvaffakiyetle başarabil - mek için, bu işe atılan adamın; pek zeki, çok cesur, gayet soğukkanlı, Türklerin ah- lük ve âdatıma vükıf olan, onlar arasında yadırgamıyan, türkçeyi iyi konuşan — bir hareketini bildirmeden en süratli tren va- sıtalarile Selâniğe gelecek. B — Selâniğe gelir gelmez, servis şefi- ne müracaat edecek.. Ve bilâtevakkuf, li- bu il biraderin evinde gece- (program üzerinde yürümek lâzım... Aca-| manda kendisini bekliyen torpidoya bi » ve bu'ba bu program ne olabilir?.. eydey necek, C — Ondan sonraki hattı hareketini de, |torpido kumandanı tarafından — kendisine verilecek olan kapalı zarftan öğrenecek - tir. mız bu talimatta tadile uğrıyan bir madde tanbula getirecek olan torpidonun yerine, koskoca bir zıhlımın bu vazifeye tayin e - dilmesi idi. Buna binaen, 1336 senesi ma- i| y ayının 26 acı günü Selânik limanında bulunan İngiliz Akdeniz filosu müretteba- » |tından (Ayren dük) ismindeki zırhh Mus- tafa Sagiri almış; tarn yirmi sekiz saa! son- ra İstanbul limanına getirerek — Sahpazarı öcrlkider eli W Müthiş, korkunç, akibeti meçhul bir ma- ceraya atılan (Mustafa Sagir) kimdi?.. A- eaba bu adam, akıl ve şuuruna tamamile malik elmıyan bir mecnun mu idi7.. Yok- |Sa, para aşkile maceradan maceraya alı- |lan bir serseri mi idi?.. | Ne o.. Ve ne de öteki... Mustafa Sagir bunların hiç biri değildi. | O, anasından tam bir casus olarak dün- yaya gelmiş; garip bir tesadüfün sevki ile, bilhassa bu metlekte temayüz etmek için |büyük dikkat ve itinalarla yetiştirilmişti. Umumi barp içinde, Türkler aleyhinde meşhur olan (Lüvrens) kadar mühim o - inceye toplanan malümattan öğrendiği - mize göre, İslihbarat servisi şeflerinin ba derece ehemmiyet — verdikleri bu casus, göyle yetişmişti: Mustafa Sagir, 1885 senesinde Hindis. yunlar oynıyan bu adam hakkında inceden | ı — Evleri var, parası var. Zengin kız... Biraz da güzel... Ne diye onunla evlenmiyorsun ? Dediler. Kadın malhnın asıl değerinden bir kaç misli yüksek olduğunu biliyor- eş gibi değil, çiftlik sahibinin ırgada baktığı gibi baktığını da görmüştüm. — Geç!... Dedim. — Zavallı kızcağızın ne malı ne de parası var, Fakat kadın miı - kadınl.. Dilediğin yola sür, istediğin gibi kul- lan. Ağzı var dili yok. Bu sözlere de aldırmadım Çünkü meşhur sözdür: — İki çıplak hamamda yakışır. Ayda elime geçen elli altmış lira ile kendimi doyuramazken bir de o zavak- hyı mı yanımda süründüreyim. — Vazgeç, ben evlenmiyeceğim. BDedim. Düşündüm ki bana bu ikisinin de ortası lâzım. Lâkin onu nasıl bulmalı?.. Buldumsa da güzel olanını almak- tan korktum; çünkü ben yakışıklı bir adam değilim. Çirkin olanına katlana- mazdım, çünkü insanın karısı ne kun- |durasına, ne de elbisesine benzer. Bir defa çengeli atınca ister istemez meza- ra kadar çekmek gerek. — Üzümün çöpü var; armudun sa- pı var. Diye yıllar geçti. Saçlarımda aklar çoğaldı. Alnımda ve gözlerimin uçlarındaki çizgiler arttı. Evlenmek ihtiyacını gittikçe daha kuvvetle hissediyordum. Anadolunun büyük bir şehrinden İstanbula gelince sönmek üzere olan ümitlerim birden parladı. dı. Adımı yazmıyorum, çünkü kızar ve tanıdıklar arasında da lâf olur. Yazan; Kadircan Kaflı — Nasıl isterseniz).. * Çıktık. Önümüzde deniz ve geniş |bir cadde ile rıhtım vardı. Şehrin en kas labalık yerlerinden biriydi. Tramvay; ve otomobil gürültüleri biribirine karid şıyordu. Bir insan kalabalığı durmadari dum. Böylelerinin kocalarına karşı hi!!ııdip geliyordu. Etrafıma baktım. Kimseler yoktu. Başbaşa idik. Tanğ zamanıydı. Tasarladığımı hemen söye lemek için ağzımı açtım: — Size... Bir korna sesi duyuldu. Boru çalak gibiydi. ı — Bakın!.. Bakın! Ne güzel otomok bil,.. Bayılıyorum buna... Ne şık... Tanınmış bir doktorun admı sö) I* di ve devam etti; ( — Ah, insan böyle bir otomobili bk madan ölürse yaşamamış — demektir; Yazık ona... Bu doktorlar çok para Bü- zanıyorlar. Aparlımanlar — yaptırıyör« lar. — Canım, altmıs yetmiş liraya Re nadalunun bilmem hangi yerinde... "İt, O, beni dinlemiyordu: — Bir doktorla evlenmeli!... Bura« da bir daktilo vardı, geçen sene — bir doktorla evlendi, şimdi yalnız manto«< sunu beş yüz liraya almış... Eğer beni de bir doktarla evlenemezsem , hej böyle kalacağım, Pısırık, miskin — bir, kocam olacağına, böyle yaşarım dah eyi.,. Şurada memurlarla evlenmiş lan daktilolara acıyorum. Zavallılarızi canları çıkıyor... Başımdan aşağı buzlu sular dökük; müştü sanki... Şöyle yan gözle onun bodur boyuna, biçimsiz göğsüne, ablak yüzüne; ağarmakta olan saçlariyle kül rışık alnına ve şakaklarına baktım. Bu sefer geniş bir neles aldım. Eyi ki söylememişim, çünkü benimr Çalıştığım dairede bir daktilo var-|le eğlenecekti. Eğer: — Pekil Demiş olaydı bir kuruntuya kurbaşt Bu daktilo, kısa boylu, tıknaz, pen- | gidecektim, be yırvarlak yüzlü, çevik bir şeydi. Kız İnsanın dışı, içine hiç uymuyor. De, Bu kadar evsaf ve şeraiti haiz olan bir|tanın (Peşaver) şehrinde dünyaya gel -(olduğunu sanıyordum. Bununla bera-|mek ki şu bodur çalının başında da bit Miralay Nelson, kapalı avcunun Ve sonra, bu öğrenmek için sabırsızlıkla yüzüne lara tebesslim ederek, şu iki tek kel ,Diye lisanile de teyit etmişti. — Şu karar derhal tesbit edilmişti: mişti. Babası fakir bir işçi idi. Kazancı, beş dört| çocuklu ailesine kâfi gelecek derecede de- p m—,.lidî.Omııiw'ııı—dı-ı'mıudiyeıe windeki tezgâhta bez dokumakla vakit ge- çirirdi. Buna binaen Mustafa Sagir ile di - ( Arkası var ) Gençler Mahfelinde Bedava Musiki Dersi — * Cümhuriyet Gençler Mahfilinden: Mahfilde parasız Kitar, Mandolin ve ha- vayan kitar dersleri açılmıştır. Bu derslere her hafta sah günleri saat 16 dan 18,30 za kadar Mahfilin Beyoğlunda Tokatlıyan ar- dradaki (istihbarat servisi umumi|kasındaki C.H.P. Beyağlu İlçe merkezinde istenilecek.. Ve şöyle bir A — Mustafa Sagir, ne şifreli bir telgraf çekilerek, o| verilecektir. Kayıt hergün saat 14 ten drada bulunan (Mustafa Sagir)|2| e kadar yapılır. isteklilerin 3 adet fo - talimat verilecek:|toğraf ve hüviyet varakal, hangi istikamete | rektörlüğüne baş vurmaları. —Ş İ A e le Mablil Di - talihe kamanda etmek ve inşanın kendi gemisini istediği hedele yürütebil. mektir. Sağlam sinirler müthiş hayat mücadelesinde muvaflakiyetin en iyi teminatadır. Binsenaleyh sinirlerinizi Bromural -Knoli- ile kuvvetlendiriniz, Bunun müşekkin ve mukavvi tesiri her içle çörülür Tiç bir zara yoktur ve alışıklık vermez. 40 Ve 70 kömprimeyi havi Yüp- dende ceranelerde reçete ile yalıkar. Knoll A-O, kimyevi maddeler tabrikaları, Ludwigshafen $/Rhin t baer sekiz on yıl önce nikâhlanıp ta ay- rıldığını söyleyenler de oldu. Neyse, bana orası lâzım değil. Otuz yaşların- da olan bu kız benim hoşuma — gitti. kadar evsafı|ğer kardeşleri, mahalle aralarında dolaşan Çünkü ne güzeldi, ne de çirkin. Zen- ba olduğunuİtavuklar gibi sefil ve perişan bir halde,|gin değildi. Boyu da benim gibiydi. bakan- | sokaklarda büyümekteler; ancak — yemek|Benim gibi çalışarak hayatını kazanı- limeyi|ve uyku zamanlarında evlerine girmekte -| yordu. Bilgisi ve görgüsü de benden lerdi. farksızdı. Terazinin bir kefesine beni bir kefesine de onu koöysalar gerek ka- fa ve gerek vücutça biribirimizden a- ğir gelmezdik. Üstelik çok pratik, ol- dukça şendi. Sözünü biliyor, gurura kapılmıyordu. Çalışkandı. Hele bir gün: — Ancak yirmi yirmi beş yaşındası- nız! Dediğim zaman şu cevabı vermişti: — Alay mı ediyorsunuz?... Tam ©- tuz yaşındayım. Alnımın ve şakakları- mın kırışıklarını görmüyor musunuz?. Artık kararımı vermiştim, Onunla evlenecektini. Çünkü o, olduğu gibi görünüyor- du. Konuşmalarımı çoğalttım. Bazı an- garyalarını yaptım.İşlerinin çok olduğu sıralarda yazılarını dikte ettim. Arka- daşlığımız çabuk - ilerledi. Başkalarına benim için: — Çok iyi adam... Dediğini kendisi bana söyledi: Baş- kaları da onun bu sözlerini tasdik etti- kr. Ona: — a hayat arkadaşı olur musu- nuz? Epr bunu kabul ederseniz pek mes'ut olacağım. Diyecektim. Zaten yapılacak baş- ka iş de kalmamıştı. Güzel bir ilkteşrin günüydü. mekten sonra kaleme dönerken onun- la karşılastım. Sordu: — Nereye? Söyledim: — Çalışma zamanına daha on daki- ka var, Taraçada biraz hava almaz m- #ınız? Ye- | İmek y eeblliei AŞELARA ÇATME AA TEREERMEATK AUA LA SELÂNİK BANKASI Teit tarihi 1888 ae saneneneseceaLAA. İdare merkezi istanbul ( Galata) Türkiyedeki şabeleriz - İstanbul, —( Galata, Yenicımik İzmir, Mersin. Yunanistondaki şabeleri: Selânik, Atina, Pire. e Her nevi banka muamelâlı İstanbul ve Calata — çubelerinde kiralık kasalar Son Posta Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi “Eski Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 25 | İSTANBUL | Gazetemizde çıkan yazı ve | sesimlerin — bütün — bakları | mahfuz ve gazetemize aittir. ABONE FİATLARİ Abon: bedeli pesindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez. HNâanlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi Tâzımdır. Posta kutusu: 741 İstanbul Telgraf : Son Posta Telefon : 20203 Ki d nç eTT T A aP ar Dir SSti Tn