Acaba gümüş tellerile ay bu #ihiri mi hazırlamış yoksa hakikat- mıydı? Yâni, hakikaten derebeyinin kamsı masallardaki periler kadar güzelmiydi $ Bu kadar sihir şarkıcı Gheorg- hitza'yı yerinde dondurdu ve ye- rinde bir taş gibi alıkoydu. Nazarları endişe ile dolu bir zevkle o fevkalâde görünüşle tıp- kı eskiden kırlara ayın doğuşunu seyretmek için gittiği zamanlarda ki zevkle dolaştı. Zihninin diliyle, sihirleşerek: — İlinca gibi güzel... dedi. Fikirle berâber içinde sevgili- sinin hayali, kendini hissetmeden uyuyanınki ile karıştı. Bu fevkalâde benzeyişten sar- sılan Floare'nin Gheorghitza'sı: — Bak ağzı, tıpkı onun ki gi- bi... çenesinde... burnu bile ona benziyor... Fakat yine İlinca değil. Ve sonra: — Senin kudretin ne büyük Tanrnm! diye mırıldandı. Bu ke- limeler ona bel kemiğinde hisset- tiği bir soğukluk döktü. Ancak şimdi Gheorghitza ken- disini zaptetmiş olan sihirden &y- rılabilirdi. — Bana ne oldu da kafasın: pat- latmıyorum * #limânın çiçekleri için mi buraya geldim! diye ken- di kendine sordu. Fakat bu zevk pek tesirli olarak gelmedi ve de- likşnlı öyle bir şaşırdıki bir 28- man gelip te öldürebileceğini na- sıl düşünebildiğine şaştı. Ve yapmak niyetinde bulun- duğundan gelen korku glevlendi tıpkı bir çalı ateşi gibi. Başka bir dünyadan gelen kes- kin sesler: — Tabiatın yarattığı bu zarif kulu #en zavallı bir insan nasıl parçalamak istiyebilirsin $ diye ba- gırıyordu. Sen Alliahla boy ölçüş- mek küastahlığında mı bulunuyor» sun $ Hakikaten! O zavallı bir adam hiç bir şey bilmeyen kadını tabiatın bu gururlu meyvesini na- sıl öldürebilirdi? Nereden geliyor, ona bu hakkı kim veriyordu? Bu kadın İlinca'nın ölümünden ne su- rette günahkârdı da şimdi bunu ödiyecekti? Bu kadının ölümü çift- lik sahibini mükedder mi sdecekti $ Ne delilik. Muhakkak derebeyi yeni bir kadın bularak kolları ara- sında berikini unutacaktı, Hayır, hayır, acayib bir sevkin isteğine kendini vermiş, delicesine bir ni- yet beslemişti. Floare'nin Gheorgbitza'sı, isti- yeceğinden ürkerek, bütün kemik- lerile, sıtmaya yakalarımışgibi tit- remiye başladı. Vücudün bu beklenilmiyen ha- reketile elindeki balta kayarak gü- rültü ile yere yuvarlandı. Keskin bir korku çığlığı delikan- lının kulaklarını çınlattı. Yataktan beyaz bir hayal fırlıyarak kapıya doğru gidip svazı çıktığı kadar: — İmdat!.. İmdat! diye bs- gırıyordu. Bir yıldırım süratile vukubulan bütün bunlardan şaşırıp kalan Ghe- orghitza ne yapacağını bilmiyordu. Bir zıplayışla pençerede bulundu. Pencereyi geçerek aşağı doğru sarktı ve sonra konağın avlusünda da koşmağa başladı, Bu defasında köpekler fena halde özerine sal- dırdılar, Gömleğini yırtarak diş- lerini etine sapladılar. Kendini az- gın hayvanlarâwd müdaffas, etmek- sizin delikanlı alabildiğine koşu. yordu. İlkönce avludan atlamak istediysede büyük kapının açıldı- ğını görerek durakladı, Herhalde, şimdi gecenin çetin- liğinde, derebeyi şehirden dönü- yordu. Kapıyı açacağı zaman çiftlik sahibi boğazından yakaladı. Müca- deleye başlar başlamaz arkaların- dan bir tüfek gürültüsü duyuldu. Çiftlik sahibi onu koyuvererek diz- üstüne paçavra gibi yuvarlandı. Gheorghitza insan boyu misırla- rın arasında koşarak: — Gene ona isabet ettiler, diye mırıldandı. Bak, bu dünyada bir adâlet vardır. Biraz sonra arkasında bir kız- gınlık hissetti. İlkönce ehemmiyet vermedi. Fakat daha sonra kıra erdiğinde ornya elini götürerek merakla yakaladı: -— Galiba arkamda sancı var. Arkasında birinin olup olma- dığını anlamak için bakındı. Kim- se. Her hâlde sahiplerini öldür. düklerinin'farkına varan çıraklar iyice sersemlemişlerdi. Gheorghitza : — Artık koşamıyacağım yorul- dum, diyerek samandan bir yatak yaptı ve yorgun argın uzandı. Galiba beni de vurdular diye düşündü. Ve derhâl hatırına çırak İonit- z'nın bir kurt kurşunile bütün bir sürüyü yere gerdiğini söylediği geldi. Vücudunu, arkadaki (osancıyı duymamak üzere her surette büz- dü ve sonra usulca gözlerini, uyu- mak için kapadı. — Banki şimdi artık duymu- yotum diye mırıldandı ve Ayni zamanda ağzında mcak bir şey hissetti, — Acaba kan mı? diye gordu. Zannetmem çünkü bir yerim ağır mıyor. Bilâkis kendini çok iyi hissediyorum, Sadece kemiklerim sızlıyor #anki biri beni dövmekten ezmiş. Yeniden uyumıya (çalışarak yastık gibi ellerini başaltına koydu. — Yanaklarım ne yanıyor... O kadar koştum... Gözlerini ağtı- ğında etraftaki karanlığa şaşa kal- dı. Demin sanki, öyle ışık, öyle ışık vardı ki.. Ve şimdi.. ay ne- rede? Bir bulut arkasına mı gis- lenmişti * Hayır tam üstünde, gök- te takılı ama şanki ışıksız, bir kü- tük gibi kuru idi. Gözlerini yine kapadı ve kendini daha hafif sanki ağırlığını kaybetmiş gibi himetti. O zaman, bir çok defâlar ta- bayyül ettiği gibi İlinca'yı beyaz gelin elbisesile gördü. Solgun ve gözleri cam gibiydi. Ona: — Senin intikamıu alamadım diye bana darıldın mıf diye sordu. O, «hayır» der gibi başını sal- ladı ve sonra uslu bir çocuk gibi elinden tuttu. —- Evet, evet, ım... dedi, Fakat kaşmıyorlardı. Hafifçe toprağın üzerinde o uçuyorlatdı. Floare'nin Gheorghitzası böyle tüy kadar hafif uçtuklarına şaşıyordu. Dehşetli bir karanlığa girdiler öy- le bir soğuk vardı ki dişleri bir- birine çarpıyordu. Soura, hiçbir şeyin farkında olamadı. berâber kaça Mihail DRUMEŞ N » 155 — Servetifünun — 2321