! Dünyu Hâdiseleri ?—1 Giyotine Benziyen Bir Çeşme.. Pariste tertip edilen yaz şen- likleri münasebe- tile şehrin eğlence merkezleri süslen- Yerinde sarfedilmiş bir cümle aydınlatıldı. Anlattıklarına * baki- hrsa Parisin şimdi gecesi gündü- zünden daha güzeldir. Fakat yapılan yüzlerce yenilik arasında fazla dedikoduyu celbeden şey Opera meydanında vücude getirilen bir çeşme — olmuştur. Çünkü bu çeşme geceleri latıldığı zaman Fransada ölüme mahküm edilenlerin kafasını kesen giyotine benzemektedir. Ba haki- en di ve bir kat daha | aydın- | kati bizzat çeşmenin mimarı da | görmüş, fakat kabahatini cümle ile örtmek istemiştir: Evet, — doğrudur; tine — benziyor, fakat — İnsan kafasını " değil, dünya — bul- ranını kesecek giyotine benziyor. Bunu, tesadüf eseri sanmayınız, düşünülerek yapılmıştır. * Prriste elbiseden ev eşyasına varıncaya kadar bir İnsana olabilecek her nevi eşyayı satan — yeni mağaza açılmıştır. Bu mağazanın hususiyeti, satılan ( 2500 ) çeşit eşyadan her birinin ayni fiatta olmasıdır. Bu fiat 50 frank, bizim paramızla takriben (400) kuruştur. Meselâ bir şapka mı alacaksınız, yahut bir sandelyeye mi ihtiyacınız var, mağazada bu iki kalemin yalnız 50 franga satılan cinsini bulabi- lirsiniz. Mağaza büyük bir şirketin malıdır. Ve çok büyük bir rağ- bet görmüştür. Şirket müdürünün kanaatine — göre bu sebebi Üçtür: 1 — Fiatlarda tahalüf olma- dığı için az memurla çok iş gö- rülüyor ve ucuza satılıyor, 2 — Çok çeşit — bulunduru- luyor. 3 — Satılan —mevaddın, bu fiata verilebilecek en iyi mal ol masına çalışılıyor. * Biy fransız cambazhanesinde umuümi temsil halkın gözü önün- de bir. facia ok muştur: — Gaston Rişar adını taşıyan bir san'atkâr tahtadan — yapılmış — 38lik — top- lara tamamen müşabih bir tüpün içine giriyor ve kuvvetli bir yayın tazyıkı altında havaya fırlayor, gı giyo- lâzım rağbetin içinde | SON POSTA e L e eei — aa Dalyanlaı-da v Kari Mıklnp!m “|Balıklar Sandala Döküldükçe, Balık- mücadetei miniyede çılar Sevinç Sayhaları Koparıyorlardı — Biz Dalyancılar, Allahın O Kızgın Günlerinde Çekme- | | diğimiz Kalmıyor. Senede Ikı Üç Defa Deri Değiştiririz- İ k f Tren yolundan sa- hile giden yokuşu inerken, arkadaşlar- dan biri seslendi: —Merhaba Tahir ağabey |.. Yüzü tunç rengine dönmüş, yer yer cildi B dökülmüş, bir | İri adaleli bir balıkçı başını çevirdi: — Oooo!... Merhabaaal, Yahu nereden — çıktınız?.. Burada ne | işiniz var?.. İkindi güneşi ağır ağır uzak- Soldan sağa: Haliçte seyyar bir dalyan tulalan balıklar balıkhaneye getiriliyor. olta ile balık tutanlar.. L | laşıyor. Fakat Herekenin bu sert | | çakıllı | geç geliyor. sahillerinde Aydınlık geç bastı- rıyor.. Küçük bir girinti içinde, | gibi kalan Hereke, 150-200 met- esnasında | ve insana heyecan veren bir irti- | fa çıktıktan sonra aşağıya geril- miş olan bir ağın üzerine düşü- yordu. fena işlemiş ve san'atkâr ağın | birşey.. Fakat geçen ükşam yay | reden bakılınca hiç görünmiyor. Zaten ufacık birşey, küçük bir fabrika köyü.. Girdiğimiz dalyanın açığında balıkçılar çalışıyor.. Uzaktan ya- nik bir balıkçı sesi geliyor: Başımda siyahım var, Güzellerde ahım var!. Kimse bana yar olmaz, Benim ve günnhım var! Arkadaşın * Tahir ağabeyl. ,, dediği yüzlü iri — adeleli balıkçı, tahta — kulübesi yanında çorba- kaynatıyordu.. İki taş yaktığı — ateşten boğucu, kurşuni bir duman yük- seliyor, isten simsiyah kesilen bir arasında tencerede sarı bir çorba fıkırdı- | yordu. — Dalyana Tahir uğabay ?. — Daha soruyor musunuz?, Nak, iskeleda Klliyıyir rin de, iş bitmeden görün.. Çakıllı — sahilde, — tahla iskele kurulmuştu.. Dar, Arkadaşla' içi sandala binince, seslendi: — Kenar giremez — miyiz sandal bir ufacık dolu su oturun sandal su üzerine düşecek yerde toprağa | Almasın .. lüşüöç, başa davdarak Glnöğtür; Temsil tatil edilmiştir. faciadan dağılmışlardır. çok müteessir TAKVİM —— PAZAR Hizir 1 Temmuz 934 57 Arabi j Rum! vevel — 1883 | 18 - Haziran- 1158 Vaki Güneş | . 4 32 | Akşam V4 — Öğle |a32|ızır| Yata | 203 İkladi | &33 | 16 18 İmsak | 6 27 Gün 31 zan! Vasatl v 4 n 48 2 n Seyirciler | Güm düz.. gözleri önünde cereyan eden bu | İ olarak | Sıcak bir yaz akşamı.. Deniz İleride, uzun kazıkla; dört tarafı sarılı dalyan görü- nüyor. Gondola benziyen koca bir kayıkta, birkaç balıkçı, bağ- | rışıp çağrışıyorlar: | hal, — Ha çek elünü be velet!.. | Ha onbaşı diyürüml.. — Ha babam ha, Ha babam hal!.. — Ha Ben sana dimedüm mü mantarı bırakma!. Ha gördün mü olacağını? Sandal yavaş yavaş dalyana yanaşmıştı.. Koca göndol üzerin- deki yanık yüzlü balıkçılar bir taraftan ağı çekiyor, diğer taraf- tan da bize bakıyorlardı.. Dalya- Ha babam akşam çok | | mini mini birer taş ve tahta yığmı | | öteye beriye Aşağıda: dalyan ağ kurarken nin üpüzün — kazığını seslendim: — Kolay gelsin ağalarl!.. Arkadaşım kolumu çe — Dur yahu, kolay gelsin demel. Küflir sayarlar?, Bereketli olsun, de, Dalyanın içinde dehşetli bir faaliyet.. Beş allı sigara paketi büyüklüğünde mantarlarla çevrili ağ mütemadiyen çekiliyor, yanık kollu, yanık yüzlü balıkçılar mü- temadiyen — bağrışıyor — hihliyor, çalışıyorlar.. — İhtiyar, sümüğünü çekme, davran! — Ha babam hal, — Çek ulaaan!, — Geliyor, geliyor, geliyor! — Heyamola, heyaheya! Balıklar görünmeğe başlamıştı. Ağ daraldıkça, zavallılar çırpına çırpına fırlıyor, sağa, sola, öne, arkaya — gidiyorlardı. içinde adeta bir ana baba günü.. Kara gözlü palamutlar buyuna fakat bir tutunca, sıçrıyor, türlü kurtulamıyorlardı. Nihayet ağ çekile çekile ada: makıllı daraldı ve balıklar gondol bözüüm — köyğar buşelimiya: bap | dadı. Balıkcılar neş'e içindeydiler. | Balıklar döküldükçe, tatlı, | reketlerle “Tahir ağabey,, | kürek sevinç sayhaları koparıyorlardı., Genç bir. balıkçı, kıvrak ha- kollarını — öynatıyor, kulaç kulaç ağı çekerken - şarkı söylüyordu. Martinim dağlarda kaldırıi larda kal ızak k Martinim d aldı, uzak kaldı uzak kaldı Yarim benden * Sahile dönüşte gonodila Son Posta iLÂN FiATLARI 1 — Gazetenin esas yarısile bir sütanun iki satırı bir (santim) sayılır. 2— Sayfasına göre bir santi- min ilân fiatı şunlardır: iınluhnxhı(w "ı""" | Diğer | Son . ülel , 3 |4 S| )eıler sayfa 400/250 /200 100 60 | 30 Kış. | Keş. | Krş. | Krş. | Keş. | Krş 3—Bir santimde — vasati (8) kelime — vardır. 4—İnce ve kalın yazılar tutacakları yere — göre santimle ölçülür. Dalyanlarda Haliçte Haliçte seyyar Dalyanın be- | MaNDananeLAKAAAKA MA N BESAASANUA. | © raber geldik. Balıkcılar uslak tahtalar Üzerine oturmuş, sıgara tellen- dirmişlerdi, Vücutların- yorgunluk var.. tıgara- larını derin derin içlerine çekiyor, ohlıyorlardı. Balıklar biribiri üstünde, yığın teknesine dolmuşlar, müte- madiyen kuyruk titreterek, göz- lerini döndürekek oynaşiyorlar.. içlerinde hayattan uzaklaşmayı o- kadar istemiyenler var ki, hırçın- lıktan derileri çatlamış, kulak alt« larından kanlar sızıyor. Bu hırçın- yanlar da var.. bazan birdenbire sıçramıye başlıyorlar, sonra de- rin bir sükütla dinleniyorlar.. yaklaşınca, biri seslendi: — Bugün yük az, Tahir Ağa- beyl. — Aldırma, cıyız!.. Sahile atlamıştık.. “Tahir Ağa- bey,, dedikleri balıkçı, bana ve 15 yaşlarında yanık yüzlü bir ço- cuğu gösterdi: — Yaman olacak.. beş sene, sonra, koca dalyanı bir başına parmağında çevirir!. Çelik gibi şeyl.. Dedi. Çakıl taşları üzerinde otur- | muştuk, top halka halinde ko- nuşmıya başladık: — Şu sizin dalyan nasıl Allah aşkınal.. Tahir Ağabey, hoş boş gülü- yordu: — Nasıl olacak?. Nasıl baya- ğı dalyan işte.. — Yok hani, tuzağı nasıl ku- rarsınız?,' — Onu mu?. Anlatayım. Bi- Km dalyanın dört buçuk - tarafı kapalıdır. Yani dört tarafından | ancak birisinde bir kapı var bu | kapının solunda da böydan boya bir ağ gerilmiştir. len balık sürüleri buralara daya- nınca bu uzüun ağa çarparlar. geri dönemezler, mecburen kıvrı- balıkçılardan berekete — dua- şey hr ve kapıdan içeri girerler. Ar- | tık balıklar buraya tikilir. tiki- maz kurtulamazlar.. - ilerledikçe, | deniz âdeta, çukurlaşır, çukurlaş- | tıkça, balıklar şaşırır nihayet bir yere gelince, burası adeta bi havuzu hâlindedir. Balıklar girer girmez karşılarına gelen ağa çarparlar, geri dönerler, ar- kadaki ağı da yükselmiş gürürler. Mecburen tekar geriye dönerler. Fakat iş bitmiştir. Artık nekadar çırpınsalar — kaçamazlar, — kurtu- lamazlar, — İş çok olduğu oluyor mu? — Havasına, sürüsüne görel.. Fakat hiç bir zaman meyus ob da, yüzlerinde derin bir | ka- | | dolayı hk yüzünden biribirini de yaralır | | olduğu Gondol küçük tahta iskeleye | | larımızda vatare milletime | taşımakta oldum hürmet ve Karşıdan ge- | | rına kâ bu çakıllı Asaf Han 'Bir okuyucumuzun — mektubudur: İranın en büyük evlât ve hakanı, Türk - İran dostluğunun müessis ve Mürevviçlerinden bulunan Şehinşah Hzmin memleketimizin misafiri bu- | lunduğu bu mukaddes günlerde öte. denberi Türk - İran kardeşliğinin «n hararetli taraftarı olduğuna şahit bu. lunduğum büyük bir İran çocuğunun * Asaf Hanın » Harekâtı Milliye esnz- ada milletimize karşı — gösterdiği yüksek muhabbet ve sadakatı hatır- lamamak bence büyük bir nankörlük olurdu, Belki on seneden ziyade oluyor; yüzünü görmediğim ve geçen sene eski bir arkadaşımdan — Ankara'da İran sefareti müsteşarı bulunduğunu pük azim bir sevinçle öğrendiğim bu asil İran evlâdi. Adananın Fransızlar tarafından İşgali esnasında Adanada İran Jeneral konsolosu bulunuyordu. azların bu haksız İşgalini medeni Insanların bir kıtını ve bilhassa Adana ermenileri” büyük bir sevinç ve tan- tana ile alkışlarken yüksek bir ruh ve kalem sahibi edip ve mütevizi bir. vat olarak kendisini tanıdığım Wsaf Han H, büyük bir cesareti meleniye ile İspanyanın —Adana konslos - vekili Salamon Katinyo Efendi d kendisila birlikte ve hemfikir oluğu halde bütün medeni dünyaya keşı Fransız- larn bu hakaz işgani kemali nefret ve şiddetle protesm etmiş ve Adanayı terkederek Pozntı da bize İltihak, gönüllerimiz büyk bir sevinç ve ferahlık, davamızda haklı — oldu. gumuz hakkında da mneviyatımıza kuvvet bahşetmişti. Asaf Han Hz. nin österdiği bu adilâne celâdetten memnun olmıyan ©o zamanki İranın K tanatı bu nsilâne müşarünilöyhi vazifesinden çıkarmak, tahsisatımı İsmek suretile maddi olarak cezalanemıştır. Bu ağır cezaya bi müddet duçar sıkıntı — ve nahrumiyetlere rağmen İranın bu adikâr, sebatkâr, kanaatkâr evlâdı UkGazi İle Türk milletine karşı sadakt ve taraftarlıle. tan hiç bir zaman Sılmamış Kahras man Gazi Hz. le yur milletinin azim ve sebatları netlcesblarak çok şükür | şanlı milletimize kar yapılan haksıze lığın az zamanda tale görerek bizler kad mesrur olmuştu. Asırlarca geçirderi tehavvülüta rağmen ayni kandı olduklarına hiç şüphem — bulunmiyi Türk ve İran milletlerinin irki, h , coğa rafi, —müşterek karşı tedafli vaziyetlerh biribirine pek uygun — olmalarınn — dolayı — her zaman için yekderinin müttefiki bulunmaları İlânreldiğine nazaran içtihadıma pek mafık ve mutab ç bulunan bu mukdes ve hayırlı yeyi bu kere mdana getiren hinşah Hz.ile Ube sevgili Gazimize ötedenberi ayn/ maksadın — husulü için çalışan ve » felâketli zamar- ka çf zevgi ve yardından dolayı muhte: rem Asaf Hanıkarşı ebedi olarak şüke ran borçlarımlenen arzetmiyi bir vazife borcu ocak t m efendim. Kadıköy, Hürimamı, Kızlarağası çeşe mesi caddesd No, da sabık Adana cephesi KuvMilliye edildiğini memnun ve ga Şex Tahir Abey, ateşteki çorb. - yı birkaç 'e karıştırdı; — Bizalyancılar Allahın e kızgın gerinde çekmediğimiz kalmıyor. Düşünün beyim, senede ilüç defa deri değişti- ririz. Yünüzden, kollarımızdan bacaklarzdan pul pul deriler akar.. He meşakkat gırla be- yim. Fal yorulmaktan korkma- yız. Neapalım?. Hayat Yaşamt lâzım. — İşte sabah tnlığından gece sahillerde bul, bizde yarılar uğraşırururuz. Ayiken akşam adamakıllı bastır? Herekenin elektrikleri yanmı Uzaktan uzağa ince bir tren # geliyordu.