tevab versin? Beki şakirdi olan Ahmed İhsan Bey aklına geldi. Onun çıkarmakta olduğu mecmu- ada Malümat'a karşı cevaplar ver- meğe başladı. Ekrem Beyin haksız yere uğradığı bu hücum onun ta- lebesi olan Tevfik Fikretin de hid- detini celbetti. Üstad da şakirt de eskilere karşı yenilerin bir cebhe almasını muvafık buldular. Zaten bunun için de lâzım gelen unsur- lar yok degildi. İzmirdeki bazı hi- kâyeleri görülen Halid Ziya imzası sonra İstanbuldaki Mektep geze- tesihne yazılar ve şiirler yazan Hü- seyin Cahit, Cenab Şahabettin, Hü- seyin Suat gibi gençler Ekrem Beyin dikkatini celbediyordu. Gar- bu ve yeniliğe müteveccih olan bütün bu istidatları bir araya top- ». lamak ve onların başına da Tevfik Fikret, Servetifünun edebiyat baş- maharrirliğine getirildi ve o sene- nin başlangıcından itibaren de ede- biyatımızda yeni bif merhale olan yeni bir devir açıldı.» Şimdi edebi Tarih yazanın aöy- lediklerini tahlil edelim : Nabizade Nâzım 1891 tarihinde Servetifünunu kurduğumuz gün merhum Ahmed Rasimle beraber benim yanımdaydılar, ve derveti- fünunun yazı kısmında ilk günün- den itibaren mühim eserlerle işe başlamışlardı. Nabizade Nâzım Ser- vetiffünunun birinci nüshasından itibaren deyyici - tesamüh unvanlı romanını tefrika etmeğe başlamıştı. Bu roman gazetemizde neşrolun- duğu gibi sonra Zehra dahi bizde çıkmıştır. dervetifünunun 2 numa- ralı nüshasında Nabizade Nâzım Tahlilâtı Edebiye unvanile Füzüli hakkında makaie yazıyordu. 7 nu- marada Nedimi yazdıktan sonra Servetifünunun 8 numaralı nüğba- sında garb ediblerine geçerek Kor- ney ve Şekispiri tahlil ediyor. Servetifünunun Birinci cildine bakarsanız Nabizadenin yanında Ahmed Rasimi edebi musahabelerile ve hikâyelerile okursunuz elli yıl evelki cildlerimizde Servetifünun cümlelerinin eski kasideciliği bıra- karak garb tekâmülüne doğru yü- rüdüğünii görürsünüz. Nüshaların hepsinde o devrin büyük gearb mu- harrirleri resimlerile beraber gira- lıdır. Aleksandr Dumazade, Fran- sua Kope, Alfons Kar Mopasan, 146 — Servetifünun — 2321 Emil Zola, Alfons Dode! ve Gon- kur ve sairenin biyoğrafilerini o- kursunuz. Bunlar edebi kısımlar. dır. İşin bir de tıbbi, sıhhi ve fenni kısmı vardır, orada bana arkadaşlığı rahmetli Dr. Besim Ömer ve Mah- mud Sadık ilk yıldan yapmışlardır. Ben de fenni ve iktisadi maka- leler yazdığım gibi Jül Vern'den fenni romanlar tercümesine dahi devam ettim. Şimdi bn tafsilâtı gözönünde tuttuktan sonra «Bdebi Yeniliğimiz» unvanlı mektep kitabından yukarı- ya naklettiğim sahifeden buraya tekrarladığım şu satırları nasıl tef- sir edebilirsiniz : Meşhur Baba Tahir musavver ma- lümatı neşrediyordu. Diğer taraftan Ah» med İhsan bey pe musayver Servetilü- nu'u neşreylemekte idi. Her iki mecmu- anın da bir rengi yoktu. Her ikisinin isminden anlaşıldığı üzere resimlerle meşgul idiler. İşte edebiyatla alâkası olmıyan bu iki mecmua bir gün mü- nakaşaya tutuldular. okuduktan sonra muharriri gayretli İsmail Habibin yanlış malümat toplamış olduğu anlaşılır. Baba Tahirin (malümat) ı bizde iki sene sonra infişar etmiş- tir. Bizim mesleğimizle taban faba- na zıt idi. Bizim iyidir dediklerimize o fena dediği için ve mesleğe ya- kışmaz yollara giriştiği için üstad Ekremin (Şemsa) sını sahibinden izin almadan (Malümaf) a naklet- mesi bizleri kızdırmıştı. Malümat ile Ekrem arasındaki münakaşa bu- dur. Servetifünun bununla alâkadar olarak Edebiyatı Cedidenin kurul- masına atılmıştır. Üstadım Recaizade Ekremin 26 Teşrinisani 1895 tarihinde bana yazdığı mektubu aynen diğer sütun- da naklediyorum : Recaizade Ekremin mekinbun- dan onbeş gün sonra üstad muh- terem yanında güzel cüsseli, parlak gözlü ve sevimli çehreli bir gençle beraber matbaamızı ziyareti vuku bulmuştur. Bu genç Edebiyatı Ce- dideyi kuran Tevfik Fikrettir. Az müddette üstad Ekremin kanatları altında ve Fikretin yanında topla- nan kalem sahiplerinin isimlerini aşağıya yazıyorum: Halid Ziya Uşaklıgil, Cenab Şehabettin, Mehmed Cavit, Meh- med Rauf, Faik Âli, Rıza Tevfik, Bu tafsilâtı Hüseyin Suat, Hüseyin Cahit, Ah- med Hikmet, Süleymen Nesib, Süleyman Nazif, H. Nazım, Hüseyin Danış, Şair Sefa, Hüseyin Siret, Saffeti Ziya, Celâl Sahir, Kemal zade Ekrem, Hüseyin Kâzım. İşte Edebiyatı Cedidenin kurdu- ğu yeni edebiyat ve tarihi budur. Halid Ziya arkadaşımız bile (Ahmed İhsanin cesareti) adl bir makalesile bu hareket edebiyeyi ziyade iltifata mazhar etmiştir. Süleyman Nazifin tavsiyesi üzere © zamanki defterlerimize bakacak olurlarsa (OServetifünunun (omaddi mevcudiyetini korumak için bizim Mektebi Mülkiye (arkadaşlarının yardımile nasıl çırpınmış olduğumuz görülür. İşte gazetenin böyle başlı- yan hareket edebiyesini istibdat idaresinin matbuat bayraktar: Baba Tahir yıkmağa uğraşırken kendisi yıkılmıştır. Servetifünun Odahi bir jurnal yüzünden cinayet mahkemesine sevk olunmuştu. Bir kaç defa yazdığım ü- zere bu ağır işten iki namuslu adamın fedakârane himayelerile kurtulmuş- tuk. Sözümü burada kesiyorum. Tarihi edebiyat hareketimizi daha canlı surette göstermek için şeha- det edecek hayatta arkadaşlarımız vardır. Bunlar Halid Ziya, Hüseyin Siret, Hüseyin Cahit ve H. Nazımdır. Elli yıllık bir âbide halinde kar- şımda yükselen Servetifünun kollek- siyonu bunun en çanlı vesikalarıdır. Ahmed İhsan TOKGÖZ Recaizade Ekrem Beyin göndermiş olduğu mektup Ahmed İhsan bey oğluma «Malüm-u valâlarıdır ki gözetele- rin birer türlü meslekleri olmak iktiza ettiği gibi birer günâ da ahlâkları da bulunmak tabiidir, Bir gazetenin mesleki nevi ve m&- hiyet mündaerecatiyle taayün eder. Bu göz önünde bir şeydir. Bunu herkes anlıyabilir. Ahlâk ciheti ise şanun bunun şahıslarına, hu- kuklarına müteallik ahval ve mu- amelatının hakayıkına ititlağ ile bi- linir. Ancak bunlar ekseriya dışar- dan dışarıya vaki olan şeyler ol- duğu için herkese malüm olamaz. (Şemsa) namile ahiren neşrettiğim eseri naçizi (Musavver malürsat) ri» salesi ibtida, diğer bir gazeteden nakil suretile neşre başlamış iken