2 Ocak 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

2 Ocak 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Nakleden: H. — Kızım Doktor: Semi Ekremea — B TEM Umumi Harp A tü v Ca T j d Nasıl Patladı ? SON POSTA © * ıî bi Yazan: Emil Ludvig Avrupa Badireye Sürüklenirken Hep Hazin Şeyler Söleniyordu Ertesi gün çıkan ikinci ma- kale de şudur: Vatan tehlikede! İhtilâlin vatanı tehlikede! “Biz burada Pariste İnter- nationalden Cenerallere dair olan mısraları — kaldırdık; bu - halile ecdadımızın yüz sene evvel te- rennüm — ettikleri — Marseyezden bir Farkı kalmamıştır! Bununla beraber halk kütleleri henüz sebat ammareleri göstermektedir. Berlinde en büyük nümayiş- lerin yapıldığı gece umumi amele melisi Pariste müthiş bir mitinğ tertip etti. Fakat hatiplerin se- ferberliği bertaraf edecek çare- leri mütalca edecekleri anlaşıl- dığı için son dakikada mennolun- du. Bu emri veren ikinci Giyomun sesi midir? Bu cumhuriyet efen- dileri onun notasını mı okumuş- lardır? Harbi bertaraf edecek her türlü — vesaiti araştırmak hikmeti hükümet namina şiddetle menolunuyor. Ey sulhcular - artık toplanmak yok! Kardeşler dağı- lınız! nüfuzumuz tehlikedel,, Ertesi gün Parisin resimli gazetelerinden biri ayni sayfanın solunda — Kayserin, sağında *“Puvankarö,, nin resimlerini bas- mıştı; ikisi de ikametgâhlarına giderken alkış tufanına müstağ- raktır. Şu iki millet, sulhu, hâlâ bu iki adamdan beklemekte Wdilerl.. * Avrupa Konseri Şu dar görüşlü kabinelere bir defa daha dönelim ve devlet reislerini hiddetlendirip - çileden gçıkaran şeylerin ne - olduğunu arıyalım : Bir musibet silsilesi şeklinde uzanıp gitmek istidadını gösteren büyük mukadderat kitabının man- zarası ile suitali silsilesini bu noktada durdurmak için nafile yere uğraşan biçarelerin mesaisi önünde insan kalbinin parçalan- maması kabil değildi. —Cereyan etmekte olan müza- kerelerin meydana ancak zor ve kuvvetle halledilebilecek mesele- ler çıkarmış olması ihtimali de warit olamazdı. Perde arkasında saklı tatulan bütün — meseleler rakip zümrelerin müthiş bir dere- ceye varan mütekabil korkuların- dan başka birşey değildi. Koca avrupanın tallini ellerin- de tutan ve adedi yirmi otuzu geçmiyen zevatın birbirine söy- ledikleri şeylerde hiç bir feu.ıç yoktu. Söylenen şeyler de feci değil, nihayet hazin; yüksek de- ğgil, yalnız gülünç şeylerdir. Birçok kimseler çocuklarını weya kocalarını kaybettikten beş yıl sonra kalplerinin sızısını din- dirmek için bir teselli bulmıya Kaçak et almayınız. Parça et almayınız Çünki hastalıklıdır. İhtiyar İmparator, sarayda bir resmi kabul esnasında çalışırlarken muharebenin niha- yet düşman tarafndan yapılmış bir sihir ve efsun neticesinde içıkmış olacağı kanaatine varmış- lardır. Halkın bu zehirli hakikati hiç görmemesi, hiç öğrenmemesi belki daha hayırlı olacaktı. Çünki bir insan, dünyada en sevdiği mahlükun, elden, milyon- larca emsalile beraber bir hiç için, gelmemek üzere gittiğini öğrenirse —bu ziyan — müseb- bibine — lânetler — yağdırmamasıi mümkün değildir. * Muharebeye sebep olan bu hiçin esbap ve avamili şunlardan ibarettir: Viyanada birkaç asılzadenin caniyane hıffetleri.. Alman rcalinin kayıtsızlıkları.. Rus Grandüklerinin tahakküm iştihaları.. tacidarların sinir zaafları.. — tasavvurlarında, ihtiraslarında; görüşlerinde, emel- lerinde ve istidatlarında vasatiyi asla geçemiyen insanların devlet işlerine vaziülyet bulunmaları.. * Kont Berhtolt gülüyordu. Za- rif adam kisvesi altında, sevin- cini ve kederini saklamayı öğren- mişti. Bu itibarla gülmesi ve gülmemesi hakiki bir mana ifade etmezdi. İşte bu suretledir. ki Sırbistandan — gelen, — kendisine tam bir muvaffakiyet tepşir eden haber üzerine ne kadar keder- lendiğini kimseye sezdirmemiye muvaffak — olmuştu. — Sirbistanın kurnaz — Başvekili — Pasiç ken- dini mağlüp olarak kabul et- mişti ve müstakil Sırbıstanın kıralı da arkinın ve - milletinin mefküresini alenen ret ve tel'ine ve vatanlarını müdafaa edenleri vatanlarından kovmıya razı - ol- müuştu. Bütün bunları komşusu- nun tehdidi altısda, onun em- rile yapıyordu. Belgratta geçen son sahnenin | ertesi günü gazetelerde (Pasiçin) teslimiyetini okuyan Avrupa Ti- cali geniş bir nefes almışlardı; fakat bu hal (Berlinjin hoşuna gitmemişti. Aziz müttefiki ken- disini açıktan açığa iki defadır aldatıyordu. Bunun da sebebi (Berhtol)jdün Metternihin şakirdi olduğu hal- de (Betman) ım, — (Bismark) n şakirdi olamaması idi. (Berhtold), Sırbistana —müteallik tahkıkatın resmen sabit olan kifayetsizliğini hainane bir şekilde Berlinden saklamıştı. Halbuki, Berlin Avus- turyanın ültimatomunu —Avrupa nazarında — haklı gösterebilecek bir dosyenin mevcut olması lü- zumuna kani idi. Yine Berlin Avusturya - Macaristanın Sırbis- tandan hiçbir yer almak maksa- dında bulunmadığına ikna edil- mişti. Halbuki, bu söz de elasti- ki idi. Çünki Viyana kabinesinin Sırbistanı kendi lehine — değil diğer devletler lehine küçült- mesi ihtimali vardı. ( Arkası var ) SON POSTA| evmi, Siyasi, Havadi: ve Halk gazetesi * Alemdar mahaillesi Idnm' Çatalçaşme ınkıı: Telefon İstanbul - 20203 Posta kutusu: İstanbul - 741 Telgraf: İstanbul SON POSTA ABONE FİATİ Gelen evrak geri verilmez. İlânlardan mes'uliyet alınmaz. Covap için mektuplara 6 kuruşluk pul ilâvesi lâzundır. Adrcs değiştirilmesi (20) kuruştur. Son Posta Matbassı Sahipleri: All Ekrem, Selim Razıp Neşriyak — Müdücüi | Sella Razıp ; Bu Sütunda Hergün Muharriri: — Sabak ÇOCUĞUN HEDİYESİ Küçük Tarıkla annesi Büyük- dereye kadar otomobille bir tur yapıp apartmanlarına dönüyor- lardı. Kapıyı açan hizmetçi ka- din Hanımefendinin mantosunu ve şapkasını alırken — şunları ıöylüyon:lu: — Bir parçe evvel Hatice kadın geldi, sızlandı, dert yandı siz ona küçük beyin eski palto- sunu verecekmişsiniz. Onu istedi. Ben siz yokken veremedim. Mükâlemeyi Tarık — dikkatle dinliyordu, Hantmefendi: S—onîh evet! Du'li.d a on Ü andaki küçük oğluna elönerez:y.ş ş — Nasıl Tarık, senin eski kahve rengi paltonu Hatice ka- dınm çocuğuna verelim mi, razı oluyor musun? Dedi, - Bu çocuğun paltosu yok- mu imiş? - — Babası bir fabrikada ame- imiş, fakirmiş, çocuğuna palto alamıyormuş.. — Benim paltom gelir mi? — Tabit yavrum, Haticenin çocuğu da senin yaşında, senin kadar. Eh, söyle bakalım, şimdi paltonu verelim mi? Tarık, büyük adamlara yak- şan bir tavırla bir parça düşün- dükten sonra: — Bu kışta herkes palto ile geziyor. Mademki bu çocuğun paltosu yokmuş, kim bilir ne kadar üşür. Benim zaten yeni p:ll.toıı grk Eskisini ona oveıiveı relim, — Çol hasta olmaz.. ee Tarık paltosumun verilmesine muvafakat ettikten sonra Hatice khdmduı. hb:lâi i;iıi:lm:lgrîldi. Hatice adının — gi i görür görmez Tarık hemen odasına lmıt'u. bir parça sonra kucağında paltoyu taşıyarak geliyordu. Palto elinden sarkmıştı, taşıyamıyordu. Adeta yerde sürükleniyordu. Güya çok ona iyi iyi — olur. ağır bir yük taşıyormuş gibi yü- zü kıpkırmızı idi. İki tarafa yak pa vuruyordu. Anmnesi: — Nedir bu halin? Dedi. Palto taşınmıyacak kadar ağır mı ? Tarık paltoyu getirirken sı- kıntı çektiğini hissettirmek is- temiyordu. Fakat bir türlü taşı- yamıyordu da, nihayet getire- bilmişti. Annesi: — Getir bakayım, bu palto- nun cepleri pek şişkin, hem de çok ağır, ceplerinde nevar di- yordu. Küçük çocuk: — Hiçanneciğim, vallahı bir şey yok bom, boş! iyerek paltoyu Hatice ka- dının kucağına koyuverdi. Anne- si kalkıp ğ::lıpleriıı’iuvkıvı.şt'hrdığl zaman hayret etmişti. İki cebin- de iki ağır kumbara vardı. Bu kumbaraların her ikisi de Tarıkta dı. Aylardanberi dolu- 'ordu, başında — boşaltılacak Zo bıııkı;ııl =kın hesabına ya- tırılacaktı, Annesi Tarıkm bu gizli hareketine kızdı. Fakat çocuktaki bu hassasi- yet ve insaniyete meftun olmuş- tu. Tarıkm —yüzüne dikkatle bakıyordu. Tarık, gözlerini önüne dikmiş, kedi gibi sessiz duru- yordu. Annö.'ıl bu kumbaraları — Oğlum, bu neden ko'ydııı? Diye sordu. Tarık annesine doğru koştu. Rica edici gözlerle annesinin yüzüne bakı- yordu. Tatlı bir sesle: — Cepleri bomboş eski bir paltoğjda verilmezya!.. Diyordu. Annesi, Tarıkı kucağına almış kolları arasında sıkıyor göğsüne bastırıyordu. Hiç beklemediğiniz bir sırada: İşsiz kalabilirsiniz, Hasta olabilirsiniz; Başınıza bi- felâket gelebilir. O zaman: Ah benim de bir Kumbaram olsaydı !.. Demek fayda vermez ! Türkiye Iş Bankası a SAKDRCĞF UAĞA Üİ N AĞĞĞÜMÜE SAİADAT YAY ASA ÜÜÜT aREaenRADANAREŞER AA İLAR NİN

Bu sayıdan diğer sayfalar: