O tecil gürültüden gözlerini korka korka açınca, karşısında elinde satır vurmaya hazır duran adami gördü. Yanakları bir ölününki gibi çökmüş ve ağzının bir köşesinden tükürükleri akan Simion, sert bir çelik boğazından fışkıran bir bu- har yığını gibi haykırdı : — Nerede o kaltakla o hay- dut? Yıldızlar, göğün dalgalı deni- zinde batmış veya yokolmuştu. Çarpışarak muazzam parçalara da- ğılan karanlık bulut dalgaları ara- sından batan yıldız gemisinin en- kazları görünüyordu : bir dalga üstünden bir diğerine fırlatılan bir yıldız, Siyah gecede, sanki, baba ile oğulunu biribirine katan şeytan, işlerinin istediği gibi çıkmadığından müteessir, bütün felâketleri yere dağıtmak ister gibi herşeyi göze almış ve sanki, kendi, orada, bayı- rın tepesinde durarak toprağı tır- naklıyor ve aşağı doğru kucak dolusu öteberi, toprak fırlatıp, ulu- yarak, rüzgârlar kamçılıyor ve her tarafa öfkeyle tükürüyor gi- biydi, Doğu veyâ batının hangi ta- rafta olduğu bilinmiyor, göğün kub- besi sanki mütemadiyen dönüyor ve kırda geciken bedbahtın düş- memesi için iyice dayanması lâ- zımgeliyordu. Siyah, ağır bulutlar her taraftan kabarıyor, ufukları karartıyor, dehşet verici hayvan- lar gibi toprakta sürünüyor ve şi- melin kanlı ağzından mütemâdi- yen daha siyah daha korkunç bu- lutlar hücüm ediyordu. Ağırmış saçında yeşil otları te- şıyan ve habersizce uyandırılan sonbahar, bir gözü ihtiyar ve bir gözü genç, suların dibinden çıkar- tılmış gibi ıslak, &cı, kesici uluma- sıyle bir mısır tarlasında belirdi. Onun sesini duyan Urcan köpekle- ri kuyruklarını &yakları arasına alarak, otlar arasına istirahata ç6- kildiler. Evin içinde Jâmba yanıyordu. Simion, masa başında başını elle- rine dayamış oturuyordu, alnında, mezarlıktan eve koşarken bir sel vi dalının yaptığı taze sıynltı gö- rünüyordu. Öyle eğilmiş dururken ihtiyarlamış çocuk gibi duran omuzları, gömleğinin kirli yakası ve ince, kırmızı kıllı ensesi görü- nüyordu, Onun devamlı ve seyrek soluk alışını gören Ludovica kendi ken- dine : — Allah onu uyutsa! diye mıi- rıldandı. Simion'nun nasıl uyuduğunu seyrederek ipliğini bürmeye de- vam etti. Rüzgâr evi temellerinden ça- tırdatarak sarsınca haç çıkarıp Allahı düşünüyor ve gonra yine işine devam ediyordu. — Bğer bunlar bizim bütün araziyi üzerlerine tapulamışlarsa, diye düşündü. Bu düşünceyle be. raber iğini kucağı üzerine koydu, Simion iyice uyumuştu. Kadının nazarları toprağa doğru kıvrılan omuzların üzerinde durdu : — Arsa onun hakkıydı, çünkü ailesinin yeğâne oğlu odur. O gençliğini ve erkekliğini burada çalışarak geçirdi. Toprağın her çi- ziminde onun ellerinin izi vardır. Arazi'yi alırlarsa en çok ona vur- muş olacaklar, Traian bir yere gırak olabilir. Nuta bizim yanı- mızda kalıp Tanrı buyruğu evlen- mesini he zaman hoş görürse ev- lenir. GÜNES ve GÖLGE © — Büyük İtalyan — edibi L. Pirandeilo'dan Çeviren : ŞEMSİ TALİB Neşreden : REMZİ KİTABEVİ — YENİ ÇIKTI — “ TAŞ i GENÇ BİR KALEMİN ROMANI 7 İNHİSARLAR MALT Hulâsası Kullanıldığı Hastlıklar : KANSIZLIK - KLOOZ - SIRACA - UMUMİ ZAFİYET -İŞTAHASIZLIK -.SÜTVEREN ANNELER - NAKAHAT HASTALIKLARININ EN TESİRLİ İLÂÇIDIR KULLANIŞ ŞEKLİ : Çoçuklara yemekten evvel -*1 - 7 çorba kaşığı. Büyüklere yemekten evvel -1- KAHVE (FİNCANI. 19 — Servetifünun — 2370