1 Temmuz 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

< n yi # - l ” T A. * ıx lli V' hl’ı: Giyotine * kafasını * değil, A Benziyen Bir Çeşme.. Pariste tertip edilen yaz şen- likleri münasebe- Yerinde ile gsehrin eğl ditmiş | tle şehrin eğlence —'“ff' ilmiş | merkezleri süslen- bir cümle | di ve bir kat daha aydınlatıldı. Anlattıklarına * baki- hrsa Parisin şimdi gecesi gündü- zünden daha güzeldir. Fakat yapılan yüzlerce yenilik arasında en fazla dedikoduyu celbeden şey Opera meydanında vücude getirilen bir çeşme — olmuştur. Çünkü bu çeşme geceleri aydın- | latıldığı zaman Fransada ölüme | —mabhküm edilenlerin kafasını kesen giyotine benzemektedir. Bu haki- kati bizzat çeşmenin mimarı da görmüş, fakat — kabahatini — şu cümle ile örtmek istemiştir: — — Evet, — doğrudur, iyo- tine - benziyor, — fakat Eıı.n dünya — bul- ranını kesecek giyotine benziyor. Bunu, tesadüf eseri sanmayınız, Adüşünülerek yapılmıştır. | * Parizto elbiseden ev eşyasına varıncaya kadar bir insana Bu mağazanın hususiyeti, içinde satılan ( 2500 ) çeşit eşyadan her birinin ayni fiatta olmasıdır. Bu fiat 50 frank, bizim paramızla takriben (400) kuruştur. Meselâ bir şapka mı alacaksınız, yahut bir sandelyeye mi ihtiyacınız var, mağazada bu iki kalemin yalnız 5S0 franga satılan cinsini bulabi- lirsiniz, Mağaza büyük bir şirketin malıdır. Ve çok büyük bir rağ- bet görmüştür. Şirket müdürünün kanaatine — göre bu — rağbetin sebebi üçtür: 1 — Fiatlarda tahalüf olma- dığı için az memurla çok iş gö- rülüyor ve ucuza satılıyor. 2 — Çok çeşit — bulunduru- hüyor. . 3 — Satılan mevaddın, bu fiata verilebilecek en iyi mal ol- masına çalışılıyor. * Bir fransız cambazhanesinde umumi temsil — esnasında İnsan - halkın gözü önün- a y | de bir. facia ol- Obüs öldü muştur: — Gaston Rişar adını taşıyan bir san'atkâr tahtadan — yapılmış 38lik — top- lara tamamen müşabih bir tüpün içine giriyor ve kuvvetli bir yayın tazyıkı altında havaya fırlayor, ve insana heyecan veren bir irti- fa çıktıktan sonra aşağıya geril- | miş olan bir ağın üzerine düşü- yordu. Fakat geçen âkşam yay fena işlemiş ve san'atkâr ağın üzerine düşecek yerde toprağa düşmüş, başı kırılarak ölmüştür. Temsil tatil edilmiştir. Seyirciler gözleri önünde cereyan eden bu faciadan çok müteessir - olarak Her cins | lâzim - olabilecek her nevi eşyayı z öi satan yeni bir fiate mağaza açılmıştır. dağılmışlardır. Gün PAZAR Hızır 31 1 Temmuz 934 57 | Arabi — Rumt « 18 Reb.evel — 1353 18 « Haziran» 1350 Wakit *Eı.ıııl!VaBa*" Vakit |Ezanl | Vasat Güneş | B47 | 4 32)| Alışam (4 — | 19 44 Ü Öğle | 4 32 12 17) Yatsı |2 03 | 21 48 n Pikindi |8 33 | 16 18| Imsak |627|2 12 Tren yolundan sa- hile giden yokuşu Jinerken, arkadaşlar- dan biri seslendi: —Merhaba Tahir ağabey |.. Yüzü tunç rengine dönmüş, yer yer cildi dökülmüş, “ri adaleli bir balıkçı başını çevirdi: — Ooool,... Merhabaaal. Yahu nereden çıktınız?.. Burada ne işiniz var?.. İkindi güneşi ağır ağır uzak- laşıyor. Fakat Herekenin bu sert çakıllı sahillerinde akşam çok geç geliyor. Aydınlık geç bastı- rıyor.. Küçük bir girinti içinde, mini mini birer taş ve tahta yığnı gibi kalan Hereke, 150-200 met- reden bakılınca hiç görünmiyor. Zaten ufacık birşey, küçük bir fabrika köyü.. Girdiğimiz dalyanın açığında balıkçılar çalışıyor.. Uzaktan ya- nık bir balıkçı sesi geliyor: Başımda siyahım var, Güzellerde ahım var!. Kimse bana yar olmaz, Benim ne günahım var!.. Arkadaşın “ Tahir ağabeyl, ,, dediği tunç yüzlü iri adeleli balıkçı, Küçük tahta — kulübesi yanında çorba- kaynatıyordu.. İki taş Aarasında yaktığı — ateşten boğucu, kurşuni bir duman yük- seliyor, isten simsiyah kesilen bir tencerede sarı bir çorba fıkırdı- yordu. — Dalyana giremez — miyiz Tahir ağabey 7. — Daha soruyor musunuz?. Çakıllı — sahilde, tahta bir iskele kurulmuştu.. Dar, ufacık birşey.. sandala binince, “Tahir ağabey,, seslendi: — Kenar oturun sandal almasın |.. Sıcak bir yaz akşamı.. Deniz düm düz.. İleride, uzun kazıklar- la, dört tarafı sarılı dalyan görü- nüyor. Gondola benziyen koca bir kayıkta, birkaç balıkçı, bağ- rışıp çağrışıyorlar: — Ha çek elünü be velet!.. Ha onbaşı diyürüml.. su ha!.. Ha babam hal!.. — Ha Ben sana dimedüm mü mantarı bırakma!, Ha gördün mü olacağını? Sandal yavaş yavaş dalyana yanaşmıştı.. Koca göndol üzerin- deki yanık yüzlü balıkçılar bir araftan ağı çekiyor, diğer taraf- th a Haa Eaydimila : V ğymika ? 4 TT RRAN T MAT İA TÜ YA SŞ LÜAĞ z Ş ĞDT e KO ği BĞ N İERİ N he e İ e $ ZS Hİ Ca gaa 723 oKF Ha sar | — Daly Dünya Hâdiseleri $ ' ie gel n Nah, iskelede sandal.. Atlayıve- — | rin de, iş bitmeden görün.. Arkadaşla içi su dolu | nın upuzun seslendim: — Kolay gelsin ağalar!.. Arkadaşım kolumu çekti: — Dur yahu, kolay gelsin demel. Küfür sayarlar?, Bereketli olsun, de. Dalyanın içinde dehşetli bir faaliyet.. Beş altı sigara paketi büyüklüğünde mantarlarla çevrili ağ mütemadiyen çekiliyor, yanık kollu, yanık yüzlü balıkçılar mü- temadiyen — bağrışıyor çalışıyorlar.. — İhtiyar, sümüğünü çekme, davran! — Ha babam hal. — Çek ulaaan!. — Geliyor, geliyor, geliyor! — Heyamola, heyaheya! Balıklar görünmeğe başlamıştı. Ağ daraldıkça, zavallılar çırpına çırpına fırlıyor, sağa, sola, öne, arkaya — gidiyorlardı. — Dalyanın içinde adeta bir ana baba günü.. Kara gözlü palamutlar buyuna öteye beriye sıçrıyor, fakat bir türlü kurtulamıyorlardı. Nihayet ağ çekile çekile ada- makıllı daraldı ve balıklar göndol bozması kayığa boşalmıya baş- ladı. Balıkcılar neş'e içindeydiler. Balıklar döküldükçe, tatlı, kürek sevinç sayhaları koparıyorlardı., Genç bir balıkçı, kıvrak ha- reketlerle- kollarımı — oynatıyor, kulaç kulaç ağı çekerken şarkı 'söylüyordu. Martinim dağlarda kaldı 1i Martinim dağlarda kaldı. Yarim benden uzak kaldı, uzak kaldı 1 uzak kaldı kazığını tutunca, * Sahile dönüşte gonodlla be- ............................ Son Posta iLÂN FiATLARI I — Gazetenin esas yazısile bir sütunun iki satırı bir (santim) sayılır.. <- 2— Sayfasına göre bir santi- min ilân fiatı şunlardır: — Ha babam ha, Ha babam | sayfa | sayfa | sayfa |sayfa hıhliyor, —nıuııuı ınnınıumuummıw Diğer | Son V SAĞi aç me ga AAA LN gaZ A Z Balıkla;' Sandala Dökülaükçe, Balık- çılar Sevinç Sayhaları Koparıyorlardı — Biz Dalyancılar, Allahın O Kızgın Günlerinde Çekme- diğimiz Kalmıyorz Senede İki Uç Soldan sağa: Haliçte seyyar bir. dalyan. Dalyanlarda futulan balıklar balıkhaneye getiriliğor. Haliçte olta ile balık tatanlar... Aşağıda: Haliçte seyyar dalyan ağ kurarken Gallde bizç bakıyorlardak. Dalya: 3—'Bir santimde — vasati (8) kelime vardır. |4d—İnce ve kalın yazılar tutacakları yerae — göre santimle ölçülür. 1 2 3 | 4-5 |yerler| sayfa 400 250 200 | 100' 60 | 30 Kış. | Keş. | Krş. | Kış. | Krş. Kış. ÇT gll | YÜG Ü N Defa Deri Değiştiririz- raber geldik. Balıkcılar ıslak tahtalar lzerine oturmuş, sıgara tellen- dirmişlerdi, Vücutların- da, yüzlerinde derin bir yorgunluk var.. sigara- larını derin derin içlerine çekiyor, ohlıyorlardı. Balıklar biribiri üstünde, ka- — yığın teknesine dolmuşlar, müte- madiyen kuyruk titreterek, göz- | lerini döndürekek oynaşiyorlar.. içlerinde hayattan uzaklaşmayı o- kadar istemiyenler var ki, hırçın- lıktan derileri çatlamış, kulak alt- larından kanlar sızıyor. Bu hırçın- hk yüzünden biribirini de yaralı- yanlar da var.. bazan birdenbire sıçramıye başlıyorlar, sonra de- rin bir sükütla dinleniyorlar.. Gondol küçük tahta iskeleye yaklaşınca, — balıkçılardan — biri seslendi: — Bugün yük az, Tahir Ağa- beyl. — Aldırma, cıyız!.. Sahile atlamıştık.. “Tahir Ağa- bey,, dedikleri balıkçı, bana ve 15 yaşlarında yanık yüzlü bir ço- cuğu gösterdi: — Yaman olacak.. beş sene, sonra, koca dalyanı bir başına parmağında çevirir!. Çelik gibi şeyl.. Dedi. ' Çakıl taşları üzerinde otur- muştuk, top halka halinde ko- nuşmıya başladık: — Şu sizin dalyan nasıl şey Allah aşkına!.. Tahir Ağabey, hoş hoş gülü- yordu: — Nasıl olacak?. Nasıl baya- gı dalyan işte.. — Yok hani, tuzağı nasıl ku- rarsınız?,' — Onu mu?. Anlatayım. Bi- Zm dalyanın dört buçuk tarafı kapalıdır. Yani dört tarafından ancak birisinde bir kapı var bu kapının solunda da boydan boya bir ağ gerilmiştir. Karşıdan ge- len balık sürüleri buralara daya- nınca bu uzün ağa çarparlar. geri dönemezler, mecburen kıvrı- hr ve kapıdan içeri girerler. Ar- tık balıklar buraya tikilir. tikil- maz kurtulamazlar.. ilerledikçe, deniz âdeta, çukurlaşır, çukurlaş- tıkça, balıklar şaşırır nihayet bir yere gelince, burası adeta bir ağ havuzu hâlindedir. Balıklar içeri girer girmez karşılarına gelen ağa çarparlar, geri dönerler, ar- kadaki ağı da yükselmiş gürürler. berekete — dua- | Mecburen tekar geriye dönerler. Fakat iş bitmiştir. Artık nekadar çırpınsalar — kaçamazlar, kurtu- lamazlar, — İş çok olduğu oluyor mu? — Havasına, sürüsüne görel.. Fakat hiç bir zaman meyus ol- | eski bir arkadaşımdan ' ların bu Mücadelei Milliyede Asaf Han 'Bir okuyucumuzun mektubudur: İranın en büyük evlât ve hakanı, Türk - İran dostluğunun müessis ve Mmürevviçlerinden bulunan Şehinşah Hz.nin memleketimizin misafiri bu- lunduğu bu mukaddes günlerde öte« denberi Türk - İran kardeşliğinin an hararetli taraftarı olduğuna şahit bu« lunduğum büyük bir İran çocuğunun * Asaf Hanın - Harekâtı Milliye esna- sında milletimize karşı — gösterdiği yüksek muhabbet ve sadakatı hatır- lamamak bence büyük bir nankörlük olurdu. | Belki on seneden ziyade oluyor; yüzünü görmüdiğim ve geçen sene Ankara'da İran sefareti müsteşarı bulunduğunu pük azim bir sevinçle öğrendiğim bu asil İran evlâdı Adananın Fransızlar tarafından işgali esnaâında Adanada İran Jeneral konsolosu bulunuyordu. Fransızların bu haksız işgalini medeni İnsanların bir kısmı ve bilhassa Adana ermenileri " büyük bir sevinç ve tan- tana ile alkışlarken yüksek bir ruh ve kalem sahibi edip ve mütemizi bir rat | olarak kendisini tanıdığım âsaf “Han Hz, büyük bir cesareti meleniye ile İspanyanın Adana konslos vekili Salamon Katinyo Efendi d kendisila birlikte ve hemfikir oluğu halda bütün medeni dünyaya krşı Fransız- haksız işgani — kemali nefret ve şiddetle protes> etmiş ve Adanayı terkederek Pozntı da bize iltihak, gönüllerimiz büyk bir sevinç ve ferahlık, davamızda haklı - oldu« ğumuz hakkında da mneviyatımıza kuvvet bahşetmişti. Asaf Han Hz. nin österdiği bu adilâne celâdettön me'nun olmıyan o zamanki İranın Kaçı saltanatı bu asilâne ve merdane hareketinden dolayı — müşarünilöyhi vazifesinden çıkarmak, tahsisatını lsemek suretile maddi olarak cezalancmıştır. Bu ağır cezaya bimüddet duçar olduğu sıkıntı — ve nahrumiyetlere rağmen İranın bu amkâr, sebatkâr, kanaatkâr evlâdı UlkGazi ile Türk milletine karşı sadalt ve taraftarlık« tan hiç bir zaman aılmamış Kahras man Gazi Hr. le yur milletinin azim ve sobatları netlcesblarak çok şükür şanlı milletimize kat yapılan haksıza lığın ax zamanda tale — edildiğini görerek bizler kâd — memnun ve mesrur olmuştu. Asırlarca geçircleri tehavvülâta rağmen ayni kandi olduklarına hiç şüphem bulunmiyi Türk ve İran milletlerinin ırki, Esi, iktısadi, coğu rafi, müşterek işmanlara karşı tedafüi vaziyetlerih biribirine pelt uygun — olmalarınn — dolayı — her zaman için yekcerinin müttefiki bulunmaları lâzıreldiğine nazaran içtihadıma pek mafık ve mutab kç bulunan bu mukdes ve hayırlı gas yeyi bu kere mdana getiren Şe« hinşah Hz. ilâ UÜlre sevgili Gazimize ötedenberi ayn/maksadın — husulü için çalışan ve | felâketli zaman. larımızda vatare milletime ka çi sevgi ve yardından dolayı muhtes rem Asaf Hanıkarşı ebedi olarak taşımakta oldum hürmet ve şük« ran borçlarımlenen arzetmiyi bir vazife borcu oak tanırım efendim. Kadıköy, Hürimamı, Kızlarağası çoşe mesi caddem0 No, da sabık Adanam cephesi Kuv Milliye kumandanlarından mütekalt katlkam Mehmet Necmetti / mayız., ne carsa bahtımıza.. Tahir Abey, ateşteki çorb. - yı birkaç te karıştırdı; — Bizalyancılar Allahın & kızgın ğ“fîndo Çokmediğîmi'z kalmıyor. Düşünün — beyim, senede iliç defa deri değişti- ririz. Yünüzden, kollarımızdan bacaklarzdan pul pul deriler akar.. He meşakkat gırla be- yim. Fal yorulmaktan korkma- yız. Neyapalım?. Hayat bul, Yaşama lâzım. — İşte — bizde sabah tınlığından gece yarılas rına kgi- bu çakıllı sahillerde uğraşırururuz, Ayiken akşam adamakıllı bastırr Herekenin elektrikleri yanmı! Uzaktan uzağa ince bir tren # geliyordu. x 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: