6 Nisan 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

6 Nisan 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BT e e STT Si G B h! ai c AM çui li CU * ge çY a " c “ Tarihi tefrika ,, İlyas reisin Venediklilerden getirdiği esirler sorguya çekiliyordu No. 7 YAZAN: KADIRCAN Kaflı Bu sırada Venedik Doçesi Lore-ı dono ölmüştü. Bu cesur ve meşhur adamın yerine Luiçi Moceniko geç- mişti. O da usta bir adamdı. İstanbuldaki çalışmalar daha sıkı idi. Sokullu Mehmet Paşa tersane ile Tophaneden ayrılmıyordu. İkinci Selim de hemen hemen hergün uğ- rayor: — Çabuk... Daha çabuk!... Diyordu. - Kış gelmeden önce Kıbrıs işini bitirmek istiyorlardı. —— Lâla Mustafa Paşa ordu ve donan- ma andanlığına tayin olun- mustu. Derya Kaptanı Müezzin za- de Ali Paşa donanma başkumanda- nı Üçüncü Vezir Piyale Paşanın em- rinde bulunacaktı. Piyale Paşa 1552 - 1566 seneleri arasında on dört sene derya kaptanlığı yapmış, Türk donanmasını zaferden zafere götürmüştü. Ağır başlı, tecrübeli ve söz dinleyen, insan değeri bilen bir & lamdı. Bu sefer de bilgi ve tecrü - belerinden fayda umuluyordu. Cezayir ve Trablus Beylerbeyi ile Akdenizde dolaşan gönüllü Türk denizcilerine fermanlar gönderildi. Onların da donanmaya katılmaları | bildirildi. Ayrıca Anadolu Beyler- beyi İskender, Sıvas Beylerbeyi Behram, Karaman Beylerbeyi Ha- san Paşalar, —Zülkadriye Valisi Mustafa Bey, Zor mutasarrıfı Mu - zaffer ve Halep Valisi Derviş Pa - şalarla Turhal, Yanya, Elbasan, Mora ve diğer birkaç sancak Beyi de çağırıldı. Beş bin Yeniçeri de Yahya Kethüda kumandasında ola- rak gidecekti. Ordu ve donanma yola çıkmadan önce 1570 yılı Mart ortalarında yir- mi beş Kadirgadan (*| mürekkep bir filo Murat Reis kumandasında Akdenize gitti. Bunlar hem sahille- rimize kims&enin sokulmaması ve sahillerimizden gitmemesi için çalı- şacaklar, hem de düşmanın ne yap- tığını öğreneceklerdi. En çok dola- şacakları yer Girit ile Rodos arası ve Anadolunun cenup kıyılarıydı. Nisanın yirmisinde altmış altı ka- dirga ile otuz kalita (1) daha İs - tanbuldan ayrıldı. Bu kuvvetli fi - loya Piyale Paşa kumanda ediyor - du. Vazifesi dosdoğru Negrepant - Agriboz adasına gitmek, orada top- lanacak olan Rumeli Beyleriyle as- kerlerini, erzak ve cephaneyi ala - rak gene dosdoğru Rodosa gitmek- ti. Donanmanın Rodosta toplanması kararlaşmıştı. —- Piyale Paşa Rumeli askerlerini gemilere aldı. Henüz Venedikliler -— elinde bulunan Tinos adasına asker çıkardı. Burayı zaptettikten sonra — yoluna devam etti. Rodosa gitti. 1570 yılı Mayısının on beşinci ve Kurban Bayramının birinci günüy- dü. İkinci Selim Yedikuleye kadar beraber giderek asıl donanma ve orduyu uğurlayordu. Bütün İstanbul halkı kıyılara dökülmüş, asker, er - “zak ve silâhla tıklım tiklim dolu olan yüz kırk parça geminin prova (*) Türk donanmasının en mühim kuv- vetini teşkil eden gemilerin adıdır. Şimdiki 'kruvazörlerin yerini tutuyordu. 165 ayak “uzunluk ve 22 ayak gertişliğinde 10 - 18 — Aayak yüksekliğinde 49 kürekli ve üç kilo- dan on beş kiloya kadar taştan gülle atan 10 - 15 topü olurduü. İçinde 100 asker, — 996 kürekçi, 35 gemici olmak üzere 330 kişi bulunurdu. “ (TT) Yirmi çift kürekli kadirgadan daha — ulfak iki direkli ve hızlı giden gemilerdir. - iL *t T 1'_& y e n BÜ CAiT GE Li GA nizamında Marmaraya açılışlarını seyrediyordu. Boğazhisar yani Çanakkalede ge- milere su aldılar. O gün Akdeniz - 'den gelen bir Türk gemisi Piyale FPaşanın bir mektubunu getirdi. | Bunda Venediklilerin 120 kadirga 12 mavna |2) 30 kalyon (3) ile de- nize açıldıkları bildiriliyordu. Dum Dum Memi Reis bir filo ile İzmir ve Foçaya gitti. Oradan pek- /simelt alacaktı. Donanma Midilliye mıştı. İlyas Reis Venediklilerden e- 'sir getirdi. Bunlar sorguya çekilerek (haberler alındı. Haziranın ü - 'çüncü ginü Rodosta — toplanan Türk donanması yüz yirmisi ka - dirga, sekizi mavna, otuzu «ka - lita, onu firkate (4) ;altısı kalyon, seksen tanesi de Karamürsel ka - mak üzere ikiyüz altmış altı parça idi. Haziranın yedinci günü donanma Meyis adasına vwvarmıştı. Gemiler baştankara edilerek yahut direkle- rinin uçlarına bağlanan halatları çe- kerek yan yatırılmak suretile bağla- inıyordu. Teknelere sürülen donyağı onların suda kayarca hızlanmasına yarıyordu. Bu iş Fenike limanına gi- dilerek Anadolu askerlerinin yük - lenmesi ile bazı keşifler yirmi iki gün sürdü. Hazîr_anın otuzuncu gü- nü donanmanın provaları Kıbrısa |döndü. Üç gün sonra adanın cenu- Kaledeki Venedikliler mazgalla - rın arkasından seyretmekle kaldılar. Karaya çıkan ordu adanın ortasın - da olan idare merkezi Lefkoşeye doğru yola çıktı. Yürüyüs ağır top- larla beraber yapıldığı için on beş günden çok sürdü. Lefkoşe bir tepe üzerine kurul - muş büyük bir şehirdi. İçinde yılın günleri kadar kilise olduğu tarihler- de yazılıdır. Lefkoşenin eski kalesi on altı kilometre çevresinde idi. Ve- nedikliler ikinci Selimin tahta çık - tığı 1566 yılında bu kaleyi yıkmış - lar, şehrin kiliselerinin taşlarını bile kullanarak beş kilometre çevresin- de yepyeni bir kale yapmışlardı. Bu kalenin on bir tabyası vardı, fakat |bunlardan ancâk yedi tanesi mü - 1500 - 2000 asker bulunuyordu. Kıbrıs umumi valisi Nikolo Dan- dolo adadaki bütün kuvveti olan yir- mi bine yakın askerden on bin (6) kadarını Lefkoşeye, yedi binini Ma- gosaya toplamış, diğer kalelere e - hemmiyet vermemişti. Zaten Türk- zere dosdoğru Lefkoşa üzerine yü- rümüşler, Magosa önüne ise Maraş 'beylerbeyi Mustafa Paşa kumanda- lerdi. ( Arkası var ) (21 Otuz iki çift kürekli her küreğini yedi kişi çeken 195 ayak uzunluğunda kı- çı yuvarlak, 24 toplu ve içinde 150 si ns- ker olmak üzere 600 kişi bulunan büyük bir harp gemisidir. (31 Yüksek bordalı Hharbden ziyade asker ve hayvan nakline mahsus ve am - 'barları olan kadirga boyunda gemilerdir. 141 15 çifti kürekli, tek direkli, hafif lırdı. giden hafif teknelerdir. Zamanımızda yıkların hemen hemen aynıdır. | ması icap eder. ü W W F DAT D y A e l de uğradıktan sonra Sakıza var - yığı (5) gibi asker taşıyan gemi ol-; — bundaki Larmaka limanına varıldı. himdi. Her tabyada düört top ve| ler de düşmanı kalbinden vurmak ü-| ve hızlı gemilerdir. Keşifler için ksillanı - İl (51 5-10 kürekli, daha çok yelkı_eıleı4 Marmarada işliyen motörlü, motörsüz ka- (6) Hammer, Lefkoşedeki askerin mik- ı tarını 8250 kişi olarak gösterir. Doğrtu ol- | İngilizler h_er_mesiek ve san'atteki kabiliyetlerini gösterdiler Kraliçe Mari kızakta (iken İngilizlerin son günlerde işlemeğe başlıyan Kraliçe Mari adlı yolcu gemi- sini tarif için seyyar 'bir şehir, muh- teşem bir ada, fen harikası, gemi in - |şaatçılığının şaheseri ve buna benzer bir çok şeyler söyleniyor. Hakikatte bu muazzam gemide bütün İngiltere, yaşamaktadır. İngiliz işçiliği, mühen- disliği, ressamlığı, heykeltraşlığı, kı - saca İhher meslek ve san'atteki kudreti, daha kısaca «İngilizim!» diyen milli varlığın bütün özü bu eserde temessül ediyor. de duran İngiliz, bu muazzam eser ya- nında pek küçük kalıyorsa da eserin bütün İngilizlere ait olduğunu hatır - latarak milli kuvvetin yaratıcı kud - retini göstermektedir. Yeni bir Amerikan tayyaresi — daha New - Port - Amerika -5 (A.A.) — 17 bin tonluk Yorktown tayyare ge- misi bugün denize indirilmiştir. Bu gemi Roozevelt idaresi zamanında de- nize indirilen ilk tayyare gemisidir. - Bir Doktorun Notlarından Pazartesi © Sağ köşede, gemiye yakın bir yer - Son Postamn-Tefrikası: * 10 nun peşinden iki kişi daha ©o tarafa sana«doğru yollandı. Fakat bu sefer ak- silik ikatmerli kaçtı. biri bağırdı: — Manakyana Manakyana! Üç delikanlı karşı kaldırıma atladı- lar ve o gece orada ne oynanacağının lerini alıp içerüye daldilar. Lâkin burada kkanto yoktu. Belki Hasanın, buna fena halde canı sıkıla- caktı. Arkadaşları önce kendisine bunu çaldığı antırakı bitirip (de perde açı- karşısına aktör Hulüsi ile madam Sira- nuş çıkıyordu. — Ay, bu da nesi, hani kanto? — Burada karitto oyundan sonra |oynamr!! | 'Hasanın buna fena halde canı sıkıl- dı, zavallı çocuk, o aksam san'atkâr |Fehim efendinin ortalığı gülmeden ka- rıp geçiren o güzelim komedisinden, hiç, ama hiç bir şey anlamadı. Hattâ |Çobanyanın o boru gibi sesi arada bir kulaklarına geldikçe arkadaşlarına: — Bu bizim yagurtçu Sergis değil mi? ' Diye adamcağızla isteksiz alay edi- yordu. Bir aralık can sıkıntısından dışarıya kaçacak, öteki arkadaşlarınım girdiği orta oyununa girecek oldu. Fakat şim- di orada da yer yoksa diye düşünerek yine dişlerini sıktı. Komediden sonra biraz hava almak için üç arkadaş dışarıya çıktıkları za-, man oradan bir el ilânı buldular. Bu ilânda oyunun ismi Yyazılıydı: (DALİLA) Hasan bu ismi görünce içinden kim- bilir nasıl saçma bir şey diyor; sonra deminki seyredip te bir şey anlamadlı- gı komedinin üzerine bu upuzun saç- manın ne kadar canım sıkacağımı dü- şünerek biraz ilerideki canbazhaneye gitmek üistiyordu. Ve öyle de yaptı, ar- ikadaşlarımı orada bırakıp canbazha - meye koştu. Koştu amma iki dakika İdam almıyordu. ! * Dalilâ... Dönüşte takımıni elebaşısı — İsmail, "kavuklu Hamdi ile, kendi adaşı olan küçük İsmailin tuhaflıklarını ballan - | dıra ballandıra anlatmakla bitiremi - Uzun Süren Grip Hastalıkları Ve Tedavisi Kırk beş yaşlarında bir kadın muaye- ne ediyorum. Senenin hemen bir kaç haftası müstesna, öksürük, ter, ateş ve göğüs darhğılndan şikâyetçidir. Röntgen muayenesi yaptırttım. | I — Sağ iltisak ve sol ci ğerde de eskiden geçiniş bir ateşli has- talığın ciğerde bıraktığı izlere tesadüf ettim, 2 — Burundaki etler de büyümüştür. 3 — Kansızlıktan rengi uçuktur. 4 — Ufak bir yol yorgunluğu derhal nezle ve öksürüğü arttırıyor. 5 — Ayda bir defa yıkanıyor. Çünkü kendini üşütmekten korkuyor. — Âteşi de 374 tan aşağı düşmüyor 4 Bu'hastamda devam eden ateş, zafiyet, | ve öksürük ciğerlerin mukavemetini a- | zaltmıştır. Arada sırada gelen balgam da şimdilik basil dö Koh görülmüyor. W Kuvvetli bir tedavi altına aldım. Üç | seri kalsyum ilâçları, ve 4 kilo balık - yağı kullandı. Uzun boylu istirahat et- ti. Her gün yıkandı. İyi gıda aldı. Ve tehlikenin önüne bu suretle geçmiş ol- du. ciğerde | | yor; fakat Hasan hiç oralı olmuyor - İau. O, şimdi hep Manakyanda seyret - tiği (Dalilâ) yı düşünüyordu. Dalilâ, ,pek başka insanlardı. Bir kaç gece önce Kel Hasanda sey- rettiği (komedi - dram) nerede, bu ge- Ce Manakyandd aey:et!iği (Rıhlâ) ne- rede idi. Ve artık Dalilâ ona yalnız Kel Hasanın yaptığı tuhaflıkları değil, o- nun üçü de ayrı ayrı güzellikleri tem - sil eden ve hele biri kendisine hepsin- den cana yakın gelen kantocuların ü- çünü de unutturmuştu. : El ilânında: Hissi piyes diye ilân e- Ldilen Dalilâ Hasanın arayıp ta bulama- dığı bir şeydi. Bu, âdeta Beyazıttan geçerken maliyenin karşısındaki ihti- okuduğu (Güzel Hanriyet), (Müte- weffiye), (Ziynetlik), (Bir fakir deli- o küçücük hisst romanlardan aldığı tadı Dalilâdan çok daha fazlasile almış- (*) Bu notları kesip saklayınız, ya- hut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sikımti zamanmızda bu notlar | rine gelirken o kararını verdi; arka- daşlarına: / Ve kendisi karsı tarafa fırladı; O-, 'geçti. 'Hasan da üç arkâdaşîlfe Kel I'îla-qİ |Hasan bunu ilândaki resminden far- sonra döndü, 'gene geldi, Manakyana girdi. Zira bu gece canbazhane de a- o ne güzel şeydi. Ve onu oynıyanlar 'Onun için çamurlu yollardan evle- Bingka göllğeni düz; tj Yazan: Ösman Cemal hep artık Manakyana girerim, siz ne- reye isterseniz girin ! * geldi ve bu gelişlerinde üç defa Ma - nakyana girip (Jak Varley) Lâdamao Kamelya), (Piyer dö Şömen) piyes - lerini seyretti; bir defa da arkadaşla - dip (Â benim © yörerümm, senini Bir defa da kapısındaki büyük ilânlar- gmm olan uzunca boylu, esmerce kızın bir canbaz kızını görmek için ramaza- nesi üç gün bayram sabahtan akşama gürlü ise oradan eve gözleri dolu do- da görüp te şimdi kendisinden yüz çe- virmiş olan sevgilisinin çocukluğuna pek benzettiği minimini canbaz kızı - nın orada oynıyan on beş, on altı yaş- larında bir de ablası vardı ki nedense kedememiş, fakat içeride kızı oynar - İmıştı. On beş, on altı yaşlarındaki bu etmek biraz güçtü. Yalnız arada şu fark vardı, o da şu idi: Bu uzunca boylu, narin yapılı, es- merce kızın kaşları, kirpikleri, saçları ötekinin gibi simsiyah değil; daha zi- yade sarıya yakın kumraldı. boy, bos, gözlerin, kaşların, başın şek- tün gözalıcı çizgilerile karşısında can- bazlıklar yaparken uzun uzun seyret- miş; sonra kız parsâa toplamak için ka- labalığın arasmda kendi önüne geldiği zaman onun eli eline, dizleri dizlerine sürünmüş, ve üç gün bayram kız, dur- rnadan Hasanın yüzüne gülerken ılık nefesile çocuğun yüzünü yelpazelemiz- ti. ! : . * e Ü. aai Hasan artık bulmuştu — mevlâsını! |Kışm çok berbat havalarında mektebe İgitmediği günler evin tenha bir oda- sına çekiliyor. Kâh hazin hazin: «A benim cici güvercinim, senin de var mı garmın?» kantosunu mırıldanı- yor; kâh Manakyanlın piyeslerindeki Tacıklı sahnelerin yanık rüyalarile sa - yıklıyor; kâh sevgilisine çok- benziyen Ton beş, on altı yaşlarındaki Romanya- h canbaz kızının kendisine kırk para mukabilinde hediye etmiş olduğu kart- postal resmine bakarak içini çekip kendinden geçiyor; bazan da bunların hepsini bir tarafa bırakıp Maliye kar- şısındaki Hıtiyarıkîta'pçldan almış ol - duğu küçük hissi romanlara dalarak tıpkı bir aynada seyreder gibi, kendi, kendini seven yüreceğini onlarm say - falarında görüyordu. «A benim cici güvercinim, senin de var rm gamın?» Hasan, mahut kantorun bu mısramnı on, on beş gün içinde bir defterin muh- tekf sayfalarına sülüsle, rık'a ile, ta - Hkle, kurşun kalemle, mürekkeple, ve- simboöyalarile belki yüz kere yarmış ve her yazdığı bu yazının etrafım gene türlü renkte güvercin, çiçek, vıldız re- simleri ve bir takım acayip çizgilerle süslemişti. O Şimdi kantonun bu mıs- yaynı uzatmak, ona cevap olarak A'tına yeni yeni satırlar eklemek istiyordu. Nihayet bir gün onu da vaptı: «ÂA benim nazlı güv — im, senmin İ|de var mı gamın? » i ( Arkası var ) Hasan, o ramazan gene ayni arka- | * Çünkü bu gece|daşlarile beş altı defa Şehzadebaşına cuma gecesi olduğu için Hasan da çok-. tan gişelerini kapatmıştı. İclerinden tının çok israrile gene Kel Hasana gi- de var mı gamin?) kantosunu dinledi. dl e eee e .. l.'] !.. dar— | min son gecesi Veznecilerdeki at can- | bazhanesine daldı ve bu at canbazha- |kadar Hasanı kendine sımsıkı bağla - dı, Hasan üç gün bayram canbazha - neden ayrılamadı; bayramın üçüncü Tu döndü. Çünkü kapıdaki büyük ilân- ken görünce parmakları ağzında kal - Ulah kızımı kendi sevgilisinden ayırt Yoksa li, ağız, burun, çene, sonra gülüş ta - — mamile o idi. Şimdi düşünün, kendi u- — yarı kapalı sevgilisini, Hasan — şimdi — |burada vücudunun bütün canlılığı, bü-

Bu sayıdan diğer sayfalar: