Ahmed Rasim ve İstanbul — Elli Yıl Evvelki Istanbulun Lügatı Kandıllı yazması - Kaprıl (iribasan) - Karaköy caddesi - Karnaval gecesi Karakaş - Karagöz - Kaymak - Kemeraltı gülleri - Kemeraltı kopukları Kıyafetler - Kömürcü - Kömürcu sokağı - Köprü Köprü memurları Köprü üstü kahvehaneleri - Koltuk Kandilli yazması Yazma, malüm, çiçekli veya düz renkli başa bağlanan yemeni. Bunların en makbulleri Boğaziçin- de, Kandillide yapılırdı ve Kandilli yazması diye meşhurdu; hediyelik götürülürdü. Kapril (İribasan) Beyoğlunun ve Yüksekkaldırı- mın batakhane - meyhanelerinde çalan sazendelerden, Karaköy caddesi “O zaman Karaköy caddesi bu kadar geniş değildi. Köprüyü ge- çer geçmez solda (Âziziye kara- kolu) diye bir bina ile caddeye fırlamış Borsa hanı, içeride, elle- rinde beş on mecidiye, sabahtan akşama kadar şakır şakır öttüren garraflarla dışarıda yine sabahtan akşama kadar : — Kazanan ultı yüzbin frank alıyor! Nâğrasıyla, demgüzar yahudi, rnm, ermeni çığırtkanlar bulunan dükkânlar, bir kaç tuhafiyeci, ha- zır kunduracı, ismen banker olan yalan dolan dolabları, mağazaları vardı. Rıhtımdan, Vinerbank (Ziraat bankası) ndan, tramvavdan eser yoktu. Sağdaki Mumhane sokağı ile onun üstündeki sokak, bu ci- varın en gürültülü yerleriydi,,. Karnaval gecesi Evvelâ, umumiyetle, Unkapa- nından, Meyit yokuşundan, Şişba- ne karakolundan, Altıncı daire önünden tepebaşına çıkılırdı. Ve- nedik sokağından meselâ bir bak- Yazan : Ahmed Bülend KOÇU kal Papi'ye uğranılır, kafalar biraz tütsülenirdi. Ondan sonra, kristal- ler odeonlar, turşucular, rövayâl- ler, necibler, kafakoronlar, kafs- konserler sırasiyle dolaşılırdı. Gi- rilmedik iğne deliği bırakılmazdı Dans, köçek, sokaklarda göbek atan... kar yağar. soğuğu duyan kim, istim bol! Biraz üşüyünce, şekerlemeci, bakkal dükkânlarına dalınırdı... Karı mı).. Çeşidi.. Er- tesi gün, bu karnaval gecesi #“Öy- le eğlendik... öyle eğlendik ki!., diye anlatılırdı. «Meyit yokuşundan tırmanırken ilk müjdei hayatı, bir evin önün- de kurulmuş olan lIâtarnadan 81- dık. Evden, kadın erkek bir takım maâkaralar çıkıyordu. Ayı kafalı bir herif, mahalle çocuklarına sal- dırıyor, kaçırıyordu. Elleri, tırnaklı bir eldiven içindeydi. Boynuna koskocaman bir halka takılmış, bir kadın, elinde def, zincirini çe- ke çeke götürüyordu. Öndeki lâ- tarna ile polkaya başladılar. “Belediye binasının önünde, cadde üzerinde mumlarla donan- mış bir şeyin yürüdüğünü gördük.. vapur taklidi yapmışlar.. tekerlek üstünde yürüdüğü halde bacası, dümeni, kazanı, kaptan yeri, çark- ları vardı. Kaptan, efsun askeri kıyafetli, püskülü omuz döven nev- inden kalın, uzun, sırtına sarkmış, fesini alabildiğine alabanda yıkmış, kaşlar iki parmak eninde, bıyıklar fırça gibi püskürmüş, fistanın bel tarafında bir eski kubur tabanca, kumandalar veriyor, vapur dur- dukça müşteriler girip çıkıyordu. “Arkadan bir alay daha zuhur etti... Üç sırık, altı hamal, önde, yanda ikişer fenerci.. bir tek yu- murta götürüyorlar... Yük o kadar ağır, o kadar ağır ki, o soğuk ha- vada hamallar şakır şakır terliyor- larmış gibi siliniyorlar, ikide bir durup dinleniyorlardı...,, Karakaş Devrin tanınmış kanunilerin- den. Altı üstü bir fes giyer, kâb- külleri dökük, az saksilı, gözleri fırıl fırıl bir adamdı. Karagöz Tiyatro zevkinin beyecanla ya- pıldığı o devirde, Karagöz yavaş yavaş rağbotten düşüyordu. Bu- nunlâ beraber, meşhur hayali kâ- tip Salih efendi, hayal oyununu müzeyyen bir tarza sokmuştu; Ra- mazanda, Şehzadebaşında, Arifin kraathanesinde perde kurardı. Bi- rinei mevki için adam başına bir çeyrek (beğ kuruş) alınırdı ki, o devre göre, çok mühim bir ücret- tir. Oyuna teravib namazından son- ra, alaturka saat üçte başlanırdı. Kaymak Devrin meşhur nâzeninlerinden. Evi, Aksarayda şekerci sokağın- daydı. Yüz seksen okkalık bir ka- dındı; arabaya oturdu mu beygir- ler zor çekerdi. Arabayla çıktığı zamanında, arabacının yanına, ba- şında &l hotoz, sırtında al roba ile bir habeş yavrusunu alâmeti farika yerine oturturdu. Evine, on ikilerin reisi olan bir paşanın, ar- kadaşlarile beraber gelip kapandı- ğı söylenirdi. Bu evdeki nâzenin- lerin en meşhuru da Kumru idi (bu kelimeye bak). Kaymak, bir 305 — Servetifünun — 2386