“ Tarihi tetrika ,, No, — Venedikte Müthiş Bir Patlayış Olmuş, |— Bütün Şehir Baştanbaşa Sarsılmıştı — Bu sırada dini işlerde ihmal gös- — terenlere karşı kullandığı çok şid - — getli muamele yüzünden pek çabuk ortalığa dehşet saçtı. Kilise tarafın- — dan sevildi. Papalık kalemine girdi. | Rütbe kazandı ve Kardinal Ales - —sanrino ünvanını aldı. 1566 yılı ikinci kânunun yedisi le beşinci Pi adile papalık tacını giy- di. O asırlarda Avrupanın üstüne | kocaman ve demirden bir pençe gi- — bi çökmüş olan kilise, kendisinin a -| — gadığı başı bulmuştu. Hele Roma — halkı ,yeni papanın sertlik ve inat - gçıldığından ürkmüş, titriyordu. 3 Papanın göğsünde sanki (1) Pi — yer Lermitin kalbi çarpıyordu. Bu — mevkie yükselir yükselmez hıristi - — yanlık dünyasını birleştirmek, Av- Fupayı titretmekte olan Türkleri ez- — mek, Kudüsü ve bütün Sarkı onlar- “dan kurtarmak için karar vermişti. Fakat herkes onun gibi düşünmü- — yordu. Tam üç yıl uğraştığı, bütün /" prens ve hükümdarlara elçiler yol - “Madığı halde bir şey elde edememiş- ti. Kimse Türklere karşı harbetme- — ğe, hattâ bu koca imparatorluk or- du ve donanmasının düşmanlığım nmağa cesaret edemiyordu. —— O zamana kadar Papanın teklif - erini baştan savan Venedik şimdi “ona baş vurmuştu. Papa, büyük bir galışmıya başlamıştı: — Türklerin maksatları yalnız Kıbrısı almak, Venediği ezmek de- ğildir. Hıristiyanlığı böyle birbirin- n ayrılmış bir halde bulduğu için Ayrı ayrı yenmek, insanlık haklarını âğnedikten sonra hıristiyanlık di - '“mini de ortadan kaldırmaktır. Birle- şiniz, bugün Venediğe saldıran Türk — ler yarın sizi, ötekileri ve hepinizi i yere serecektir. Diyordu. — Papa o sırada altmış yedi yaşın - da bulunuyordu. Zayıf, kuru bir a- damdı. Üflesen düşecek gibiydi. | lak bir kafası, geniş bir alnı, kar- tal gagasını andıran bir burnu var- P d Açık mavi renkteki parlak göz- lerinde imanının sertliği okunuyor- du. Beyaz bir sakal göğsünü kaplı - yordu. Yürüyen bir ölüden farksız- dı. Pek fakir bir surette giyinmişti. /" Kendisinden önceki papa dördüncü Pinin elbisesile kuşağını kullanıyor- L d — Zayıflığının sebebi, ihtiyarlık de- gildi. Müthiş bir hastalık onu kemi- iyordu. Mesanesinde her biri fın- tiçi büyüklüğünde üç tane taş ol- duğu söyleniyordu. Bu yüzden sık “sık korkunç ağrılarla kivranıyor, bu- rağmen hiç bir an daha çok ya - "Vnık arzusu sarsılmıyordu. Böyle sık sık ağrı çekmesine rağmen tam hhatte ve kuvveti yerinde bir a - — dhm gibi yürüyor, söylüyor ve ça - ıyordu. Kilise perhiz emri verdi- ği zaman o da perhiz yapıyordu ve İ hal günlerce devam ediyordu. — Bir günde sofrasına harcanan pa- ra bir ekünün dörtte birisi, yani gü- ; para ile yedi kuruş kadardı. Ye- şeyler şunlardı: Ebegümeci hin- , adaçayı, senjan otu... 569 yılı eylülün on üçünde gece sına doğru Venedikte büyük bir atlayış olmuştu. Bütün şehir titre- Mmiş ve sarsıntıdan dört kilise ile yüz "dır ev yerlere serilmişt. Kuleler- & duvarların parçaları birer 4 lleıi gibi havaya fırlamıştı. d top & Eklmlip — selerlerini “ teğvik eden büf.papaz. - ASDEN (d N?-— YAZAN: KADIRCAN Kaflı Venedik tersanesinin barut mah- zeni patlamıştı. Tersane, Venedik devletinin kal- bi demekti. Onu yaşatmak için yıl- da beş yüz bin doka altını harca - nıyordu. Dört tarafı, müstahkem bir |kale gibi yüksek duvarlarla çevril - |miş bulunuyordu. Geniş meydanla- İrı, rıhtımları, depoları, atelyeleri, döküm yerleri ve halat fabrikaları vardı. Hepsi de ateş içinde idi. | Bu kaza Venedik için şüphesiz ki bir felâketti. Fakat gene ucuz kur - tulmuşlardı. Çünkü bu yangında ya- nan gemiler yalnız dört galiden iba- |retti. Tersanenin başka kısmında olan seksen beş galiye bir şey ol - mamıştı. (1) O zamandanberi Türk devleti Kıbrıs üzerine gidecek olan ordu ve donanmayı hazırlamağa başlamıştı. Venediklilerin İstanbul elçisi Mar- kantanyo Barbaro casusları vasıta- sile bunları öğreniyor, Venediğe raporlar göndererek haber veriyor- du. Bir avuç asılzadenin idare etti- ği Venedik cumhuriyeti de karşıhık- h tedbirler alıyordu. Az bir zaman- da 130 gali 11 Galias (2) ve on dört |kalyondan (3) ibaret bir filoyu de- nize çıkarmışlardı. Donanma ku- mandanlığına eski ve tecrübeli kap- tanlardan Jeratimoje tayin edilmiş, Antonyo Fanale ve Jako Poseli gibi tanınmış amirallar da onun maiyeti- ne verilmişti. Bu donanmadaki piya- de askerine de Sforça Pallaviçino kumanda ediyordu. Diğer taraftan her yere elçiler gönderiyorlar, kendilerine kuvvetli ve bir çok müttefikler arıyorlardı. Papa, Venediğe yardım etmeyi vadetmekte birinci gelmişti. On iki büyük gali donatmak için söz ver- di, Ayrıca Venedik cumhuriyeti top- raklarındaki kilise emlâki varidatı- nın da onda birini bu devlete bı - raktı. Venedik ve Papa elçileri Av- rupa hükümdarlarının saraylarına koştular. Avusturya kralı Maksim - liyan ile Polonya kralı Sikizmond O- güst Türklere karşı harbe cesaret e-| demiyorlardı. Esaslı hiç bir vaitte bulunamadılar. Fransa kraliçesi ve kral naibi Katrini dö Mediçi ise el | çileri başından savdı. İspanya kralı | ikinci Filip, din düşmanlarına karşı |harp açılırsa yüz gali ile iştirak e -| deceğine söz vermiş ve buna karşı-| lık Papa da İspanyadaki kilise emlâkinin varidatını ona bırakmış- İtı. Fakat o sırada Endülüste Muham medülmansur adında bir reis Engi- |zisyon işkencelerinden kurtulmak isteyen Arapların başlarına geç- miş, İspanyol ordularını ilk zaman- larda darmadağın etmişti. Bu yüz- den iknci Filip ancak elli gemi ve- rebileceğini bildirdi. Portekiz KralıSebastiyen de an- cak ertesi yıl için otuz galil ile bir kaç kalyon ve asker vereceğini söy- ledi. ( Arkası var ) (1) Hıristiyan tarihçilerden bir çoğu bu vak'anın bir suikast olduğunu ve Selimin gözdesi yahudinin gönderdiği casuslar ta- vafından yapıldığını yazarlar, Bu işi en iyi ve doğru yazması lüzim gelen bizim ta - tihlerimizde böyle bir kayde tesadüf et - medik. Barut mahzeni her zaman en kü- çük bir dikkatsizlikten ateş alır. (2) Galiden daha küçük ayni tipte bir hazp gemisi. (3) Daha ziyade şaker taşımakta ticaretle kullanılan büyük yük gemileri ve SON POSTA Ekonomi bakanı Afyon inhisarında tetkikat yaptı Ekonomi Bakanı Celâl Bayar dün şehrimize gelmiş, bir müddet istira - hat ettikten sonra Ekonomi Bakan - hğıma bağlı müesseseleri gezmeğe baş- lamıştır. Bu arada Afyon inhisarına gitmiş, geç vakte kadar orada kalarak Afyon inhisarı işlerini tetkik etmiş - tir. Bir rüşvet suçlusunun muhakemesi Rüşvet almaktan suçlu gümrük muhafaza memuru Rahminin duruş - ması dün yapılmış, muhakeme göste- rilen müdafaa şahitlerinin için başka güne bırakılmıştır. celbi Elektrik komisyonu Yeni üç aylık elektrik tarifesini tes. bit edecek olan komisyon dün toplan- mış, elektrik fiyatlarını tetkik etmiş- tir. Komisyonun kararı bugün anla - pılacaktır. Fiyatların bir miktar — indi- rileceği umulmaktadır. Bir genç zehirlendi Sirkecide Aydos otelinde oturan İzmirli 22 yaşlarındaki Sabahattin dün otelindeki odasında tesemmüm göstermiş, hemen Cerrahpaşa hasta - nesine kaldırılarak tedavi altına alın - mıştır. Sabahattinin ne suretle zehirlendi - in henüz anlaşılamamıştır. Hastanede Sabahattinin midesi yıkanarak kendi - si muhakkak bir ölümden kurtarılmış- tır, Ârazı Patates çuvallarını çalıp kaçarken Sabıkalılardan İskender isminde bir adam Küçükpazarda Yağ iskelesin - de tüccar Yuvakimin dükkânı önün - CRZ İti eedilanin: pahnbuğ govellarıdı çaz hp kaçarken yakalanmıştır. Bu sırada Bican namında birisi İskendere sahip çikarak memurları Hövmek iştemiş, o da yakalanmıştır. Her ikisi hakkında tahkikata başlanmıştır. Bir Doktorun Günlük Notlarından Sıcak Su Paânsımanının Ağrılara Faydası Bir gece vaktil Ansızın midesinde şiddetli ağrı çe- ken bir hastaya çağrıldım. Midesini göstererek: — Ölüyorum doktor beni —kurta- rınız, diye ağrının şiddetini ve korku- sunu anlattı. Yirmi beş yaşında sağlam bir bün- eye sahip olan bu kadında | — Bu bastalığı hazırlayacak ee kiden kalma bir tahatsızlık eseri yoktu. 2 — Hazim işleri yolunda gittiğini söylüyordu. Gaz mevcut değildi. 3 — Apandisit şüphesi de yoktu. 4 — Böbreklerinden şimdiye ka- dar yine hiç bir şikâyeti olmamıştı. Hastalık gününün sabahı banyosunu #lmış ve- öğle vakti'de, istirahat ötme- den bir kaç ziyaret için sokağa' çıkmış. Akğam yemeğini gayet hafif yemiş gün- düz bir kaç kahve fazla işmiğ. Hepsi bu kadar... Bu sancılar banyo ve hamamdan donra bir hava farkinin veyâ-cereyanı- nin tesiriyle başladığına şüphe yoktu: Derhal sıcak -su içine bir havlu par- çasını ıslattırdım. Sık sık iki defa da bir bu havluyu değiştirdirttim. Bir aspirin iki kadeh te konyak içti. Tlık zabunlu su ile bir lavman yapıldı. -Pansamana başladıktan yarım saat sonra — ağrılar dürdü. Hastam iyileşti. Aziz karilerim sıcak sulu havlu veya çarşaf pansumanları sancı tedavisinde ilk tedavi vasıtasıdır. ——— (*) Bu notları kesip saklayınız, ya- but bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir. Son Postanın Tefrikası: 8 Ogün, bunların reisliğini yapan en bü yükleri, cuma olduğu için mahallenin çekirdekten yetişme olan bu küçük tu- lumbacı namzetlerini önüne katmış; onlara yollarda türlü şaklabanlıklar yaptırarak, türlü naralar savurtarak sandık omuzda Filya tarlasına kadar çıkarmıştı. Küçük tulumbacılar Filya tarlası- nin en kalabalık yerinde - sandıklarınıı yere indirip dinlenmek için yeklöre se- rildikleri zaman bunların sürü seyirci almıştı. Reisleri olan bü- yükçe oğlan şimdi bu kalabalığın kar- şısinda etrafa caka için onları valt ad- lariyle değil de sonradan uydurduğu lâkaplariyle birlikte çağrıyordu: — Ulan kılkuyruk Şaban, kalk şu- Taddan; banü bir atöş bul dacigaramı yak kayım: — Ulaü, Şalgağn Ahmüt; ölmidi ya- iyaş İüplet, boğulacalıın! — Ulan, Cimdallı Saim, haydi ba- etralını bir Yazan: Osman Cemal tam biçilmiş bir kaftan olmuştu. O za- ten böyle yerlere çocukluğundan beri pek bayılırdı. Vakıâ Hasan, bu yeni taşındıkları mahallede de yine ara sıra oranın çÇocuklariyle türlü haşarılıklar yapıyor, tulumba talimlerine gidiyor, yoldan geçen biraz acayip — insanları, biraz acayip satıcılar — taşa tutuyor; yuümurtacının dinlenmek için mola ta- #ına koyduğu küfesini devirmek için arkadaşlarına yardım ediyordu. Gelge- lelim arkadaşlarından ayrı kaldığı za- manlarda o büsbütün başka bir Hasan oluyor: mahallenin etrafını saran ta- biat güzellikleri karşısında kendini ya- vaş yavaş önsüz ve sonsuz güzelliğin sırrıliğine veriyordu. — İşte ilkbaharın bol yeşillikli, bol çiçekli bir gününde, çocukluğunun en sevimli arkadaşı, yü- reciğinin en candan kardeşi olan o, u- zunca boylu, esmerce kızdan silleyi ye- dikten sonra Hasan, o yılın bütün ya- zını ve güzünü — bu güzel manzaralı kayım, burnunla bir zurna çal da To- puz Ömer bir çiftetelli oynasın ! — Ulan Zümbülbebek Mehmet, a- yağına yolda diken batmıştı, al şu ça- kıyı da dikeni çıkar. Malü a, dönüşte çarşıdan geçerken baş takımı siz kova- caksınız! Ve: — Ulan Kuşkonmaz Hasan, otur- duğun yerde yeniden bir beyitli nara düz de giderken yollarda onu atalım! İşte tam bu sırada gözü; etraflarını sarmış olanların arasından uzunca boy- lu, esmerce bir kızın gözlerine - ilişen Hasan o anda kıpkırmızı kesildi; kı- zın da kendisine karşı yüzünü ekşitip dudaklarını bükerek oradan uzaklaş- ması üzerine o kıpkırmızı yüz limon |gibi sarararak Hasana o canım mis ko- kulu, apaçık, apaydınlık, yemyeşil ve koskaca Filya tarlası simsiyah, dara- İcık, havasız berbad bir zindan kesildi. * Tiğ | Hasanlar o mahalleden - çıkıp yine |o semtte başka bir mahalleye taşınalı İbepş, altı ay olmuştu. Hasan, bu yeni hnçmdıkhn mahalleye biraz güç te lolsa çabuk ısınmıştı. Buranın çocuk ları da aşağı yukarı öteki mahallenin çocuklarından farksızdı. Ama Hasanı İburuy;ı çabuk ısındıran — şey buranın |çocuklarından ziyade mahallenin açık, havadar, güzel manzarası idi. Eski ma- halle çok kasvetli, loş bir mahalle idi. Burası ise oldukça rostaf bir yerdi. Bi - raz köye, biraz kıra, biraz sayfiyeye, İbiraz mer'aya benzeyen bu güzel man- İzaralı, yemyeşil açık yer, Hasan için KAY mahallede geçirdi ve yine bir gün güz mürümindü'e kızi geçen yel GÖÜRÜĞÜ incirlikte bir kere daha gördü. O kızı gördü amma, kız onu görmemezlik- ten geldi. Hasan, biraz uzaktan yan yan o- nun yüzüne bakarken o birden sert bir suratla başını öteye çevirdi. Fakat, doğrusunu isterseniz-kızın bu hareketi Filya tarlasında — olduğu gibi Hasanı pek o kadar derinden vurmadı. Doğru- su o, kızın bu hareketini gayet tabii buldu. Oldukça eyi bir aileden, nazik, kibar tavırlı bir kız, elbette - baldırı çıplak ve yalınayak, başı kabak, omu- zunda gaz sandığı, yüzlerce insanın karşısında nara atarak koşan bir çocu- ğa elbette artık yüz veremezdi, yüz de- ğil, hattâ uzaktan selâm bile verme- mekte, ondan kaçmakta elbette haklı- idi. Onun için Hasan kızın bu san ha- reketine aldırmadı; geçti. Öyle amma, Hasan kızın hatırasını artık büsbütün baştan atmış değildi, Zaten onu, büs- bütün baştan atmak onun elinde miy- di? O, şimdi bu çok derin ve kökü tâ çocukluğunun pek temiz, ismet ve sa- mimiliğine dayanan bu hatırayı yine eskisi gibi benliğinin en derin bir kö- “İşesinde mışıl mışıl uykuya yatırmıştı. ( Arkası var ) Paçavracıyı öldürenler Paçavracı hoca Selimi öldürmekten suçlu Serkisle Abdullah dün 7 nci müstantiklikte sorguya çekilmişlerdir. Vaktin geç olmasından dolayı sorgu- ları yarıda kaldığından bugün de istic- vap edileceklerdir. NAK Gazetesinin Gu sayısı Kaynak gazetesinin meraklı ve — faydalı İdare makinesinde 3,460,000 dildiği ve Ziraat Enstitüsü, 6 c sayısında yazılar — vardır. Bilhassa kilo kâğıdın nerelere sarfe- Ankara stadyomu, Eti me- deniyetinin büyük merkezleri, buğday davası, haftanın yedi günü ve yedi gecesi, haftalık tarih, kadın, sinema, talâklar neden oluyor, bir spor kısımları, beş ahbap çavuş, tuhaflık yazılarile bir çok faydalı kısımlar ka- rileri seve seve okumaya sevk edecek kudrettedirler. Fiatı her yerde 5 kuruştur EEREELE AAA NERER GA H I İstanbul Vakıflar Direktörlüğü ilânliarı | İstanbul Tapu ve Kadastro Başmemurluğundan: Topkapıda Beyazit ağa mahallesinde Kalaycı sokağında vaki Rufai dergâhı arsası müstağni anha olarak İstanbul Evkaf Başmüdürlüğün- den temdidi ve tapuya raptı talep olunmuş, işbu mahallin tapuda kaydı olmadığından senetsiz tasarruf muamelesi yapılacağından bu mahal hakkında şayet tasarruf iddiasında bulunan var ise vesaiki tasarrufi yesile tarihi ilândan itibaren on beş gün zarfında İstanbul Tapu — ve Kadastro Başmemurluğuna — müra caatları ilân olunur, (1739)