Lak YE | MADELET, GENE, Yüz bulmuş M kızdan betbahi bir kadın çıkar A. MAUROİS Arka balkonları birbirinin içi- ne bakan apartımanların bulün- duğu mahalleye taşınalı henüz bir hafta oldu. İlkyazdan renkler ve sıcaklıklar taşıyan rüzgârın eni esişleri yataklarından yeni kalkan gafil kadınları ihtiyata davet edi- yor, ene gelmek üzere evlerinin kapılarını örten genç kızlar, daha köşeyi dönmeden el- lerile eteklerini bastırmak lüzu- munu duyuyorlar. Daireye, dük- kâna ve pazara yetişmek için ayni tramvayda buluşan oldukça kesif bir kalabalık henüz ğe pençe- reden giren ayni çapkın rüzgürn üzerlerine attığı, levanta ile dü- geltilmiş kadın başlarının kokusu ile sağa sola kımıldanıyor. Bir an için çalışmanın s yeknesak ve mecç- buri çalışmanın - zorlayıcı tesirini bütün kuvvetile hissediyorlar. Bu minval üzere akıp giden günlerden bilmem hangisi idi? Her halde bir pazar günü idi! Babah kahvemi içmek üzere ber mutat balkona çıkmıştım. Hep yatak odalarının mahrecinde bu- lunan bu balkonların Pazar sabab- larına mahsus garip bir tecellisi vardır; Gecenin rehavetini boşalt- mak için hepsinin kapıları açılır ve hiç olmazsa on saatlik bir s1- eaklığı üzerinde taşıyan atılmış şilteler bu güngörmüş balkonların korkuluklarından sallandırılır. Ve henüz yüzlerini yıkamıya vakit bulamamış genç kadınlar gecelik. lerinin önleri açılaraktan mahmur gözlerle dolaşırlar. ( Bilhassa şunu söylemek isterim ki kadınların en güzel oldukları an, yatağı terket- tikleri bu andır. Madeleti de bir Pazar sabahının bu rehavetli anında erkenden yı- kamak ihtiyacını duydnğu ince çamaşırlarını asarken gördüm. Çir- kin olmıyan genç bir kızdı. İlk görünüşte çok genç yaşda tah- min olunabilirdi. - Bilâhare onu da- ha büyük olduğunu kendisinden duymuştum. - Omuzlarını bir karış kadar tecavüz eden uzunca saçları kadınlık cazibesini arttırıyordu (bu saçların hülyâlı güzelini kıskanan ablası onlari günün rinde kestiriverdi, ) O sabah belki on dakika bu küçük kızın basit hareketlerini büyük bir dikkat ile 200 — Servetifünun — 2403 Yazan; Fahi takip ettim, Öyle zannediyorum ki o anda <Gevmeği» değil, hatta şu kızın « hoşuma gitmiş» olmasını bile düşünmedim. Fakat nedense onu takip eden hafta başlarında hep komşum olav bu genç kızı ve onun © sabahki hareketlerini hatırladım, Ve bu hatıralar bir zaman geldiki tahammül edilemez oldu, İşte o zaman «,..Seni sevmiş olduğumu bilmen lâzımdır.» diye mektup yazdım. Mektup postâya verildiği gün iyice hatırlarım, Kar yağıyordu. Artık yazın, etekleri bir şemsiye gibi kaldıran o çapkın rüzgârı yoktu, Oldukça dehşetli bir soğuk sobalardaki son kömürü de kül yapmak için bacaları em- mekteydi, Göndermiş olduğum mektubun Madeletin eline geçip geçmediğine dair müspet hiç bir şey öğrenemedim, Yalnız birkaç gün sonra onun etrafa karşı biraz alâkalı olduğunu hissettim, Bu belki bir zehaptan ibaretti. Fakat ne olursa olsun bu, Madeletin büyük bir meçhul ortasında oldu- gunu gösteriyordu. Bu şaşkınlık &nı geçmeden bir ikinci ve bir ü- güncü mektuplar elimden çıktı. Fakat bu tevalinin garip bir ma- cerası oldu: Oda «...» apartı- manında Madeletle birlikte bütün ailesi tarafından okunmak.. Zira Pazar akşamları piyasadan dönül- düğü saatte, bütün mahalle halkı balkonlarda her zamanki mevki. lerini işgal ettikleri zaman, Made. letin ve gilesi efradının bir şeyler konuşarak gülüştüklerini ve ara sıra bulunduğum tarafa doğru baktıklarını farkettim, Bu hadise Madeletin beni sevmediğini bir ker- re daha ortaya koymaktan başka bir işe yaramadı. Bu mektupları bir tecessüs, genç kızların ilk aşk tek- lifi karşısındaki vaziyetlerini gör- mekten ibaret bir tecessüsün tat- mini için yazmıştım. Bunda biraz da boş geçen günlerime bir meş- gale bulmak endişesi vardı, Aradan birkaç gün geçip te dargın- lığım tavsamıya başlayınca mühim birşey daha idrâk ettim : Madelete olan alışkanlığımı, Beni, ona bağ- lıyan görünmez bağlar vardı ve MADELETİ! r ÖN GER ben onun havasından ayrı yaşa- manın imkânsızlığını duyuyordum. Bendeki bu tebeddülü Madelet'te hissetmişti. O, balkonunda, ben de balkonumda yalnız kaldığımız za- zamanlar bakışlarının berraklığını kaybettiğini hararetli gözlerle sa- atlerce bana baktığını hâlâ bütün canlılığı ile hatırlarım, Ben o gör- ediyen ayrılan sevgili ko- casına 8ou birdefa bakan kadının bütün trajedisini de okumuştum. Madelet benim için hayatın tek mânasıydı, Ve ben onu günün bi- rinde kaybetmekten korkuyordum. (O, sırada kendisine kur yapmak istiyen bazı kimseler de vardı.) Ma- delet'in bu günler zarfında neler düşünmüş olduğunu nasıl tahmin edebilirim Bu sessiz aşkın beni tahammül- süz bıraktığını görerek evvelki vadimi unuttum ve Madelete son bir mektup yazdım. Ve, ah bu son mektup! Onu Madelet'in okumuş olduğunu hiç bir zaman iddia edemem. Aradan bu kadar zaman (geçmiş olmasına rağmen bu mektubnn hikâyesini bir türlü öğrenemedim. Yalnız bu mektubun «....» apartımanına gir: mesinden &onradır ki, Madeleti kaybettim. Onu bana hiç göster- miyorlardı, Bütün beklemelerim bogo gidiyordu, Üstelik bir akşam üstü zavallı mektubumu iade gt- tiler, (Bunun o, kıskanç ablası ta- rafından yapılmış olduğuna yüzde yüz itimadım ver.) N İlk yazın rüzgârlı bir günün de; balkonları birbirinin bakan apartımanların sinden ayrıldım, (Bu ayrılış yal- »ız benim için mühimdi. Bü- tün mahallenin bana karşı sinsi bir alâkası vardı buna rağmen hiç biri, bu mahalleden ayrılışımı gay- ri tabii bulmadı.) Bane alıştığım şeyleri unutturacak yeni bir muhit ve yeui bir hayat lâzımdı. Bunu da sucak şehrin bekâr kalabalığını dar ve loş sokaklarında toplıyan, yüksek verütubetli apartımanların mshallesinde buldum. Bu mabal-