lede vatanından ayrılmış gurbet- zede insanlar vardı, artistler vardı, ayda tiç, beş lira ile geçinen fs- kat çalışmıya teşebbüs etmiyen pasif insanlar vardı ve dünyanın her tarafından kopup gelen serse- riler vardı. Ve bütün bu manzu- me birbirini bu mahallede bul- raugtu. Aşklam, ihtirasları ve ka- derle çerçeveli hayatları arasına kendilerinden olmıyanı kariştırmı- yorlardı. Bütün bu insanlara dâir duyduğum tecessüsü İtiraf etme- liyim. Fakat gayretlerim hep bo- şuga gidiyordu. Zira onların «baş- ka,insanlardan» sakladıkları müş- terek sırları vardı. Kendimi bu garip Âlemin seyrine bıraktım. Ve kumaşı ile birlikte on liraya par- desü diken Slovakyal, bir terziyi geceleri nfak bir ücret mukabilin- de armonik çalan bir beyaz rusu ve bir sinema sürstıle de Rozayı, Jaklin'i, Editi ve Jöneviyevi ta- nıdım. Her biri ayrı hususiyetler taşıyan bu insanlarda «<aradığım şeyi»i bulabilmiştim. Hiç değilse böyle olduğunu zannediyordum. Hayatımın bir başka safhasına ait olan bu şeyleri yazmama &6- beb, Madeleti nasıl unutmuş oldu- gumu anlatmak içindir, Ve haki- katen aradan iki kış mevsimi geç- tikten <Madelet» ismi bana hiçbir şey ifade etmez oldu. Hattâ bir gün görmeden yapamadığım yani yaşadığımı anlıyamadığım o sarı gözler ve uzun gaçlar da hafızam- dan siliniverdi. Bu yeni hayatın verdiği sarhoşluk içinde yuvarla- nıp giderken ortaya ani olarak çi- kan bir hâdise ile hayatımda yeni bir maceranın ufukları göründü: Mevsimin en parlak balosu bilmem ne kurumu menfaatine verilmek- teydi. En son tanıdığım Jönevi- yevin ısrarı üzerine .Yaniden bir irak kiralıyarak gitmiye karar ver- dim. Balo gecesi zuhur edince he- sapta olmıyan biri romen diğeri macar iki arkadaş bize iltihak et- tiler ve hep beraber Jöneviyevin istediği yere gittik. Uğurlu mu yoksa uğursuz mu bilmiyorum, İs- kat mühim bir tesadüf orada be- ni Madelet ile karşılaştırdı. İlk defa gözgöze geldiğimiz vakit iki- mizde sarardık. O masada, şişman ablası ve bir de ötedenberi ken- disine kur yapmak istiyen genç- lerden biri vardı, Ben ayrıldıktan sonra meydanı bol bularak Made- lete yaklaşmış ve övVdl& kıskanç ŞARKI Bir şarkı istiyorum; ruhuma yağsın tül, tül Bahsetsin sevgilimden, özlenen saadetten, Bir mevsim istiyorum;meyva versin her gönül, Gebe kalsın dal renkten ve toprak bereketten. Bir şarkı istiyorum; söylesin usul, usul Nasıl yağmur yağarsa gecenin sükütundü, Zamandan salkım, salkım kopsun hülyalı eylül Hâfıralarımızı bir, bir getirsin yâda . Bir şarkı istiyarum; kelimeleler renk açsın Gölgeler gibi sessiz, gölgeler gibi içli, Bu şarkı, senin şarkın, bu renkler, senin sesin Işıklar gibi esen ılık bir bahar yeli . Bir şarkı istiyorum; açsın dalda tomurcuk Rengi kokudan olsun, meyvaları ümitten, Bir şarkı istiyorum; neşeyle gülsün çocuk, Gülen çocuk ben olsam ve sen şarkı söyleyen. Hüseyin ULAŞ ablasının itimadını kazandığı için sevgilimi kolayca elde edebilmişti. Mihail'in (Romanyalı arkadaş) Jö- heviyevi dansa kaldırmasından ig- tifade ederek öon bir cesarette ayağa kalktım - bugüne kadar Madeletle ne selâmlaşmış ne de bir kelime konuşmuştuk - ve on- İsrın masasına doğru yürüdüm. Bir an o şişman ablası ile gözgöze geldik, kaşları hareket etti, elini ağzına götürdü ve yüzünden bir hay- ret dalgası geçti. Hayretler içinde kalmıştı. Müdelet - ne kadar ince kızdı belki de bir skandala mey- dan vermemek için - hemen ây&- ga kalktı vezamana kadar o gör- mediğim en lâtif tebessümü ile bana doğru geldi. Sersemlemiştim elinden tutarak piste doğru çekti, İsmini bilmediğim fakat en çok sevdiğim bir tango çalınıyordü. Ap- tal suratlı bir yığın erkek kendi- lerinden daha aptal görünen bir yığın kadina sarılmışlar dans adi- yorlardı. Ben mi Maâdeleti yoksa Madelet mi beni idare ediyordu pek farkında değildim. Fakat o- nun çok hafif bir sarsıntısı ile uyandım, Başını iyice yaklaştır- mıştı. Ağlıyor muydu, göremiyor- dum. Ona sadece; « Mektubumu sen mi iade etmiştin!» diyebildim. Ve onun herhangi bit isteri buh- ranına duçar olabileceğini hesap ederek bahçeye çıkardım. Donmuş gibi duruyordu. «O, adamla mi evleneceksin 1» diye sordum v6 sonra da pişman oldum, Gerçi Ma- delet bir şey söylemiyordu. Fakat büyük bir teslimiyet içinde beni nasıl s#vmiş olduğunu anlatıyordu. O gece bahçede ne kadar kaldık ve Madelet ile aramızda neler geçti ? bunlara dair hafızamda hiç bir çizgi yok. Yalnız ona lâzumu oldnğu zaman beni arayabilmesi için galiba adresimi vermiştim. O da üç gün sonra beni bit pasta- hânede bekliyeceğini söylemişti. Sabaha karşı eve dönerken Jö- neviyeve (misline ender tesadüf edilir güzellerdendi. O gece-kendi ânlattığına göre - dört. beş izdivaç teklifi karşısında kalmıştı) kendi- mi mazur göstermek için bir ya- lan söyledim inanıp inanmadığını bilmiyorum yalnız o gündenberi bu meseleye dair tek bir kelime bile konuşmadık (şayet bu satır- ları okumak fırsatını bulursa o geceki gaybubetimin agıl sebebini öğrenmiş olacaktır.) Gözlerimin önünden Madeletin hayâli gitmi- yordu. Onu seviyordum. Oda beni unutmamıştı, Bununla beraber te- sadüflerle yaşamaktan zevk alan — Devamı 303 üncü sayfada — “201 — Servetifünun — 2403