ROMEN EDEBİYATINDAN : İHTİYAR URCAN Pavel DAN IV i Çeviren Sonra eve doğru yürüdü, bu defa köyün içinden. Meyhanenin önü Ticudeni'li köylülerin araba- lariyle doluydu; içeride gürültü ve duman vârdı. Kimler var, diyerek içeri girdi. Meyhâne, ufak vedar bir oday- dı, tavanında iskelete benzeyen bir lâmba aâılı, maaaları içki ve kan lekesiyle doluydu. Meyhane- nin içi nefes alınmayacak kadar tıklım taklımdı. Ciyar köylülerden basılarıyla bekârlığından beri dost- tu, bunlar - zengin adamlardı -onu görünce bakikaten seviniyorlardı. Bunlar, onu kendilerine ısmar- lamak için Allahın gönderdiğine hükmettiler. — Ne de, olsa mülkünü oğlu- nun üzerine geçirdi ve şimdi 18- marlayacaktır, diye düşünüyorlar- dı, Noterlikten - iş için geçmişler orada da Valerin üzerine mülkü tapulayan ihtiyar Urcan'ı (9) gör- müşlerdi. Onlar: Simionnun, iki defâ mas- raf etmek istemediğini diye zanne- diyorlardı. Çünkü, neden fuznli yere malı ve mülkü ilkten Simion'un sonra da Valer'in üzerine geçirsinler * Nasıl olsa ihtiyardan doğradan doğruya toruuunun üzerine geşir- mek kabildi. Simion muhakkak ki malının en çoğunu Valer'e bırakacaktı, di- ğerlerine de yeni esraziler satın alacaktı. Bu adamların kafasında (*) Urkan. 118 — Servetifünun — 2270 :İ Cavit YAMAÇ .rereees mesele hâlledilmemişti Çünkü on- ların aklından hiçbir defa tarla- Jarını oğullarının üzerine geçirmek geçmemişti (değil (torunlarının). Çünkü bu işi yapanlardan bir ço- ğu ihtiyarlıkta dilenci torbasını alarak evlerinden kovulmuşlardı. Fakat, mâdem ki Gimion bunu yaptı demek onun da bir düşün- düğü var. Masada otursnlardan biri ; — Kimbilir bu haydut şimdi neler düşünüyor, diye şaka etti. — Bankadan para almıştı da ödemek istemiyor galiba |! — Olabilir. — Ne olursaolsnn bize bir Ş$ı- ra ışmarlamalı. Bimion bütün kuvvetile öyle bir : — lsmarlayayım ! diye bağırdı ki şişeler yerinden oynadı. Meyhanede korkunç bir sükü- net ânı hüküm sürdü. —- Hey, kaynamış şarap ver, yoksa seni öldürürüm! Arkadaşlarının lâfları beynini müthiş tırnaklar gibi tırmalıyordu. En büyük zora düşmüş bir adam gibi gözleri donak, yüzü sararmış bir vaziyette içiyordu. Meyhane onunla beraber dönüyor, düşme- memek için kendini güçlükle zap- tedebiliyordu. Yanık şaraptan ks- dehe boşaltmak istedi. Fakat eli titrediği için muvaffak olamadı ve bu işi bir başkasına bıraktı. Derin bir uçorama 8n döker gibi birbiri ardısıra üç kadeh şarabı, hiç ses çıkarmadan, çenelerini aça- madan boğazındau aşağıya yuvar- ladı. Sonra yanık şarap dolu şişeyi ala- rak ağzına götürdü. Fakat herhalde yaptığı işin farkına vardıki, uta- narak tekrar kadehe dökmeğe yel» tendi. Bu defa yine eli ona itaat etmedi, yarısına kadar şarap bu- lunan kadeh devrilince şişe ma- saya çarptı. Btraftakilerin üst ve başına, şarap damlaları ve şişe kı- rıkları sıçradı. Nazarları dağınık, hiç bir ve- dâ kelimesi söylemeden masadan tırladı ve eve doğru koşmağa bap- ladı. Bir sulukta, evine doğru gi- den mezarlık bayınnı tırmandı. Bayırın tepesinde duraklayıp, de- yamlı olarak mırıldanmaya baş- ladı : <Öldüreceğim ! onu öldüre- ceğim e Gecenin şiyah karanlığın- da yürürken kendini kirli pash bir suda yüzerken hissediyor, boğul- maktan korkuyordu. Ağzını havsa almak için açtı. Eve girerken daha damın ke- narından satırı &ldı ve sundurmaya varınca satırın arkasıyle kapuya öyle bir vurdu ki kapu parça par- ça oldu. İçeride lâmba kısılmış; bütün uyuyan eşyalar üzerinde bir son- bahar sisi gibi yırtık pırtık bir ışık uyukluyordu. Ludovica başını masaya daya- mış baş bezini gözlerine çekmiş ve yüzünü elleri içine gömerek uyuyakalmıştı.