21 Mayıs 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12

21 Mayıs 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SH A —öxwc sayyadan devam — bir eser ile ne büyük bir uygun- suzluk göze çarpmaktadır. O eser ki, İngiltereninkinden mâda Fran- sanın tarihini de İyice tanır ve İ- çinde tıpkı yunan veyâ lâtin men- balarında olduğu gibi İtalya kati- yetle anlatılmıştır, o eser ki kadim tarlh bunun içinde kendi evinde dir. - Keza ortaçağ ve Rönesans - Ve nihayet o eserki zamanın bü- tün ilmini bütün Avrupa tarihi ve coğrafyasını kaplamaktadır. Onün eserindeki bu fazla ilim ve fazla felsefe için, #hakespeariyen mevcudiyete ilkönce Santa Cruz konsolosu Joseph Hart 1848 de tereddüdün bayrağını çekti; ve Miss Delis Bncon - bu da ameri- kalıdır - onu takip etti ve Shakes- peare yerine Bacon'u yerleştirdi, Shakespeare'i ilk inkâr eden bu iki kişi - İngiliz olmadıklarından mâada biri konselostur, diğeri ise çıldırarak ölmüştür, ki bu edebiyat noktai nazarından müsavidir. Ne- tekim esasta ikisinin de Amerika- lı olduğunu söylemekte kâfi. Fa- kat amerikalı olmayan ye deli olmadan ölen daha büyük de- liler vardır ki bunlar Shakegpenre İn eserini günün mühim siması olan ve Shakespeare'in aşağı yu- karı slâkası bulunduğu veyahut eserinde sitem ettiği herhangi bir lord'a hediye etmektedirler. Fakat rekoru yine bir smeri- kalı kırmaktadır, üstelik Ignatins (*J tur, Minnesota- lı Ignabius Donnely'ki, bir şifre, bir kriptogram icad etmiştir, ve buna göre Sbakespeare'de bazı par- çalar okunursa, muayyen bir tarz. da, Bacon'un bu eserleri kendi yazdığına dair cümlelerini bulmak kabildir ve üstelik neden, bu e- serleri yazdığını gizlemesinin 86- beplerini de izah eder. Bu Shakespeare münakaşasında, kabul etmemiz lâzım, bir fransız âlimi olan Bay Albert Lefranc en mâkulüdür. Shakespere'in tarihi eserleri ile muasirı altınecı Derby (9) Ignatius, ihtince - İgnotus'tan gel- mektedir. Meçhâi mânasına gelir. Müt. Not, G. 10 — Servetifünun — 2587 bu adamın adı KES PE AR E Kontu arasında mânidar yaklaş- malarla (teferrüat mirasyediliği yap- masına rağmen) o da iknâ etmek- ten uzakta kalıyor. Bu Shakespeare münakaşaları- D!, Shakespeare muamuasının bir kapısı olarak aldık ve bunlardaki mânasızlığı ve batayı belirtmeden geçemiyeceğiz.. Mânasızlık, bilhas- ga Bhakespeare'in eserindeki istis- nayi, tezadı ve eşsizliği kabul et- mesindedir. Hâtâya gelince, mu- harriri muhakeme etmek için yine muharrirden hareket edip, eserin- den yola çıkılmadığındandır. Sanâtkârların ekserisi hususi hayatları ile eserleri arasındaki tezatlar temeliyle inkâr olunabilir. Bir eser insanlığı aşmak demektir. Ahlâksız ve namussuz Verlaine ile Sagesse'teki melâike bolluğu, ilâhi temizlik, ve mubârek masumiyetin ne alâkası vardır Eğer Shakespenre'in eserinde bir fevkalâdelik varsa, sanatkâr- da da eserinin slâkaşı nispetinde bir fevkalâdelik olacaktır - yâni sanatkâr eserini yaratırken, eser hs- rikulâde ise onun yaradılışı nisbe- tinde harikulâdedir. Eğer Shakespeare'in eseri, her- kese başarılması gayri kabil-gi- bi görünüyorsada, bunu yaratanla bir mücize meydana gelmiştir, bu adam ister kont ister alelâde bir adam olsun ve ister Iâtince bilsin veyâ bilmesin, Nasıl ? Yâni, sâde- ce Özford'ta tahail gördüğü, Saxo Gramaticus'u. ve eski İngiliz me- tinlerini orijinalinden okuduğu i- gin -biçbir mucize vukubulmadan- Kont Derby, Macbelh veyâ Eral Dear'i yazabilir de, Shakespeare neden bunları başaramaz! Bski metinleri Shakespeare'de herhangi bir mahzende bulabilirdi. Bulduğu bu eski yazıları ona her hangi bir tavernde her hangi bir Ben Jonson ve yazmak okumak bilen her adam tercüme edebilirdi; her hangi bir köy kahvesinde Sha- kespenre'de Fransız preneli, İngiliz krallı masalları bir talebe veya bir Ozxfordlu âlimin ağzından yan bir masada oturup kulak misafirliği “yaparak duymuş olabilirdi : Acaba Shakespeare'in eseri bu mudur ? Eski metinler, masal mı ? Hayır, mühim olan Shakespeare'in masaldan yaptığıdır. Hikâyeyi, ta- nınmıyacak dereceye kadar başka- laştırmak. Onu kendisine kadar yazılan hiç bir eserin semââünda bulunmıyacak derecede şimşek ve gök çatlamalarıyla aydınlatmak ve bunu yalnız ilhâm kendi dahiyâne ilhâm semâşsından fışkırtmaktır. Bu semânın şimşeği, perüklü ve takma göğüslü, kariyer iddialarıyla ka- panmış İord'tan daha iyi cabil köy- lü çocuğuna veya daha doğrusu Londra tavernindeki sıkılgan boe- me isabet edebilirdi. Bu, sekiz asır evvel Shakespe- aro'in toprağında ilk hristiyan çâ- iri olan Caedmon'a da çarpan ayni şimşekti; Cnedmon -bir zavallı ço- ban, İngilterenin şimalinde bulu- nan bir sörler manastırında bir keçi çobanıydı. O manastırın dini ziyafetlerine iştirik etmez, etse bile erkenden, sıkılarak çekilirdi. Çünkü ziyafete iştirâk edenler ara- sında yegâne cahil, okuması yaz- ması olmıyan ve eski dini âdetler€ göre elden ele geçen musiki âle- tini eline alıp bir şeycikler mırıl- danamıyan adamdı, Bir gece uykudan kalkınca, ço- ban, birdenbire musiki âletini eli- ne alıyor ve mükemmel olarak İncil'den süreler okumaya başlıyor ve böylece o, İngilizlerin ilk hris- tiyan şâiri oluyor. Bu, mimari veya güzel sanatlar kaideleri bilmeden ortaçağ kated- ralı olan muazzam taş ve esrar dolu şiirin güzellik ve muvazene- sizlik esrarını, mülbem baltasıyla göklere çıkaran ortaçağ çırağını da çarpan yıldırımdı. Mistik değilim. Profesör ( buda bir nevi mistiktir! ) bile değilim, Aksine, zeki biradamım.. Bundan ötürü yukarıdan inme sürelerle Shekespesre'in eserini izah etmi- yeceğim, onu bir peygamber, bir evliyâ olarak göstermiyeceğim. Fakat bir gaheserin vücude gel mek dâvası âdi tarassutlardan kur- tulur, irasiyonelin ötesindeki bir

Bu sayıdan diğer sayfalar: