29 Kasım 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

29 Kasım 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

lki Yerde Tehlike Görünüyor Ulaslar ( millet ) arası gidişatını tehlikeye koyan şimdilik bellibaşlı üç mesele verdırı 1 — Marsi'ya cinayeti, 2 — Denizler hazırlık kurultayımın gıkmaza girmesi, teleri, m edilen bir ulusun, ağırlık da kalamıyacağını söylü- yorlar. Böyle bir asöz, hâdizelcrin aldığı buügünkü —gekil kargısında manalıdır ve önümüzdeki birincikânun içinde, Cenevrede görüşülecek olan bu meselenin, birhayli nazik vaziyetler doğuracağını bekleyebiliriz. İkinci nezik dava, savaş gemi tonajı ve bu gemilere ko: ların çapı heklanda Londr rika, İngiltere, — Japonya 1935 deniz silâhları kurul zırlık olmak üzere yapılan konuşma- ların girdiği çıkmazdan doğuyor. Bu anlaşamamazlğgın aslarını biz, Satırlarda bir kaç defa anlattık ve dedik ki: İngiltere: Büyük gemilerin tonajını bin, kruvazörlerin tonajını da 10 binden (7500) e indirmek İstiyor. Çünkü kendisine terirli silâh taşıyan çabuk gider gemiler lâzımdır. Amerika: İse başka türlü ihtiyaç- tadır. O, 3S bin tonluk gemilerden ayrılmak İstememekte ve kruvazör- lerin tonajını da 10 binde bırakmayı müdafan eylemektedir. Japonyaya gelincet O — şŞimdiki gemi nisbeti olan 54543 (5 454 5)e çıkarılmasındı tonajların tahdit edilme devletin kendi ihtiyacına gi ği hacimde, isteliği kadar geml yap- makta serbest kalmesını müdafaa ediyor. Bu anlaşamamaz'ıktan doğan vaziyeti, Japonyanın Vaşington Sefiri Amiral Sato şöyle ifade etmiştir: Amerika büyük barp gemileri yapmak istiyoz. Çünkü Okanlar (Ok- an04) aşırı topraklarda gözü vardır. iyle bir istek, karasuların müdafma- arzasundan Büyük gemi ve tayyare va- purları birer müdafaa silâhi değil, taarruz silâhıdır, Japon befirinin sözleri ve imaları #hrih olduğuna göre bu ikinel yönde de tehlike görmek, herhalde yanıl mak demek ceğildir Üçüncü meselâ olarak gözönünde tutulmak lâzım davanın Alımanya ile yaponya Tlk Dediğinden Dönmüyor Londra, £8 (A.A.) — Bugün İngiliz ve Japon murahhasları arssında ya- pılan görüşmeler, deniz müzakereleri- nin içinde bulundukları güç durumda mektedir. Ancak İngilizler deniz ko- muşmalarının sonu hakkında — daha nikbin gözüküyorlar. Londra, 28 (A. A.) — Amiral Ya- momota, dün deniz meselesinin teknik yöndemine — dokunarak demiştir kir * — Japonyanın isteklerini yörine getirmek — suretile Vaşingtan antlaş- ması yerine herkesin kabul edebile- «eği bir metin bulmak mümkündür. Gerçek tek umut — silâhların cinsl itibarile tahdidinde kalmıştır. İngiltere - Amerika Vaşington, 28 (ALA.) — Selâhiyet- far mahafil Londrada, M. Norman Davis ile Sir Jon Simon arasında ya« pılmakta olan görüşmeleri büyük bir özen ile takip ötmektedir. İki devlet adamı Japonyanın Vaşington antlaş- masini bozacağımı beklerken, silâh yerışından daha az tehlikeli bir uzlaş- ma elde etmek çarelerini araştırmak- tadırlar. Bu mahafil, Sir Jon — Simonun Amerika için yöksek tonda gemiler ve İngiltere —için Japonyamın deniz kuvvetlerinin arttırılması oranı karşı- sında bu kuvvetlerle — denkleşmeyl temin edebilecek hafif tonajda gemi- ler yapmasını — istiyen bir İngiliz - Amerikan uyuşması için M. Norman Davisin ne düşündüğünü sorduğuna dair yarı resmi bir takım rivayetleri ileri sürmektedir. abafil, böyle bir anleşma evvel İngil- bir ittifak yapılmasına bağlı olduğunu, halbuki her ili tarafın da böyle bir noktal mazara yaklaşmacığını bildirmektedir. Amerikanın Tekzibi Vaşington, 28 (ALA.) — Dış İş'eri Bakanı M. Hul Amerikanın İngiltereye Pasifik denizinde bir karşılıklı yardım antiaşması için hiçbir teklifte. bulun- mamış olduğunu gazetecilere söyle- miştir. gi nasıl fazlalaştırdığını burada birkaç defa tetkik ettiğimiz İçin ayrıca üze- rinde durmuyorum, — Süreyya — gee İLondradaAlmanya Silâh- |lanması İşi Konuşuluyor Bu Görüşmelere, Berlinde Çok Büyük Bir Ehemmiyet Verilmektedir —H ) Berlin, 28 ( A. A.) — İngiliz B. elçisi, dün, Dış İşleri Bakanı Fon Nöyratı görüp, pek candan bir konuş- cak savların ( nute kun) Ööz yazılarını vermişlir. Berlin, 28 ( A, A.) — Almanyanın Londra sefiri, İn- giltere — Harlciye Bakanlığında — te. gebbüslerde bulun. duğu sırada Al. Başbakanı M. Hitler de İngil. terenin Berlin sefiri Sir Erik Filipsl kabul ederek ken. disi ile silâhlanma meselesi hakkında görlüşmüştür. Bu görüşmeden #sonra İngiliz sefiri, Londraya — gitmiştir. Berlinin diplomasi mahafili, bu görüş- miye büyük bir ehemmiyet ver- mektedirler. 28 (A.LA.) — Alman sefirl M. Fon Höş, Hariciye Bakanı Sir Jon Simon ile görüşmüştür. Bu görüşmenin, bugün Almanya- nın yeniden silâhlanması hakkında Roma, 28 (A.A.) — İtalyanın Ha- beşistandaki orta elçisinden bildiril. diğine göre, bundan bir müddet evvel geceleyin Gondor İtalya konsolosha- nesine karşı gehir zabıtasına mensup bazı memurlar — tarafından — yapılan taarruz — Özerli iği Bu tazminat şunlardan ibarettir: Habeşistan hükümeti namına Gon- dor valisi tarafından İtalya konsole- Solda M. Höş, Sağda M. Növrat yapılacak konuşmalarla alâkadar ol- du'u söylenmektedir. Londra, 28 (A.A.) — İngilizler, Al. manyanın yeniden silâhlanması oranı (ihtimalleri) karşısında korku göster- mektedir. Çünkü Londra ve Berlinde * bugün Avam kamarasında teslihat hakkında yapılacak müzakoereler do- layısile - yapılmış olan — diplomasi teşebbüslerden ötürü gazeteler birçok müt-l yürütüyor. Habeşistan Ve İtalya Arasında.. İtalyaya Bir_T;rziyŞ_VŞ Tazminat Verildi tarziye verlim: be- Hüi onsoloshanesi içinde İtiyan bayrağı- selâmlanması, Goöndor — polis müdüril arruza İştirak edenlerin tevkifi, Vali ve İtalyan konsolosunun beraber — tahkikat yapmaları ve ftaarruza uğrıyanlara parar tazminatı verilmesi. Şu halde hâdiseye kapanmış naza- rile bakılabilir. Hâdisenin iki memle- ket arasındaki münasebetler Üzerinde hiçbir tesiri olmıyacaktır. $ Beyhan, son müsveddeyi de Makinede temize çekerken gözleri rarmıya, elleri titremeye baş- dı. Son satırın nihayetine basarken geniş bir nefes dudakları arasından işitilmez bir sesle mırıldandı: — Hiç bitmeyecek sandimdı ! Uçları sızlayan parmakları ile Özlerini —uğuşturarak — etrafına kındı. Kalem âmiri Şevket Yahya , Masasının Üzerindeki kalem- kâğıtları topluyor, çekmesine yerleştiriyordu. Beyhan içinden : — Saat beşe gelmiş! dedi. Şevket Yahya Bey, Bakırköyde oturduğu için, akşam tatillerinde, yirmi beş dakika, yarım saat evvel çıkmakta idi. Her akşam #aat beşe geldi mi, masasının Üstünü toplar, çekmelerini kilit- ler, ağır ağır hazırlanır ve her akşam ayni sözü tekrar ederek odadan çıkardı : — Semt uzak!. Beşi kırk beş trenini kaçırırsam felâketl. Ondan sonraki trene, adeta geceyarıla- rima kalıyorum! " Beyhan, çok yorgun ve ha- raptı. Temyize çektiği kâğıtları müdür görecekti. — Ya itiraz ederse? Diye düşünüyordu. O zaman beş buçukta da çıkamazdı. O akşam, ilk defa olarak, ağır bir huzur ve slükün içinde gitmeye hazırlanan kalem amirine kızdı. Onun, kayıtsız. kayıtsız. hazırla- nışı, Beyhana, adeta nisbet ve- riş gibi geliyordu. yhan, zile bastı, hademeyi çağırdı, kâğıtları verdi? — Müdür Bey, odasında mı Ali Efendi? Ali Er£, sağ elile kâğıtları almış, sol elile de göğsünü ka- vuşturmuştu, başını salladı: — Odasında Beyhan H.. Beyhan, gizli gizli dişlerini gıcırdatıyordu: — Bu evrakı şımı. Başka bir emirleri var mı Ali Ef., başını eğip odadan çıkmıştı. Şevket Yahya Bey de, çekmelerini kilitlemiş, anahtarları pantalonunun cebine koyuyordu: — Semt uzak! Beyhanın sinirleri tutmuştu, gayet ciddi bir tavur takınarak ilâve etti: â — Beşi kırk beş trenini ka- çırırsanız felâket | Şevket Yahya Bey, kendi sözlerini, —tayurlarını, İtiyatlarını o kadar tabil görüyor, tabil buluyordu kl - genç - daktilonun ince alayının farkına bile varmadı; ©o da ciddiyetle tasdik etti: — Evet, felâket!.. Ondan son- raki trenle adeta gece yarılarına kalıyorum! ö Beyhan, bu gü kıtlığı, bu beyin kuruluğu, bu kan donukluğu karşısında avaz avaz bağırmamak için kendini güç tu- tuyordu. Şevket Yahya Bey, şapkasını, bastonunu aldı ve arkadaşlarını selâmlıyarak odadan çıktı. Beyhan, kaşlarını, kirpiklerini oynatarak onun arkasından bakı- yordu. Kapı kapandıktan ve ko- ridorda da ayak GSesleri uzak- laştıktan sonra genç kız, bacak- larını öne gerdi, kollarını yana sarkıtarak sırtını iskemleye dayadı: — Oh! İnsanı boğacak! Ne soğuk adam! Köşedeki masada oturan sarı kıvırcık saçlı, çil yüzlü bir genç gülüyordu: — Galiba, müdür de işin far- kında... Bizim odaya, vantilâtör verdirmedi! Beyhanın karşısındaki masada oturan siyah kesik bıyıklı, kafası hafif dazlaşmiya başlamış, mukay- yit Nafiz Yusuf Efndi de boynunu tamştir Ve mlı*l.:fi-ıt Beyin Iâtifeleri cid- den yerinde... Lâükin yazları ne ise amma, kışları nezleden kurtula- mıyoruz, Hep birden — gülüşeceklerdi, fakat Enddordı ayak sesleri duy- muşlardı, biribirlerine baktılar ve kahkahalarını dudakları arasında çiğneyip yutarak masalarının Üze- rine eğildiler. Koridordaki ayak sesi, bir erkek kundurasından ziyade, ök- çeli bir kadın iskarpininin tıkırtı- sına benziyordu. Odanın kapısı vuruldu ve ya- yaşça açıldı. Kesik siyah parlak saçlı, pembe yüzlü bir genç kız başı görünmüştü. Odanın içine baktı ve yavaşça sordu: — Bakırköylü gitti, değil mi? Beyhan, bir kahkaha attı: — Gitti, — gitti... — İçeri gir, Türkân! Türkân, sıçrar gibi odaya girmişti: — Bakırköylü, bugün galiba beş dakika evvel firar etti. Mukayyit Nafiz Yusuf Efendi, bilgiç bir tavırla tekrar boynunu çarpıtmıştı: ğ — Balıkpazarına uğrayacaktır. Çocukların tereyağını, Balıkpaza- rından, kendi tabirince, bakkalı hususis'nden alır. Türkân, beyaz dişlerini gös- tere göstere gülüyordu: — Pek şikâyete —hakkınız yok.. ya bizim kalem amiri gibi, iş o'sun, olmasın, yarım saat sonra gitse ne yapacaksınız ? Sarı kıvırcık saçlı, çil yüzlü genç, omuzlarını oynattı : — Paydos oldu mu, ben, kal- |Genç Kızın İ Hayattan İstediği... Kocasından sık sık müşamero, balo, toplantı, sinema ve tiyatro İsteyen bir genç kadına verdiğim itidal tavsiyesi okuyucularımdan bir kizı isyana sevketmiş, hiddetli bir dil ile benden soruyor: — Kadına böyle söylerseniz, kızdan hiç evden çıkmamasını isteyeceksiniz, deııık? Diyorl! Maksadımı yanlış anlamış, ka- dının bütün hayatını evde geçir- mesini ve bütün gününü mutfakta öldürmesini istemedim. Lüzumlu gördüğüm nokta işle, yuva ile eğlence ve avunmada her birinin hisselerini tam vermek, kocadan ancak verebileceğini istemektir. Kadın için bu düşündüğüm, kız için daha fazlasile varit dir. Gününü — penceresinin — önünde sabahtan akşama kadar gelip ge- çenl seyretmekle öldüren bir genç kız tehlikenin içine düşmüş de- mektir, görmediği simalar ara- sında bayalinin yarattığı tipi seç- miye çalışacak, hayale dalacak, sinir hastalığının ilk basamakla- rına adım atmış olacaktır. Bu genç kızın, görmek, ko- nuşmak, hava almak, dünyada bulunmak — hakkıdır, © hakkını alacaktır, gördüğü terbiyenin de- recesine ve pişkinliğine göre, yalk- nız veya birisinin refakatinde çıs kacaktır, gezecektir, arkadaşla- rına ziyaretler yapacaktır, onların ziyaretlerini kabul edecektir, hu- lâsa kendi kendine, hayali ile başbaşa kalmaktan kurtulacaktır, Fakat bütün bunları annesinin lüzum göstereceği ev İşlerini yap- tıktan sonra ve hududu dar bir çerçeve içinde yapacaktır. 15 nci asırda değiliz, manas- tır hayatı yaşamayacağız, burası muhakkak, fakat 20nci asırda yaşamak ve başı boş, şirazesi çözülmüş bir hayat denizinde bo- ğgulmamak olmamalıdır. TEYZE Harici Haberler Burada bitmedi. Lütfen 15 incl sayfayı çevirimiz. açi SDT AAA YTAA GUD DA kar giderim. O, isterse, gece de kalsın... Türkân, sol gözünü yumdu, manalı manalı baktı : — Seüe sonunda ikramiye alamayınca da omuzlarınızı oyna- tabilir. misiniz, Poertev Nojat Beyefendi ? Pertev Nejat, doğruldu, ce- vap vermek İstedi, yüzü kıpkır- mızi oldu, boğuk bir sesle : — Devam saatleri muayyen... Diyebildi. Türkân, onun sö- zünü Csmiıti t — Ne yapalım biz, sizin gibi zengin değiliz, fakiriz ! 'ertev Nejat, fena bozulmuştu, özür dileyen bir tavırla bakı- yordu : — Estağfurullah, © maksatla söylemedim... Türkân, Beyhana yaklaşmıştı, baştan savar gibi elini havada salladı : — Şaka ediyorum, Nojat Bey, alınmayın. Ve Beyhanın kulağına eğile- rek fısıldadı : — Paydosta, beni görmeden tme,.. Muhakkak beni bekle... raber çıkalım | Beyban, arkadaşının bu, bir sırra benziyen halinden bir şey anlamamıştı : — Ne var? — Sen, beni bekle... uzun konuşacağım. O sırada kapı açılmış, hademe Ali Efendi, görünmüştü: — Beyhan Hanım, zatınızı mü- dür Bey istiyor. 4 (Arkası var) Uzun

Bu sayıdan diğer sayfalar: