SON- POSTA fagilizler- harrmödek ti san'atteki kabiliyetlerini gösterdiler No. ? YAZAN: KADIRCAN Kaflı İlyas reisin Venediklilerden getirdiği esirler sorguya çekiliyordu Bu sırada Venedik Doçesi Lore- nizamında Marmaraya açılışlarını dono ölmüştü. Bu cesur ve meşhur seyrediyordu. adamın yerine Luiçi Mocenike geç-| Boğazhisar yani Çıı—kkıkdı_ı.- mişti. O da usta bir adamdı. milere su aldılar. O ı—.A.Hı.ııı - İstanbuldaki daha sıkı den gelen bir Türk gemisi Piyale idi. Sokullu Mehmet Paşa lo;:ıwe Paşanın bir ıııülııbulı; ::;irli.1 i Mıynhıy-'h- inci Bunda Venediklilerin irga ıSl:I.ir_ de hemen hemen hergün uğ- IZ mavna (Z) 30 kalyon (3) ile de—î rayor ııiı—e açıldıkları bildiriliyordu. i j j ! DuıDııııll—iRıiıHrHoihı Çabuk... Daha çabuk!... İzmir ve Foçaya gitti. Oradan pek- Diyordi K:o:ı:ıed- önce Kıbrıs işini simet alacaktı. Donanma Midilliye bitirmek istiyorlardı. de uğradıktan sonra Sakıza var - Lâla Mustafa Paşa ordu ve donan- mıştı. İlyas Reis Venediklilerden e- ma başkumandanlığına tayin olum- sir getirdi. Bunlar sorguya çekilerek muştu. Derya Kaptanı Müczzin za- haberler alındı. — Haziranın — ü -| de Ali Paşa donanma başkumanda- çüncü ginü Rodosta ı.dınıııî mı Üçüncü Vezir Piyıh?..ı—em-wîü donanması yüz yirmisi ka - rinde bulunacaktı. Piyale Paşa dirga, sekizi mavna, otuzu ka -| | 1552 - 1566 seneleri arasında on İita, onu firkate (4) ,altısı kalyon, | dört sene derya kaptanlığı yapmış, m m de Karamürsel l.ıı . 'Türk donanmasını zaferden zafere Yığı (5) gibi asker taşıyan gemi ol-. götürmüştü. Ağır başlı, tecrübeli ve|mak üzere ikiyüz altmış altı parça| söz dinleyen, insan değeri bilen bir idi. ) a * lamdı. Bu sefer de bilgi ve tecrü -| - Haziranın yedinci günü donanma belerinden fayda umuluyordu. |Meyis adasına varmıştı. Gemiler Cezayir ve Trablus Beylerbeyi| baştankara edilerek yahut direkle- ile Akdenizde dolaşan gönüllü Türk rinin uçlarına bağlanan halatları çe- denizcilerine fermanlar ıi.iıı-ildi.ılwnk yan yatırılmak suretile bağla- Onların da donanmaya katılmaları |Tıyordu. Teknelere sürülen domyağı bildirildi. Ayrıca Anadolu ı-ıler-ı';“"“" :“;_:';:k:ı ;....Im..îr :ı'.-* Kraliçe Mari kızakta iken İngilizlerin son günlerde — işlemrğe başlıyan Kraliçe Mari adlı yolcu gemi- sini tarif için seyyar bir şehir, muh- teşem bir ada, fen harikası, gemi in - şaatçılığının şaheseri ve buna benzer bir çok şeyler söyleniyor. Hakiko'te bu muazzam gemide bütün İngiltere, beyi İskender, Sıvas Beylerbeyi amaktadır. İngiliz işçiliği, mühen- Behram, Karaman Beylerbeyi Ha- dilerek Anadolu askerlerinin yük - ği, ressamlığı, heykeltraşlığı, kı B B lar, Zülkadriye Valisi|lenmesi ile bazı keşifler yirmi iki|saca her meslek ve san'atteki kudreti, 'aşalar, Son Postanın Tefrikası: Ve kendisi karşı tarafa fırladı; O-| nun peşinden iki kişi daha v tarafa jeesti. Hasan da üç arkâdaşite Kel Ha-, sanadoğru yollandı. Fakat bu sefer ak- silik katmerli kaçtı. Çünkü bu gece cuma gecesi olduğu için Hasan da çok- tan gişelerini kapatmıştı. İçterinden | |biri'bağırdı: — Manakyana Manakyana! Üç delikanlı karşı kaldırıma atladı- lar ve o gece orada ne oynanacağının kapıdaki ilânlarına bile bakmadan bilet lerini alıp içeriye daldılar. Lâkin burada kanto yoktu. Belki Hlasanın, buna fena halde camı sikıla- caktı. Arkadaşları önce kendisine bunu çaktırmadılar. Fakat öndeki — arkestra, çaldığı antırakı bitirip de perde açı- hınca Hasan afalladı. Nasıl afallamasın, karşısına aktör Hulüsi ile madam Sira- nuş çıkıyordu. — Ay, 'bü'da nesi; hati kânto? — Burada karito oyundan sonra oynamrl! Hasanın buna fena halde canı «kil dı, zavallı çocuk, o akşam san'atkâr Fehim efendinin ortalığı gülmeden kı- rıp geçiren o güzelim komedisinden, hiç, ama hiç bir şey anlamadı. Hattâ Çobanyanın o boru gibi sesi arada bir kulaklarına geldikçe arkadaslarına: — Bu bizim yogurtçu Sergis değil mi? Diye adamcağızla isteksiz alay edi- yordu. Bir aralık can sıkıntısından dışarıya kaçacak, öteki arkadaşlamının öğirdiği orta oyununa girecek oldu. Fakat şim- “|di orada da yer yoksa diye düşünerek. | İyine dişlerini sıktı. Yazan: Ösman Cemal hep artık Manakyana giterim, siz ne- reye isterseniz girin| * Hlasat, v ramazan gene ayni arka- daşlarile beş altı defa Şehzadebaşına iı:ıdz ve bu gelişlerinde üç defa Ma nakyana girip (Jak Varley) Lâdama Kamelya), (Piyer dö Şömen) piyes - lerini seyretti; bir defa da arkadaşla - rının çok israrile gene Kel Hasana gi- dip (A benim cici güvercinim, senin de var mı gamin?) kantosunu dinledi. Bir defa da kapısındaki büyük ilânlar- da resmini görüp şimdi kendisine dar- gm olan uzunca boylu, esmeroce kızın çocukluğuna pek benzettiği minimini bir canbaz kızını görmek için ramaza- maın son gecesi Veznecilerdeki at can- bazhanesine daldı ve bu at canbazha- nesi üç gün bayram sabahtan akşama kadar Hasanı kendine sımsıkı bağla - dı, Hasan üç gün bayram canbazha - İneden ayrılamadı; bayramın üçüncü İgürü ise oradan eve gözleri dolu do- Tu döndü. Çünkü kapıdaki büyük jlân- da görüp te şimdi kendisinden yüz çe- virmiş olan sevgilisinin çocukluğuna pek benzettiği minimini canbaz kızı - min orada oynayan on beş, ön altı yaş- larında bir de ablası vardı ki nedense Hasan bunu ilândaki resminden far- kedememiş, fakat içeride kizı oynar - ken görünce parmakları ağzında kal - mıştı. On beş, on altı yaşlarındaki bu Ulah kızım kendi sevgilisinden ayırt etmek biraz güçtü. Yalnız arada şu fark vardı, o da şu idi: merce kızın kaşları, kirpikleri, saçları ötekinin gibi simsiyah değil; daha zi- Yoksa Bu uzunca boylu, narin yapılı, es- — yade sarıya yakın kumraldı. boy, bos, gözlerin, kaşların, başın şek- N, ağız, burun, çene, sonra gülüş ta - daha kısaca #İngilizim!» diyen milli| varlığın bütün özü bu eserde temessül | ediyor. Mustafa Bey, Zor mutasarrıfı Mu -İgün sürdü. Haziranın otuzuncu gü- zaffer ve Halep Valisi Derviş Pa _:ııij rlı:nınmu:ııı provaları Kıbrısa| döndü. Üç gün sonra adanın cenu- Komediden sonra biraz hava almak için üç arkadaş dışarıya çıktıkları za- şalarla Turhal, Yanya, Bhııu,l Sağ köşede, gemiye yakın bir yer - man oradan bir el ilânı - buldular, Bu Mora ve diğer birkaç sancak Beyi de çağırıldı. Beş bin Yeniçeri de Yahya Kethüda kumandasında ola- rak gidecekti. Ordu ve donanma yola çıkmadan önce 1570 yılı Mart ortalarında yir- mi beş Kadirgadan (*| mürekkep bir file Murat Reis kumandasında Akdenize gitti. Bunlar hem ııhille—l rimize kimsenin sokulmaması ve bundaki Larmaka limanına varıldı. ! Kaledeki Venedikliler mazgalla - /rın arkasından seyretmekle kaldılar, |Karaya çıkan ordu adanın ortasın - da olan idare merkezi Lefkoşeye |larla beraber yapıldığı için an beş İgünden çok sürdü. Lefkoşe bir tepe üzerine kurul - muş büyük bir şehirdi. İçinde yılın İdoğru yola çıktı. Yürüyüş ağır top-| ilânda oyunun ismi azılıydı: (DALİLA) Hasan bu ismi görünce içinden kim- bilir nasıl saçma ibir şey diyor; sonra deminki seyredip te bir şey anlamadı- gı komedinin üzerine bu upuzun saç- manın ne kadar canim sıkacağımı dü- Yeni bir Amerikan şünerek biraz ilerideki canbazhaneye 'a"m daha gitmek istiyordu. Ve öyle de yaptı, ar- New -Port - Amerika - 5 (A.A.) — |kadaşlarını orada bırakıp canbazha - jde duran İngiliz, bu muazzam eser ya- iarada geak küğük lakyüsür 'da aei |bütün İngilizlere ait olduğunu hatır - latarak milli kuvvetin yaratıcı kud - retini göstermektedir. mamile o idi. Şimdi düşünün, kendi u- yarı kapalı sevgilisini, Hasan — şimdi burada vücudunun bütün canlılığı, bü- tün gözalıcı çizgilerile karşısında can- bazlıklar yaparken uzun uzun seyret- miş; sonra kız parsa toplamak için ka- labalığın arasında kendi önüne geldiği zaman onun eli eline, dizleri dizlerine sürünmüş, ve üç gün bayram kız, dur- mmadan Hasanın yüzüne gülerken ılık nefesile çocuğun yüzünü yelpazelemis- H. günleri kadar kilise olduğu tarihler-| 17 bin tonluk Yorktown tayyare ge- İneye koştu. Koştu amma iki dakika Tz T T A L S a K :::c'm M&_ En çok dola-|9? altı kilometre çevresinde idi. v”'îmindiıü:: ']:[ T B " girdi. Zira bu gece canbazhane — de a- —5— n 'ulılıl' Girit ile Rodos arası "edikliler ikinci Selimin tahta çık - Tnt L aa aa Taş ae ni ÇÜN sübüpağlş Hasan artiık bulmuştu — mevlâsını! b Ka b * Kışın çok berbat havalarında mektebe we Anadolunun cenup kıyılarıydı. Nisanın yirmisinde altmış altı ka- dirga ile otuz kalita (1) daha İs - tanbuldan ayrıldı. Bu kuvvetli fi - loya Piyale Paşa kumanda ediyor - du. Vazifesi dosdoğru Negrepant - Agriboz adasına gitmek, orada top- Janacak olan Rumeli Beyleriyle as- kerlerini, erzak ve cephaneyi ala - rak gene dosdoğru Rodosa gitmek- ti. Donanmanın Rodosta toplanması kararlaşmıştı. Piyale Paşa Rumeli askerlerini gemilere aldı. Henüz Venedikliler elinde bulunan Tinos adasına asker Ççıkardı. Burayı zaptettikten — sonra yoluna devam etti. Rodosa gitti. 1570 yılı Mayısının on beşinci ve Kurban Bayramının birinci günüy- dü. İkinci Selim Yedikuleye kadar beraber giderek asıl donanma ve orduyu uğurlayordu. Bütün İstanbul tığı 1566 yılında bu kaleyi yıkmış - lar, şehrin kiliselerinin taşlarını bile kullanarak beş kilometre çevresin- de yepyeni bir kale yapmışlardı. Bu kalenin on bir tabyası vardı, fakat bunlardan ancâk yedi tanesi mü - himdi. Her tabyada düört top ve 1500 - 2000 asker bulunuyordu. Kıbrıs umumi valisi Nikolo Dan- dolo adadaki bütün kuvveti olan yir- mi bine yakın askerden on bin (6) kadarını Lefkoşeye, yedi binini Ma- gosaya toplamış, diğer kalelere e - hemmiyet vermemişti. Zaten Türk- ler de düşmanı kalbinden vurmak ü- zere dosdoğru Lefkoşa üzerine yü- rümüşler, Magosa önüne ise Maraş beylerbeyi Mustafa Paşa kumanda- sında küçük bir kuvvet göndermiş- L ( Arkası var ) (Zİ Oruz iki çift kürekli her küreğini yedi kişi çeken 195 ayak uzunluğunda kı- çı yuvarlak, 24 toplu ve içinde 150 si as- halkı kıyılara dökülmüş, asker, er -| Ler olmak üzere 600 kişi bulunan büyük zak ve silâhla tıklım — tıklım dolu olan yüz kırk parça geminin prova (*) Türk donanmasının en mühim kuv: vetini teşkil eden gemilerin adıdır. Şimdiki bir harp gemisidir. (3) Yüksek bordalı harbden — ziyade asker ve hayvan nakline mahsus ve am - barları olan kadirga boyunda gemilerdir. (4) 15 çifüâ kürekli, tek direkli, hafif Bir Doktorun | Günlük Notlarından Uzun Süren Grip Hastalıkları Ve Tedavisi Kırk beş yaşlarında bir kadın muaye- ne ediyorum, Senenin hemen bir kaç haftası müstesna, öksürük, ter, ateş ve göğüs darlığından şikâyetçidir. Röntgen muayenesi yaptırttım. 1 — Sağ ciğerde k ve sol ci gerde de eskiden geçmiş bir ateşli has- talığın ciğerde bızaktığı izlere tesadüf ettirm, 2 — Burundaki etler de büyümüştür. 3 — Kansızlıktan sengi uçuktur. 4 — Ufak bir yol yorgunluğu derhal mezle ve öksürüğü artlırıyor. 5 — Ayda bir defa yıkanıyor. Çünkü kendini üşütmekten korküyor. — Ateşi de 37$ tan aşağı düşmüyor 'Bu hastamda devam eden ateş, zafiyet, ve öksürük ciğerlerin mukavemetini a- zaltmıştır. Arada sırada gelen balgam da şimdilik basil dö Kah görülmüyor. Kuvvetli bir tedavi «itina aldım. Üç seri kalayum ilâçları, ve 4 kilo balık - yağı kullandı. Uzun boylu istisahat et- Pazartesi G | ilt Dalilâ... Dönüşte takımın elebaşısı kavuklü Hamdi ile, kendi adaşı olan küçük İsmailin tuhaflıklarını batlan - du. O, şimdi hep Manakyanda seyret - tiği (Dalilâ) yı düşünüyordu. Dalilâ, © ne güzel şeydi. Ve onu oynıyanlar ,pek başka insanlardı. Bir kaç gece önce Kel Hasanda sey- xettiği (komedi - dram) nerede, bu ge- <e Manakyanda seyrettiği (Dalilâ) ne- rede idi. Ve artık Dalilâ ana yalnız Kel Hasanın yaptığı tuhaflıkları değil, o- mun üçü de âayrı ayrı güzellikleri tem - sil eden ve hele biri kendisine hepsin- den cana yakın gelen kantocuların ü- çünü de unutturmuştu. El ilânında; Hiasi piyes diye ilân e- “dilen Dalilâ Hasanın arayıp ta bulama- dığı bir şeydi. Bu. âdeta Beyazıttan weffiye), (Ziynetlik), (Bir fakir deli- gitmediği günler evin tenha bir oda- İsmail, | &ına çekiliyor. Kâh hazin hazin: «A benim cici güvercinim, senin de dıra ballandıra anlatmakla bitiremi -| V8f T gaa» kantosumu rarrıldanı- İyor; fakat Hasan hiç oralı olmuyor -| Yor: kâh Manakyatfın piyeslerindeki acıklı sahnelerin yanık rüyalarile sa - yıklıyor; kâh sevgilisine çokr benziyen on beş, on altı yaşlırındaki Romanya- h canbaz kızının kendisine kırk - para mukabilinde hediye etmiş olduğu kart- postal resmine bakarak - içini çekip kendinden geçiyor; bazan da bunların hepsini bir tarafa bırakıp Maliye kar- şısındaki İhtiyar kitapçıdan almış ol - duğu küçük Hissi romanlara dalarak tıpkı bir aynada seyreder gibi, kendi, kendini seven yüreceğini onların say - falarında görüyordu. «A benim cici güvertinim, senin de var Tm gamın?» Hasan, mahut kantomun bu miısramı ©n, on beş gün içinde bir defterin muh- telif sayfalarına sülüsle, rık'a ile, ta - Kkle, kurşçun kalemle, mürekkeple, ve- sim böyalarile belki yüz kere yarmış ve her yazdığı bu yazımım etrafımı gene kanlının hikâyesi), (Nebahat) gibi kü-|türlü renikte güvercin, çiçek, vıldız re- içük hissi romanlardan biriydi. Hasan | gimleri ve bir takrm acayip çizgilerle o küçücük hissi romanlardan aldığı | süslemişti. O Şimdi kantonun bu mıs- tadı Dalilâdan çok dahu farlasile almış- / anı uzatmak, ona cevap olarak a'tına B yeni yeni satırlar eklemek istiyordu. 'Onun için çamurlu yollardan evle-| — Nihayet bir gün onu da vaptı: tine gelirken o kararım — verdi; «A benim nazlı güv ——im, senin de var mı gamin?» kruvazörlerin yerini tutuyordu. 165 ayak uzunluk ve 22 ayak gerteliğinde 10 - 18 ayak yüksekliğinde 49 kürekli ve üç kilo-| — 15) 5-10 kürekli, daha çok yelkenle dan on beş kiloya kadar taştan gülle atan | giden hafif teknelerdir.. Zamanımızda 10 - 15 tapu olurdu. İçinde 100 asker, | Marmarada işliyen motörlü, motörsüz ka- 196 kürekçi, 35 gemici olmak üzere 330 | yıkların hemen hemen aynıdır. kiyi bulunurdu. (6) Hammer, Lefkoşedeki askerin mik- (H) Yirmi çilt kürekli kadirgadan daha | tarını B250 kişi elarak göstetir. Doğru ol- vlak iki direkli ve bızlı giden gemilerdir. |ması icap eder, ve hızlı gemilerdir. Keşifler için kullanı - lırdı ti. Her gün yıkandı. İyi gıda aldı. Ve tehlikenin önüne bu suretle geçmiş ol- du. ( Arkası var )