İkimizde merakla onu dinli- yorduk. — Bir şirket hesabına çalış cağız. İkimizde irkildik. Bir şirket he- sabınâa çalışmak, Nasıl bir şirket $ — Niçin cevab vermiyorsunuz? — Nasıl bir şirket? — Korkuyormuğunuz ? — Bir şey bilmiyoruz ki, kor- kalım, Yoksa korkulacak bir iş mit — Bilâkis temiz. Öyle korku- tacak bir şey yok, Ben temasda bulunacağım. Siz benim vasıtamla onların adamı olacaksınız. Ve karınızda.... Adam bir an susup sana baktı. Bembeyazdın. Sanki mermerleş- miştin, — Evet karınızda güzel ve malümatlı, #peyce yardımı doku- nabilir, Uzun bir süküt aramıza girdi, Sonra onun sesi kulaklarımızda yeknesak akisler bıraktı. — Yabancı bir firma. Lâkin tanınmış. Sadece iktisadi mesele, Gelen malların memlekette satığını temin edeceğiz. Zengin olacaksınız. Böyle sürünmiyeceksiniz. Hem ra- hat hem zevkli ve tehlikesiz bir iş, Sen ve ben mütereddid biribi- rimize bakışıyorduk. — Kabul ediyor musunuz? İkimizinde ağzından ayni z8- manda ayni kelimeler çıktı. — Düşünelim. Adam ayağa kalktı, Ellerini ceplerine sokmuştu. Omuzlarını kaldırdı. — Sen bilirsin. Yalnız düşün- men çok uzun sürmeğin. Ayakkabıları tahtalar üzerinde menâlar gürültüler çıkararak yü- rüdü, kapıyı açtı ve çıkıp gitti. Yine yalnız kaldık. Artık üşü- müyorduk. Lakin susuyordnk. Bir güneş doğmuştu, Yalnız nasıl gü- neş olduğunu fark edemiyorduk. Dışarda kar yağıyordu. Pence- reler buğulanmıştı. Bir fırtına camları sarsıyordu. Bir işle meşgul olmak için kar- yolanın kırık becaklarıni tamir etmeye çalıştım. Sen tittiye titriye içine girdin. Eğer bu iş olursa diyordum. Düşünmeden daba fazla eskimesin diye ekseriya giymediğim panto- lonu ayağıma geçirdim. Arası çok geçmeden ev sahibi» nin hizmetçisi, kapıdan bir kova odun bıraktı. Odonların üğerinde bir kutu kibrit ve paçavralar vardı. Derhal sobayı yaktım. Sen sa- bit nazarlarla hareketimi takip ediyordun. Soba tytuşunca &levine daldık. Eğer kabul etmezsek odun yine bitecekti. Cebimizde ancak 6 Er, vardı. Bununla ne yapardık? Birde evden koyulmak. Denıek tiç aydır ev suhibinin kira vermediğimiz halde uğramamasındaki sebep bu idi. Faydalı bir teklif yapmak için kapımızı çalmığta.. O gün akşamı böyle geçirdikti değilmi $ Gece basıp, odun tüke- nince, fırtına şiddetlenip, pencere kenarlarından sızan soğuk hava odayı istil& edince, incecik yorğan vücudumüzün yer yer iğnelenme» sine mani olamayınca inat etmenin taydasızlığını kavradık. Bir an sonra gelecek istikbali bile düşü- nemiyorduk. Ertesi gün ellerimi tutarak ; — Haydi Hüsnü ne olursa ol- gun teklifini kabul ettiğimizi git söyle dediğin vakit bendede mu- kavemet edecek kudret kalmamıştı. Odadan naaş) çıktımdı. Merdi- venler, tavan, yer etralımda dö- nüyordu. Açlık ve soğuk! Derma- nım yoktu. Bacaklarım titriyordu. Dişlerim (biribirine (çarpıyordu. Midem bir bıçakla goğraninış gibi acıyor ve yanıyordu. Adımlarımı hesaplıyarak atıyordum. Aşağı in- dim. Opun kapısının önünde dur- dum. Kendimi artık bilmiyordum. Bulanık bakışlarımın önünde kapı açıldı ve o gülümsiyarek beni karşıladı. Kendi sesim kulaklarımda yal- nız bir defa çınladı, — Kabul ediyoruz. Sonra ne olduf Sen ve ben onun peşinden yürüdük. Yenilik oodamızdan başladı. Sağlam bir karyolamız oldu, Sen kışlık bir rob ve kapalı iskarpin aldın, Ben bir elbise yaptırdım. Odamız genişledi çiitleşti. Hayat bize gülmeğe başladı. Gezebiliyor- duk. Çok düşünmüyorduk. Para- mız verdı. Lâkin, para aşkımızı çürütmüştü. Biribirimizi kıskan- mıyorduk. Ben, yabancı bir kadına doğru iğilmiş, gözlerimi süzerek, ellerimi omuzundan kaydırarak söz söylerken sen ağlamıyordun. Sen yabancı erkeklerin kollarında dans ederken, başını onların omuz: larına dayayıp gülümserken, ben hiddetlenmiyordum. Benden gayri olanlar genin çıpiak bacaklarını tile iskarpinler içindeki ayaklarını seyrederken, göğsüne, kollarına yüzüne yiyecekmiş gibi bakarken sinirlenmiyerdum. Sende kızar mıyor. Bilâkis kısa kabkahelerla onları teşvik ediyordut. Çünkü biz paranın esiri olmuğ- tuk. Sihirli bir alemin göz boy&- yan parlaklığına kendimizi kaptır- mıştık. Hiç bir şey bizi bundan kurtaramıyordu. Geceleri opoker maşalarında sabahlıyor, gündüzleri ya bir plâjda ya bir sözüm ong kibar insanların salohiarında vakit geçiriyorduk Eskisi gibi ciddi mü- nakaşalara girmiyordnk. Yalnız ağzımışdan hiç eksilmeyen iki heceli bir kelime vardı. Para | Tırnakların ciğer gokmuş gibt kıpkızıldı, dudaklarında kan içmiş hissini veriyordn. Bende genin gibi tekâmül ediyordum, Senden aşağı kalır yerim yoktu, Zaman geçtikçe eski ev dar geldi. Yenisine taşındık. Burası kira değildi. Bizzat satın almıştık. Senin erkeklerden, benim dişiler» den akla sığmıyacak düşüklüklerle sızdırdığımız parşlerle... Senin ar- tık kürk mentoların, çifter çifter şapka, elbise ve iskarpinlerin vardı. Eekiden biz fakirdik, Lâkin temizdik. Şimdi zenginiz. Fakat benliğimizi kaybettik. İşte üç sene evvelki soğnk kış gecesinin neti- cesi.., Hatırlıyoreun değil mif Genç adam sözlerinin burasın- da mazinin yıpratıcı safhalarını anlatmaktan yorulmuş gibi karşı- sındaki kadına döndü. — Hatırlıyorsun değilmi * Karşısında oturau kadın, &ol bacağını indirip, sağını öbürkinin üzerine attı. Elbisesi dizlerinden yukerıym sıyrılmış, iki yanından yeriere sarkıyordu, Göğsü, omuz- ları, sırtı çıplaktı. Elinde gümüş bir ayna vardı, Dudaklarını ons bakarak kızıla boyuyordu. Aynayı ve dudak boyasını yanına bıraka. rak kocasına döndü. — Hatırlıyorum. Fakat hatır- lasaımda ne çıkar! — Biz kendimizi sattık. Niçin bunu yaptık 9 — Hüsnü ne diye bildiğim şeyleri tekrarlıyorsun . — Niçin, niçin cevap versene, — Devamı Sor sayfada — 21 — Servetifünun — 2336