1 Mayıs 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14

1 Mayıs 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Selçuk Kültür hayatı hakkında araşlırmalar * SELÇUKLARDA İLMİ NY AZ A N : r İNKİŞAF Ss MM A II. G Ü N ge ümmi olnaz Yalnız o, ilimi bir gaye değil, bir vasıta bile ve her şeyi öğrendikten sonra biç bir şey bilmediğini katiyetle bilerek ilmini inkâr eden ve irfan yoluna giren bir adamdır. Sonra Yunusça ve Yunus gibi tasavvuf erba- bınca ümmilik, zahiri okur yazar olmamak değildir. Meselâ yukdrıdaki : Yunus benem ümmi benem dokkuz atam dörttür anam. Mısraımdaki dokuz ata dokuz felektir ve dört ana da dört unsurdur. Yunus ümmi olduğunu, cesedi itibarile anasıra mensup bulunduğunu, fakat bu anasırın dokuz felekten hesıl olduklarını hülâsa devri anlatıyor. YUNUSUN EDEBİ ŞAHSİYETİ: Yunus ile Mevlânayı mukayese eden şöyle iki halk rivayeti var: Bir gün Yunus, Mevlânaya «Mes- neviyi sen mi yazdın?» deyip tasdik cevabi al- dıktan sonra Üzun yazmışsın. Ben olsam Efe kemiğe büründüm Yunus deyü göründüm derdim demiş. Yine bir gün Mevlâna Yunusu kastederek O<Manevf mert&belerin hangisine gittimse bu Türkmen kocası karşıma çıktı» sözünü söylemiş. Yunusun Mevlâna ile muasır olduğu ve görüştükleri muhakkaksa da bu iki halk rivayeti, eski, yani o zamana âit kaynak- larda yoktur. Valnız asli olmasa bile halkın onu Mevlâna ile mukayese etmesi bakımından değerlidir. Hakikaten tasavvufu kendisine bir iman eden şairimiz, Mevlâna ile mukayese edilebilir. Mevlânanın tesiri altında kaldığı halde o tesiri şahsiyetile meczedebilmiş ve ta- savvulun en işraki esaslarını bize o pürüzsüz dilile çok güzel, çok veciz bir surette atlatmış- tır. Meselâ: Gönül çalabın tahfı çalap gönüle bahtı İki cihan betbattı kim gönül yıkar ise beytinde sofilerce gönlün kudsiyeti ne mükem- mel bir surette anlatılmıştır. Tasavvufun bütün dinleri, bütün milletleri (şeriatları) kucaklayan 258 — Servetifünun — 2337 hudutsuz musamahası ile şeriatın hududunu şu beyitler ne güzel izah eder: *Yetmiş iki millete bir göz ile bakmıyan Şerin evliyasına hakikafte âsidür Şerile hakikatın vasfını eydem sana Şeriat bir gemidür hakikat deryasüdür Niteme muhkem ise tahtaları geminün Mevç urucağız deniz ani uşadasıdür Bundan içeru haber işit edeyin ey yar Hakikatın kâfiri şer'in evliyasidür. aşkı bundan daha güzel anlatan bir beyite te- sadüf edilemez dense yeri var: “Dört kitabın manisini okudum tahsil ettüm Aşka gelince gördüm bir uzun hece imiş, dört kitabın başlangıcı ve nihayeti var. Manası anlaşılır, okunur biter. Fakat aşk, öyle uzun bir hece ki başlanğıcı - Sofilerce « alemin huzurile de başlamaz. Esasen aşk, hakkın zu- hura olan meyli, yani zatının iktizasıdır. «HA. KİKATI MUHAMMEDİYE» dir. Zat ile kaimdir. Ne iptidası vardır. Ne intihası: bü- tün kâinat onun zuhurundan ibaret iken hiç bir şey ona zarf olamıyor. Her şey, o mananın Iaizı iken o mana, bu elfazdan anlaşılmıyor. Onu anlıyan ancak o manada fani olandır ki buna da anlamak denmez. Çünkü birlikte anla- mak olmaz, Anlamak, en aşağı bir anlıyan birde an- laşılandan meydana gelen bir sıfattır ve birliğe değil, üçlüğe aittir. Hülâsa âşk, önsüz ve son- suz, manası duyulan, fakat anlaşılmayan uzun bir hece, bir AAAh..! Sahifeler dolusu yaztlar- la ancak izah edebilecek bir telâkkiyi Yunus bir hece tedaisile görüyoruz ki bütün şamulile bir beyte sığdırıyor. Bu misaller, istenildiği kadar çoğaltılabilir. Yunusun iki dephesi vardır: Didaktik ve Lârik. Ditdaktik şiirde kuruluktan kurtulmak için lâzım gelen inanç Yunusda ziyadesile vardır. — Devamı gelecek sayıda —

Bu sayıdan diğer sayfalar: