Ahmed Rasim ve İstanbul Seyyar aşçı İştanbul'un seyyar aşçıları, şeh- rip en tipik simalarındandı: Tah- ta bir tabla, üzerinde “Kutu mân- gal,, mangala bir tencere oturt- muş; yanında bir kâse, içine biraz dereotu doğramış, beş on ssp &0- gan ayıklamış. Beyaz bir bez üze- rine de bir kuzuyu yatırmış. Ufak bir sebpays aa kaşık, çatal, tabak yerleştirmiş. Sokakta : “Kaymakl.. Kuzudur!! Süt kuzusu). Ciğerim kebabım!.» diye bağırır. Biçak ga- yet keskindir; “Bir kuruşluk ver 1, denildi mi bir tül kadar inçe, na- zik doğrar; eller terazi tencereye altı hamle eder, yedi diş ciğer ve- ya et çıkarır; siyah bir saçla, ye- şil bir mayonez. Seyyar Demirhindici Başında keçekülüh, sırtında gal- ts, kollar sıvalı, bacağında potur, tulumbacı yemenisinin biraz daha kunduralaşmış cinsinden bir ye- mehi, arkâğında semaverim&i sarı bir güğüm; çoğu iri yarı, gürbüz delikanlılardır; sesi sıtma görme- miş; evvelâ: «Haulya Demirhindi şerbetim |.» diye bağırır; sonra; “Bu..u..1..2 gibi!, diye haykırır, arkasından : “Şifalıdır! Hararet söndürür ),,, diye söylenir, Bir müş- teriye bir bardak doldurup “sundu mu, onu etrafa şahit gösterir: “ Dişlerini dondurdu!. Haniya Bu..u..n.z 1. , Seyyar Demirhindi- ciler, İstanbula, İzmirden gelir- lerdi. Söz atma, takılma Direkler arasında, akşam piya- galarının başlıca söz atma ve ta- Elli Yıl Evvelki Istanbulun Lügatı Seyyar aşçı — Seyyar demirhindici — Söz atma, takılma — Spor — Süt — Şapkalı kondüktörler — Şemsi efendi — Şeref (Kemancı) — Tatlı su frengi Yazan * Ahmed Bülend KOÇU kılma envai şunlardı: «Pastra, çimdik, elleme, omuz vurma, mön- dil kapma, şemsiye çekme, yol kapama, yüz kızartma, elmasım, iki gözüm, 86 canım, sen benim olsan ben senin, ne de şık, varda, destur, Spor İstanbul halk dilinde “Spor, kelimesi meçhuldü. Ancak, ala- franga geçinen bazı sileler ara- sında, yeni yeni dolaşmağa başla- mıştı. Bisiklet tek tük, yeni yö- rünmüştü. Sokak köpekleri, ekse- riya, havlıyarak peşisıra koşarlardı, Pisiklete binenler de tatlı su frenk- leriydi; şehir içinde bile şu kıys- fet ile dolaşırlardı : Başında damalı kasket, sırtında limonu veva bü- nu andıran bir renkte, keten ve önü düğmeli bir esket, ham ipek- ten bir gömlek, takma yaka, pü&- Kül boyunbağı, belinde bir ku- şak-kemer, bir ucu kuşağa diğeri Bismark renkli kısa pantalonunun cebine dalmış gümüş veya nikel bir Zincir, ayaklarında, dize kadar örten kahverengi bir çorap ile sandal. Sut Süt fiyatları iki kuruş ile yüz para arasında değişirdi. Sütçülerin parası umumiyetle ay başlarında ödenirdi. Ekmekçi gibi sütçüler de çetele tutarlardı. Sütçülerin yanın- da, süt dağıttığı evlerin sayısı ka- dar bir deste çetele tahtası bulu- Durdu. Şapkalı kondüktörler Milli serpuşun fes olduğu o devirde bir Fransız çirketi tara- fından işletilen Rumeli demiryol- larının kondüktörleri ve (bütün iş- çileri) şapka giyerlerdi. Bir Alman şirketi tarafından işletilen Anado- la demiryolları memurları ise, fes giyerlerdi. Şemsi efendi Devrin tanınmış sazendelerinden, Şeref (Kemanci) Beyoğlunun meyhane - batak- hanelerinde çalan ve kabadayı - külhaniler arasında şöhret şehibi sazendelerden. Şişli Şişli, etrafı açık, bir kırdı; uzak tepelerde otlıyan sürülerden çıngı- rak seşleri, koyun sesleri gelirdi. Tramvay ile, gece bir Şişli yolcu- luğu «Şairane», pek lâtif, hoş olur- du. Fındıklı, Kazancı, Ayaspaşa, Firuzağa, Cihangir gibi gün gör. mez semtlerin: halkı, Şişliye kır sefasına çıkarlar, Şişli tepelerinden Kâğıthane dönüşünü seyrederlerdi. Tatlı su frengi Yazın Büyükderede de otur- dukları için bunlara «Büyükdere Mösyösü> de denilirdi; tavır ve edâ- lan, kılık ve kıyafetleri umumi- yetle şöyleydi: Hoppa, züppe, kal- kık ucu sivri pomada bıyıklı, ya- nağı kızarıncıya kadar perdaht edilmiş, hafif mavi gözlüklü, dik bükme yakalı, parmağında, üzeri- ne “Souvenir, filân yazılı üç dört yüzük, sırtta jaket Fransez, pike yelek, görünmiyeck derecede ince kordon, paçaları biraz bol panta- lon, benekli çorap. 115 — Servetifünun — 2396 o. siniz