22 Ekim 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10

22 Ekim 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hüseyin lara yapıştırılan rengârenk afişler musabaka gününü ilân ediyorlar- dı. İki ressam, bir müzisiyen, üç muharrir ve çair, iki fizyoloji âlimi, dört aktör eski eserleri tetkik ve derleme encümeni azalarından iki zat, üç &osyolog ve psikoloji profesörü, anatomi artistik müte- hassımı ve makyaj, güzellik ensti- tüsünün müdürü saat dokuzda ko- medi tiyatrosunun geniş sahnesin- de toplandılar. Salon her çeşit ve meslekten davetlilerle yavaş ya- vaş doluyor, sıcak havayı baygın bir esans ve ter kokusn kaplıyor- du, Davetliler arasında yüksek sosyeteye (omensup mağrur ve meşhur simaları da göze çarpmakta idi. Kadınların elbiseleri yüksek moda üstadlarına parmak ısıttıra- cak derecede çeşitli renkler ve parlak tüyierle süslenmişti. Ara- larında güzellik ve fettanlıklarile göhret kazanmış genç kızlara ve dullara tesadüf ediliyordu. Herşey estetik zevke uygun bir ç6- kilde tertip edilmiş, renkler ve ışiklar içinde boğulmuştu. Bu şe- hirde bunlar sosyeteye, sanat- kâra ve fikir alemine hakimdiler. Musiki konserleri bile onların eğlencelerine vesile olsun diye hafif, gönül ferah atıcı par. çalardan ibaret kafeşantan şarkılarına benzerdi. Bu şehirde onlar hakiki manzaralara tahammül edemezler, yüzlerini buruştururlardı, Onun için reğsam- lar tablolarında, emsalsiz natür- Tai leri göst ktâ yekta idiler. Ananas, muz, portakal, or- taaindan ikiye ayrılmış karpuz re- simleri, av ve kümes hayvanla rından mürekkep kompozisyonlar, mevsimine göre sebze ve meyve nümuneleri fikir dağarcıklarını doldurmağa yetiyordu. Meşhur ti- yatro muharrirleri eğlendirmek işin piyesi yazar oynarlardı. Ve hiç bir piyesin bir haftadan fazla temail edildiği görülmemişdi. Bu sürat asrında onunda sik sık değişmesi lâzım değilmi idif., İçinde, ekseriya ihtiras cün- büşleri yapılan çift komedileri, burjuva aktörleri türlü maska- ralık yaparak, seslerine garip tonlar verip; karınlarını ve gırt- laklarıuı tazyik ederek oynarlar. seyircileri gülmekten bayıltırlardı. 272 — Servetifünun — 2409 Hulki'nin KE . v Ölümlü dünyada bundan başka ne ne vardı sanki!. İnsan yaşamalı değilmi idit,, Tanrı, her insana hayatında mukadder bir yaşama mizanı çizmişti. Kimse bunun ha- ricine çıkabilecek kudrete malik olamazdı tabiatın şaşmayan büyük nizamı ortasında insanlar yine kü- çük ve acizdiler, Ve her şahıs kendine mukadder yeri almıştı. Zenginlik gibi fakirlikde hayat için lâzımdı. Sonra; bütün sanatlarından bahsedecekti! Bu yeni zaman kalası onlara teselli veriyor, kayıtsız bir ömür geçirmelerine sebep oluyor- du. Bütün şairler nefsani duygu- lardan örülmüş geniş hayal ufuk- larında dolaşırlar, 2000 senelik ib- tiras tarihini tekrarlarlardı. Bâzan meşhur şairler giyafetlerde şiirle- rinin gülünç mısralarını okudukça borjuvaları göbeklerinden hopla- tarak eğlendirirlerdi. Evet herşey onların zevkine göra ayarlanmıştı, Bir âlimin lâboratuvarında keşf ettiği; yeni bir hastalık seromun- dan tutunuzda. Bir marango- zun atelyesiude işlediği koltuğa kadar... Evvelce yüksek bir sınıfın ihtiyacını karşılayan sanat; bugün onlara amele gibi hizmet ediyordu. Artistide bu şekilde çalıştıkça ayni tahassüslere kapılmağa, ayni fikrin ve zevklerin tesiri altına yaşamağa başlamıştı. Evet şehirler hep böyle idi, Her sene tekrarlanan bir gü- zellik müsabakasında bile; her şey borjuvaların düşüncesine uy- gun bir şekilde tertip edilmiş, genç kızın etrafında bırakacağı zafer hesaplanmıştı. Ne yazıkki bu zafer bütün estetik âleminde ukalâca fikirlerine rağmen et ve kan ko- kuyor, etrafına kıskauçlık ve kin tohumiları dağıtmağa vesile olu- yordu, Bunu, güzel kız sahneye çıktığı zaman evli ve dul kadın- ların, henüz serpilmeğe başlayan genç kızların gözlerindeki parıl- tıdan anlamak mümkündü! Er- bir hikâyesi R İ keklerin gözlerinde vahşi hayvan larınki gibi kanlı ve donuktu. Ne garip fikir!.. Bütün bu estetik ce- miyeti azaları ve klâsik eserleri ya- yım derneği profesörleri güzelliği ölgmek için toplaumışlardı!. Bu maskaralığa gülmemek elden gel- mezdif.. Genç kızı, kendi görüşlerin göre teşrih masasına yatırılan ka- davralar gibi; parça parça bölen bu s3damlar onun bütününden ha- berdar değildiler. Gözlerinin ar- kasındaki ve derinin içinde yüzen şeyi göremiyorlardı, Dazlak başlı ve bir domuz sucuğu kâdar ger- gin, kırmızı yanaklı olan makiyaj enştitüsünün müdürü; onu elinden tutarak seyircilere tanıttığı zaman mızıka bir marş çalmağa başladı. Yarı çıplak vücudun daha iyi gözükebilmesi için sahne renkli ışıklarIa donatılmıştı. Bu teşhir bir kaç dakika sürdü. Halk ara- sıuda tek tük, kaba mırıltılar işi- tilmeğe başladı. Gözler ibtiraslı gönüller memnuudu. Erkekler ha- yatlarında bu kadar güzel kız görmediklerini söylüyorlar, kadın- larda bu düşüncenin mubalagah olduğunu, makiyaj ve renkli am- pallerile herkesin o kadar değişe- bileceğini iddia ediyorlardı. Genç kız vakur ve zarif endamla masal dünyasının solgun prenelerine ben- zemekde idi. Vücudnndan ve &arı KİLİ KAPI © CAVİT YAMAC'ın “Deliorman, serisinden olan bu hikâyesinin 4-ncü kısmı g Gelecek sayımızda

Bu sayıdan diğer sayfalar: