Başları üzerinden buğulu bir ışık dağılıyor, yüzünün beyatlığını bir kat daha imeydaha çıkarıyordu. Hiç rüphe yok ki obü, güzellik toğbudü ilân ettikleri bu parlak geçe içinde ilk defa gurur duydu. Duymaması icap eden gururu. Sonra garip bir dalgınlık arasında perinin hayalini gördü. Fakat o kadar kısa sürdüki pırlantalı yü- züklerle süslü beyaz ellerden, uc- İarı sivri, damarlı sanatkâr ellerine kadar ve rahatla pelteleşmiş, se mirmiş avuçlardan patlayan alkış seslerile uyandı, Beğenildiğini, kendisinden daha güzel bir kimse olmadığıhı ve bütün âlemden tak- dir ve alâka gördüğünü düşünerek tekrar içi sevinçle doldu. Saadete, o herkesin rüyasında gördüğü sa- adete nihayet kavuşduğunu zan etti, Ekseriya bir kaç saniyelik haz için hayatlarının bütün yılla- rını feda etmeye mecbur kalırlar. Budalalar, bu hareketi şmursuz- luk ve delilikle bir tutuyorlar.. Düşünmüyorlar ki bazan hayat, bu bir kaç saniyenin içine sıkığ- mıştır. Üşt tarafı kuru ve boştur, Bu okadar tatlıdırki his edebilmek için kadın olmak, hiç değilse 1z- dırabı tatmak lâzımdır. Genç kız bu saadetin elden gidebileceği kor- kusiyle şimdiden üzülüyordu. 2Zi- yafet gecesinden sönra onun için yeni bir haya; başladı. Bu hayat tabii ormandaki perinin tarif etti- gi şeylare benziyordu, Ne söyle- diyse birer, birer meydana çıkma- ga ve genç kızıntalihini çevirme- ğe başladı. İhfiyar peri yalan söy- lememişti. Küçük şehirde çıkan bütün gazeteler ve mecmualar on- dan bahseden makaleler yazdılar. Nunak ve muhafazakâr pedagoji aleimleri güzellik ahlâkla bir bü- tün halinde bulunması keyfiyatin- den bahsederek, aksi takdirde kı6- kançlık, budalalık ve kinleri a- yaklandıracak bir ifrit şeklini ala- cağını ilâve ettiler. Güzellik mü- sabakalarınında bu ifrite hizmet edeceği mutaalâsında bulundular. Diğer muharrirlerde cevaben güzelliğin ahiakla bir alakası ol- madığını, meselenin pedagojik değil, estetiğin meseleye taalluk ettiğini ileri sürerek mücadeleye başladılar. Ahlâki kayıdların mü- dafasından doğan bu hikâye; hay- siyet kırıcı sözlerle yeni bir alı- lâksızlığa yol açtı, Ve mahkeme- ler aylarca bu münakaşalardan be- liren neticesiz davalarla meşkul görünerek lüzumlu işlere bakmaz oldu. Ahlâk sahibi güzel kadını kokusur çiçeklere benzeterek bas- ma kalıp sözler söyleyen akıllılar gözüktü. Bu suretle yüksek 808- yetesi kızı yuttu. Her yer ve her gönül ona açıktı. İçliler, bedbaht- lar, kıskançlar ve hayatı tatlı bir şurup gibi içip gelenler onun gü- zelliğini mest ve hayranlıkla seyredi- yorlar, birbirlerile mücadelede bu- Iunüyorlardı, İhtiyar perinin de- diği gibi şairler gül sazlarırengin- deki saçlarından ve mercan kır- mıyılığındaki dudaklarından, misk anber kokuları saçılan zihirbaz cil- dinden medhiyeler yazdılar. Bu menzumelerie; bir devedikeni ka- dar kuru olan akıl ve hikmete çatıyorlar, güzelliğin teboil - e- diyorlardı. Durgun bakışlı gözleri ufak bir tebessümü ve cildinin be- yazlığı için ressamlar muhtelif .pozlarda potrelerini çizdi. Sergi- lerde teşhir ediler bu resimler için en tanınmış mubherrirler ocildler dolusu eser yazdı. Hepsi de birbi- rini tutmuyor, çehredeki neşenin gamın hakiki değerini veremiyor- lardı. Musikişinaslar onun için romanlar, saikalar besteledi. Şar- kıları kısa zamanda dillerde do- laştı. Ve ilk defa olarak opera ko- mik sanatkârları (ormandan kâ&- çan kız) operasını temsil ettikleri gece kalabalık salon yerinden oy- namıştı. Burolu yapacak artist ka: dının makyajı için kıymetli bir mütehassıs getirilmiş ve elbiseleri şebrin en büyük moda mağazala- rında diktirilmişti. Rejisor orman sahnesindeki koro için temsile iki ay uğraşmıs, esere kuşların ve vahşi hayvanların seslerini taklit eden orijena müziklerilâve etmiş- ti, Fırtına ve yağmur tablosu cid- den gözleri kamaştıracak kadar canlı ve tabiata yakındı. Abus yüzlü, sarsak fizik ve mantık alimleri güzellikten bahsetmek şöyle dursun; seyretmeğe bile ta- hammü! edemiyorlardı. Öyle ya bu kadar ciddi ve insani işler du- rurken bu adi şeyin lâfımı olurdu.. Heykeltraşlar eski Yunan ustala- rından biri ilk defa olarak kızın beyaz vucudünü mermere oydular. Bu küçük şehirde hiç bir kadına karşı, şu derin alâka gösterilme- miş ve hiçbir dişi bu kadar bere- ketli san'at eserine fikir ve ilham beşiği hizmetini görmemişti, O, hayatından memnun, mes'ut ve gamkız bir ömür sürüyor, kıskanç budalalar aleyhinde bulundukca takdirkârlarının yekünu gittikçe kabarıyordu. Bu yüzden dostlar birbirlerine hakaret ederek ayrıl dılar. Düşmanlar kuvvetlenmek için barıştı. Cinayetler çoğaldı. Buna rağmen hayat yaşanır ve sevilir bir hale gelmişti. Hasut kadınlar için hayatın zevki şimdi başlıyordu. Çünkü evvelce boş ve avare geçen saatleri, şimdi bahe- edilecek birçok. şeylerle yüklü idi. Onu bir lâhza görebilmek için uzak diyarlardan bile gelenler vardı. Genç kız, para ve şöhret içinde yüzen mağrur güzelliği or- taşında herşeyi, ormanı, hayvan dostlarını, hatta ona sihirli kuv. veti veren ihtiyar Periyi bile unuttu. Fakat yalnız kaldığı za- mânlar perinin bir sözü kafasın- dan çıkmıyordu. « Gururun seni ezebilir demişti, güzelliğini aks- ettirecek şeylerden ilâhlar seni korusun,.» Hakikaten iki seneden- beri onun bu nasihatını iztirapla düşünmekte idi. Şarabı sarı bal- çıktan yapılmış, toprak kadehler de içiyor, beyaz gecelerde parlıyan su sathına, bir cam parçasına bak- maktan çekiniyordu. Sedef ve pır- lanta taşlı eşyalar kullanmamağa başlamıştı. Güzel ve mağrur bir kadın için ölüm demek olan bu kafasız perhizkârlık onu öfkelen- diriyordu., Herkesin gözlerini bü- yüleyen yüzü kendisince meçbul- düf, Peri belki de bunu |âf olsun diye söylemişti?.. Blbiselerini hiz- metçiler giydiriyor, saç tuvaletini ve makyajını küçük kıglara yap- tırıyordu. Odalardaki aynaların üzerine atlas kumaş parçaları ge- çirtti. Güzelliğini gözlerinin önüne serecek herşeyi gamlı bir örtüye bürümüş, bu hareket kimseyi şüp- helendirmemişti, Arasıra parmak- larını yanaklarının gergin ve şef- faf cildinde, göz kapaklarında ve kıvrık dudaklarının 'ucunda dolaş- tırıyor, keşfinden memnun iİnsan- ların mes'ut halile içi haz ve gu» rurdan taşıyordu. Namına verilen bir ziyafet gecesinden avdette yâ tak odasındaki aynaya bakmamak için iradesini zorladığı halde mu- vafftak olamamıştı, O akşam zen- gin adamlar zârif endamı önün de takdirle eğilmişler, sürekli al- kışlarla salonu yerinden oynat- — Devamı 75 de — 213 — Servetifünun — 409 de ei ük