25 Aralık 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7

25 Aralık 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İnsan için var olan ve geçen her şey doğrudan doğruya ancak kendi şuurunda mevcuttur. Burada esas olan bu şuurun cinsidir ve hâ- diselerin çoğunda her şey bu şuurda hasıl olan müşahedelerden ziyade şuurun kendisine tâbi olacaktır. Bütün zevkler; her türlü güzel- likler bir budalanın şuuruna âkset- tikleri zaman Servant'a pis bir hapis- hane höcresinde Donkişotu yazdıran şuura nispetle sönük kalırlar. Günlük vakıaların ve hakikatle- rin müşahedesi kaderin elindedir ; yani değişen, müşahid olan ( Moit Sübj) diğer yarım ise kendimiz olduğundan esas kısmında lâyüte- gayyirdir. Bunun için bütün deği- şikliklere rağmen her insanın haya- tı baştan başa aynı karakteri haiz- dir; onu aynı mevzu üzerinde bir takım (o varpasyonlara benzetmek kabildir. Hiç kimse kendi benliğinin dışına çıkamaz. Bu insan için ol- duğu gibi hayvan için de böyledir ; bunun için sevdiğiniz bir hayvanı mesud etmek için yapdığımız bü- tün gayretler boşa gider, çünkü o içime konulduğu şartlar ne olursa olsun bütün gayretimiz tabiatın o- nun benliği etrafında çizmiş olduğu dairenin muayyen hududları dışına çıkamaz, bunun gibi insanın kendi benliğine de evvelden kendisinin azami saadet hudutlarını çizmiştir. onun yüksek zevklere olan inhima- kini tahdit etmiş olan bilhassa fik- ri kabiliyetlerinin hudududur. Eğer bu kabiliyetler varsa bütün harici kuvvetler, insanlarda ve servetin yapabileceği her türlü yardım onu yarı hayvani vasat insanları saadet hudutları ilerisine götürmekte te- sirsiz kalacaktır: O neş'eli ve sami- mi bir aile hayatı ile aşağı yani vakit geçirmeye yarıyan bir tanı- dıklar kafilesinde, ve vücut zevkle- rile iktifa etmelidir. Tahsil bile bir kısım rolu olmasına rağmen bu da- irenin hududlarını genişletmeğe ya- ramaz çünkü en yüksek, en çeşidli ve devamlı zevkler gençlikde bu husustaki fikirlerimiz ne kadar yan- lış olursa olsunlar zekâdan gelen zevklerdir ve bu zevkler bilhassa bizim fikri kuvvetimize tabidirler. Saadetimizin bize ve bizim ben- liğimize ne kadar bağlı olduğunu açıkça görmek kabil olduğu halde ekseriya göz önünde tutulan kendi varlığımız ve neyi ifade ettiğimiz- dir. Fakat kader daha iyileşebilir; zaten deruni zenginliğe sahib bir Bayram Saatler uykumu kaçıran sabur, Gelecek gün düşüncemi yorunco. Kurşun askerlerden olaylı tabur ; Uyunur.mu başucunda durunca. Bir an gönül ölülere kapılır, Çok yıllara büyük eli öpülür, Kırılan kalp bir bakışla yapılır; Ve bizi çağırır atlı korınca. Emin ÜLGENER kimse kadere pek fazlada muhtaç olmayacaktır; fakat bir aptal ve bir sersem cennette huriterin ara- sındada olsa ömrünün sonuna ka- dar abdal ve sersem kalacaktır. «Uşaklar, halk ve fatihler her zaman insan oğlunda en büyük varlığın şahsiyet olduğunu tanımış- tır» der. Deruni ( Subjectif) olanın saadetimize (Objectif) harici olan- dan çok daha fazla tesiri olduğu her şeyde; ahçıların en mahiri olan açlıkta, genç adamın tanıdığı ilâ- heye kayıdsız nazarlarla bakan ihtiyarda ve hepsinin üstünde dâhi- nin ve azizin hayatında kendini gösterir. Sıhhat, harici varlıkların o kadar üstündedir ki sağlam bir dilenci hasta bir kraldan çok daha mesud sayılır. Mükemmel bir sıhhat ve iyi bir teşekkiden gelen neş'eli ve sakin bir bünye, Açık, keskin nafiz ve doğru bir mantık, mutedil ve tatlı bir irade ve bunlardan hu- sule gelen iyi bir vicdan ; işte hiç bir mevki, hiç bir servetin yerini tutamıyacağı üstünlükler bunlardır. Bir insanın kendi içinde olan ve kendisine her yerde refakat eden ve kimsenin veremiyeceği ve ala- miyacağı şey her halde sahip ola- bileceği şeylerden ve başkalarının nazarında olabileçeğinden daha e- saslıdır. Zeki bir insan bir fikir a- damı, en koyu yalnızlıkda bile ken- di düşünceleri ve hayalleri Ile oya- lana bildiği halde basit insan ne kadar uğraşsa düğünler, eğlenceler ve gezmelerin nevini değiştirse kendisini kemiren iç sıkıntısından kurtulamaz. Tatlı, mutedil ve iyi mizaçlı bir insan mahrumiyet içinde de olsa memnun olabilir ; Halbuki dünyanın bütün servetleri haris, kıskanç ve fena bir ruhu tatmin edemez. Daimi bir surette fevkal- ade bir şahsiyete malik yüksek fikir adamlarına gelince bunlar bü- tün dünyanın hasret çektiği bu ez- vaktan vaz geçebilirler, hattâ bütün bu zevkler onlar için bir rahatsız- lk ve yük olmaktan başka bir şey değildirler. Horace (kendisinden bahsederken, “ Ne kıymetli mücevheratı, ne- mermerleri, fil dişleri, tabloları kü- çük güzel heykelleri, paraları, ne de laal renkli elbiseleri olmıyan in- sanlar içerisinde bunlara malik ol- madığına teessüf etmeyenleri de vardır, der. Soçrate da satılığa çıkarılmış lüks eşyalar için ,, Bana lâzım ol- mıyan ne kadarda çok şey varmış” demiştir, Böylece hayatta saadetin başlıça ve birinci şartı kendimizin ne oldu- ğu yani şahsiyetimizdir. Bu yalnız her zaman ve her vaziyette faaliye- tini gördüğümüz için değil (ki bu onu izah etmek için kâfi olurdu ) fakat ayni zamanda diğer iki cins saadetler gibi kadere tabi ülma- — masından ve elimizden ülinmama- sından doğar. - Devamı son sayfada * ressssamsemasasa ane seesesessasınana ) : “Serpelifünun, yazı alle- O st okuyucularının Hur- | ban Bayramını kutlular. (Em ae m eöese : 65 — Servetifünnn — 2366

Bu sayıdan diğer sayfalar: