Mevlâna her cildin başında Çe- lebi Hüsamüddine hitap eder, onu över ve meşneviyi ona ithaf ey- ler, Altıncı cilde başlarken «Ey manevi! altıncı cildi, meşnevinin tamamı olarak sana hediye ediyo» rum...» diyor. Bundan başka Kon- yada müze kütüphanesinde yazı- ışının bitimi Mevlânanın vefatın- dan beş sene Sonra olan ve vak- fiyesinden de anlaşıldığı gibi Sul- tan Veled ve Çelebi Hüsamüddi. nin huzurlarında okunup tashih edilen çok güzel ciltli ve tezhipli en eski ve doğru nushada slti cilt- tir, Altıncı cildin başında <Blmü- vetteüssadisü fi temamülmesneYi> kaydı vardır. Sonra altınci ciltdö Sultan Velet, bir de don yazmış- tır ki bu da aynen bu mesnevide var. Sultan Veled hulâsatan diyor- ki: «Babama, şehzadelerin bikâ- yesi tamamlanmadı, dedim, Babam artık natıkamın devesi çöktü, yol göründü. Söz söyliyemiyeceğim ve ahirete gitmekmek üzereyim. Mes- neviyi buraya kadar okuyana ms- badı ilham edilir» dedi. Sultan Velet, Allaha hamd ve Peygambere ve evlâdına, ashabına salâtü selâm vererek mesneviyi bitiriyor. Başka hiçbir delil olmasa yalnız bu son söylediklerimiz ki- fayet eder. Mesnevi altı cilttir ve yedihci cilt, Mevlânâya isnattan başka bir şey değildir. Fakat bu yedinci cildi kim yazdıf.. Lisan itibarile âe Mevlânayı hattâ kötü bir surette taklit bile ede- miyen bu mubarririn «İdris Bit lisi> olduğunu söyliyenler vardır. Nahifi âe mesnevinin yalnız altı cildini nazmen tercüme ettiği hal- de «tefsiri mevakip> sahibi Ferruh İsmeil bu yedinci cildi de nazmen tercüme ederek ona ilhak etmiş ve bu suretle yedi cilt olarak basml- mıştır. İsmail Ruruhinin şehrine gelince, o zamanlarda kadı zade- lerin taassubu ve padişahın onlara teveccühü yüzünden istemiyerek şerh etmiş olsa gerektir. Mesnevinin bir çok şerhleri vardır. Bn şerhlerin meşhurları İs maili Rusuhinin tamam ve hattâ doğrucası fazla, sarı Abdullahın tamamlanmış türkçe (o şerhlerile Yusuf dedenin arapça şerhidir. Za- manımızda posta ve telgraf neza- reti ecnebi kalemleri şefliğinden mütekait Ahmet Avnide şerh et- mekte idi. Ya bitmiştir, yahut bitmek üzeredir. Mesnevinin mat- ni ve şerhleri matbudur. Divani Kebir : İsmi gibi heki- keten büyük olan bu divan, Mev- Iâpanın aşıl coşkunluğunu, ş&irli- ğini, kudretini gösteren giirleri ihtiva eder. Şiirde çok defa «Şems» ve bazan «Hamuş», Bazan da «Salâh, Salâhüddin, Hüsamüddin ve Velet» mahlaslarını kullanır. «Şems» mahlasile yazdıgı Şiirler, divanından ayrılarak «.Şemsülha» kayik» adile ayrıca basılmış ve bu Münasebetle de Mevlânanın bu adı taşıyan diğer bir divanı olduğu zannı meydana gelmiştir. «Mevlâ- na» ve «Rumi» mahlaslı bazı giir- leri şüphelidir. Çünkü bunlar eski disanlarda yoktur. Zamanında yazılan divan - ki bunu Mogollar İrana götürmüşler ve nihayet Şah İsmail ssfeviden sultanı Divani Muhemmet semai gidip almıştır. Karahisar mevlevi- hanesine istinsah için alınmışken tekkenin yandığı zaman kurtarıla- mamıştır. Fakat bu nüshadan yazılan, mukabele ve tashih edilen diğer bir nüshesi - hocam, bu uüshanın hicri seki - yüz küsurda yazıldığını söylüyor. Konyada mü- ze kütüphanesindedir. Hindistan ve İranda bir çok defalar basıl- mıştır, Nikbolsunun da divanı ke- birben müntehabatı vardır, Fih Mafih: Altı fsslh. Arapça olan ve diğer fasılları İren dilile yazılmış bulunan bu mensör eser, 73 fasıldır. Ve Mevlânanın suhbet- lerinin zaptından meydana gelmiş- tir. Sipehsalâda bu kitaptan bahe- edildiği ve iştişhetta bulunulduğu için zamanında zapt ve ihtimal zamanında, yakut hemen vefatın- dau sonra tertip edildiği muhak- kaktır, Bir çok yerleri, mesnevi ile tam bir tetabuk arzeder. Yukarıda adı geçen Ahmet Avni tarafından türkçeye çevrilmiştir, basılmamış- tır. Hayrülkelâm: Arapça ve küçük bir şsiyasetnamedir. Mevlânanın edebi şahsiyeti Anadoluda vahdet vücudu Mu- hiddini Arabi ve onun şarihi olan Sadrüddini (OKuneviden © ziyade Mevlânanın yaydığı şüphesizdir. Yukarıda da söylediğimiz gibi Mu- hiddin, fevkalâde derindir. Onu lâyikile anlamak çok güçtür. Hal- baki Mevlâna, hem vecdli haya- tile, hem coşkun lirik şlirlerile bu inanışın şiirini meydana getirmiş ve «Şiir Musiki, Rak& gibi bedii- yatın üç mühim unsurunu dini bir halde cemeden merlevilik, şiiriyetile herkesi, her duygu sahi- bini çezbetmiştir. Mesnevi saliklere vahdeti anlatmak için yazılan di- daktik bir eser olduğundan Mev- lâns, orada çok temkinlidir. Hal. buki divanı kebirde veodini, 005- kunlugunu, neşesini hülâsa ruhunu bütün üryanlığile gösterir, Bir rubaisinde : Biz, aşk kâfirleriyiz müslüman başkadır. Bizden sararmış bir yüz ve kan oluş bir ciğer iste ! Biz, zayıf karıncayız, Süleyman başkadır, İpekli kumaş satanların küçü- cük pazarı başkadır. iyen mevlânanın mesnevide ilmi kudreti, halbuki divanı kebir. de aşki haletleri görünür. Çok de- ia kafiye kaydına bile riayet et- miyen ve hattâ bazan manası sn- laşılmıyan sözler söyliyen Mev- lâna, Şark edebiyatının en samimi, en coşkun ve lirik bir aşk şairidir. Daha zamanında bütün bedayi perestleri etrafına toplıyan Mev- lâna kendisinden sonra kurulan mevlevilikle asırlarca Türk irfanına hâkim olmuştur. Türk edebiyatın da nefi, Nahifi, Neşati, Şeyh Gelip esrar ve daba isimleri sayılmakla bitmiyecek kadar çok ve çoğu üstad şairler, ondan ilham aimışlar, onun tükenmiyen aşk kaynağın. dan içerek coşmuşlar ve coğtür- muşlardır. Mesnevisi Magzı Kur'an sayılmış ve darülmesnevilerde okunmuş, okutulmuştur. Aczimden dolayı fazla tafsil edemiyeceğim bu bahsi şu sözle bitiriyorum: Mevlâna, Şarkın çark ve garbı aydınlatan ve aydınlığile harare- tıni biç kaybetmiyen ve hiç gurup eylemiyen bir aşk ve irfan güne- şidir. Mevlâna Hakkında Yazılan Menakıp Kitapları : Bunların bs- şında Sipehsalar risalesi gelir. İranca yazılan bu eser çok mü- himdir. Mitat Bahri ve Ahmet Avni tarafından türkçeye çevril. miştir. Sipehsalar Ahmet Feridun, bizzat mevlânaya intisap etmiş bir zattır. Evvelce Selçuk ordusu kumandanı idi. Mevlânanın toru- nu Ulu Arif çelebi zamanında yazılan ve ( Menakibül Âritin ) adını taşıyan ve çok defa «Rilâk! — Devamı Gelecek Sayıda — 189 — Servetifünun — 2324