aki - Zağra ayanı Kapucubaşı LH konağının yerinde, bugün dört mahalle vardır; Ayazma bay- ırının eteğinde idi, bahçelerile be- raber kasabanın şimeli şarki köşesi idi. Pelinlik derlerdi, bugün o sem- tin en büyük yolu Pelisiya adını taşımaktadır, Kapucubaşı vakfi- yesindeki doksan üçten evvelki bir- kaç mahalle adı yazılmağa değer, İmaret , Hasegi , Kasımpaşayi ce- did,ı İbni Ayvaz.' Haydar Fikye, Devriş Efendi, A- İmaret, Zimmiyan Havaceki, Hacı Turhan bulgar mahalleleri idi; yahudiler galiba bir mahallede taplanmamışlardı ; Konak Havace- ki mahallesinde idi. Artık hepsi göçmüş bulnnuyor Allah cümlesinden rahmetini esir- gemesin, Bozgundan evvelki rubu asrı görmüş olanların gelişi güzel sohbetlerinden taplanmış ve zor- lakla tasnif edilerek yerleştirilmiş sözlerle ancak yapılabilen bir mo- zaikde, doğruluktan ziyade şirinlik aramalıdır. Kapucubaşı konağı, birbirinden duvarlar, merdivenli setler, havuzlarla ayrılmış avlu ve bahçelerin üzerinde, köprülü yollar ve taşlıklarla eklenmiş birer ikişer katlı ahşap yapılar idi. Evvelâ dört bir tarafı kaleyi andırır dıvarla çevrilmişti, dört yerne metin kapuları vardı; şi- malde Ayazma Kapısı, şarkta Ha- rem Kapısı garpte Hünkâr kapı- siyle küçük Demir kapı; cenupa açılan bir beğinci kapı, Kanlıkapı, Bozgundan çok evvel örülmüş, battal edilmişti, fakat adı unutul- mamışta, üzerine belki ondan fazla hikâye snlatılırdı, bu rivayetlerin birleştiği tek nokta, Halil isminde afet gibi güzel bir delikanlının bu kapının eşiğinde öldürülme- giydi. Hünkâr Kapısı, yapının en eski parçasıydı, adını, Dördüncü Mehmedin bir seyahatinde, kapıcı başının ecdadından birine, belkide Hacı Kadına misafir indiği gün- lerden almıştı; Haremde bir büyük odada Hünkâr safası diye meşhur- du, fakat bu oda, birkaç tamir görmüş, onyedinci aşır yüzünü tamamen kaybetmiştir. dj HANIMEFENDİ Reşad Ekrem Koçu'nun bu isimle hazırladığı romandan üçüncü fragman Hünkâr Kapisından girilince, birinci avlu, yahut Mescitalanı gelir; ortasında, taşra halkının beş vakit namazı cemaatia kıldığı Süleymanağa mescidi vardır ki aslında Hacı Kadın hayratı iken Kapıcıbaşının babası Süleyman Ağa yeniden yaptırtmışdı. Mescit meydanındau birkaç basamak taş merdivenle havuzlu bahçeye ge- çilir; çiçek bahçesiydi, tam ortg- sında ulu bir ceviz ağacı vardı. Bir tarafinda Kapıcıbaşı binası olan ve Cevizlik diye anılan, önü ruvaklı bir sgayvan, içiçe geçen dört odadan mürekkep selâmlık dairesi vardı; tam karşısında bü- yük mermer havuz ile mutbak ve kiler ve hamam köşkü bulunu- yordu; bu mutbak, büyük horanda ımutbağıdır, haremde birde Kuş- hane mutbağı vardı, Hamam köş- kü nisbeten yeniydi, Kapıcıbaşının damadi Çubukdar Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştı, rokoko meleziydi, temizlenmekten ziyade iygünüş ve zevkü safa için yapıl- mış dışhamama bu köşkten giri- lirdiş hamama gelince, muhakkak ki bir nefise idi, bozgundan çok sonra, bir Görgü kavgam yüzünden Ş... bey tarafından yıktırılmıştış serapa mermerdi, dört köşesinde Beklediği Sabah Arkadaşımız Gavsi Ozansoy bu isimle bir roman hazirlamak- tadır. Gelecek sayımızda bu eser- den bir fragman neşredeceğiz. dört kurnası, altın yaldızlı oymalı lüleleri, göbek taşının ortasında küçücük bir havuzu ve fıskiyesi vardı. Cevizlikten bir mabeyin kapısı ile hareme geçilirdi; Cevizliğin cenuba bakan önü, Dışhahçe idi, yüze yakın meyva ağacı vardı. Mescit mey- danından iki kw natlı büyük bir ahşap kapı, bir porta ile arka bah çeye yahut ara- bacılar avlneuna girilirdi; etrafı çep çevre ahırlar, ve üstü ırgad, seyis ve uşak odalarıy- dı, samanlık, ara balık hamam külhanı ve bir ırgad hamamıydı ; buradan da diğer bir kapı ile aşağı bostan denilen dör- düneü svluya geçilirdi Bn bosta- nın bir büyük kuyusu ve bir hs- vuzu vardı. Harem, büyüklü küçüklü sek- sen kadar oda, iki hamam, bir mutbak, havnzlu fıskıyeli sofalar, bir cihannümea kulesi, san'at eseri kapı ve tavanları, lâcivert ve lâal zemin üzerine altın yazıları, tarih kitabeleri, oymalı ve çiçekli sa- çakları ile en az iki aarin mahsu- lü bir yapıydı; parça parça adları vardı: Bahariye, Zerofşan, Cihan- nümdalı, (Yediodalar, Beşpınar odaları; odalarında isimleri vardı : Sarı oda, Yeşil oda, Pembe oda, Hünkâr sofası, Havuzlu sofa, İn- cili sofa,. Sünnet odan, Altın top, Sandal, Kadifeli sofa... Haremin yüzü bir Hasbahçe'ye karşıydı, gülbahçesiydi; Zağra'nın namlı gülleri Yediveren, Ziba, Kay- si ve İstanbul gülüdür. Bozgun arifesinde, bu haneda- nın kapısında, yüz elliden fazla insan yaşiyordu. Birkaç harem portresi, Bulgarya türklerinin eski hayatı üzerinde konuşmak fırsatını verir : Harem, Uslu denilen, o kapıda doğmuş, büyümüş, tecrübeli ve emektar kadınların elindedir: Nefise molla şerbetçi, kahve» ciydi, kahve ocağı onun emir ve idaresinde idi; yanında üç hiz- metçişi vardı; bir sır kumkuması idi ; tazeler, evin kızları ve gelin- leri, bütün derdlerini ona açarlar dı; bilhassa kış geceleri, büyük — Devamı 119 ncu suhifede — 111 — Servetifünun — 2396