' , & f h 1 ö “GÖNÜL İŞLERİ li N Hi bi ha. 2A yi Gi Di — arkadavlarımdan birini SN K, , Eski eserlerden çıkarılan ğgarip hakikatler Kadının aile reisi Kadm erkeğe ilâmaşk eder, erkek nikâh mukavelesile kadına tam bir itaat göstermeyi taahhüt etmiş olurdu Londra müzesinde buhman — eski Masırlılara ait el yazısı on yedi aşk mektubunu tetkik &den bir İngiliz içti- maiyatçısı bu mektupların on beşinde şimdiye kadar malüm olan muaşaka e- debiyatının hilâfına olarak kadının er- keğe ilâniaşk ettiğini görmüştür. Filhakika — eskiden — dünyanın muhtelif yerlerinde kadının erkeğe te- İevvuk ettiği devirler oölmuştur. Kadın alacağı erkeği kendisi seçiyor. Erkek te kadına tâbi bulunuyordu. Eski Mısırlılardan ele geçen el ya- zası bazı nikâh mukavelelerinde bariz bir şekilde görülmektedir. Bu muka- velenamelerde şimdiki evlenme âdetle- ri hilâbına çok mühim şeylere tesadüf edilmektedir. Erkek kadına tabi olaca- ğinı resmen taahhüt etmekte, — kadın tarafından da «artık senin kocalığın- dan usanırsam ve yahut başka birini tercih edersem, sana cihazının yarısını vwereceğim. Hattâ benim ile beraber ya- şadığın zaman bana hediye ettiğin şey- lerin de yarısını iade edeceğimn den- mektedir. Bir Alman âlimi bu hali şöyle izah etmektedir: «İlk cefmaat hayatında bir çocuğun babası meçhul bulunduğu için ailenin riyaseti kadına aid oluyordu.» Belki bu da bir nazariyedir.. Fakat bBu Alman âliminden sonra yapılan tetkikler bu nazariyeyi çürütmüştür. İnsanlar dünya üzerinde yaşamağa başladıktan beri kadın daima erkeğe tabi olmuş, fakat —belki de iktisadi sebepler dolayısıyla— ara sıra kadının erkekten daha fazla haklara malik bu- Töndüğü'devirlere d töseilit' edülmlş- tir. Kablettarih, insanlar münferid ha- yat geçirmekteydi. Sabit ikametgâh sa- hâbi değillerdi. Av ve yiyecek buldukla- rı yerlerde — dölaşıyorlardı. - Sonraları — münbir yerler bularak bu yerlerin ci- varlarına toplandılar. — İkametgâhlar yaptılar ve yavaş yavaş sabit — hayatı gezginci hayata tercih ettiler. Beşerin sabit ikametgâhı tercih et- Aradığımız 1 ipi Nasıl Tayin Ederiz «Ailece tanıştığımız iki kız var, İkisi — de benimle alâkadar görünüyor. — Ak- lem bunlardan biriyle evlenmemi — isti- yor. Fakat bu kızların ikisi de aradığım - tip değil. Ben kumral kızdan — haşlanı- — mm, halbuki bunlardan biri esmer, di- nasıl halledeyim ? İzmirde: Teker İnsanın aradığı tiple — evlenmesi eb- bette daha muvalıktır. Fakal bu kız- Tarda evlenmek için lâzım olan şartların hepsi var da, iş renklerine kalmışsa, mesele ehemmiyetini kaybetmiş demek- Çünkü aradığımız — tipi tayin eden ievi—nıî.lı'—' * #Arkadaşlarımdan bir — genc beni gok seviyor, hattâ evlenmemizi — teklif ediyor. Fakat bu genç bir müddet evvel seviyotdu. Bu sarkadanım teklifsizce evime girer çıkar. ' gencle evlenmek — beni arkadaşıma gok müşköl vaziyete sokacak. Fas Bugün eski zamanlara uymıyan şartlarla evlenen bir çilt mesine belki de kadın sebep olmuslur. İnsanlar tavattun ettikten — sonra da toprağı ilk işleyen, ilk defa topraktan yiyecek çıkaran kadın olmuştur. Kadın, yavaş yavaş ev hayatını te- sis etmeğe başlamış, ve evde kalarak. lâzım olanları hazırlamakta bulunmuş- tu. Erkek ise av için uzaklara gider, haftalar ve aylarca av peşinde dolaşır- di. Erkeğin avdan dönmesine intiza ren kadın tarlasını işler, çocuklarınaı bakardı. Binaenaleyh cemiyetin ilk| devresinde aile içinde en şayanı ehem- miyet şahsiyet kadındı. Kadına aile| içinde riyaseti veren iktisadi sebep te | bundan ibarettir. | iktisadi sebepler dolayısıyla ehemmiyetini arttırmıştır. kadma tabi olmuşlar, analarının ismi- ni tastmışlar ve onun kabilesinden sa- yılmışlardır. Öldükleri zaman varisleri analariydi. Erkeğin rolü ikinci derecede idi, Kadın aile reisi idi ve ailenin bütün iş- kadının ! | İ she| yegâne , | | bilirreniz evlenmenizde mahzur — göre- miyorum. # sEylenmeden; evvel kocama saçlarır mın bükle olduğunu söylemistim. O saç- Kâzımı çok severdi, ve hele bükle olyan- na Bayılırdi. Halbuki saçlarım — öndüle idi, kocama yalan söylemiştin. — Siridi iki aylık evliyim. Yalanımın - meydana çıkması günü yaklaştıkça içim — ürperi- yor. Kocamın yüzüne bakmağa cesaret edemiyorum. * Ona bu yalanımı nasl söyleyeyim ? Cevher Nisanlılk ve sevgi devirlerinde her genc kız bu kadarcık — yalan söyler, ve evlendikten sonra bu yalancıklar affe- dilir. Bunu ifsa bir zekâ — meselesidir. Bir gün fırsatını düşürüp işi lâtifeye ge- tirir, ve bakikatı söyleyiverirsiniz. ... y TEYZE 'SON FPOSTA Dünyanın en büyük y Bir Alman şehri diîn;aı:m en inanılmayacak hikâyelerini üydurmakla meşhur bir Baronun hatırasını kutlulamaya hazırlanıyor Baron Munçauzen Alman şehirlerinden Bodenverder dün yanın en büyük yalancısıs diye şöhret ka- zanan Baron (Munçauzen) in — hatırasını kutlulamıya hazırlanmaktadır. Şehir meclisi, bu adamın doğduğu ve içinde yalan söyliyerek 77 yıl yaşadıktan son öldüğü evi satın alrtıştır: Bu köşkün adı da «Yalascı köşküs « Köşk, bele « diye binası olarak kullanılacak ve iki oda- müze yapılmak üzete aynlacaktır. Baron Munçauzen 1720 de doğmuş ve bir çok genç Almanlar gibi Rus ordusun- K Çocüklar | l «Meğer aslâh üzerime atılırken tmsahın ağzıma düşmüştü. da zabitlik etmiştir. Şen. weveze, sahbeti tatlı bir adam olarak tanınmıştır. — Evini dostlarına dnima açık tutmuştur. Burada toplanan arkadaşlarına başından geçenleri anlatmış, fakat bumlarır türkü türlü müba - Kâğalarla süslemiş, mühalâğalar kâfi gel - meyince yalan uydurmuş, en inanılmiya - cak yalanları gülümsemeden ortaya atmış lerini, servetini dilediği gihi idare eder- di. Çocukları evlendirmek te kadının elindeydi. Çok defalar erkek — çocuğu | kendisinden yaşlı kadınlarla evlendiri- yorlardı. Bu da genç ve tecrübesiz bir erkeğin hayatını tanzim etmek - için daha yaşlı bir kadıma muhtaç olduğu kaatinden ileri geliyordu. Maleziya adalarındaki-bazı kabile- ler arasında kadının - tefevvuku pek yüksek bir dereceye — gelmişti. Frkek evlendikten sonra da anasının evinde kalır. Yalnız vakit vakit karısını ziya- ret ederdi. Çocuklar mutlak olarak ka- dinin sayıldığı için analarının yanında yaşarlar ve ona yardım ederlerdi. Malezya adalarının bazı kabilelerin- de de ailenin reisi ananın — kardeşi ©- hardu. A Mikronisya adalarında muaşaka hakkı tamamiyle kadına ait bulunu - yordu. Hiç bir erkeğin âlenen kadına bir söz söylemeğe hakkı yoktu. Bumun aksine hareket eden bir cinayet — yap- mış gibi teeziye edilirdi. Bütün Lunlar gösteriyor ki feminizm zamanımızdan Tâğah bir şekilde yaşamıştır. liııı alancısı « Topun ağzından fırlayan gülleyi yakalamış ve onunla düşman tarafına gitmişlim » İ|ve bunları hakikat diye kabul ettirmeğe vis raşmıştır. | Bundan bir müddet evvel baronun ma- sallarından hangisinin en iyisi olduğuna dair bir müsabaka yapılmış, gu masal mü- sabakayı kazanmıştır: Baron bir defa bir nslanla karşılaşmış ve aslandan kaçmağa başlamış. Gerisini kendisi söylece anlatırmış: *Kaçmak istedim. Fakat ne mümkün, Arkamda bir tinsah durmuş ve ağzını aç- . Sağımda bir ırmak, solumda derin bir. uçprum vardı.. Uçurumun dibi zebirli Bayvanlarla dolu idi. Kurtuluş yok! dedim. Aslan beni yakalıyacağına emin olmuştu. Arka ayaklarının üzerine çömelmiş, üze - rime sıçramağa hazırlanmıştı. , Korkudan yere yattım. Vaziyetim mülhişti. Biz lâh- za sonra asşlanan dişlerini ve pençelerini srtımda hisedeceğimi — sanıyordum — Bir kaç saniye geçtikten sonra korkuhç bir; gürültü işittim. Kulak kabazttıktan ve se- sin nereden geldiğini tayin ettikten sonra başımı kaldırdım. Meğer aalan üzerime sıç-, radığı zaman fazla ileri atılmış ve timsa- hın ağzına düşmüş, aslanın kafasş timsa « hın boğazını tıkamıştı. bir hamlede aslanın kellesini gövdesinden ayırdım. Sonra tüfeğimin dipçiğile aslanın kafasını dürterek timsahın boğazını büs - bütün tıkadım ve timsah ta boğuldu. » Onun dinleyicileri tarafından zevkle din- lenen bir hikâyesi de şudur.. Bir gün Baron denizde yıkanıyormuş. Kozkoca bir bahk kendisini yutuvermiz Fakat balıkçıların biri balığa — bir zıpkın vurmuş ve yakalamış. Masalını gene kendisi şöyle tamamlar - mış: «Balıkçılar, bahğın içinden insan sesi gç) ı“_'__ - 'JV* _( * İçok evvel başlarımış, hattâ çok müba- |/ *Hele balığın ağzından - benim çırık çıplak çıklığımı görünce şaşırmışlardıe «Derhal davrandım, kılcımı çektim ve | geldiğini işiterek hayret etmişler, hele bas hığın içinde çırılçıplak bir adamın çıktı « Öint görünce gşaşıvıp kalmışlardı.» Baron askerlik hatıraları ârasında. şöna |ehemmiyet verirmiş: Bir ardlık düşmün karatgâhına — girip malümat almak lâzım gelmiş. Baron atına binip düşman tarafına geçecek olursa ya- kalanacak ve casttıs diyo idam edileceğini anlamış. Bunun Üzerine düşman tarafına bir top atılacağı sırayı kollamış, topun ağ- zandan fızlıyan gülleyi yakalamış ve onun- la birlikte düşman tarafına gitmiş. Yolda, gene düşman eline düşmek. ihtimali aklın- «Derhal saçlarıma yapıştım ve yukarı doğru çekerek kendimi de, atımı da havaya kaldırdım» dan geçmiş, ve düşman tarafından atılan bir mermiyi görerek heman onun mrüna ats lamış ve geri dönmüş! Bir başka hikâye: Bir gün baron atının sırtında giderkemi bir su üzerinden atlamak lüzumunu hisset- miş. bi #Suyu geçmek için alımı mahmuzla « mıştım, diyor. At sıçradıktan sonra suyu geçemiyeceğimi anlıyarak hayvanı bir da- ha mahmuzladım ve geri çevirdim. Bu see fer kendimi başka bir suyun önünde bul « dum. Derhal saçlarıma yapışlım ve sa « çımın elime geçen tutamlarını yukarıya doğe ra çekerek kendimi de, atımı da bavaya kaldırdım. Bu şekilde kurtulduk.» İkiye bölünen at hikâyesi de şayanı dik- kattir: Bir gün at üstünde dolu dizgin giderken bir mâüni atlamak lâzım gelmiş. Hayvan iki parça olup bir parçası geride kalmış, Ba- ron gide gide bir su önünde durmusş, atı su içmiş, içmiş, içmiş fakat bir türlü kanamadı- B için baron dikkat etmeğe mecbur olmuş ve hayvanın ağzından giren suların arkasın: dan boşaldığını görerek atın iki parça ol« duğunu anlamış. Baron uçmak meselesini de hallet « mişmiş. Bir gün bir sicimi bir kaç ördeğin için- den geçirmiş, bunları böylece — dizdikten sonrâ sicimin uçlarını tetarak uçmuüş ve istediği yere gitmiş. Baronu dinliyenlerden biri bütün hikâ- yelerini zapt ve iş, bu meretle bü - tün bu kuyruklu yalanlar bugüne kadar yas samıştır. ) y