BA L I Yazan: Borcen ! Babasiyla boy ölçüş- meğe kalkan bu Tuna kızı! Ben Boroea kıyısındaki Lateni batak- lıklarında yaşayan bir adam olme- ma rağmen Yalomitsean'ın yerlisi değilim. Benim Eyyub gibi fakir olan Olth'lu ebeveynim ben iki yaşıma girerken dünyayı görmeğe gitmiş. Size bundan fazla ne söy- leyebilirim? Yirmi vilâyet boyun- ca yapılan bin bürlü hicretten gon- ra ebeveynim heybelerini ve bir cizme boyu kadar olan beni bu Bercea'nın karşısında ışıldayan ks sabaya bırakıvermişler. Bu size tuhaf gelebilir.. Fakat bu böyle,. Benim ebeveynim mez- baha hayvanları gibi ağır işler gör- meğe alişk insanlardan değildi. Bilhassa babam bir nevi şaşkındı. ancak açlıktan bayıldığı zamanlar kavalının içine üflemeği unutabi- lirdi. Ve Lateni'de hiç olmazea elin yetişebildiği yerde balık vardı. Ya- ni balık kendiliğinden tencereye atlardı. Düşünün : İlk ve sonbaharda Borces'nın ekilmemiş yüzlerce hektür arazisi #srı renkte deniz suyu ile dolardı. Ve bu genişsu sathında turna ba- lığı, küçük sazan balığı o kadar goğalırdı ki kediler bile su ken&- rına çatlayıncaya kadar yemeğe gelirlerdi. Ve işte bu artık, Kazan Avı, idi. Hakiki ve ucuz yemek! Torba- ları boyunlarında asılı, kalçalarına kadar çıplak adamlar, kadınlar, ço- euklar bu su altında kalmış toprak parçası üzerinde mümkün olduğu kadar yavaş yürüyerek avcı neferi gibi açılırlardı. Hepsinin yanında altı tamamen delik olan çeski ka- zanlar vardı, Su hiç bir zaman diz- leri aşmıyordu. Bataklıkta yürürken balıklar Byaklarımıza çarpardı. Ama bun- lar küçük balıklardı, biz ise arar- dık. Balıkların nebatlarin kökleri- ni ırmağı sevdiklerini biliyorduk. 136 — Servetifünun — 2872 Panait K İSTRATİ Hiç kımıldamadan nazarlarımızı diktiğimiz bizim bu otlardı. Otun biraz oynadığı görülünce, plaf! hemen kâzan üzerine kepatılırdı. Balığın kabın cıdarlarına çarptığı dnyulurdu. İşte o zaman balığı el le yakalayıp sebete atmaktan baç- ka yapılacak iş yoktur. Balığı elin- deu kaçırmak için çok acemi ol- mak lâzımdır. Bununla beraber babam muntazaman elinden ka- gırirdı. Onunla alay ederler, güler- lerdi, Bu ona hiç dokunmazdı. O A Çeviren: gine kazanıyla etrafında oynayan ve oynamayan otlar üzerine atıl- mağa devam ederdi. Bir saat av- dan sonra kepimiz sepetlerimiz ba- lıkla dolu olarak eve dönerdik. Ba- bam bir tek balık bile getirmezdi. Bunu görerek annem ona evde ka- masını, balığı tuzlamasını, yemeği pişirmesini, çamaşırlarını yıkaması, ve kavalını çalmasını nasihat etti. Bu bana gözyaşı döktürmeğe kâ- fi geliyordu. Bir erkek çamaşır yıka- maz ve yemek pişirmezdi. Fakat babamın erkeğe benzer yeri yoktu: O, ıssız gecelerde uzaklarda çınla- yan ve köpekleri havlamağa sev- keden kavalının üzerindeki derin ve bitkin gözleri ve siyalı biyıkla- rıyla uslu bir kadındı. Üstelik ne zaman balık pişirse çamaşır yıkar- 8a en usta hizmetçiler bile ondan dersalmağa gelebilirlerdi. Heyhat! Bununla beraber onunla eğlenir. lerdi. Birerkek kadın işlerinde ça- lışmamalıydı. O zaman bütün köy- İs kavgalı olurdum. Çünkü babam kimseye küfretmez, her şeye me- tanetle tahammül gösterirdi. O Salâh daima ensesine düşen sivri beresi uzun boynu, iyi yamanmamış pan- talonu ve merhametsizçe güzel olan hayattan intikamını almakta geri kalmayan kavalıyla Borcea'ya doğ- ru gülümseyerek uzaklaşırdı. Bazen onu takip ederdim. Ba- zen ve gizli olarak, çünkü o yalnız kalmasını severdi, Sessizliğin balçık kokusuna ka. rıştığı ılık akşamlarda onun kök- lenmiş bir söğut ağacıuın üzerinde keşfederdim. Ve kendisine şoluğunu kaybet- tirecek hazin bir şarkıdan sonra te miz ve fasılalı sesiyle bizim Olth memleketinin unutulmaz türküşü- nü söylediğini işitirdim: V I BİRSEL OlHh'lu erkekler orağa gitti.. İle, İla, İla Meyhaneleri doldurmak için Olh'lu kadınlar evde kaldı. Evet Olth erkekleri karılarını, meyhaneleri doldurmak içın evde bırakarak orağa ve daha bin tür- lü ig yapmağa giderler. Fakat ba- bam bu usulü tatbik etmedi : Gi- derken karısını ve hazineleri olan beni de beraber aldı Bunun için annem onu çok, çok severdi. Bunu bana avda, damarlarının şiş, şiş olduğu ve benim ona kolay İşleri neden babama bıraktığını sorduğum zaman gşöylerdi : — Çünkü onu seviyorum, g0- çuğum... Allah onu böyle yarat mış ve onu koca diye bana vermiş. Bu kabahat kendisinin değil, za- vallı adam... <P