SON POSTA DİRiLEN O Kapağın çivilenmesine bir kaç saat ka - ha Meg tabutunda bir doğruldu, duyulur duyulmaz bir sesle su istedi. Ablalarının ikisi de odada çiçekleri hayran hayran dü- zeltip tozlarını silmekle meşguldü; bir an vücuütlarını dehşet bürüdü, sonra ölüye öl- keli öfkeli baktılar. Meg gene bir müna - sebetsizlik etmişti. Bertha kekeliyerek: — Su mu? dedi. Suyu da ne yapacak » mışaın ) Kendi sesini duyarak biraz küvvet bul- muştu; sanki insanların başına dert aç - mağa memur bir şeyi paylar gibi devam et- tit | y B KA &İ * W keb | — Yat bakayım... Sen artık öldün! O zamana kadar korkak bakan Ellen de bir nefes aldı: — Öyle yal Dört gündür öldün, yas el- biselerini bile ısmarladık! Beyaz setenden tenteneli yeni — elbisesi ile âdeta güzelleşen Meg onlara durgun, sa- bit bir bakışla baktı. Hani ölü gözlerinde, mermer heykellerin gözlerindekini andı - ran bir sertlik vardır, o hali henüz kay - bolmamıştı. Omzuna eğilmiş başı, pek yor- guna benziyordu. İspazmoza tutulmuş, iki- de bir omuzlarının titrediği görülüyordu. Birdenbire içini çekti ve bir şey söyleme - den tabutuna uzandı. Bertha'nın yüreği fe- rahladı. — BSinirlerinde biraz daha can kalmış, onun için doğruldu. Tuhaf şey! Tavuk da başı kesilince, biraz daha koşar, tıpkı onun gibi. Oturdu, yüzündeki halecan yatışmıştı. — Yüreğim hopladı, Ellen, dedi. Bize öyle bir oyun etmesi akla gelir de... O ka- dar para harcetti, sade şu tabuta beş altın verdik. Ellen'in de içi rahatlamıştı ama den başka ne vardı ki? dedi. — Sus, Bertha, sus. O işlerdenberi ne kadar zaman... — Amma hep onları düşündü. Hasta - Tanıp yatalak olmasaydı, çoktan evden ka- çar, ölünciye kadar kendini de, bizi de ve- zil ederdi. Ellen, kız kardeşini yatıştırmağa çalı « şarak: — Artık öldü, dedi, tehlike kalmadı. Amma ikisi de tabuta korka korka ba- kıyorlardı. Dudaklarımı büktüler. Bu so - Buk, somurtkan, buruşuk ikiz kız kardeşler, artk elliyi bulmuşlardı. Sert saçlarını to- puz yapar, küçük küçük iğneler, bağa fir- ketelerle tuttururlardı. Hiç kimseye mu - habbet göstermiyen kibirli suratları, tıpkı biribirine benzerdi. Kilisede, sokakta ça- hm satmağı pek severler, herkes kendile- rini zengin sansın, ona göre Tiayet etsin isterlerdi. Babaları, işini oldukça becermiş bir müteahhitti: Kazandığı parayı bodrum katında, tuğlaların arkasına — saklamıştı, çünkü banka denilen şeye itimadı yoktu; bu hususta kızları da onun fikrinde idi. Anaları çoktan öbür dünyaya gitmiş ©- lan bu ikizlerin hayatında babalarının ölü- münden, yani beş yıldaneri ehemmiyetli hiç bir hâdise olmamıştı. Şimdi de küçük kız kardeşleri ...Amma © hastalıklı kadı- nin ölümü geç bile kalmıştı. İkisi de Meg'e: #Çilemizle diye bakarlardı, amma bir yan- dan da onu sevdiklerine kanmak isterlerdi. yüzü geksen beş kişi gelecek! Gazetede de ilân ettirdik... (Gözünü tabuttan çevirdi). Val lahi kepaze oluruz! İkisi de düşünmeğe başladılar: Cenaze alayları şirketi memurunun gelip tabutu ka- pamasına daha bir kaç saat vardı. Ya Me- gün sinirlerinde biraz daha can kaldı da o zamana kadar bir kere daha doğrulur, on- ları korkutursa? Hem, kim bilir? Belki bun- dan beteri de olur: Meg büsbütün dirili - verir. Bertha: — Herif beşten evvel gelmez, dedi. İşi vwarı Samson Lewis'i gömüyor. Ellen, sesi titriye titriye: ' Kepoğı Va çivilmek olmaz mi> dE di. Bize de yazık, yüreğimiz oynuyor. Çat- Bertha başını sallıyarak: — Vaktinden önce kapatırsak — sonra #öz olur, dedi. Aceleleri varmış derler. Bi- Hyorsun yal Çay vakti iki üç.kiği gelecek, tabut kapanırken bizimle ağlıyacaklar. Ellen birdenbire hatırladı: — Sahi! Ben de jambon alacaktım. Bertha sabahki münakaşayı tazeliyerek CÇi altın eden takma dişlerini ablaları satınışlardı. Gene mıvıldanır gibi u istedi. Bertha aşağı kata, gelecek misalirlere yemek hbazırlamağa inmişti, Ellen odada yalnızdı; bu sefer fevkalâde bir hal oldu- ğunu anladı; sendeliye zendeliye — kapıya kadar gidip bağırdı Bertha acele acele koş- tu, daha yavısımı kesebildiği ekmek elin- de idi. Burnundan ölke akıyordu. — Gene ne oldu? Ne var? Ellen inler gibi cevap verdi: — Ne olacak, gene doğruldu, su mre - di. Sonra yeisle ilâve ettiz — Öldüğü möldüğü yok! Bertba kapının önünde, kaçmış bir ku- rak gibi soluyordu. — Bu da ne saçma şey! Doktor gömül- mesi için kâğıdı imzaladı yal Öldü, dedi. Amma işin şüphe götürür yeri yoktu: Meg doğrulmuş, dirilmiş, yalvarır gibi et- rafına bakıyordu. Bertha soluk soluğa: — Hakikaten ölmemişse masrafı dok - tora ödetiriz, dedi. Sonra tabuttakine dönüp tehdit eder gi- bi baktı, birdenbire babası — tutmuşcasına bağırmağa başladı: — Senin için yirmi, tam yirmi lira har« cadık! Kafaları iyice kızmıştı; Kayar gibi ta - buta doğru ilerlediler. Yessin verdiği ölke ile Ellende bağırmağa başladı: kesip atan biy tavırla: Ona bazan muhabbet gösterdikleri, hoşla- | ırlîhys Davies'ten Çeviren. N. Ataç ile Ellen, öfke ve ürperme ile bağrışıyorlar- dı. Gürültüyü duyan komşular, koşup gel- diler. İkizlerin hali perişandı: Kekeliyor - lar, ağızlarından sular akıyordu. Kadınların goğu onlara acıyıp bir deva bulmağa uğ- raşıyorlardı. Korka korka, çekine çekine tabutun başına gidenler de olmuştu amma, kimse Meg'i oradan çıkarmağa, istediğini vermeğe kalkışmadı. Sesi çıngırak gibi bet, emretmesini seven bir kadın, Mrs. Willi - amı, hemen kumandan kesildi ve her şey- den önce polise haber verilmesini söyledi. Polis komiseri Jones aşağıda gözüktü ve azarlar gibi bir sesle sordu: — Ne oluyor, Bertha Evans? diriliyormuş? Bertha titriye titriye cevap verdi: Yukarı katta oluyor. Ölü mü Fakat polis komiserini görünce ne müt- hiş bir hâdiseye kendi adının da karışmış olmasından guürür. düyüp küvvet bulmüş- tü Jones ağır ağır yukarı çiktı. Artık ha- Tecanı geçmiş olan Ellen, Meg'in iki defa doğrulup su istediğini anlatıp anlatıp bi - tiremiyordu. Su, ekmek istemekten yüreği — tükenen Mez. beyaz seten elbisesinin kıvrımları içi- e gene uzanmıştı amma yüzüne bakılmca | hayatın avdet ettiği besbelli idi. Polis komiseri, her polis memuru gibi, | ona itimatsızlıkla bakıyordu. Sanki kar - şısında bir suçlu vardı. Genç İyıllarında bir kere sarhoşluk yüzünden tev- — Sardalya veririz, yeter dedi. Kızar - maş ekmekle sardalya. Hem bugün, hem yarın jambon yediremeyiz. Ellen, Bertha kadar pinti değildi: — Ceinwen Roberts öldüğü gün sığır filetosu, domuz rostosu, dana sövüşü çı - kardılar. Yarın bir et yetmez, Bertha. Ba- zıları jambonu sevmezler. Bertha homurdandı: — Onlar da kutu balığı yer. Elbiseler için az para mı gitti? Yalnız kumaşa on iki lira on beş şiling verdik! Doğrusu kimse çıkıp ta parayı esirgediler, iyi bir cenaze yapmadılar diyemez! Ellen birdenbire sertleşerek: — Masrtaf ettikse kendimizi donatmak için ettikl! dedi. İki kız kardeş, arasıra kavga ederlerdi. Bertha düşünceli düşünceli: — Biz ölseydik, o işin en ucuzuna ba - kardı, dedi. Ellen, âlicenaplık gösterip bir kabahat #ffeden adamların edası ile: — Orası da öyle! dedi. Allah taksiratını affetsin, cenazeden hiç hoşlanmazdı. Bertha şaşılacak derecede bir kin gös- tererek: — Zaten onun gözünde erkekle viski - pişirdikleri olurdu. Meg, sırtüstü devrilip te vücudu kaskatı kesilince ablaları iç - lerinden: «Hadi hayırlısı!» dediler. Hemen kurum taslarmağa başladılar, süs. lenmek sevdasına düştüler. Evde bir ölü bulunması az şey mi? Cenaze alayı yapı » lacak, herkeslerin içine çıkılacak... Arasıra ağlamağa kalkan Ellen: allı Meg her daim fena değildi, iyle genç yaşta ölmemeli idi. Bertha da arasıra kederli gözüküyordu. — Evet, dedi, hayatını biraz düzeltip yoluna koymadan ölmemeli idi. Amma ar. tık iş işten geçti... — Geçti, geçti yal.. Böylece bir saat kadar kendilerini ke - derin zevklerine bıraktıktan sonra ellerine büyük bir fırsat düştüğünü hatırlıyarak ge- gibi gidecekler; her sokak başında pence- relerden kafalar uzanıp anlara bakacak... Fakat bu tatlı hülyaya bir kere daha so- ğuk su katıldı. Bir saat sonta Meg yeni den soğruldu, tüyler ürpertici bir bakışla açılmış, çıplak diş etleri gözüküyordu. On — Yat! Yat diyorum sana! Sen yann |kif edilmiş olan Meg, polisi görünce kor - niyor diye yoğurt alıp fırının külünde elma | L ÖL Dc L L etrafma göz gezdirdi; bembeyaz dudakları | uzattı. * Seksen beş kişi gelecek. Bertha elini kerdeşinin omzuna koya - rak onu yatıştırmağa çalıştı. Kendisi de yalvararak, okşar, yaltaklık eder bir sesle: — Sen gitmene bak, Megl diyordu; git- miyeceksin de ne olacak? Yan diri, yarı ölü yaşıyacaksın... Mesane, böbrekler bu halde iken insan nasıl yaşar? Ya biz sen - den önce ölürsek sana kim bakar? Hastane köşelerine düşertin. Hayat vellabi yaşa - Pis, Yannın ne olacağı belli değil. Sen 'mağa değmez, kardeşçiğim, bir şey. gimdi, arası çok geçmez, biz de arkandan geliriz. Öbür dünyadakiler, bu dünyada - kilerden iyidir. Ellen de, göz yaşları arasında kardeşi gibi yaltaklanmağa başladı: — Yalnız tabuta beş altın verdik. Bak | e coştular. Alay arusında arabalara binip | ». Çüzel, Cilâh meşeden; panl panl ya vi mezarlığa kadar, tam iki fersah yolu bey | ,, Şimdi öl, haydi, 4 kırma. Fakat Meg oralı değildi; gözleri, Bert- ha'nın elindeki ekmeğe takılmış kalmıştı. Bakışlarında deminki donukluk kaybol - muş, bir iştiha parıltısı belirmişti. — Ekmek, ekmek... Artık hiç bir ümitleri kalmıyan Bertha berbat | diye titrek ellerini | kudan inledi. Komiser on dakika kadar dertin derin düşündü ve hükmünü verdi: — Bir hekim getirtmeli. Benim için ya- pilacak bir şey yok. Suratı sek, çıkıp gitti Biraz zaman daha geçti. Bir hayli ara-! dıktan sonra hekimi bulabildiler. Artık va- kit oldukça ilerlemişti amma Meg hâlü ta- buttan çıkarılmamıştı. Haber her tarafa ya- yılmış olduğundan eve çeşit çeşit insan dol- muştu. Bertha ile Ellen, sorulan cevap yetiştiremiyorlarda. Herkes acıyordu. suallere onlara Kara elbiselerle tabut şimdi ne işe yarıyacak) Yarın mezarlığa kadar a- yaba safası da yok. Komşulardan biri: Bari, dedi, bir halta kadar deniz ke- narinda bir yere gitseniz..: Her zamanki gibi viski ile yarı sersem bir balde olan doktar Miskin, Meg'e öyle bir baktı ki odadakiler hep dövecek san- |dılar. Önce kadının dirilmiş olduğuna inan- mak istemedi; sert sert hareketlerle göz verilmemesini söyledi; bunu, bakkedil « miş bir ceza bildirir gibi söylüyordu. Berta ha ters ters baktı. — Siz onun öldüğünü söylediniz. gömüle mesi için de kâğıdı imzaladınız. Fıriğimiz yas masraflarını da, meşe tabulun parasınf da ödersiniz. Yarınki ziyafet için de sesim? çıkarmıyorum, Doktor tükürüp çıktı. Bertha - ile Ellen öfkelerinden ağlamağa başladılar; onlara acıyan bir kaç komşu kadının gözlerindenm de yaşlar boşandı. Bu sırada acele acele; kanter içinde çıkagelen cenaze ulayları şir keti müdürü ertesi günkü alay için bir mu« kavele imzalanmış olduğunu, kendisinin buna riayetle saat ikide arabaları kapıya dayayacağını söyledi; tabut cesed olup ah maması onun üstüne vazife deçildi sünirli idi ve karmakarışık şeyler yore du. Bütün kış, işler kesad gitmişti. Zaten doktora içerlemiş olan Bertha — ile Ellen yaygarayı bastılar; onların tehdidi — karşı« sında müdür kendini kapıdan dar attı. A« ma kapıdan dönüp seslendi: — Her ne olursa olsun tabut kalır. *Os nü sizin için yaptırdım, geri alamam. Bertha ile Ellen, başa çıkamayacaklarım ni anladılar. Komşulardan biri onları tee selli etmeğe çalışıyordu: — Karyolanın altına sürüverirsiniz, güe nü gelir, Lâzım olur. O zamana kadar dâa içine ufak tefek konur. Meg bir kere daha dimdik doğruldu. < inlemeğe başladı. . — Bana bir yudum konyak, diye yılı vardı. Kuzum, dişlerimi de verin... Bertha ile Ellen biribirine şukm ıııkı. baktılar, Takma dişleri — çoktan götürüp murabahacıya satmışlardı amma şimdi ko« mnu komşu yanında itiraf etmek istemiyori kardı. Kardeşlerinin yanına gidip onu tekratf tabutuna yatırdılar: — Sus, Mez. sus, yavrum. Dinlen, sac birlı ol. Kalbin daha iyice işlemiyor. Sax na böyle çırpınmak gelmez... Mexg inildiyerek: — Dişlerim, dedi, dişlerimi ver... » Bir gazete muhabirinin gelmesi ikizle- ti, dişler hakkında malümat vermek sıkın« tısından kurtardı. Tommy Thomaz — yüzü sivilceli, fakat gözü açığa benzer bir delir kanlıydı. Meg'e bir baktı, sonra cebinden defterini çıkarıp işin tafsilâtını sordu, Bertx ha ile Ellen bir ağızdan konuşmağa başlas dılar, CGözleri heyecandan parlıyordu. Şime diye kadar hiç bir gazetede adları geçme« mişti. Teommy Thomas, Meg'in bir resmik ni isteyince Bertha hemen: — Onun resmi yok, diye kesip attı. A |ma size Ellen'le benim bir resmimi vere « yim. Snansea'da çıkartmıştık. Temmy kurşun kalemini diliyle ıslattar İkizlere, bu hâdise hakkında — husasi bir diyecekleri olup olmadığını sordu, Berthas nin aklına yine ziyan geldi ve durüe mayıp parladı: — Elbette benim de bir diyec -gim var, Olmaz olur mu? Bir kere şunu - sorayımş Dirilecek ne vardı sanki? Bütün ömrü böye ke budalalıkla geçti. hep sıkıntı çekti! Are tik kurtuldu. diyorduk; budala bu . fırsati da kaçırdı. Yine bir takım sıkıntılar, sıçan gibi içini kemirecek duracak. Aptallığına doymasın! Gazeteye bunu da yazın, deli- kanlı, gazetelerde bir kere de doz:u bir söğ çıksın. Hadi, Ellen, sen git te rexmi getirke Meg, tabutun içinde, yorgun, mecalis « inleyip duruyordu. Bütün misalirler gittikle ten sonra bin müşkülâtla — bir kere daha doğruldu. Tabuttan — çıkarılması rica etti. İkizler dudaklarını mırdılur; hâdisenlş heyecanlı tarafı ark geçmişti; onlar daç sanki kıymetli bir şeyleri ellerinden —alıne mış gibi, gönüllerinde bir karıklık duyuyore lardı. Ellen'in kaşları çatıklı, tehdit edeti (Pzibi bir bakışı vardı. Bertha tabulun başıng gitti ve zalimce bir tavırla: — Çıkıp ta ne yapacakmışsın? — dedik Bir gete tabutta yatmak pek az kişiye nas kapaklarını indirip kaldirdi, iğne batırdı, hettâ mecalsiz elini koparırcasına sıktı. Ni- hayet Meg'in dirildiğini o da tasdik etti, Bertha'ya dönüp İngilterede bu gibi hâdi- |aelenin çok görüldüğünden bahsetti ve haz İtaya üç gün sudan ve süttea baska bir sev | (sip alur. Kim bilir ne rahattır. Temiz, ge cır gıcır... Bu akşam burada yatarsın, Karyolanı kaldırdık, çarşaflar hıvılı:: ister. Hem pek halsizsin, taşıyamayız. İştif böyle. Hele yanın olsun, çıkartırız. belkicee Sen simdi uzan da rahatına bak...